| Konu: | Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 23.03.2023 |
SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 18'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
27'nci Dönem boyunca AKP iktidarına sürekli "Hukuk kurallarına uyun." dedik, "Anayasa'ya, kanunlara, evrensel kurallara uyun." dedik, "Hukuku ayaklar altına almayın, mahkeme kararlarını tanıyın, hukuk bir gün herkese lazım olacak." dedik. Halk sokaklarda, meydanlarda yapılan haksızlıkları, hukuksuzlukları tüm baskılara rağmen korkusuzca haykırdı, sağır sultan duydu, AKP iktidarı duymadı, duymazlıktan geldi. Şimdi, gelinen aşamada sarayda hazırlanan son kanun tekliflerini görüşüyoruz. Bizim size artık bu aşamada söyleyeceğimiz tek şey, Genel Kurulun çalışacağı bu son birkaç gün içinde yurttaşlarımızı, yaşadığımız toprakları daha fazla incitmeden bu saray kanunlarını geri çekmenizdir.
Sayın milletvekilleri, şehirlerde, köylerde, sokaklarda bir korku iklimi yaratılmak istendi. Devletin tüm zor ve baskı aygıtları, hukuk kuralları hiçe sayılarak yurttaşlara karşı kullanıldı ama gelinen aşamada bu çabaların ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Artık yurttaşlarımız insanca bir yaşam istiyorlar. Sadece, seçim bölgem olan Hakkâri'de son beş yılda zırhlı araç ve ateşli silahlarla 3'ü çocuk 18 sivil insan, güvenlik kuvvetleri tarafından açılan ateşle yaşamını yitirdi. "Havaya ateş açtık." dediler, "Zırhlı aracın freni patladı." dediler, "Silah mekanizmasında arıza vardı, kendiliğinden ateş açtı." dediler. Ve yine, bakın, benim de aralarında bulunduğum bir basın açıklamasına bir saldırı yapıldı; yerlerde sürüklendik, darbedildik, işkence edildik ve bu saldırıda Iğdır Milletvekilimiz Habip Eksik'in ayağı tam üç yerden kırıldı. Ve burada, bu Meclis çatısı altında İçişleri Bakanı bizlere dönerek "Siz kırdınız." dedi. Bu iktidar döneminde yalan, en büyük erdem hâline geldi. İnsanlar kutuplaştırıldı. Kişi veya kişilere yönelik özel uygulamalar had safhaya çıktı. Kentler "bizden" ya da "bizden olmayanlar" diye ayrıldı. AKP'li olmak veya olmamak kamu hizmetinin bir ölçütü oldu. Kurumlar, ölüye eziyet edecek kadar insanlıktan uzaklaştı. Annelere-babalara çocuklarının cenazeleri kutulara konularak kargoyla gönderildi. Mezarlıklara saldırıldı, insanlara gömülme hakkı verilmedi. Kilyos'ta kaldırım altlarında cenazeler bulundu. Her gün yeni Antigone trajedileri insanlara yaşatıldı, Yunan mitolojileri bile silik kaldı bu vahşetler karşısında. Hasta tutsaklar cezaevlerinde ölüme terk edildi, cezaevleri ölüm evleri hâline döndü.
Sayın milletvekilleri, seçim bölgemde yurttaşlar siyasal tercihlerinden dolayı ekonomik olarak da cezalandırıldı. İki ülkeyle sınırı olmasına rağmen sınır ticareti engellendi. Derecik ilçemizde hayalî bir sınır kapısı aymazca bir şekilde sayısız defa açıldı. Tarım ve hayvancılık, ilan edilen yasak bölgeler sebebiyle bitme noktasına geldi. Köyler, meralar boşaltıldı, insanlar inşaatlarda çalışsın istendi. Seçme ve seçilme hakkı gasbedildi, halkın seçtikleri milletvekilimiz Leyla Güven, belediye eş başkanlarımız Nurullah Çiftçi, Dilek Hatipoğlu, Remziye Yaşar ve Cihan Karaman hâlen cezaevindeler. Hakkâri ve Yüksekova belediyelerine kayyum atandı, bir halkın geleceği çalındı. Şu an şehir şebekelerinde içme suyu olarak yurttaşlarımıza çamurlu su verilmektedir. Halkın iradesini gasbeden kayyumlar, belediyelerimizi altından kalkılmayacak bir borca soktular. Saymakla bitmeyecek kötülükler halka reva görüldü. "Hakkâri'de bir çoban öldürülmüş, kimin umurunda?" diye feryat eden babaya buradan sesleniyorum: Bizlerin umurunda, insanlığın umurunda.
Şimdi size birkaç dakika da güzel, huzurlu, barış içinde bir ülke tablosu çıkartacağım. Belki o zaman asında bunun bu kadar zor olmadığını görürsünüz. Mesela çocukların zırhlı araçlarla ezilmediği, çocuk istismarının asla hiçbir şekilde affedilmediği, çocukların çalışmak zorunda kalmadığı, enkaz altında kalma korkusunun yaşanmadığı bir ülke düşünelim. Sudan bahanelerle sınırlarda yurttaşların katledilmediği, yurttaşların sokakta, gözaltında, evinde işkenceye maruz kalmadığı bir ülke tahayyül edin. Cezaevlerindeki tutsakların adil yargılanacağına inandığı, insanlık dışı muameleye uğramadığı, en temel hakları için bile bedenini açlığa yatırmadığı bir ülke düşünün. Kadın cinayetlerinin konuşulmadığı, kadınların her alanda özgürce kendi kimliğiyle yaşam alanı bulduğu bir ülke hayal edin. Herkesin emeğinin hakkını aldığı, sosyal adaletin tesis edildiği, yurttaşa ucuz iş gücü muamelesinin yapılmadığı, gelir adaletinin sağlandığı bir yaşam şekli düşünün.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
SAİT DEDE (Devamla) - Tamamlıyorum.
İfade özgürlüğünün, gösteri ve protesto hakkının engellenmediği, özgür basının sürekli tehdit altında olmadığını hayal edin. Tarım alanlarının rant uğruna imara açılmadığı, aksine çiftçinin desteklendiği, emeğinin hiçleştirilmediği, ekolojik perspektifin hâkim olduğu, doğayı, yaşamı önceleyen bir ülke düşünün. Bilim ve teknolojinin ışığında öğretimin arttığı, din ve vicdan özgürlüğünün hiç kimsenin inisiyatifine ve ideolojisine endekslenmediği bir ülke düşünün. Dış politikada savaşı değil, barışı önceleyen, kişisel ve politik hırsların kurbanı edilmediği bir ülke düşünün. Kendi yurttaşını düşman olarak görmeyen, herkesin diline, kimliğine eşit mesafede duran, ırkçılığın ve nefret dilinin reddedildiği, eşitliğin, barışın, özgürlüğün hâkim kılındığı bir ülke düşünün. Çok zor değil, sadece iyi niyetle başlamak yeterlidir. Biz, HDP olarak, böyle bir ülke için yıllardır mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.