GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) No.lu, Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:74
Tarih:16.03.2023

AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Şanlıurfa'da ve Adıyaman'da selde kaybettiğimiz bütün kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri aslında çok geniş geniş birçok şeyi ifade ettiler, bazı sorular da sordular; müsaadenizle, o sorulara da konuşmamın içerisinde cevap vermek isterim.

Meclisimizin ilk defa yaşlılarla ilgili bir komisyon kurması, araştırma komisyonu kurması çok önemli, çok dikkatli ve çok da kıymetli bir şeydi. İyi bir çalışma yaptığımızı düşünüyorum ama Komisyondaki arkadaşlarımızın belki daha fazla, uzun çalışmalarıyla bunu güçlendirmeleri mümkündü. 1 Haziranda başladık, 8 toplantı yaptık, hem yurt içi hem yurt dışı 8 inceleme gezisi yaptık. 74 kurumdan bilgi istedik çünkü herkesi dinlememiz mümkün değildi, 74 kurumdan bilgi ve belge istedik, 62'si cevap verdi. Yurt dışından birçok ülkenin katıldığı uluslararası bir çalıştay yaptık, milletvekillerimiz katılamadı ama olsun ve 15 uzmanımızla beraber, Ankara Üniversitesinden bir hocamızla birlikte redakte ederek 26 Ocakta Komisyonumuzun raporunu teslim ettik.

Ben, hemen sözlerimin başında, bize destek veren, öncelikle Komisyon üyelerimize, bizi seçen milletvekillerimize, Meclis Başkanımız Sayın Şentop'a, Aile Bakanımıza, tüm bakan ve milletvekillerimize, üniversitelerimize, STK'lerimize, kamu kurum ve kuruluşlarımıza teşekkür etmek istiyorum.

Bazı şeyleri ben de tekrar edeceğim belki ama altını çizmekte fayda var. Yaşlılık tanımı şu: İnsan hayatının son dönemine yaşlılık diyorlar ama Birleşmiş Milletler 65 yaş üstünü komple yaşlı kabul ediyor; tam da orada birisi var karşınızda, 64'teyim şu anda yani o sıradayız. Peki, çeşitlerini söylersek neler deriz? Kronolojik yaşlanmadan bahsediliyor yani rakamsal, şu nüfus kâğıdının eskimesinden bahsediliyor. Biyolojik yaşlanma, insan metabolizmasının yaşlanması; psikolojik yaşlanma, bilişsel bozukluktan veya uyumsuzluktan; sosyokültürel yaşlanma, toplum olarak yaşlılara bakışımızdan; ekonomik yaşlanma, emeklilikten; toplumsal yaşlanma da az evvel ifade ettiğim.

Böyle önemli bir konuyu konuşurken değerlerimizde nedir diye baktığımızda, Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de bizlere "Onlardan biri ya da ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişirse sakın onlara 'Öf!' bile deme." diye emrediyor. Hazreti Peygamber (SAV) ise "Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerin hakkını bilmeyen bizden değildir." diye çok açık bir şekilde bizi ikaz ediyor. Tolstoy'un "Dünyanın ahlaki gelişimini yaşlılara borçluyuz." diyerek altını çizdiği daha birçok şeyi söylememiz mümkün.

Değerli arkadaşlar, az evvel hem Sefer Bey hem de diğer arkadaşlarımız da altını çizdiler, ben de altını çizeceğim: Birleşmiş Milletler 65 yaş üstü nüfus yüzde 10'a geldiyse yaşlı toplum diyor. Türkiye'de bu rakam yüzde 9,7; hayırlı olsun, Türkiye yaşlı bir toplum kategorisindedir. Ancak Birleşmiş Milletler verilerine göre yüzde 10'u aşarsanız çok yaşlı toplum kategorisine evriliyorsunuz. Sanırım, 2025'e varmadan Türkiye'nin artık çok yaşlı toplum diyeceğimiz bir noktaya geleceğinin altını çizeyim.

Şimdi, size şöyle daha iyi anlaşılsın diye... Dünyanın hâli bu. 1950 yılında 5 yaş altındaki çocuk oranımız yüzde 15 iken işte, gördüğünüz gibi, şu anda indiği rakam ve 2050'lere kadar gideceği rakam bu. 65 yaş üstü yüzde 5 iken -bütün dünyada geldiği rakam- bugün dünyada yüzde 10'lar seviyesinde, 2050'lerde yüzde 25'leri aşacak. Yani dünyadaki yaşlı nüfus ve doğurganlık böyle seyrederken Türkiye'deki yaşlı nüfus ve doğurganlığa baktığımızda, 1935 yılında bizim 65 yaş üstü oranımız yüzde 3,9 iken, şu anda 9,7'de; 2050'de ise yüzde 25'lere çıkacak. Çocuk da gördüğünüz gibi, dramatik bir şekilde düşüyor.

Şimdi, burada Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle 3 çocuk çağrısını bazı arkadaşlarınız belki siyasi bir polemik meselesi görerek istihzayla karşıladılar ama ben teşekkür ediyorum, bunun öneminin altını çizdik. Birkaç ay önceydi, Tokyo Valisi şöyle bir çağrıda bulundu, 2'nci çocukla ilgili hem güçlü destek vereceklerini söyledi hem de dedi ki: "Kaybedecek vakit yok. Tokyo'dan başlayarak düşen doğum oranlarını durdurmak için cesur önlemleri kararlılıkla uygulayacağız." Ekonomik destek olarak bunu ifade ettiler.

Dolayısıyla, aslında, konuşmamızda bir noktanın altını çizelim, o da şu: Türkiye'de yaşlılık, artık, millî bir mesele; bütün siyasi partilerimizin, bütün siyasetçilerimizin, akademisyenlerimizin ve sivil toplum örgütlerimizin gündemine alması gereken bir konu.

Peki, Türkiye'deki fotoğrafta neler var ve neler yapıyoruz? Anayasa'mız diyor ki: "Çocuklarla, yaşlılarla -ve sayıyor- bunlarla ilgili yapılan bütün harcamalar eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz." Dolayısıyla, Anayasa'mızda aslında güçlü bir altyapımız söz konusu.

Hükûmet olarak yapılanlara baktığımızda, merkezi yönetim olarak 169 huzurevinde 14 binden fazla misafirimiz var; aslında kapasitemiz daha da fazla ama şu anda olan 14 bin. Yine, yerel yönetimlerde ve özel sektörde 287 huzurevinde 14 binden fazla misafir ağırladığımızı ifade etmemiz mümkün. Yaşlı Destek Programı var, 31 ilimizde 104 bine yakın yaşlıya hizmet veriyor. 820 bin insana yaşlı maaşı veriliyor; yetersizliği söylendi, altını çizmek gerekir. Palyatif bakım merkezlerimiz 81 ilde 363 kamu hastanesinde 5.091 yatak kapasiteli. Yeterli mi? Tabiiki daha artırılması lazım. Evde sağlık hizmetlerinden faydalanan 1 milyon 250 bin insanımız var.

İyileştirmelere baktığımızda, fiş toplama gibi, vergi iadesi gibi -bunları unuttuk- intibak kanunundaki iyileştirmeler gibi, bayram ikramiyesi gibi, ücretsiz seyahat gibi, emekli esnaf kesintisi gibi, konutta aylık ödemesi gibi sosyal destek ve manevi hizmetler... Yalnız orada şunu da düzeltelim: Arkadaşlar, Darülacezeye gittiğimizde aynı alan içerisinde kiliseyi, havrayı ve camiyi birlikte ziyaret ettik; lütfen unutmayalım inşallah, bunları burada ifade etmekte fayda var.

Kıymetli arkadaşlar, peki, sorunlu alanlarımız neler? Öncelikle şunun altını çizeyim: Sadece Türkiye için değil, dünya için de geçerli; evrensel yaşlı haklarıyla ilgili bir hukuki normumuz yok. İnşallah, raporumuzda bunu biz Birleşmiş Milletlere de önermek istiyoruz. Ekonomik olarak Türkiye'de bakım maliyetlerinin yüksekliği, istihdam imkânlarının kısıtlılığı... Burada bir rakam vermek istiyorum: Ülkemizde 65 yaş üstü çalışan oranı yüzde 10; Japonya'da bu oran, 65 ile 69 yaş arasında yüzde 49, 70 ile 74 yaş arasında yüzde 32. Şimdi aklınıza şu gelebilir: "Çok mu çalıştırmak istiyorsunuz?" falan diye düşünülebilir. Hayır ama çalışmak isteyen yaşlılarımızın önündeki hukuki ve sosyal engelleri kaldırmamız lazım. Yani bir emeklinin çalışırken maaşından yaptığımız kesintilerle ilgili iyileştirmeler yapmamız gerekiyor.

Sağlıkla ilgili, aktif ve sağlıklı yaşlanma sürecinin sürdürülebilir olamaması, sağlık hizmetlerindeki erişim sorunu, dijital okuryazarlık yetersizliği, geriatri uzmanlarımızın azlığı, evde sağlık bakım ihtiyacı, afet ve acil durumdaki sorun alanları önemli sorun alanlarımızdan.

Sosyokültürel alanda, yine, doğum artışının azalması, erişilebilirlik, ayrımcılık ve ihmal gibi hususlarımız var.

Aslında Türkiye'nin Hükûmet olarak -az evvel de ifade edildi- yaşlılara bakışını Covid salgınında biz test ettik. Dünyadaki resmî rakamı ifade ediyorum -bunu Dünya Sağlık Örgütü açıkladığı için altını çizmekte fayda var- gelişmiş ülkelerdeki huzurevlerinde Covid döneminde ölen insan sayısı yüzde 30 ile 70 arasında, Türkiye'de bu rakam yüzde 4; keşke sıfır olsaydı. Dolayısıyla Hükûmete bu anlamda -Sayın Cumhurbaşkanımıza ve bakanlarımıza- bir kez daha teşekkür ediyorum.

Çözüm önerilerimiz nelerdir? Birçok arkadaşımız söyledi, ben de tekrar edeceğim: Bakım sigortası Türkiye gündemine süratle alınmak zorundadır. Uzun süreli bakım sigortası, sosyal bakım ve prim destek sisteminin oluşturulması gerekiyor. Türkiye'de yaşlılık çalışmalarıyla ilgili bir kurumun yani bir konseyin, bir kurulun kurulması, hem koordinasyon hem de takip ve izlemeyle ilgili gereğini yapması gerektiğini ifade edelim.

Yerel yönetimlerle ilgili ifade edildi, yerel yönetimlerin bu anlamda zorlayıcı ya da yaptırım noktasında kanuni düzenlemelere ihtiyacı var. Yaşlılara bireysel olarak yaşlı girişimciliğinin desteklenmesi, sağlıklı yaşlanmanın teşvikiyle ilgili destek, yine dijital okuryazarlık eğitimi verilmesi, özel kariyer ve rehberlik hizmetlerinin verilmesi, kuşaklar arası dayanışmanın güçlenmesi gibi destekleri sayabilirim. Aileye yönelik evde bakım desteği ve yine güvenli bakıcı ihtiyacının karşılanması, hele hele ailede bakım verenlerin dinlenmelerine dönük mutlaka bizim gündüz bakımevlerini yapmamız gerekiyor. Kurumlara dönük burada bir şeyin altını çizeyim: Huzurevlerine kabul yaşını 60'tan 65'e çıkartmak zorundayız. Hani bir taraftan da ülkede yük olarak gördüğümüz bazı şeyleri düzeltmemiz gerekiyor. Erişilebilirlikle ilgili düzenlemelerin yapılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

EROL KAYA (Devamla) - TOKİ'nin yaşlılara dönük bir tasarım geliştirmesi gerekiyor ve farkındalık oluşturması gibi hususların altını çizmemizde fayda var.

Ben sözlerimi toparlarken bir şeyin altını çizerek toparlamak istiyorum: Kıymetli arkadaşlar, 14 Mayısta seçim var, hayırlı uğurlu olsun. Siyasi partilerimizden bir istirhamım var, bunu Komisyon üyelerimiz adına ifade etmek istiyorum ve ben bütün Komisyon üyelerimizin hakikaten özverilerine, samimiyetlerine teşekkür etmek istiyorum. İstirhamım şu: Tüm siyasi partilerimiz seçim beyannamelerinde ne olur yaşlı refahıyla ilgili konuları gündemlerine alsınlar ve bunu biz bütün ülke gündemine taşıyalım. Bunu yapalım inşallah, bunu Komisyon olarak sizlerden istirham ediyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Ya, siz yirmi yıldır ne yaptınız ki bunları bize söylüyorsunuz? Yaşlılar insan onuruna yakışır bir şekilde yaşayamıyor. Siz kendinize bakmıyorsunuz.

EROL KAYA (Devamla) - Bir kez daha üyelerimiz adına sizlere teşekkür ederken çalışmalarımıza destek veren bütün milletvekillerimize, kurumlara, kuruluşlara, uzmanlara teşekkür ediyorum.

Son söz olarak da -rahatsız olduğum için bunun altını çizerek söyleyeceğim- yeni dönemde daha kibar ve nazik bir Meclis temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.