| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 19.01.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Değerli milletvekilleri, 394 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin 6 ila 9'uncu maddelerinden oluşan ikinci bölümü hakkında İYİ Parti adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi selamlıyorum.
Yasa teklifinin 6'ncı maddesi bundan böyle belediyelere sözleşmeli alımlarının memur alımları gibi imtihana tabi tutulmasını öngörüyor. 7'nci madde de açıktan atanan, Sağlık Bakanlığında çalışan vekil ebe ve hemşirelerin kadroya geçirilmesiyle ilgili.
1965 yılında yasalaşan memurlarla ilgili 657 sayılı Yasa'da bazı tanımlar var; 4/A maddesi memurları tanımlıyor, 4/B bölümü sözleşmeli personeli tanımlıyor, 4/C geçici personel tanıyor -bu, 2017 yılında 4/B'ye geçirilerek sonlandırılmış- 4/D de işçi statüsündeki çalışanları tanımlıyor. Yasa zaman içerisinde önemli değişikliklere uğramış, başlangıçta memurluk norm iken, sözleşmelilik istisna iken bugün geldiğimiz noktada neredeyse 50-50 sözleşmelilik ve memurluk ikisi de esas hâline dönüşmüş. 1974'te 12 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bir değişiklik yapılmış, arkasından 1978 yılında bir değişiklik yapılmış ve bu değişikliklerin önemli bir kısmı hâlen yürürlükte; 2007'de bir değişiklik yapılmış, burada yönetici kadrolar dışındaki diğer kadrolara sözleşmeli personelin atanabileceği hükme bağlanmış; sonra KPSS'yle eleman alınması zorunlu hâle getirilmiş. 5390 sayılı Belediye Kanunu'na gelinceye kadar 4/B maddesinde çalışanlara yeni bir madde ilave edilmiş, burada da yine taşeronluk gündeme getirilmiş. Zaman içerisinde yine bazı değişiklikler olmuş, 4/B kategorisinde bulunan personele iş sonu tazminatı, emeklilik yolluğu, ek ödeme, aile yardımı, yemek yardımı, fazla mesai, izin hakları vesaire verilerek memurlara yaklaştırılmış fakat gelinen noktada şu sorun çözülememiş: Memurların güvencesi var, sözleşmelilerin güvencesi yok; iktidar değiştiğinde, hükûmet değiştiğinde acaba işime son verilebilir mi endişesi her zaman var olmuş ve dolayısıyla da sürekli olarak birikimler belli dönemlerde sözleşmeliden kadroluya geçirilmiş. Buna da baktığımızda, örneğin, 2007'de kamuda geçici işçi statüsünden 214 bin kişi sürekli işçi statüsüne geçirilmiş ve 2005-2010 döneminde 20 bin vekil din görevlisi kadroya geçirilmiş, 2011-2013 arasında 30 bin sözleşmeli kadroya geçirilmiş, 2018'de 725 bin kişi taşeronluktan kadroya geçirilmiş. Dolayısıyla 6. Dönem Toplu Sözleşmesi'nin 52'nci maddesi gereğince bugün önümüze getirilen ve bu düzenlemenin kılıfı olan iş, aslında bir seçim yatırımıdır; bundan başka bir şey değildir. Önümüzdeki seçime -dört yıl daha geçecek bu sürede- belli bir miktar personel daha birikecek, belki biz o dönemde seçim öncesinde yeni bir yasa teklifi getireceğiz ve dolayısıyla bu birikenleri de kadroya alacağız. Artık buna bir son verilmesi gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla personel rejiminde önemli ve ciddi bir değişikliğin yapılması şarttır diye düşünüyorum.
AK PARTİ iktidarının yönetiminde geçen sürede kamu personel rejimi, biraz önce de söylediğim gibi, sadelikten uzaklaşmıştır; çeşitli sözleşmeli kadrolarla yeni ve güvencesiz bir istihdam modeli oluşturulmuştur. Anayasa'nın 128'inci maddesinin "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür." şeklindeki ifadesiyle ana istihdam yönteminin memurluk olduğu vurgulanmıştır. Sözleşmeli personel uygulamasıyla Anayasa hükmünün devre dışı bırakıldığı görülmektedir. Ayrıca, memuriyetin getirdiği güvence ortamının kaybolmasına da sebep olmuştur. Anayasa'nın 128'inci maddesinin ikinci fıkrası ise memurlar ve diğer kamu görevlilerine yönelik düzenlemelerde düzenlemelerin kanunla yapılması gerektiği şartını ortaya koymuştur. Mali ve sosyal hakların toplu sözleşmeyle düzenlenebileceği hususu ise istisna tutulmuştur. Buna rağmen, son yıllarda memurlar ve diğer kamu görevlilerine yönelik düzenlemelerin birçoğunun kanun hükmünde kararnameler ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle düzenlendiği görülmektedir. Böylece Anayasa'nın açık hükmü hiçe sayılmakta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kamu personeli rejimi üzerindeki etkisi zayıflatılmakta, kamu personel rejimini oluşturan Anayasa, kanunlar ve diğer hükümler arasında karmaşa ve belirsizlikler oluşmaktadır. Bunun sonucunda da temel ilkelerden uzak bir kamu personel yönetimine doğru gidilmektedir.
Bu kanun teklifiyle, sözleşmeli istihdam modelinden tamamen vazgeçilmemektedir; şu görüşmekte olduğumuz teklifiyle. İktidar, yirmi yıldır yaptığı yanlıştan dönmeyi dahi becerememektedir. Adalet sağlama amacıyla yola çıkanlar yeni adaletsizlikler meydana getirmektedir. Buna benzer durum, ek gösterge düzenlemesinde de kendini göstermiştir. Astların üstlerinden daha yüksek ek gösterge aldığı bir dönem başlamıştır. Anayasa'nın 128'inci maddesine 2010 yılında eklenen fıkrayla mali ve sosyal hakların düzenlenmesi için toplu sözleşme istisnası verilse de grev hakkının olmayışı pratikte bu istisnanın amacına hizmet etmekten uzak kalmasına sebep olmuştur. Grev hakkının olmayışı, toplu sözleşme esnasında taraflardan birini oluşturan kamu personeli ve onları temsil eden sendikaların pazarlık ve haklarını savunabilme güçlerini zayıflatmaktadır. Ayrıca, kamu personeli örgütlenme ve örgütlü katılım haklarından mahrum bırakılmaktadır.
Anayasa'nın 70'inci maddesi uyarınca, kamu hizmetlerine girme görevinin gerektirdiği nitelikler dışında başka hiçbir ayrım gözetilmeyeceği garanti altına alınmıştır. Buna rağmen, günümüzde uygulanan sözlü mülakat sistemiyle adayların görevin gerektirdiği nitelikler dışında, özellikle ırk, cins, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplerle ayrıma tabi tutulduğu bilinmektedir. İşe alımların dışında görevde yükselme durumunda da liyakat esası dikkate alınmadan benzer ayrımların uygulandığı bir gerçektir. Ayrıca, üst düzey yöneticilerin yeni sistemle beraber Cumhurbaşkanı kararıyla atanıyor olması kamu kurumlarının yönetimini siyasallaştırmaktadır.
Kamu personelinin önemli sorunlarından bir tanesi de eş durumundan tayin süreçlerinde yaşanan problemdir. Anayasa'nın 41'inci maddesinin ikinci fıkrasında "Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar." hükmü yer almaktadır. Anayasal düzeyde devlete aile bütünlüğü, ailenin refah ve huzurunu koruma görevi verilmiştir. Diğer sorunlarda olduğu gibi, anayasal ve yasal düzeyde korunan haklar da uygulamada göz ardı edilmektedir. Görüşülen kanun teklifi, eş durumu sebebiyle tayin önüne dört yıl şartı koymakta ve bu mağduriyeti devam ettirmektedir.
Bunlar, kamu personel rejiminde AK PARTİ'nin yarattığı tahribatın sadece örnekleridir. Günümüzde devletin tüm organlarıyla beraber yürütmekle sorumlu olduğu kamusal hizmetlerin verimli ve kaliteli bir şekilde yerine getirilemiyor olması kamu personel rejiminde reform ihtiyacını doğurmaktadır. Yasallıktan, liyakatten, eşitlikten ve tarafsızlıktan uzak hâle gelmiş günümüz kamu personel sistemiyle kamusal hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi, verimliliğin artırılması ve vatandaş memnuniyetinin sağlanması mümkün görünmemektedir. Bu sebeple, kamu personel rejiminin uluslararası standartlara uygun, çağdaş, şeffaf, katılımcı, liyakati esas alan, insan kaynağını en verimli şekilde kullanan, kapsayıcı ve tarafsız bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Böylece, kamusal harcamalara gelirleri ölçüsünde ortak olan vatandaşlarımıza yönelik sunulan hizmetlerin kalitesi en yüksek seviyeye çıkarılabilecektir.
İYİ Parti, mevcut kamu personel rejimindeki yanlışları ve eksiklikleri tespit ederek bunların giderilmesine yönelik çözüm önerileri hazırlamıştır. Bu nedenle, İYİ Parti iktidarında bu sorunlara sebep olan karmaşık ve adaletsiz kamu personel rejimi yerine çağdaş, şeffaf ve liyakati temel ilke kabul eden bir kamu personel rejimi uygulamasına geçeceğiz; sınavlarda, işe alımlarda güvenliği tesis edeceğiz; nepotizme son vereceğiz; hiyerarşiyi dengeli şekilde uygulayacağız; görev tanımlarının kesin ve anlaşılır olmasına özen göstereceğiz; sözlü mülakat uygulamasını kaldırarak kamu personelini sadece KPSS'yle göreve alacağız; aday memurluk uygulamasına işlerlik kazandıracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre vermiyoruz.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Vermiyorsunuz, peki.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)