| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mal Ticareti Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 12.01.2023 |
AHMET YILDIZ (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben gene konuya döneyim.
Ben, Utku Bey'in konuşmasında devletimizle ilgili bir yanlış intiba yaratılacağını düşündüğüm için kendisine bir cevap vermiştim; o da bir karşı cevap verdi, dedi ki: "Ben anlaşmaların gizli saklı yapıldığını söylemedim, sadece mahkemenin kararında, ajanslardan duyduğumuzu söyledim." Ben dikkatli dinlerim, yanıldığımı düşünerek tutanağı istedim; okuyorum Utku Bey'in sözünü: "Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri, Savunma, Enerji ve Ticaret Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü hepsi atlayıp gidiyor, anlaşmaları imzalıyor ve bizim Meclis olarak ne zaman haberimiz oluyor biliyor musunuz? O anlaşma Libya'da yargı tarafından iptal edildiğinde tüm dünyayla birlikte duyuyoruz." Ben bunun doğru olmadığını söylemiştim, Utku Bey de onu söylemek istemediğini söyledi. Demek ki yazılı metinde bir hata varmış, onu okuduğu için ben bu yanlışlığı düzeltme gereği duydum.
Şimdi, ikinci sorusu Utku Bey'in: "Madem hem batıyla hem doğuyla iyi ilişkilerimiz var, bu anlaşmayı kim mahkemeye götürdü?" 5 Libyalı avukat götürmüş; onlardan başka sahiplenen yok Libya içinde. Ama kuşkucu olmak lazım çünkü biz, Libyalılardan özel konuşmalarımızda şunu duyuyoruz: "Bu anlaşmaların bizim lehimize olduğunu biz de biliyoruz ama bir siyasi rekabet var, onay sürecine götürmüyoruz." Orada Libyalıların dışında birçok aktör var, bunların ismini burada zikretmek doğru değil ama bir örnek vermek doğru: Yunanistan Dışişleri Bakanının yaptığını gördünüz; Trablus'a gitti, uçaktan inmedi. "Ben sizi tanımıyorum, karşılamanızı da kabul etmiyorum. Ben bir tek Cumhurbaşkanını tanırım Libya'nın..." Dolayısıyla, buna benzer, bunlardan rahatsız olan birçok aktör var ama ön yargıda bulunmayalım. Bu 5 avukatın da -herhâlde- sadece Libya menfaatlerini düşürerek organize olduğuna ihtimal veremiyorum ben. Tabii, ben hem Libya'da hem Suriye'de hem de Irak'ta görev yapmış bir diplomatım, bu bölgeleri iyi bilirim; keşke kapsamlı bir tartışma olsa da değinsek.
Şimdi, dış politikada hedefler, ilkeler bellidir ama tavırlar döneme göre değişir. 2010'daki Esad ile 2015'teki Esad aynı Esad mıdır? Suriye'ye Amerika, Rusya geldikten sonra Suriye aynı Suriye midir? Beş altı yılda dış politikada neler olur, neler? Altı yılda İkinci Dünya Savaşı başlamış, bitmiştir; dolayısıyla, o şekilde bir tezat olduğunu düşünmek...
Ben Suriye'de diplomatken çok memnun olurdum bu ilişkilerin gelişmesinden, liderler düzeyindeki temaslardan ama daha sonra olanlar da bellidir. 400 bin kişinin ölümünden sonra alınacak tavır da hiçbir şey olmamış gibi olamazdı; dolayısıyla "IŞİD'i yarattık." demek ülkemize, insanımıza haksızlıktır. IŞİD'in oluşmasının bambaşka sebepleri var. Tabii ki Suriye'deki kaostan nema bulmuştur ama "Bunu biz yarattık." demek hem doğru değil hem de ülkemize büyük bir itham, bir daha kullanılmayacağını ümit ederim.
Antalya Diplomasi Forumu gibi bir organizasyona ülkemizin uzun süre ihtiyacı vardı. Aslında daha önce de buna benzer girişimler denendi, çeşitli sebeplerle başarılı olmadı. Şimdi bunun benzerleri var, biz de zaman zaman gidiyoruz, katılıyoruz ve takdir ediyoruz. Buraya katılanlar da yabancılar da bunu takdir ediyor, hep beraber gelişmesine katkıda bulunalım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)