| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 08.12.2022 |
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - "Hoş geldin Karagöz'üm, Mecliste bütçe görüşmelerine hoş geldin."
"Ne demek boş geldin Hacı Cavcav, senin fiyatlardan haberin var mı? Gelirken yarım kilo kuru pasta alayım dedim, pastaneye girdim, fiyatları görünce arkama bakmadan kaçtım."
"'Boş geldin.' demedim Hacı Cavcav, 'Hoş geldin.' dedim. Pastaneden bir şey istemedim."
"Ben de hastaneden bir şey istemedim. Doktor ultrason istedi; randevu istedim, bir yıl sonrasına gün verdiler." (CHP sıralarından alkışlar)
"Ya, Hacı Cavcav, nereye gidiyor bizim bu vergiler?"
"Tam da yerine geldin Karagöz'üm. Bütçeyi yapanlara sorarsın şimdi, nereye gidiyormuş vergiler? Doktorlara 'Nereye giderlerse gitsinler.' diyenler olduğu sürece doktorlar gidince sen hastanede daha çok sıra beklersin." (CHP sıralarından alkışlar)
"Beyin göçü oluyor Hacı Cavcav, beyin göçü."
"Ne? Yine kimin beyi göçtü? Bizim komşu Nigar Hanım'ın beyi mi? Allah rahmet eylesin."
"Beyin göçü, bey değil, bey değil Karagöz'üm. Bizim vergiler 5'li çeteye gidince 84 milyona para kalmıyor." (CHP sıralarından alkışlar)
"Ne? Bizim vergiler peçeteye mi gidiyor? Çöpe mi gidiyor yani?"
"Ha 5'li çete ha peçete, doğrusun Karagöz'üm." (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, bir de tiyatro gözüyle, Hacivat ve Karagöz'le bütçeyi anlatmak istedim.
SALİH CORA (Trabzon) - Hacivat ile Karagöz'ü de siyasetinize alet ettiniz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Tiyatro, opera ve bale bütçesi üzerine söz aldım.
Bir ülkede kültür, sanat yasak olursa o ülke gelişemez. Peki, geçen sene bu ülkede kültür adına, sanat adına en çok kullandığımız kelime neydi, bilen var mı? (CHP sıralarından "Yasak" sesleri) Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu alkışlıyorum buradan. En çok kullandığımız kelime "yasak"tı. Peki, gerekçesi neydi? Millî ve manevi değerlerimiz. Evet, maalesef bu ülkede bir avuç karanlık zihniyetin millî ve manevi değeri bu ülkenin kültürünü, sanatını, çocuğu, kadını esir almış durumda. Bunların millî ve manevi zihniyeti nedir biliyor musunuz? 6 yaşındaki kız çocuğunun istismar edilmesi için evlilik adı altında birilerine verilmesidir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Rezillik, kepazelik.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Namussuzluk, namussuzluk.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Bunların millî, manevi değeri anaokulunda çocuklara evlilik tiyatrosu izletilmesi ve bunun meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır. Bizim millî, manevi değerimiz bunlar değil; bizim millî, manevi değerimiz, kadınların eşit görülmesi, çocukların istismara karşı korunmasıdır.
Bakın, daha geçen, iki ay önce Bursa'da GalataPerform adlı bağımsız bir tiyatronun "Medea'ya Göre Ahlak" adlı oyunu yasaklandı. Gerekçesi ne? Millî ve manevi değerlerimize aykırı olduğu için. Bu oyun ne anlatıyor? İran asıllı bir yazarın, İsveçli bir yazarın oyunu, kadın ve dayatılan ahlakla ilgili sorgulamalar gerçekleştiriliyor. Ben eminim ki eğer bu oyun 6 yaşındaki çocukların evlendirilmesiyle ilgili bir oyun olsaydı, Bursa Büyükşehir Belediyesi ballandıra ballandıra bütün Bursa'ya bu oyunu izletirdi. İşte, sizin millî ve manevi değerleriniz bunlar oluyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ama biz millî, manevi değerler adı altında yapılan bu sahtekârlıklarla, bu ahlaksızlıklarla sonuna kadar mücadele edeceğiz; bu da bizim boynumuzun borcudur çocuklara karşı.
Evet, bu ülkede bir sanatçı tutuklandı, bir sapıklıkla ilgili -yani ifadesi doğru olabilir, yanlış olabilir- bir şey ifade etti ve tutuklandı. Yine, Sezen Aksu hedef gösterildi ama Bursa'da "Alevilerin çocuklarının babası belli değildir." diyen bir öğretmen müsveddesi, bırakın tutuklanmayı, hâlâ görev yapıyor, öğretmenlik yapıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yakında müdür yaparlar namussuzu.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, bu ülkede 6 yaşında çocuğu istismarı için veren aile de yakınları da istismar eden alçak da hâlâ elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşıyor ve bunlara karşı oy için susanlara da -artık lanet okumak istemiyorum, gerçekten bu Mecliste lanet okumaktan bıktım- yazıklar olsun diyoruz, yazıklar olsun! Peki, kim suçlu burada? Millî Eğitim Bakanı bütçeye geliyor -ona da soracağız elbet- diyor ki: "Kız çocuklarının okullaşma oranı çok yükseldi." Peki, madem kız çocuklarının okullaşmasını takip ediyorsanız bu 6 yaşındaki çocuk okula gelmediğinde neredeydiniz? Yine Kültür Bakanı suçlu. Neden? Çünkü anaokullarında çocuklara evlilikle ilgili tiyatro izletilirken niye buna karşı çıkmadı Kültür Bakanı? Peki "millî, manevi değerlerimiz" "aile değerlerimiz" diye diye bir avuca teslim olan Cumhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesi'ni tek taraflı olarak iptal edip bu sözleşmeden çekildiğinde bu çocukların istismarına yol açmıyor muydu? İşte, suçlu bunlar. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Onun ile bunun hiç alakası yok, hiç alakası yok.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, üç dakika daha...
BAŞKAN - Buyurunuz.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.
Sayın Bakan, buradan size de bir çağrıda bulunuyorum: Atalarımız da yanlış yapmıştır, onları düzeltmek bize düşer; çağ değişiyor. TRT'nin arşivinde birçok türkü var, işte, bir sürü örneği var, diyor ki: "15 yaşında Nazife Hanım'a doyum olur mu?" "Henüz 13 yaşında, 14 yaşında..." falan filan. Bunların artık arşivden çıkarılması ve türkü olarak, şarkı olarak söylenmemesi gerekiyor. Ama bu çocukların yaşadıkları eziyeti anlatan türküler de var, bunları da herkesin bilmesi gerekiyor. Ne diyor bir Anadolu türküsü: "İki dağın arasında kalmışam/Bülbül gibi daldan dala konmuşam/Ne gün görmüş ne de murat almışam/Ana beni bir zalıma verdiler/Verdiler de günahıma girdiler."
Artık bu günahlara girmeyin diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)