GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ELEKTRİK PİYASASI KANUNU VE TÜRKİYE RADYO-TELEVİZYON KURUMU GELİRLERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:74
Tarih:06.03.2013

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 426 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bugün gündem dışı konuşmada dile getirdiğim konuya gösterdiği hassasiyet nedeniyle Sayın Bakana teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Hemen kendisinin talimatı üzerine Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürümüz de beni aradı, ilgili dokümanları alıp alamayacağını sorunca, her ikisine de "Hayhay" dedim, bunun gereğini yapmak üzere müfettişlerine talimat verdiğini iletti. Özellikle teşekkür ediyorum Sayın Bakan bu konuda, inanıyorum ki bu hassasiyetinizin sürmesi hâlinde, ülkemizin bir kurumunda hiçbirimizin hoşuna gitmeyen bazı istemediğimiz olayların önüne geçilmiş olacaktır. Bu vesileyle bir kez daha kendisine teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok katkı yapmak istedik, çok arzuladık; nispeten bazı katkılarımız takdir gördü, Komisyon görüşmeleri sırasında değerli Komisyon üyelerimizin de katkısıyla tasarının düzenlenmesi adına tasarı içerisine dâhil edildi. Ancak, tasarı bugün bir ihtiyaç hâline gelmiş olmakla beraber özlenen düzeyde bir tasarı olmaktan uzak kalmıştır çünkü tasarı alelacele hazırlanmış ve 17 Aralık 2012 tarihinde Bakanlar Kurulunun imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildikten bir hafta sonra 25 Aralık 2012 tarihinde komisyonlara sevki yapılmış, Enerji Komisyonunun dışında AB Uyum Komisyonuna ve Plan ve Bütçe Komisyonuna tali komisyon olarak gönderilmiş ancak Plan ve Bütçe Komisyonunun herhangi bir görüşü Komisyonumuza iletilmemiştir. Dolayısıyla orada görüşülmemiş. AB Uyum Komisyonunun tali komisyon olarak gönderdiği rapor ise tasarının bu hâliyle AB direktifleriyle çelişen, çatışan bir tasarı olduğunu, dolayısıyla çevre düzenlemelerine yönelik tedbirlerin yeterince alınmadığını beyan eden ifadelerle Komisyonumuza gelmiştir. Bu uyarılara rağmen ve AB Uyum Komisyonunun yazılı önerilerine rağmen, maalesef, tasarının özünde bu konuyla ilgili hiçbir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla, bir taraftan AB yasalarına uyum için kendi yasalarımızı değiştirmeye çalışıyoruz ama diğer taraftan bununla ilgili bir adım atmaktan imtina ediyoruz. Bu anlamda öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.

Tasarı özünde, 20 Şubat 2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun güncellenmesinden ibarettir. Bir başka değişle, bu ana kanun ikiye parçalanmış, bugünkü hâli yeni Elektrik Piyasası Kanunu olarak gelmiş, geriye kalan maddeleri de EPDK yani Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu teşkilat kanunu olarak yüce Meclisin gündemine gelecek şekilde ayrılmıştır.

Diğer taraftan, bu tasarının orijinal hâlindeki bazı maddeler, yine sizlerin de hatırlayacağı gibi, 22 Ocak 2013 tarihli ve 6408 sayılı Kanun'la süre sıkıntısı nedeniyle tasarının içerisinden o maddeler çıkartılıp bir teklif hâline getirilerek yüce Mecliste görüşüldükten sonra kanunlaşmıştır. Orada da bazı görüşmelerimizi ifade ettik. O kanunda yani Elektrik Piyasası Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'da birkaç önemli madde vardı. Bunlardan en önemlilerinden biri: Bölgesel tarifenin süresinin dolduğu 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla, bu tarifenin ulusal tarife olarak devamına üç yıl daha süre eklendi ve Bakanlar Kuruluna beş yıl daha uzatma yetkisi verildi. Yani bu düzenlemeyle, bugün, Türkiye'nin 21 elektrik dağıtım şirketinin ya da elektrik dağıtım bölgesinin tamamında meydana gelen kayıp kaçak ve benzeri gibi gereksiz tüketimler veya haksız tüketimler 76 milyon Türk insanına eşit miktarda paylaştırılacak şekilde ulusal tarifenin devamına karar verildi.

Tekrar etmek istiyorum: Eğer bu ülkede yaşamanın bir bedeli varsa bu bedeli herkesin eşit ödemesi lazım. Ama, kullandığı elektriğin bedelini ödemeyenlerin cezasını zamanında, dürüstçe elektrik faturasını ödeyen insanlar çekmek zorunda kalıyorsa bu bir haksızlıktır, bu yüce Meclise yakışmamaktadır.

Dolayısıyla, bu teklifin önemli maddelerinden biri buydu, orada itirazlarımızı belirttik ama maalesef itirazlar orada da kabul görmedi. Komisyon görüşmeleri sırasında ana kanunda buna yönelik önergeler verdik. Biraz önce Değerli Susam'ın da ifade ettiği gibi, birçok milletvekili arkadaşımın verdiği kanun tekliflerinde örneğin kayıp kaçak bedelinin, TRT payının kaldırılması, sayaç okuma bedelinin kaldırılması gibi teklifler yer almasına rağmen, tasarıda birleştirilmiş gibi görülmekle birlikte bu milletvekillerimizin verdiği kanun tekliflerinin hiçbir maddesi bu tasarıya eklenmedi. Dolayısıyla, Hükûmetten geldiği ve Komisyonda iktidar partisi milletvekillerinin önergeleriyle değiştiği şekliyle buraya indi.

Şimdi, birbirimizi kandırmayalım. Milletvekilinin verdiği teklifte bu haksız ödemelerin kaldırılması gerektiği ifade ediliyor. Değerli milletvekilleri, burada, bu haksız uygulamanın kaldırılması gerektiği yönünde görüş beyan ediyorlar ama Hükûmet, açıkça söylemediğini kanunda gizleyerek maddelerle buradan geçirmeye kalkıyor.

Şimdi, eğer, ulusal tarifeye devam ediyorsanız yani "Biz 76 milyon insana -ister elektrik parasını ödesin ister ödemesin- bu ülkede gereksiz tüketilen ve haksız yere, hırsızlık yapılarak çalınan elektriğin parasını eşit ödetmeye devam edeceğiz." diyorsanız bunu buradan gelip aziz milletimize söylemeniz lazım. Dolayısıyla, biz bunun kesinlikle kaldırılması ve her bölgenin kendi kayıp kaçağını üstlenecek bir düzenleme ile en azından bu kayıp kaçakların önlenmesini bir tedbire bağlamak istiyoruz.

Bu düzenlemede maalesef bunlar yer almamıştır, milletvekilleri hiçe sayılmış, bazı sayın milletvekilleri kanun teklifini Komisyonda savunmak üzere Komisyon toplantılarına gelmişler ve gerekçelerini öne sürmüşlerdir ama maalesef Hükûmet bu konulara kulak tıkamaya devam etmiştir. Çünkü, zaten bir ay önce, ocak ayında bu düzenlemeyi yaptığı için söz konusu teklifler aslında düşmüştür yani bu tasarıya, buraya "Bu milletvekillerinin teklifleri de kanunlaştı." şeklinde yorumlanacak bir eklemenin hiçbir anlamı yoktur. Bunu öncelikle, baştan, bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diğer taraftan, tasarı, elektrik enerjisi üretimine herhangi bir teşvik unsuru içermemektedir. Dedik ki: "Geliniz, bu, elektrik piyasasını düzenleyen bir kanunsa üretimden iletimine, dağıtımına ve tüketicilerinin haklarının korunmasına kadar bir bütün olarak kanunu ele alalım ve üretimi destekleyecek tedbirleri de buraya ekleyelim." Ama maalesef, yine Hükûmet bu önerilerimize kulak tıkadı ve birçok makul öneriyi, sadece, muhalefet partilerinden geldiği gerekçesiyle reddetme alışkanlığını bu tasarı görüşmeleri sırasında da, Komisyon görüşmelerinde sergilemeyi sürdürdü.

"Tüketici hakları korunmuyor." dedik, korunmasını arzu ettik, bununla ilgili tekliflerde bulunduk, maalesef, bunu başarıyla sonuçlandıramadık.

Sayın Susam da ifade etti biraz önce, ben bir tüketicinin tükettiği aktif elektrik bedeline ek olarak neleri ödediğini bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum:

Aktif elektrik bedeline ek olarak dağıtım sistemi kullanım bedeli ödüyor tüketici. Zaten dağıtım şirketleri bu bölgelere talip olurken oradaki kayıp kaçağı da biliyordu, dağıtım sisteminin problemlerini de biliyordu ve buna göre teklif verdi. Şimdi, siz, devletten, özelleştirme sırasında zaten bunu düşerek aldınız, şimdi de diyorsunuz ki: "Buradaki yükü elektrik tüketicisine yükleyelim."

İkincisi, kayıp kaçak bedeli ödüyor. Biraz önce ifade ettim: Kendisi dürüstçe davranıyor, herhangi bir kaçak elektrik kullanmıyor, düzenli olarak da bedelini ödüyor ama bir başkası kaçak kullandığı elektriğin bedelini ödemediği için onun bedelini dürüst vatandaş ödüyor, bunu kaldıralım dedik.

Başka ne ödüyor? Perakende hizmet bedeli ödüyor. Dolayısıyla, bunun da, yine, perakende hizmeti veren dağıtım şirketleri tarafından bilindiği ve buna göre özelleştirme sırasında teklif verildiği için zaten baştan ödendiğini biliyoruz.

İletim bedeli ödüyor, sayaç okuma bedeli ödüyor, belediye tüketim vergisi ödüyor, enerji fonuna ödeme yapıyor ve TRT payı ödüyor.

Değerli milletvekilleri, bazı yerlerde, bazı abonelerde bu ödenen ek ödemelerin bedeli tükettiği aktif elektrik bedelinden daha fazla oluyor. Şimdi, böyle bir düzenlemeye "Evet." dememiz mümkün mü veya razı olmamız mümkün olabilir mi? Dolayısıyla, bu düzenlemede hiç olmazsa tüketicinin, dürüst tüketicinin ödemek zorunda olduğu ek ödemeleri kaldıralım dedik ve kanun teklifleri de buna yönelikti, maalesef, bunu da başaramadık, ikna edemedik. Hükûmet buna da kulak tıkadı, bu konularda verilen önergeler reddedildi.

Değerli milletvekilleri, sadece tüketicinin hakları korunmamakla kalınmıyor, diğer taraftan, özellikle, sayaçların mülkiyeti dağıtım şirketlerine veriliyor.

Şimdi size soruyorum: Size ait olan herhangi bir mal -bedeli ne olursa olsun, ister 1 liralık, ister bin liralık- sizin rızanız olmadan? "Ben kanun yaptım, senin elinden malı alıyorum; Ahmet'ten alıyorum, Mehmet'e veriyorum." diyebilir misiniz? Burada dedik, bu kanunda bunu yapıyoruz. Dağıtım şirketleri sayaçlara "iz bedelle bakım onarım işlemi karşılığında olmak üzere" diye bir ifadeyle el koyuyor, bir tüketicinin iki gün önce değiştirdiği elektrik sayacını bu kanun yürürlüğe girdikten sonra ilgili şirket gelip "Senin sayacını aldım, yenisiyle değiştiriyorum." diyor ve iki gün önce bedelini ödediği, bir ay sonra elektrik faturasına yüklenerek bedelini ödeyeceği bu sayacı ekonomik ömrü dolmadan çöplüğe atıyoruz ve yeni sayaç üreticilerine ya da yurt dışından, Çin'den ithal edilecek biraz daha ucuz fiyatlı elektrik sayaçlarına Türkiye'yi pazar ediyoruz. Şimdi, Türkiye'de elektrik sayacı üretiminden, bunun pazarlamasından ekmek yiyen binlerce esnafı bir çırpıda siliyoruz, onu koruyacak herhangi bir tedbir almadan şirketlerin insafına bırakıyoruz. Dolayısıyla, bu düzenleme bu yönüyle de eksikleri olan bir düzenleme. En azından, elektrik sayacı üretenlerin belirli bir süre korunmasını ve ekonomik ömrü dolmamış olan sayaçların, Türkiye'nin ve milletin menfaatleri dikkate alınarak "ekonomik ömrü dolduktan sonra" şeklindeki bir ibareyle bu düzenleme kapsamı dışına alınması gerekiyordu, buna da ikna edemedik.

Şimdi, o zaman bu haklı öneriler Hükûmet tarafından dikkate alınmıyorsa buranın arkasındaki niyetin ne olduğunu iyi anlamamız lazım. Şimdi, bu düzenleme ile üretimi artırmadınız, üreticilere herhangi bir teşvik vermediniz; var olan ve özellikle de ithal enerjiye bağımlı olarak ürettiğimiz elektrik enerjisinin pazarlamasını bu kapsamda değiştiriyoruz, yeni tedarik şirketlerinin oluşmasına imkân veriyoruz, sözde, tüketicilerin istediği yerden istediği fiyatlarla elektrik enerjisi alabilmesine imkân tanıyarak gayet güzel ve olumlu bir gerekçeyle yaptığımız bu kanunda, arka planda yeni şirketlerin doğmasına, pazarın yeni yandaşlara dağıtılmasına imkân tanıyacak düzenlemeler veriyoruz. Dolayısıyla, bu durumda, ileride, tüketici bugünden daha ucuz elektrik alma şansına sahip olamayacak çünkü siz kayıp kaçakları önleyecek bir tedbir almadınız, arz güvenliğini garanti altına alacak, üretimi desteleyecek ilave tedbirler koymadınız. Böylece, kendi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan üreteceğimiz enerji miktarını artırmadığımız sürece, yine, Rusya Federasyonu Başkanının iki dudağının arasındaki bir sözle belirleyeceği doğal gaz fiyatına, doğal gaz bedeline 76 milyonu esir ettiniz. Dolayısıyla, bu düzenleme bunları da içermedi. O anlamda bunun eksikliklerinin burada giderilmesini ümit ediyoruz veya vereceğimiz önergelere sayın Genel Kurul üyelerinin yapacakları katkılarla bu eksikliklerin giderileceğini ümit ediyoruz.

Eğer, Komisyondaki tavır, "Bir an önce bu kanun çıksın, bizim acelemiz var bunu çıkarmak zorundayız." şeklindeki tavır burada da devam ederse inanıyorum ki bu yüce Meclis çıkarmış olduğu bu kanun sayısını sadece sayısal olarak artıracak ama çıkardığı kanundan memnun kalmayacaktır. Bu eksikliklerin mutlaka giderilmesi gerekiyor.

Bir de lisans sahibi kişilerin, lisansları kapsamındaki faaliyetlerini  yürütebilmelerinde, dışarıdan hizmet alımının önü açıldı. Yani, lisans sahibi üreticiler veya dağıtıcı firmalar, artık, Türkiye'nin kangreni hâline gelmiş taşeron sistemine bu sektörde de girmiş olacaklar. "Geliniz, bunu düzenleyelim, bu sektörün önünü açmayın, taşeron sistemiyle çalışan işçilerin mağduriyeti ve bu sistemin Türkiye'de yol açtığı aile feryatları ortadayken bu sektöre de taşeron işçi çalıştırma hakkını vermeyelim, bunu hiç olmazsa belli kurallara bağlayarak düzenleyelim." Dedik, yine bunda da başarılı olamadık. Dolayısıyla, bu tasarıda en önemli eksiklerden biri, bu sistemle ilgili düzenlemeyi buraya koyamamamızdır. Her ne kadar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, her fırsatta, televizyonlarda, bu konuyla ilgili düzenlemelerin devam ettiğini, çalışmaların yürütüldüğünü söylese de -biz bu sözleri dört, beş yıldır duyuyoruz- taşeron firmalarda çalışan işçilerin ne sıkıntılar çektiğini ve bu ülkede ne bedeller ödediğini hepimiz biliyoruz. Şimdi, bu sektörde yoktu bu uygulama, bu sektöre de bunu katıyoruz dolayısıyla bu tasarı bu hâliyle ciddi bir eksiklik içermektedir, mutlaka bunun da düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Konuşmamın başında da ifade ettim, üretim tesislerinin çevre mevzuatıyla uyumlu hâle getirilmesine yönelik düzenlemeler için 2018 yılına kadar süre tanınıyor burada. Daha önce 2017 yılı olarak belirlenmiş, şu anda enerji üretimi yapan termik santrallerde ve diğer santrallerde bu sıkıntılar sürdüğü için 2018'e kadar filtre takılması ve çevre mevzuatına uygun düzenlemelerin yapılabilmesi için bir daha ek süre tanıdık.

Değerli milletvekilleri, şu anda termik santralleri bu Hükûmet özelleştirme kapsamına aldı. Dolayısıyla, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bir taraftan bu santrallerin özelleştirme çalışmalarını hızla sürdürürken öbür taraftan diyoruz ki: Bu santraller ihale aşamasında, 2018 yılına kadar nasıl olsa herhangi bir düzenleme zorunluluğu yok, zamanım var. Hak ettikleri bedelin altında bir bedelle satılacak bir düzenleme getiriyoruz. Ona göre çünkü fiyat belirlenecek, ona göre bunların serbest piyasada doğru bedelleri oluşacakken, maalesef, bu düzenlemeyle yani süre uzatmayla bu konuda da bir eksiklik dikkat çekmektedir. Nitekim, AB Uyum Komisyonunda buna benzer birçok konuya işaret edilmiş ama tali komisyon raporunun hiçbir hükmü dikkate alınmamış ve tasarıya dercedilmemiştir.

Bir önemli konu ve çok önemli bir konu: Tasarının geçici 14'üncü maddesinde, şu ana kadar hükûmetin izniyle, ilgili bakanlıklardan alınan yazılarla inşasına başlanmış, yatırım yapılmış santrallerin önemli bir bölümünün bazı sıkıntılar nedeniyle inşaatı durmuş, şimdi, buraya, bu santrallere ilişkin yargı kararlarını hiçe sayan bir düzenlemeyle "Danıştayın kararlarını siz dikkate almayın, buyurun, yatırımına kaldığınız yerden itibaren devam edin." diye bir düzenleme getiriyoruz. Şimdi, bu, kendimizi inkâr anlamına gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) - Dolayısıyla, bu maddenin de en azından HES'ler kapsam dışında kalacak şekilde yeniden elden geçirilmesi lazım.

Dolayısıyla, diğer konularla ilgili görüşlerimizi ileriki bölümlerde ve maddeler kısmında sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Tasarının hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Belirttiğimiz konularda vereceğimiz önergelere şimdiden destek vereceğiniz ümidiyle, tekrar, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)