GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SEBAHAT TUNCEL VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, KADIN VE ERKEK İSTİHDAMI ARASINDAKİ UYGULAMA FARKLILIKLARININ ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 20/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 6 MART 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE ÖN GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:74
Tarih:06.03.2013

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadının istihdamıyla ilgili grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde uygulanan hükûmet ve ekonomi politikaları bütün kesimleri olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Her gün binlerce insan işini kaybetmekte ve evine ekmek götüremez hâle gelmektedir. Emeği para etmeyen insanlar köylerini terk etmekte ve yeni iş bulma umuduyla büyük şehirlere göç etmek durumunda kalmaktadırlar. Şehirlere göç eden bu insanlar açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm edilmektedirler. Şehirlere göç eden bu insanlara iş bulmak elbette ki kolay değil. Kısa süreli çalışmak zorunda kalan insanların büyük bir çoğunluğu devlet yardımlarıyla ayakta kalmaya çalışmaktadırlar. Sürekli olarak değişen toplum düzeni ve beraberinde getirmiş olduğu şartlar ülkemizde ailenin konumunu yakından etkilemiştir. Hayat pahalılığı ve düşük ücretle çalışma koşulları iş dünyasında yer almaya âdeta zorlanmaktadır.

Her ne kadar özellikle 1980'li yıllardan itibaren Türkiye'de kadınlar ekonomik ve sosyal alanda daha aktif bir şekilde yer almaya başlamış olsalar da bu yeterli olmamıştır. Ülkemizde kadın istihdamı, maalesef, yeterli düzeyde değildir. Resmî rakamlar da bunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Devlet Personel Başkanlığı verilerine göre, genel ve özel bütçeli kurumlarda çalışan 2 milyon 194 bin 598 kişiden yalnızca 850.203'ü kadın personel olarak çalışmaktadır. Ülkemizde üst düzey kadın bürokrat sayısı da oldukça sınırlıdır. Ülkemizde kadın müsteşar neredeyse hiç yoktur. Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı oldukça düşüktür. Bunun tek nedeni bugüne kadar uygulanan yanlış politikalardır. Hâlbuki özel sektörde çok sayıda Türk kadını başarılı bir şekilde yönetim kurulu başkanlığı ve yöneticilik yapabilmektedir. Bu başarının kamu kurum ve kuruluşlarında da başarılı olacağına inanmaktayız. Bu konuda ilk adımlar eğitim konusunda atılmalı ve kız çocuklarının eğitime katılımı tam anlamıyla sağlanmalıdır. Özellikle kırsal kesimde kız çocukları eğitim ve öğretime tüm çabalara rağmen istenilen düzeyde ulaşamamıştır. Bu nedenle kadınlar sayısal olarak hem eğitim hem de istihdam konusunda erkeklerin gerisinde kalmışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin toplam nüfusunun yüzde 50,2'si erkekler, yüzde 49,8'i ise kadınlardan oluşmaktadır. Yani, erkek nüfus ile kadın nüfusumuz neredeyse birbirine eşit durumdadır. Nüfusumuza göre erkek ve kadın dağılımı bu şekildeyken, Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranı erkeklerin iş gücüne katılım oranının üçte 1'i kadardır.

Bugün gelinen noktada ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunlar artmıştır. TÜİK verilerine göre 2000 yılında 34.862 olan ülkemizdeki boşanma sayısı 2010 yılında maalesef 118.568'e yükselmiştir.

Ülkemizde intihar olaylarında artış meydana gelmiştir. Yine TÜİK verilerine göre 2000 yılında 1.802 olarak gerçekleşen intihar sayısı 2010 yılında -yine maalesef olarak diyorum- 2.933'e çıkmıştır.

Türkiye'de son yıllarda, çocuk evi, sevgi evi, yetiştirme yurdu, koruyucu ailelik, şefkat evleri, kadın konukevleri sayısı sürekli olarak artmaya başlamıştır.

Ülkemizde açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan kişilerin sayısı da sürekli olarak artmaktadır. Asgari ücretlinin tamamı ve emeklilerin de büyük bir kısmı Hükûmet tarafından yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmektedir. Bütün bu gelişmeler Türk aile yapısına zarar verdiği gibi kadına karşı gösterilen şiddeti de artırmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tarafından ekonomik ve sosyal alanda uygulanan yanlış politikalar toplumun pek çok kesiminde büyük zararlar vermektedir. Tüm dünyaya örnek teşkil eden Türk aile yapısında -bugün maalesef üzülerek belirtmeliyiz ki- kadına karşı gösterilen şiddet olayları gittikçe de artmaktadır.

Ülkemizde kadına karşı şiddet fiziksel olarak görüldüğü gibi ekonomik ve sosyal olarak da yapılabilmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çok sayıda ilden 24 bin kişi üzerinde kadına karşı aile içi şiddet konusunda bir araştırma yapılmış. Bu araştırmaya göre, Türkiye genelinde kadınların yüzde 39'u hayatında en az bir defa fiziksel şiddete, yüzde 23'ü ekonomik şiddete, yüzde 44'ünün duygusal ve psikolojik şiddete maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Araştırmada, eğitim seviyesi düşük kadınların yüzde 56'sı şiddete maruz kalırken lise ve üstü okul mezunu kadınların da şiddete maruz kaldıkları ortaya çıkmıştır.

Refah seviyesinin düştüğü ailelerde kadının şiddete maruz kalma oranı ise yüzde 50 olarak gerçekleşmektedir. Refah seviyesi ne kadar düşerse şiddet o kadar artmaktadır.

Ülkemizde kadına karşı uygulanan şiddet olayları sürekli olarak da artış göstermektedir. Ülkemizde artık kadına uygulanan şiddet cinayete dönüşmüştür ve bu konu mutlaka Hükûmet tarafından önlenmeli, gerekli tedbirler alınmalı diye düşünüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uygulanan şiddet boyutuna göre kadınlar bazen de intihara sürüklenmektedir. Şiddetin fiziksel ve ruhsal boyutu ise sosyal ve duygusal olarak bireyi, aileyi ve toplumun tümünü olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye'deki araştırmaya göre şehirlerde evli kadınların yüzde 18'i, köylerde yüzde 76'sı eşleri tarafından maalesef hâlâ dövülmektedir. Kadınların yüzde 57,7'si evliliklerinin ilk gününde şiddete maruz kalmaktadır, yine ülkemizde aile içi suçların yüzde 90'ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturmaktadır.

Bu nedenle, hükûmetler uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikalarda refahı artırıcı düzenlemelere ağırlık vermelidir ama maalesef ki şu ana kadar bunu görememekteyiz. Toplumu ve aile yapısını olumsuz yönde etkileyecek ve yarın kaygısına düşürecek düzenleme ve uygulamalardan kaçınılmalıdır. Köylerden şehre yapılan göç önlenmelidir. Kadın konukevlerinin, sığınmaevlerinin işlevi artırılmalı ve ilgili kurumlarla koordineli çalışma sağlanmalıdır. Kamuda ve özel sektörde kadın istihdamına ağırlık verilmelidir. Kadın, yönetici olarak atanmalı ve ülke ekonomisine büyük ölçüde katkı sağlamalıdır. Kadın konukevi ve sığınmaevlerinden ayrılan kadının devlet imkânıyla bağımsız yaşaması sağlanmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)