| Konu: | ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUP BAŞKANVEKİLİ İSTANBUL MİLLETVEKİLİ MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ'NİN; ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ VE TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU RAPORU |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 28.02.2013 |
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu gelen yasa teklifi, dokuz ay içerisinde üçüncü yasa teklifi oluyor. Hepimiz biliyoruz ki 19 Nisan 2012 tarihinde 6292 sayılı Orman Köylülerinin Desteklenmesi Kanunu bütün itirazlarımıza, yanlışlıklarını ifade etmemize, eksikliklerini ifade etmemize rağmen ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin oy çokluğuyla bu Meclisten geçti.
Komisyonda görüşürken dedik ki: "Bu uygulama yanlıştır." 2-3 tane alternatif sunduk. Birincisi: "Gelin, bunları -bu şehirlerde yaşayan- köylerde, tarım amaçlı kullanılan yerlerde emlak vergisi değeri üzerinden verelim." dedik. Yine "Bu kanun eğer orman köylülerini koruyorsa, 31'inci madde kapsamına giren köylerde rayiç bedelin yüzde 15'ine, 32'nci madde kapsamına giren köylerde yüzde 25'ine verelim." dedik. Komisyonda yoğun tartışmalar neticesinde, Adalet ve Kalkınma Partisinden sağduyuyla hareket eden bazı milletvekilleri "Müştereken yüzde 50 üzerinde anlaşalım." dediler. Biz de dedik ki: "Hiç yoktan iyidir." Bu köylünün, bu çiftçinin, bu garip gurebanın mağdur olmaması amacıyla, yetmemesine rağmen, yüzde 50'yi el birliğiyle komisyondan geçirdik. Ama oradan, 19 Nisanda bu kanun çıkarken, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi ve Hükûmetten ve Hükûmetin bu olaya sosyal boyut olarak bakmayan, sadece gelir getirmek amacıyla bakan Başbakan veya Bakandan gelen talimat üzerine, komisyondan yüzde 50 olarak geçen teklif, burada, yine AKP'li milletvekilleri tarafından yüzde 70 olarak ifade edildi. Buraya çıktık, bunları ifade ettiğimizde bazı milletvekilleri çıktılar, dediler ki: "Siz devletin malını peşkeş mi çekeceksiniz?" "Burada 75 milyonun hakkı var." diye bunu savunmaya kalktılar inanmamalarına rağmen.
Peki, ne oldu dokuz ay sonra? Şimdi, dokuz ay önceki teklifi kendiniz getirmek zorunda kaldınız. Peki, ben size şimdi buradan soruyorum: Dokuz ay önce söylediklerinizi kendi kendinize yanlış mı buluyorsunuz? O söylediğiniz lafların arkasında nerede duracaksınız?
Ama sayın milletvekilleri, açık ve net söylüyorum: 2/B kanununda Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükûmet sınıfta kalmıştır. Hükûmet bu olayda niye sınıfta kalmıştır? Çünkü Hükûmet bu olaya tamamen para gözlüğüyle bakmıştır. Cari açığı kapatmaya yönelik, borçları kapatmaya yönelik ve fakir fukara ve garip gurebanın yok edilmesine yönelik bir anlayışla hareket ettiği için sınıfta kalmıştır. Şimdi bu olayı ne kadar ciddiye aldıkları ortada. Bakın, her teklif geldiğinde? Bu teklifin ana sahibi Orman ve Su İşleri Bakanı ama Orman ve Su İşleri Bakanını ne Komisyonda görmek mümkün ne de Meclise geldiğimizde. Bakanlar sırasında bugün de Avrupa Birliği Bakanı oturuyor, ne alakaysa 2/B'yle.
Şimdi, bunları ifade etmek zorundayız. Bakın, buradaki ana sorun şudur değerli milletvekilleri: 2/B'nin nereden ve nasıl çıktığını anlamayan, anlamak istemeyen bir grubun, bir hükûmetin bu yasayı doğru çıkarması mümkün değildir. Niye mümkün değildir? 2/B bugünün meselesi değildir değerli arkadaşlar. 2/B 1910'lara, 20'lere dayanan bir süreci kapsar. 1937 yılında çıkan Orman Kanunu'nda ilk defa kanunda ifadesini bulmuştur. 1960 yılına kadar yapılan çalışmalar neticesinde yaklaşık 280 bin-290 bin hektar alan orman dışarısına çıkarılmış. Gerekçesi de orman niteliğini kaybettiği için. Fakat 1960 yılındaki ihtilalden sonra gelen askerî konsey, yapılan bu çalışmaların tamamını iptal etmiştir. Daha sonra yapılan anayasa çalışmalarında bu kanun tekrar Anayasa'ya girmiştir. Ne demiştir orada da? "25/10/1961 yılından önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybeden yerler orman dışına çıkarılır." ifadesi getirilmiştir. Bu süreçte, yine kadastro çalışmaları ve bu 2/B çalışmaları devam etmiş. 80 yılında yapılan Anayasa'yla bu süre yirmi yıl daha ötelenerek, 31/12/1981 tarihi baz alınarak, orman niteliğini kaybettiği için bunların orman dışına çıkarılması gündeme gelmiştir. Yani, tarihî sürece baktığınızda bu süreç yüz yıldır devam ediyor, bunu görmek lazım. Bu, kanayan bir yara. Bu kanayan yarayla ilgili daha önce Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu koalisyon hükûmeti zamanında çalışmalar yapılmış, 2/B çalışmaları gündeme gelmiş -yaklaşık 30-40 bin dönüm alan- burada asıl olan orman köylüsü esas alınmış ve orman köylülerine satışı yapılmış fakat daha sonra Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal etmiş, çalışmalar yarım kalmıştır.
Bugüne geldiğimizde, bu yasa çıkmadan önce Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi, üç parti de -bu sosyal yarayı çözmek amacıyla- seçim beyannamelerinde bunu çözeceklerini ifade etmişlerdir. Netice itibarıyla üç parti de bununla ilgili kanun teklifi vermiştir birbirinden farklı olarak. Üç partinin kanun teklifi birleştirilmiş ama çözümü noktasında ana ağırlık Adalet ve Kalkınma Partisinin çözümü yönünde gerçekleştirilerek bu çalışmalar komisyonda görüşülmüş, Meclise gelmiş ve Mecliste 19 Nisan 2012 tarihinde 6292 sayılı Yasa'yla yasalaşmış. Biz o yasa çıktığında şunu ifade ettik, dedik ki: "Yanlış yapıyorsunuz. Bu yasayı bu şekilde uygulayamazsınız." Niye dedik? "Bu bir kanayan yaradır, bunu kabul ediyoruz, bunu hep beraber çözmek istiyoruz ama sizin bu anlayışınızla çözülemez, siz bunlarla bu yerleri satamazsınız." diye defalarca söyledik ve söylediklerimizi Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri oy çokluğuyla hep reddettiler. Burada eksik olan yasaları düzeltmek için birçok kere önerge verdik. Önergelerde bu milletin sıkıntılarını dile getirmemize rağmen, yukarıdan gelen talimat doğrultusunda, AKP milletvekillerinin parmak çoğunluğuyla bu önergelerimizin hepsi reddedildi.
Peki, şimdi, değerli milletvekilleri, ben size soruyorum: Dün bizim söylediklerimize kademe kademe gelmek zorunda mısınız? Kademe kademe bu noktaya geliyorsunuz. Burada yanlış olan şu: Bu kanunun ana sahibi Orman Bakanı olmasına rağmen ne yazık ki Orman Bakanı kadastro çalışmaları, şunları bunları yaparak 2/B'yle ilgili mevzuda tamamen devre dışı kaldı. Kendisini suyun bakanı gören ve Orman Bakanlığını yok sayan Orman Bakanı ne yazık ki devre dışı kalınca devreye Maliye Bakanlığı girdi. Maliye Bakanlığı da olayın sosyal boyutunu bir kenara bırakarak olaya sadece gelir getirme noktasında "20-25 milyar dolar biz buradan gelir getireceğiz, cari açığı kapatacağız ve dış borçlarımızı ödemek için kaynak sağlayacağız." anlayışıyla bu yasaya baktı.
Şimdi, Orman Bakanlığı nasıl bakıyor bu işe? Biz topu Maliye Bakanlığına attık. Maliye Bakanlığının, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün personeli rayiç bedellerin belirlenmesinde, yüksek fiyatların tespit edilmesinde, buradan gelir getirilmesi noktasında bütün sorumluluğu ve yükü onlara yükleyen bir anlayışla karşı karşıya kaldık. Peki, bu süre içerisinde ne oldu değerli arkadaşlar? Bu süre içerisinde bu kanunun uygulanamadığını hep beraber gördük, uygulanamaz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, eğer bu kanun tasarısına ve bu 2/B'nin gelişine baktığınızda bu 2/B'nin gelişinde 3 ana faktör önemlidir. Bunlardan bir tanesi? Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber, biliyorsunuz, nüfusumuzun yüzde 75'i köylerde yaşamaktaydı. Nüfusumuzun hızla artmasıyla beraber köylerde geçim sıkıntısıyla birlikte?
Bakın, özellikle belirtmek istiyorum: Orman dediğinizde aklınıza şu gelmesin, orman dediğinizde üstünde tamamen 50 yaşında, 40 yaşında, 60 yaşında, 70 yaşında, 100 yaşında ormanlarla kaplı alanlar gelmesin. Çalılık, çırpılık, taşlık, kayalık, boş alanlar bile orman sayılır Orman Kanunu'na göre. Şimdi, bu köylülerimiz bu şekilde olan taşlık, kayalık yerleri sökerek oralarda tarım yapmak amacıyla, geçimlerini idame ettirmek amacıyla orman sayılan bu yerlerde tarım alanları oluşturdular. Adana'da, Mersin'de, Muğla'da, sırtlarında toprak çekerek taşlık, kayalık alanlarda tarım amaçlı muz seraları, hayvancılık amaçlı, hayvan yapmaya yönelik çalışmalar yaptılar. Ne zaman yaptılar bunları? 1920'li, 1925'li yıllarda. Yani bugün 2/B nedir biliyor musunuz? Bugün 2/B'de köylülerimizi ilgilendiren ve çiftçilerimizi ilgilendiren kısım, dedelerinden oğullarına, oğullarından torunlarına geçmiş bu yerler. Şimdi, altmış, yetmiş, seksen yıldır bu yerleri sürüp eken ve ekonomiye kazandıran bu köylüye diyoruz ki biz: "Yüksek rayiç bedellerle bu yerleri alacaksınız."
İkinci bir kısım, bunlardan direkt etkilenen ikinci bir kısım özellikle büyükşehirlerimizde, bunlardan da ana olarak İstanbul'da. Biliyorsunuz, köylerde geçim sıkıntısı çeken vatandaşlarımız, köylerimizden, kırsal alanlarımızdan İstanbul'a yoğun göç içerisinde bulunmuşlar. Göç olduğu yerlerde, yerleşim yerlerinde sıkıntı olduğu için, bu köylerden kentlere göç eden vatandaşlarımız, gecekondu mafyalarından, arsa rantçılarından başlarını sokabilecekleri bir yerleri zaten satın almışlar. Yani buraları, devletin bu konuya hâkim olamaması neticesinde, zaten satın aldıkları yerleri siz şimdi yüksek fiyatlarla yeniden bu vatandaşa satmaya çalışıyorsunuz. Peki, bu vatandaşın alma gücü var mı? Bu vatandaşın alma gücü yok.
Bir de üçüncü kısım var, tuzu kurular. Bunlar kim? İşte bunlar da rant sağlayanlar. Özellikle sahil kesiminde turizm amaçlı, yatırım amaçlı veya İstanbul'da villa yapan, fabrika yapan, rant sağlayan vatandaşlar var. Ha, bunlara yüzde 100'üne mi satarsınız, rayiç bedelin yüzde 150'sine mi satarsınız, buna gelin hep birlikte destek verelim. Ama hiçbir insaf, hiçbir vicdan kabul etmez ki orman köylerinde rayiç bedelin yüzde 70'iyle -ilk çıkardığınız kanuna göre- şimdi getirdiğiniz yüzde 50'yle buradaki orman köylülerinin bunları alma şansları ve imkânları yoktur.
Değerli milletvekilleri, bakın, kendi seçim bölgemden örnek veriyorum: Pozantı'nın Kamışlı'sında ve diğer köylerinde, Hamidiye'sinde, Aşçıbekirli'sinde, Aladağ'da, Saimbeyli'de, Feke'de, Kozan'da öyle bir fiyat belirlenmiş ki rayiç bedelini 64 bin liraya belirlemişsiniz bir dağ köyünde, bir orman köyünde. Yüzde 50'sini aldığında ne yapar dönümü? 32 bin lira.
Şimdi, ben size buradan soruyorum: Çukurova'nın birinci sınıf tarım arazisinde 30 bin liraya, 32 bin liraya satılan yerleri siz, seksen yıldır kullanan bu vatandaşa 60 bin lira belirleyip yüzde 50'siyle 30 bin liraya satma hakkına sahip misiniz? Yani, bu nasıl bir uygulamadır, bu nasıl bir vicdandır ve bu nasıl bir anlayıştır? Veya İstanbul'da 400 metreye kadar yüzde 50'yi getirdiniz. Zaten bu insanların birçoğu, birçoğunluğu gecekondu mafyalarından, arsa spekülatörlerinden bu yerleri satın almışlar; on yıldır, yirmi yıldır içerisinde oturuyorlar. Yine "Yüksek rakamlarla bu evleri satacağız." diyorlar.
Bakın, bir çalışmaya göre İstanbul'da aylık geliri 1.000 liranın altında olan yüzde 40, 1.500 liraya kadar yüzde 70 yani böyle bir kesim muhatabımız. Peki, bu durum köylerde ne noktaya geliyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Köylerde bırakın aylık 1.000 lira, 1.500 liralık geliri; yıllık 1.000 lira, 1.500 lira geliri olmayan bir insan topluluğuyla karşı karşıyayız. İşte, bizim muhataplarımız bunlar.
Ben şimdi size soruyorum: Sizin amacınız, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet, 2/B ile kanayan yarayı çözmek mi; yoksa fakir fukarayı, garip gurebayı yok etmeye yönelik bir proje mi geliştiriyorsunuz? Siz diyorsunuz ki bu insanlara: "Siz buraları almayacaksınız." Bakın, araştırın; Antalya'da, Muğla'da, Adana'da, Mersin'de bugün arsa spekülatörleri diyorlar ki: "Siz bu fiyatlarla bunları alamazsınız." Ve bunlardan toplayan birtakım tuzu kurular ve zenginler çıktı, bu zenginler bu arsaları topluyorlar. Gücü gücüne yetene bir anlayışla giden bir sistemle karşı karşıyayız. İstanbul'da yine arsa spekülatörleri devreye girmiş, bu arsaları topluyorlar.
Şimdi buradan soruyorum Sayın Hükûmete ve sayın milletvekillerine: Hani hep söylüyorsunuz ya "Fakir fukara, garip gureba; biz sizin sesiniz olacağız." diye, on yıldır iktidar yapıyorsunuz ama bugün gelinen noktada siz fakir fukaranın, garip gurebanın sesini kesiyorsunuz. Sizin yol arkadaşlarınız tuzu kurular ve zenginler. Yani kimlerdir? Boğaz'da villada oturanlar, Etiler'de zenginler ve sermaye sahipleri sizin yol arkadaşınız olmuş. Bunu bütün kamuoyuna bütün açık yürekliliğimle söylüyorum. Bu Hükûmet ne yazık ki çiftçiyi ve köylüyü ve ormanları bitirmeye yönelik bir çalışmanın içerisinde. Getirdiğiniz tüm yasalar bunun örneğiyle dolu. Örnek veriyorum: Yabancıya mülk satışını arttıran bu Hükûmet değil mi? Evet, bu Hükûmet. Bugün yabancılar Türkiye'de toprak toplamaya başladılar. Akabinde Büyükşehir Yasası'yla köyleri kapattınız, 16 bin tane köyü kapattınız, köy tüzel kişiliklerini ortadan kaldırdınız. Köy tüzel kişilikleriyle, zaten köylüler köy tüzel kişiliğiyle beraber meralarımıza, madenlerimize, ormanlarımıza, derelerimize, denizlerimize sahip çıkıyordu. Şimdi de 2/B Yasası'yla, değerli milletvekilleri, o köylülerin buraları almasını engelleyecek şekilde bir husus getirdiniz. Ama görüyorsunuz ki, bunu uygulamakta ciddi sıkıntılar yaşıyorsunuz. Daha önce çıkan, nisanda çıkan ve geçen ocakta çıkan kanun tasarılarında bunu hep dile getirdik. Dedik ki: "Yanlış yapıyorsunuz, bunların uygulanabilir bir tarafı yoktur, uygulayamayacaksınız." Maliye Bakanı burada oturuyordu. Bir ay önce dedim ki: Sayın Bakan, siz bu şartlarda bu yerleri satamazsınız diye yüzüne baka baka söyledim, yine söylüyorum. Yangından mal kaçırır gibi bu kanun teklifini getiriyorsunuz. Cuma günü geliyor, cuma akşamı haberimiz oluyor, salı günü komisyondan apar topar AKP'nin oylarıyla geçiyor ve bize muhalefet şerhi vermek için -Sayın Komisyon Başkanı burada- bir saat süre veriyorsunuz. Neyi, nereden kaçırıyorsunuz? Biz dedik ki: Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir araştırma önergesi verdik; araştırma önergesinde, bundan dört ay önce, 2/B'nin uygulamalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak araştıralım. Bu uygulamada yanlış işler var, hukuksuz işler var, haksız uygulamalar var. Bunları burada dile getirmemize rağmen ne yazık ki yine AKP'nin oy çoğunluğuyla, parmak çoğunluğuyla, parmak demokrasisiyle bu araştırmamızı reddettiniz. Reddettikten sonra bunları getirdiniz. Kendi verdiği kararları uygulayamayan bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Maliye Bakanı ne dedi? Dedi ki: "Bu yasa çıktığında -altı ay son- çok güzel şartlarla geliyoruz, göreceksiniz ki herkes altı ay içerisinde müracaat edecek." Peki ne oldu? Altı ayı geçti, baktınız yarısı müracaat etmemiş, süreyi uzattınız, Üç ay uzattınız. Üç aydan sonra müracaatları tamamlayabildiniz mi? Yine tamamlayamadınız, bu sefer 26 Şubatı "son" kabul ettiniz ve o zaman biz burada bas bas bağırdık, dedik ki: "Bu müracaatlar için para almayın." Sizin paranız olabilir, sizin yandaşlarınızın parası olabilir, siz zenginlerin yol arkadaşı olabilirsiniz ama o Toroslar'da, dağ köylerinde, fakir fukara, garip gureba çiftçilerimizin 2 bin lira müracaat parasını verecek güçleri yok. "Köylülerimiz o hâle gelmiş ki, çiftçilerimiz o hâle gelmiş ki, kahveye gittiğinde bir misafiri geldiğinde çay parası olmadığı için kahveden kalkan bir köylüyle karşı karşıyayız." Ama dün onları söyleyen Hükûmet bugün onların hangi hâlde olduğunu unutmuş. Sanki müracaatta bu parayı vermek zorunluluğu var gibi tutup 2 bin lirayı getirdiniz. Ne oldu? Ocak ayında bu 2 bin lirayı kaldırdınız. Dediğimize geldiniz mi? Geldiniz. Komisyonda "Yüzde 70 çok olur, gelin bunu orman köylülerine yüzde 15 bedelle verelim, İstanbul'da yaşayanlara ve çiftçilikle uğraşanlara emlak değerleri üzerinden verelim." dediğimizde "Olmaz." dediniz. Ne oldu bugün? Yüzde 50'yle geldiniz. Yani illaki bunları yaşamanız mı lazım? Bunları siz zorla yapabileceğinizi mi düşündünüz? Ama gördünüz ki, o sizin yok saydığınız, artık sizin yol arkadaşlığınızdan çıkan fakir fukara, garip gureba o orman köylüsü, o çiftçi ayağa kalktı; Antalya'da yol kesti, defterdarlığa gitti, dün Bornova'da yürüyüşe geçti. Adana'da, Mersin'de, Muğla'da, İzmir'de, Türkiye'nin her tarafında, sizin yok saydığınız o fakir fukara, garip gureba orman köylüsü, çiftçi ayaklandı ve dediler ki: "Biz topraklarımızı yabancılara peşkeş çektirmeyeceğiz, biz bu topraklarımızı iktidar partisinin yandaş zenginlerine sattırmayacağız, satmayacağız çünkü bizim için toprak namustur."
Vekilim, biz gerekirse? Bakın, çok açık söylüyorum, acı söylüyorum; ben her hafta gittiğimde köyleri geziyorum, diyorlar ki: "Gerekirse üzerimize benzin dökerek kendimizi yakacağız ama bu haksızlığa ve hukuksuzluğa `Dur.' diyeceğiz." Açıkça ifade ediyorum Hükûmete de: Aklınızı başınıza alın. Bu millet, bu köylü, bu fakir fukara, bu garip gureba size çuvalla oy verdi sizin söylemlerinize, sizin ifadelerinize inanarak ama ilk defa siz onları yok sayıyorsunuz. Niçin yok sayıyorsunuz? Bu yasa da eksiktir, tekrar düzeltilmesi gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)