| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 12.10.2022 |
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Efendim, saygıyla devamla...
Dezenformasyonun -saat de ilerledi- zirvesinden bir örnek arz edeceğim size. Şanlı Peygamber'imiz dezenformasyonun zirvesinde bir iftirayla karşılaştı biliyorsunuz. Peygamber'imize şöyle denildi hasımlarınca, rakiplerince, onu engellemeye çalışanlarca: "Mal düşkünüdür, mevki düşkünüdür, ticaret heveslisidir, Mekke'yi yönetmeye çok heves etmiştir -vah, haşa huzurdan- kadın düşkünüdür, şöhret düşkünüdür. O bütün bunları bunlara düşkün olduğu için yapmaktadır." Sabahlara kadar o kem ve kerih sözleri söyleyemeye heves etmiş olan adamlar sabaha yakın söylediklerinden ricat etmişler ve şöyle demişlerdir: "Bunları söylemenin hiçbir anlamı yoktur çünkü o bunların hiçbirisini yapmaz." Sizin böyle bir kanuna ihtiyacınız yok. Sizin rakiplerinizin ya da hasımlarınızın sizin gıyabınızda "Bunlar asla böyle bir şeye heves etmezler." denilebilecek bir ahlaka, yönetim ahlakına ihtiyacınız var bence. Efendim bu da bir yoldur; bugün heves ettiğiniz, bu çıkardığınız kanun bir yönetim için bir yoldur ama bu yoldan daha evla olan şey şudur: Hakikati o kadar bedii hâle getirmek sizin imkânınız dâhilindedir ki yalan söyleyenler itibarsız hâle gelmelidir memlekette. Ben Mahir Bey'in hatırlatmalarını çok kıymetli bulurum. Efendim, burada, bu kürsüde de sizin yapamadıklarınız namına kendi hesabıma, mesuliyet duyan bir Türk milliyetçisi olarak konuşuyorum. Yani siz zaten yapabileceklerinizi yaptınız, yirmi yıllık iktidarınızın nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanının sanki iktidara yeni geliyormuş gibi, sanki bu önümüzdeki seçimlerde iktidara gelecekmiş gibi, efendim, önümüzdeki dönem yolsuzluklar, yasaklar bizim iktidarımızda nihayet bulacaktır falan demeye gelecek açıklamaları yirmi yıllık iktidarın bu hassasiyetle geçirilmediğinin ifşasıdır. Şimdi, bunu niçin arz ediyorum? Bu bir yoldur diye seçtiğiniz yol daha önce sizinle ilgili nasıl bir sicili hatırlatıyor? Dezenformasyon kapsamına girecek pek çok şeyi şimdi de yaşıyoruz. Efendim, TÜİK rakamı açıklıyor mesela; sizin söyledikleriniz değil sizin söylediklerinizin millet vicdanındaki karşılığıdır mühim. TÜİK'in açıkladığı rakamın çok daha fevkinde bir enflasyon yaşadığını söylüyor millet. Efendim, doğrudur bakın, doğrudur ama algı öyle değildir. "4,5 milyon Suriyeli var." deniliyor ama millet vicdanında makes bulan şey şudur: 10 milyon. Efendim, "Oy kullanabilir seçmen 240 bin kadardır." deniliyor, millet vicdanında karşılık şudur: 1 milyondur en az. Yani devlet kurumlarının siyasal vizyonunuzla, partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle bu kadar aşındığı, aşındırıldığı zamanlarda kanun kadar kanunların sizin tarafınızdan nasıl uygulanacağıdır tereddüt sebebi olan. O yüzden bu kanunları böyle konuşuyoruz yoksa mahiyetinde bir şey yoktur. Mahiyetine bakarsanız yalanı engellemek, efendim, kaygıyı, toplumsal kaygıyı büyütecek şekilde mübalağa etmek, toplumsal panik duygusu oluşturmak falan. E, bunları engellemenin yolu niçin yasak olsun? Mesela şu da bir yoldur: Hakikat o kadar görünür ki yalana heves eden itibarsız hâle gelir, ona derler ki: "Ya, ne münasebetsiz adamsın." "Hakikate düşkün gazetecilik bu kadar orta yerde hakkı bu kadar haykırırken siz niçin yalanlarla uğraşıyorsunuz?" denilmesine imkân verilmesi gerekir. Bu yapılmak yerine, kanun marifetiyle böyle korunmak, efendim, muhalefeti bedbin etmez, muhalefeti ümitsiz etmez. Niçin etmez? Çünkü sizin yolun başındaki kararlılığınızı taşımak muhalefetin vazifesidir. Niçin vazifesidir? Siz niçin millet adına, millete yaslanarak siyaset yaptıysanız muhalefet de aynı duygularla siyaset yapmak zorundadır. İktidarlar gelip geçecektir, iktidarlar gelip geçecektir. Bugün Türk milliyetçiliğinin sorumluluğu benim memleketine, milletine kurban olma sorumluluğum. Türk milliyetçiliğini sadece güvenlik hassasiyetleri mevzu olunca konuşan değil, memleketin aşı işi mevzu olunca konuşan, sorumluluk duyan, işsizliği mevzu olunca bundan mahcubiyet duyan, çocuklarının ümidi kaybolunca bundan kendi namına sorumluluk çıkaran; üniversitelerini düşünen, eğitimin kalitesini düşünen, adaleti düşünen, devletin malı mülkü talan edilince bundan utanan mesuliyetiyle konuşuyorum yoksa AK PARTİ'yi itham etmek, ilzam etmek için konuşmuyorum ama yaşadığımız ortadadır. Güzel konuşarak geldiğimiz yerin finali şudur: 2023, cumhuriyetin 100'üncü yılı; bu 100'üncü yılda bize vadettiklerinizin ne kadar uzağına düştüğümüzü görün lütfen. Yolun başındayken söylediklerinizin, yolun sonunda bizi getirdiği yerdeki muhasebesine dair cümlelerimizi duyun lütfen. Böyle bir ülke vadetmediniz bize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bu vadettiğiniz ülke muhalefet için milletine hizmet kastıyla, "Bayrağı devralıyoruz." duygusunu besleyen bir görüntü arz ediyor bizim için.
ARZU AYDIN (Bolu) - O sizin hayaliniz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Yoksa size "Niçin bunları yapmıyorsunuz?" derken hatırlattığımız şey sadece şundan ibarettir: Böyle yola çıkmadınız, millî gelir hesabınız bu değildi, enflasyon hedefiniz bu değildi, paranızın değeriyle ilgili hesabınız bu değildi, gayrisafi millî hasıla bu değildi, faize ödeyeceğiniz para bu değildi, üniversiteleriniz bu değildi, adalet bu değildi, üretim bu değildi, tüketim bu değildi, çocuklarımızın ümidi bu değildi, çiftçi bu değildi, sanayici bu değildi; vadettiğiniz değildi. Bulduğumuzu ehven sayıyor olabilirsiniz, "Bununla idare edin." diyor olabilirsiniz ama biz bununla idare etmeyeceğiz. Zannedilmesin ki efendim, bu tevessül ettiğiniz yol bizi, bizim mesuliyetimizi azaltır; yürürüz kararlılıkla. Partilerden daha mühimce bayrak, partilerimizden daha mühimce devlet, partilerimizden daha mühimce millet gibi bir sorumluluğu olanların yürüyeceği yoldur taşımak zorunda olduğumuz duygu; o duyguyla yürüyoruz.
Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)