GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:6
Tarih:12.10.2022

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan mezkûr kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli izleyicileri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, oldukça önemli bulduğumuz bir teklifi görüşmekteyiz. Önemli diyoruz zira kişisel itibar suikastı, devletin güç ve itibar kaybı, toplumun panik havasına sürüklenmesi, yalan haberlerin serbestçe dolaşıma sokulması, anonim hesaplar arkasına saklanıp düşmanlığın, şeytanlığın ve terörist eylemlerin rahatça sürdürülmesi Milliyetçi Hareket Partisinin ısrarla takip ettiği ve tepki gösterdiği hassas konuların başında gelmektedir. Bu nedenle, gerek yalan haber ve dezenformasyonla ilgili gerekse sırf muhalefet etsin diye yabancı ülkeler tarafından fonlanan internet haber siteleriyle ilgili ilk imza sahibi olduğumuz kanun tekliflerimizin de bu kapsamda yasalaşmasını önemli bulmaktayız.

Değerli milletvekilleri, 1 Ekim 2020'de değişikliği yürürlüğe giren 5651 sayılı Kanun'da olduğu gibi, önümüzdeki teklife de itiraz edenlerin elle tutulur, sağlıklı bir çözüm önerisi ortaya koyabilmelerini isterdik. Çünkü tüm gelişmiş ülkelerin özellikle sosyal medya alanında tıpkı bizde olduğu gibi önemli tedbirler aldıklarını ve de almaya devam ettiklerini görmekteyiz. Ülkeler anlamında baktığımızda, 2019'dan bu yana, yalan haberle ilgili mücadele kapsamında 62 yasa önerilmiş, değiştirilmiş veyahut da uygulamaya konulmuştur. Örneğin, Almanya'da 2017'de yürürlüğe giren düzenleme, Fransa'da Aralık 2018'de enformasyonun manipüle edilmesine karşı mücadele kanununun yürürlüğe girmesi, İngiltere'de 2020 yılının Şubat ayında gündeme gelen yasa, Avustralya'da 2014 yılında yaşanan siber zorbalık sonucu sosyal medya düzenlemelerine başvurulması ilk göze çarpan gelişmelerdir.

Saygıdeğer milletvekilleri, NATO üyesi Yunanistan'ın sahip olduğu S-300 savunma sistemine ses edemeyen ancak söz konusu Türkiye olduğunda özellikle S-400 konusunda hop oturup hop kalkan Batılı güruh bu örnekte olduğu gibi yine iki yüzlü bir tavır sergileyerek görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifine de tıpkı içimizdeki taraftarları gibi cinayet süsü vermektedir. Bugün bu kanun teklifiyle ilgili ülkemize eleştiri yönetenlere, özellikle haddi olmadan ülkemizin iç işlerine karışmaya cüret edenlere bu kürsüden bir örnek vermek isterim: Yunan Ceza Kanunu'nun 36'ncı maddesi 2021 yılında değiştirilmiştir. Söz konusu madde aşağıdaki ifadelere yer vermiştir: "Ulusal ekonomiye, ülkenin kendini savunma becerisine veya kamu sağlığına ilişkin olarak kaygı veya korku oluşturacak veya halkın güvenini sarsacak şekilde kamuya açık alanlarda veya internette yanlış bilgi yayan kişiler hapis ve para cezasına çarptırılır. Yine, söz konusu eylem basın ve internet yoluyla tekrar edilirse ceza 2 katı şeklinde uygulanır." hükmü bulunmaktadır. Aynı ceza yukarıda belirtilen suçun işlendiği aracın sahibine veya yayıncıya da uygulanabilmektedir. Biliyorsunuz, Yunanistan bir Avrupa Birliği ülkesidir ve bu kanunun benzeri Yunanistan'da vardır.

Görüleceği üzere her ülke dezenformasyon, yanlış ve yanıltıcı bilginin tehlike arz etmemesi, pervasızca yayılmaması ve terör örgütlerinin propaganda aracı olmaması için tedbirler almaktadır; şu anda Türkiye'nin yaptığı da aynısıdır, kimse yalan haberi ve bunun yayılmasını savunmasın.

Ülkemizde suç özgürlüğünü savunan kesime seslenmek istiyorum: Eğer yalan ve yanlış habere veya anonim, sahte hesaplara bu kadar itibar edip konuyu ambalajlayıp "Demokrasi elden gidiyor!" çığırtkanlığı yapıyorsanız denetimi ve çözümü noktasında dürüst ve samimi değilsiniz. Bize göre, insanımız elbette özgürce kendisini ifade edebilmeli, düşüncesini özgürce dile getirebilmelidir. Önümüzdeki kanun teklifiyle amaçlanan, gerçek hayatta olduğu gibi dijital alanda da işlenen hakaret, yalan haber, dezenformasyon, itibar suikastı gibi suçların önüne geçebilmektir. Özgürlük demek bir başkasına hakaret edebilmek, yalan yanlış haberi yaymak, iftira atmak kesinlikle değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son çeyrek asırda insanlık daha önce hiç görülmemiş bir biçimde iletişime dayalı evrensel bir iletişim, etkileşim ağının etkisi altına girmiştir. Kimi uzmanların "ağ toplumu" kimilerinin de "küresel köy" olarak adlandırdığı bu yeni dönem günlük iletişimimizi çok boyutlu bir ortama taşımıştır. Özellikle internet teknolojisinin günlük hayatın içerisinde yer almasından sonra milletler ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal durumuna bakılmaksızın her yönden bu etkileşime maruz kalmıştır. İnternetin ulusları, kültürleri, ahlaki kuralları, evrensel değerleri ve daha birçok alanı her yönden etkilediği, birbirine karıştırdığı açıktır. Bugün, internet ve sosyal medya kullanıcılarını bütün dünyaya bağlayıp evrensel kılarken aynı evin içindeki yerel bireylerle iletişimi kesintiye uğratmıştır. Burada ebeveynlerin çocuklarına kontrollü teknoloji sunmaları ve okullarımızda müfredata konulan medya okuryazarlığı dersinin önemsenmesi gelecek neslimizi ve vicdanımızı güvende tutmamıza olumlu katkı sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dijital dünyada bilgiye ulaşmak parmaklarımızın ucundadır. 1960'lı yılların başında belki iyi niyetle başlayan sosyal medya aktiviteleri, günümüzde bütün dünyayı avuçlarına alan ilkokul çağından yaşlılarımıza kadar 8 milyar insanı âdeta kendisine mahkûm eden çağın en etkin silahı hâline gelmiştir. Dünyadaki sınırlar kalkmış ve her alanda insanoğluna büyük imkân ve fırsatlar sunmuştur. İnternet ve sosyal medya bilginin, haberin ve -sosyal medya diliyle söylersek- içeriklerin hızlı bir biçimde dolaşımını sağlamaktadır, buna ek olarak bilginin ve haberin üretildiği alana da dönüşmüştür. Tam burada, özellikle sosyal medyada dolaşıma sokulan bilginin güvenilirliği ve mahremiyet konuları karşımıza çıkmaktadır. Hepinizin bildiği gibi sosyal medya hayatımızda bazı olumlu etkiler sağlasa da geldiğimiz noktada, dezenformasyon çalışmaları, kişisel mahremiyetin zedelenmesi, sınıf ve kimliksel ayrımcılığın körüklenmesi, sanal ortamda zorbalık ve terörist faaliyetlerin sürdürülmesi, itibar suikastı gibi ciddi sorunlar ürettiği de güvenlik güçlerimizin raporlarında mevcuttur. Bugün, sosyal medya maalesef insan mahremiyetini yok sayan bir hâl almış durumdadır. Bunun yanında, salgın, doğal afet, seçim dönemleri veya toplumu yakından ilgilendiren önemli konularda dezenformasyonun daha fazla artış gösterdiği de görülmüş ve tespit edilmiştir. Ülkemizde yakın zamanda yaşadığımız yangın ve sel felaketi dönemlerinde hepimiz yalan yanlış bilgilerin; kurgulanmış, bilinçli hazırlanmış görsellerin nasıl dolaşıma sokulduğunu gördük. Maalesef algı oyunlarıyla insanlarımızı yanlışa düşüren sosyal medya paylaşımları tam anlamıyla psikolojik silah etkisi yaratmaktadır. "Anonim" veya "bot" denen yani sahte hesaplar tarafından dolaşıma sokulan etiketlerle birlikte kaos yaratma amacı taşıyan terör örgütleri, kötü amaçlı organizasyonlar veya kişiler toplumda özellikle bu gibi dönemlerde nefret söylemini yaymaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, elbette, yalan haber ve dezenformasyonla mücadele sadece kamunun alacağı tedbirlerle başarıya ulaşacak bir konu değildir; bu anlamda, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ve ilgili meslek kuruluşlarının da odaların da sürece katkı sunması önem arz etmektedir. Diğer taraftan, büyük sosyal medya platformları bir içeriği neye göre kaldırıp kaldırmadığına ilişkin politikalarını şeffaflıkla paylaşmalı ve bunun ne derece uygulandığının denetlenebilmesi için kendi içerisinde hesap verebilirlik mekanizmaları kurmaları gerekmektedir. Ülkeden ülkeye farklı politika uygulayan bu şirketlerin standart bir politika benimsemesi ve bunu şeffaflıkla paylaşması da sağlanabilmelidir. Belki bu aşamada, alternatif bir yaklaşımla, belirli sayıda kullanıcıya sahip platformların içerikleri için şikâyet bildirim ve inceleme mekanizması oluşturmasını zorunlu kılmak yerinde olacaktır. Etkili olması ve platformların hesap verebilirliğini artırmak için yasal mevzuatlarla düzenleme yapmak da bağlayıcı olacaktır. Bu alanda ilk imza sahibi olduğumuz her ilde sosyal medya şikâyet komisyonları kurulması yönündeki kanun teklifimizin yasalaşması mevcut sorunların çözümüne katkı sunabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyasının tarih boyunca sükûnet bulmadığı hakiki bir gerçektir. Emperyalizmin gözü bu coğrafyada olmuş, sınırlarımızın çevresindeki enerji kaynakları, ticaret yolları hep ilgi alanı olmuştur. Bu nedenledir ki bölgesinde güçlü bir Türkiye emperyalist güçlerin işine gelmeyecek; her alanda dışa bağımlı, kontrol edilebilir bir Türkiye işlerine gelecektir. Bu doğrultuda her yolu denediklerini, her fırsatı kullandıklarını yakın tarihimizde yaşadık ve gördük. Gezi Parkı'yla başlayan kaos oluşturma süreci, FETÖ'cü hainlerin 15 Temmuz darbe girişimi denemesi, sözde müttefikimiz olan ülke başkanının ülkemizdeki seçimlerle ilgili beyanları, fonlanan medya ve benzeri gelişmeler hafızalarımızda tazeliğini koruyan ilk örneklerdir. Bugün de özellikle sosyal medya üzerinden söz konusu amaca yönelik algı yöneticiliğinin yapıldığı açık ve nettir fakat ne yaparlarsa yapsınlar, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin ifade buyurdukları gibi, sosyal medya aracılığıyla provokasyon üstüne provokasyona meyledenler Türkiye'nin önüne taş koymaya muktedir olamayacaklardır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak coğrafyayı vatan kılan aziz ecdadımızın emaneti olan vatanımıza sosyal medya da dâhil her alanda sahip çıkacağız, milletimize gerçekleri her alanda, zamanda ve zeminde anlatacağız.

İktidar olmayı milletin iradesinde değil de yabancı ülkelerin başkanlarının ağzında arayanlara inat, her zaman "millî irade" diyeceğiz. 15 Temmuz gecesi, Türk milletinin sokakta kurduğu Cumhur İttifakı'nın gücüyle, hamdolsun, gönül coğrafyamızda, mavi vatanda Türkiye'ye rağmen plan yapılamayacağını tüm dünyaya ilan ettik. Biz, siyasetimizi tarihî gerçekler üzerinden ve tarihimizin omuzlarımıza yüklediği sorumlulukla yapıyoruz, bu anlayışla 2023'e giriyoruz, 2053 ve 2071 hedeflerine hazırlık yapıyoruz. Bizim için aslolan Türkiye Cumhuriyeti'nin hem bölgesinde hem de dünyada güçlü olması, ay yıldızlı al bayrağımızın ilelebet dalgalanmasıdır.

Aziz milletimiz müsterih olsunlar, Cumhur İttifakı çevremizde ve yurt içinde gelişen tüm olumsuzluklardan ve planlardan haberdardır. Ekonomimiz de 2023 seçimlerine kadar rayına oturacak, vatandaşımız hayat pahalılığına ezdirilmeyecektir. 2023 seçimlerini güven ve huzur içinde, âdeta demokrasi bayramı şeklinde geçireceğiz ve Türkiye, güçlü geleceğine kaldığı yerden, bugünden daha azimli ve istikrarlı şekilde devam edecektir.

Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında Türkiye'nin yüzyılı aziz milletimizin teveccühleriyle şekillenecek diyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak mezkûr kanunu destekliyor, ülkemiz ve milletimiz adına hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu ve ekranları başında izleyenleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)