| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 12.10.2022 |
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Türk milletinin mümtaz vekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin, teklif edenlerce "dezenformasyonu engelleme" eleştirenlerce "enformasyonu engelleme" olarak algılandığı ve böyle müzakere edilip böyle mütalaa edildiği hemen hemen 5'inci güne giriyoruz.
Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin devlet kurumlarını parti propaganda kurumları hâline dönüştürdüğü böyle zamanlarda, çıkarılan kanunların mahiyeti metin üzerinde ne kadar güzel olursa olsun, arkasındaki ruhun, niyetin ya da üslubun kanunlara sirayet edeceği düşünülür. Normal şartlarda, ben bu kanun mahiyeti itibarında konuşma yapan arkadaşlarımızın tenkitlerini çok kıymetli buluyorum. Tenkitler, muhalefet adına tenkitler, iktidara empati yapabilme imkânı veren, mukayeselerle dolu tenkitlerdir.
Ama gözden kaçırılmış bir husus var: Bu kanun çerçevesinde size yöneltilen eleştirilerin tamamı bu kanunun mahiyeti itibarıyla dezenformasyon suçudur. Yani Tuncay Özkan'ın konuşması misalen, aslında çok muhtevalı bir konuşmadır, kendisi de bu eleştirilerini makul hâle getiren bir mağduriyet yaşadığı için -sizin bugünkü yasa itibarıyla "dezenformasyon" ithamıyla suçlayacağınız bir kabahatten, kusurdan, öyle zannedilen bir uygulamadan, ithamdan mağdur olmuştur- dolayısıyla, eleştirisi anlamlı hâle gelmiştir ama bu eleştiri aslında bu kanun kapsamında bir dezenformasyon suçudur yani beyefendi aslında görüşülen kanunun hilafına, uygulaması hilafına suç işlemiştir. İYİ Parti milletvekilleri, CHP mebusları aslında kıymetli tenkitlerde bulunuyorlar ama tenkitlerin mahiyeti, "Siz bu kanunu aslında dezenformasyon için değil, seçimde avantaj sağlamak için getiriyorsunuz." ithamı aslında bir dezenformasyondur yani görüşülürken bile milletvekillerine suç işleme alanı açan, keyfîliği ihsas ettiren bir kanundur.
Efendim, bu kanunla ilgili bir sürü tenkit var ama tenkitleri sıralamaktan ziyade, ben kendimi siperleyip sağlama alıyorum; bu kanunun hilafına konuşan arkadaşların aleyhine olarak, Hükûmetin de lehine olarak bu kanunu destekliyorum. Bu kanun, doğru bir kanundur; bu kanun, çıkaranların siyasal üslubuna, siyasal diline, yönetime talip oldukları günden bugüne kadar savruldukları yere uygun bir hissiyatla çıkarılmış bir kanundur; doğru bir kanundur. İktidarda yirmi yıl kalıp iktidardaki 20'nci yılında "Yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceğim." diyen bir insanın çıkarabileceği bir kanundur. Bu kanun -kıymetli dostum Ahmet Özdemir burada, Feti ağabey burada- ömürleri ithamın aslında, ait oldukları, mensubiyet duydukları geleneklerin manşetlerle, algılarla, iftiralarla engellenmeye çalışıldığı bir siyasi sicilin içerisinden gelenlerin çıkaracağı bir kanun değildir; çektikleri çileleri unutanların çıkaracağı bir kanundur. Yola çıkarken "Efendim, biz yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele edeceğiz. Manşetlerle engellendik biz, yasaklarla zapt edilmeye çalışıldık, siyasi yasaklar önümüze kondu, birtakım tembihlenmiş, talimatlandırılmış gazete manşetleri bizim önümüzü kesti." denilerek çıkılan yolun sonunda iktidarlarını korumak için manşetleri suç kapsamına alabilecekleri bir keyfîlik alanına çekiyor; doğru bir kanundur bu.
AK PARTİ şunun örneğidir: Hiçbir kanun gücü millet iradesini engellemeye yetmez, örnek AK PARTİ'dir; hiçbir ceberutluk, tembihlenmiş manşetlerle tecessüm edip millet iradesini gölgelemiş hiçbir kumpas millet iradesini durduramaz, örnek AK PARTİ. AK PARTİ yasaklarla engellenebildi mi ki siz yasaklarla muhalefeti engellemeye çalışıyorsunuz? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) AK PARTİ engellenemedi. Tayyip Bey mevzuyu yanlış anlamış olabilir, şu cihetten yanlış anlamış olabilir: İktidara davet edilenler, kendi yaşadıklarını millete yaşatmasınlar diye iktidara davet edilirler yani Sayın Cumhurbaşkanına aslında millet 2002'de iktidarı tevdi etmiş olduğunda ona şöyle bir mesuliyet yüklemiştir: Sen, çocukların dâhil kendin siyasi mağduriyetler yaşamış insansın. Sen öyle bir ülke kur ki hiç kimse mağdur olmasın. Sen hakarete maruz kalmış bir insansın, senin ülkende, yönettiğin ülkede hiç kimse hakarete maruz kalmasın. Sen inancından dolayı örselenmiş bir insansın, kimseyi inancından dolayı örseleme. Sen manşetlerle önü kesilmiş bir insansın, sen manşetlere müdahale etme.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Sen demokrasi adına verdiğin mücadelede önü hep ceberutlukla, talimatla, tembihle, algıyla, iftirayla kesilmiş bir insansın. Seni iktidara davet ediyoruz, sen yaşadıklarını millete yaşatma. Öyle bir ülke kur ki senin yönettiğin ülkede herkes huzurla, güvenle yaşayabilsin; adalet ve demokrasi yüksek standartlarla, konforla buluşabilsin. Acaba diyorum, Sayın Cumhurbaşkanı mesajı yanlış mı algıladı? Acaba şöyle mi algıladı mesajı: Yaşadıklarını millete de yaşat, senin başına gelenler milletin de başına gelsin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Seni engellemek için sana yapılanları, senin vasıtanla millete yapsınlar diye onlara imkân ver. Niçin söylüyorum bunu? Yirmi saniyem kaldı, devamını belki 23'üncü maddede tamamlayacağım. İktidarlar milletlerini korumak için iktidara gelirler. Milletlerinden korunmak için kanun çıkaranlar, zeval dönemlerine girmiş demektir. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, kendi iktidarını korumak için, milletinden korunmak adına böyle kanunlar çıkarmak iktidar için zeval demektir.
Devamını 23'üncü maddede arz edeceğim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)