GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:110
Tarih:30.06.2022

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce arz etmeye çalıştığım çerçeveye devamla... Ordumuzla ilgili konuşmalarımızı yaparken merkezine başka bir hassasiyet koyduğumuzu ifade etmiştim. Bir şeyi şerh etmem lazım, vesilenizle, sizin vesilenizle milletimize de duyurayım; gönlümde bu vesilelerle demek istediğim nice sözler var, ne kadarını arz edebileceğim bilmiyorum. Türk milletinin varlığına nezaret eden, kuruluş zamanımızın -orduyu konuştuğumuz için- Mustafa Kemal Atatürk'ü ve mümtaz arkadaşlarını da anmamızın gerekliliğiyle bunları arz edeceğim.

Yokluktan, cephelerde savaşmaktan, dönenlerin sayısını bilememekten, kalanların kimin neyi olduğunu kestirememekten, omuzlarına tarihin en ağır yükü binmiş bir kurmay kadro 8,5-9 milyonluk bir nüfusu planladı. Aslında orduyu konuşuyoruz; bir cihetten devleti konuşacağız, bir cihetten Hükûmeti konuşacağız, plan yapabilme kapasitesini konuşacağız. Ordu yüzyılın başında bir plan yaptı bize kurmay kadrosuyla Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında. "Göz" konuşuyorsunuz; kurmay kadronun gözlerini konuşursunuz. Nureddin Nebati Bey'i ağırladık; bütün Genel Kurul gözlerine atıf yaparak konuştu. Kurtuluş Savaşı'nın kurmay kadrosunun şimdi bulabildiğiniz, bilebildiğiniz bütün resimlerine bakın, her birinin gözlerinde hangi kararlılığın, hangi devlet idealinin, hangi vatan iddiasının, hangi kuruluşun, hangi dirilişin, hangi doğruluşun muhtevası var; görürsünüz, her bir fotoğrafta görürsünüz Efendim, mesela, Trablusgarp'ta Cemal'in, Enver'in ve Mustafa Kemal'in aynı karede olduğu bir resim vardır. Cemal Paşa'nın gözlerinde görürsünüz ki "Ben yapacağımı biliyorum." iradesi vardır. Enver'in gözünde şehadetin izleri vardır, görürsünüz. Mustafa Kemal'in gözünde "Benim başka bir planım vardır."ı görürsünüz. "Kurmay kadrosu" diye sayabildiğiniz İsmet İnönü'nün gözlerinde de görecekleriniz vardır, Rauf Orbay'da vardır, Refet Bele'de vardır; efendim, Edirne'nin şanlı müdafisi Şükrü Paşa'da vardır, Nuri Paşa'da vardır, Medine müdafisi Fahreddin Paşa'da vardır; Kut'un kahramanlarında vardır, gözlerinde vardır.

Plan yapabilme kapasitesi olan bir kadro vardır. Plan yapabilen Türkler 9 milyonluk bir nüfustan 85 milyonluk bir vatan bırakabilmişlerdir bize. İçinde, kaynaklarını doğru yönetemediğimiz, vergilerini doğru toplayamadığımız, topladıklarımızı doğru harcayamadığımız, yetişmiş, birikimli insanlarını doğru istihdam edemediğimiz, eğitimini doğru müfredatla buluşturamadığımız, kaynaklarını doğru kullanamadığımız için dünyanın en saygın ilk 10 ekonomisine sokamadığımız hâlde 9 milyonluk bir nüfustan 85 milyonluk dev bir ülkeyi planlayan kabiliyet vardır. Bugün, sahip olduğumuz imkânları Kurtuluş Savaşı'nın kurmay kadrosu bulabilseydi bize bir ulus devlet değil, belki bir imparatorluk kuracaklardı, belki bugün sizin bulduklarınızı bulsalardı bize bir imparatorluk bırakacaklardı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bunu niçin arz ediyorum size? Şu yüzden: Türk'ün plan yapabilme kabiliyetine ihtiyaç vardır. Bugün düzenlemesini yaptığınız, özlük haklarını vermeye çalıştığınız... Her kanun düzenlemesinde milletvekili arkadaşlarımızın, sizin dâhil telefonlarınıza "Biz de... Biz de..." diye feryat figan bir dünya talep gelmektedir. "Bizim de haklarımız... Bizim de haklarımız." Kendi milletinin haklarını, özlük haklarını bu kadar uzun süre vermeye gayret eden bir yönetim maharetsizliğinden bahsediyorum. Münhasıran Hükûmetinizin maharetsizliğinden de değil, Türk'ün fetreti uzun sürdü, bu kadar uzun sürmemeliydi. Şimdiden, hazinesi dolu, müfredatı dünyanın en saygıdeğer, nitelikli insanlarını yetiştiren bir eğitimi, ambarları ağzına kadar dolu bir üretimi, dünyayla rekabet imkânlarında, Türk milletini öne geçirecek bir siyasi vizyona bağlı endüstriyi kurabilmemiz lazımdı; kuramadık, devamlı fetret, devamlı fetret.

Türk'ün yöneticilerine soruyorlar. İki yüz elli üç yüz yıldır durumumuz budur. Ara ara yakaladığımız ve doğru yapınca yüzyıllık nefes aldığımız insanları hatırlatarak konuşuyorum. "Ne yapıyorsunuz?" Soruyorlar bize, Türklerin yöneticilerine: "Ne yapıyorsunuz?" "Düzeltmeye çalışıyoruz." Türkler çok uzunca zamandır iş düzeltmeye çalışıyorlar. Hâlbuki Türkler düzgün iş yapmak zorunda olanlardır. Düzgün iş yapabilseydik bugün 720 milyar dolar olmayacaktı millî gelirimiz. 7.800 dolarlar seviyesine sıkıştı kaldı kişi başı millî gelirimiz. 25 bin dolarlar sizin de iddianızdı, biliyordunuz ki bu millî gelirle rekabet edemeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bir dakika alabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN - Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - O yüzden, aslında neyin yapılması gerektiğini bilirken yanılmadınız, yaparken yanıldınız. Adalet ve kalkınmayı biliyordunuz, üretimle ayağa kalkılacağını biliyordunuz, faizi engellemenin gerekliliğine inanıyordunuz; doğru diyordunuz. Ancak üreterek ve biriktirerek, ancak tasarruf oranlarını artırarak rekabet edebileceğinizi idrak ediyordunuz, öyle söylüyordunuz. Söylediğiniz, yazdığınız, programladığınız hiçbir şeyde problem yok, yaptıklarınızda problem var ya da yapamadıklarınızda. O yüzden Türk milletinin çok acilen, mümtaz bir seçkin kadroyla, parti taassubu gütmeksizin bir Türk yönetim aklına ihtiyacı var. Türk'ün bütün kapasitesini ortaya çıkaracak; birikimini, tecrübesini inşa edecek, yeniden Türk milletini tarihî mesuliyetleriyle buluşturacak bir akla ihtiyacı var. Bu aklın plan yapabilme kabiliyetine, bu kabiliyetin ahlaka, bu ahlakın gayrete, bu gayretin iradeye ihtiyacı var. Öyle günler için koşuşturacağız, parti tahakkukunun dışında bir gelecek böyle inşa edilecek.

Hürmetler. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)