| Konu: | Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2022 |
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) - Tüm emekçi halkımızı selamlıyorum.
"Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek
Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak
Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak
Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek
Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak." demiş Ataol Behramoğlu şiirinde.
Bu zamanda da hâlimiz farklı değil, ülkeyi bir yangın yerine çevirdiniz el birliğiyle. Bizim görevimizse insan kalarak yaşamak bu yangın yerinde. Sizler bu ülkeyi hem yaktınız hem yakılmasına seyirci kaldınız, hem fiilî anlamda yaktınız hem mecazen yaktınız. Size soru önergeleri veriyoruz mesela, cevaplamaya tenezzül bile etmediğiniz soru önergeleri. Örneğin, ormanlar yakıldı geçen yıl, ülkenin eşi benzeri olmayan yerleri gözümüzün önünde yandı. Yangınlar devam ederken, bu sene de Sinpaş doğayı katledip inşaat yasağına rağmen inşaatına devam ederken, başka yerlerde metrelerle ölçülmüş gibi yangınlar çıkarken otel yapılmaya devam edildi. Günlerce müdahale etmediniz. Bir yanıyla siz yaktınız o ormanları; hadi diyelim ihmalkârlığınızla, umursamazlığınızla, beceriksizliğinizle ama en çok da rant beklentinizle.
Bir gece yarısı çocuklar yakıldı Aladağ'da; yangın yerinde çocukların cenazeleri kalkmamışken henüz, bozulmasın diye 35 kilo etin peşine düşen insanlar tarafından yakıldı çocuklar, sustunuz, burada kahkahalarla Ensar Vakfını akladığınız gibi büyüttünüz o ateşi de.
Enes Kara'nın geleceği yakıldı; yalvararak, yardım isteyerek kendini öldürdü çocuk, tarikat yurdunu aklamak için Enes'in yangınına sırtınızı döndünüz.
Pınar Gültekin; gencecik bir kadın, bir varile konulup yakıldı, katili öldürdü, yaktı, yetmedi katiline haksız tahrik indirimi vererek bir kez de siz yaktınız hem de sadece Pınar'ı değil, bütün kadınları yaktınız.
Emekçinin evinde yangın çıkardınız, halk dayanamadı, kendini gerçekten yakanlar oldu, "Provokasyon." dediniz. Günde 10 milyon lira harcayan Genel Başkanınız sanki tek maaşla yaşıyormuş gibi "Zamdan vazgeçiyor." diyerek gözümüzün içine baka baka alay ettiniz. Şu an açlık sınırı 6.400 lirayken 4.250 lira alan asgari ücretliye, 3.500 lira vereceksiniz diye dünyaları veriyorsunuz gibi davrandığınız emekliye, ürününü iç ettiğiniz köylüye, çiftçiye Genel Başkanınız 140 bin lira değil de 100 bin lira alacak diye şov yapıyorsunuz, bir de alkış bekliyorsunuz bunun için.
Soma'da yüzlerce metre derinde havasız bırakarak işçilerin ciğerleri yana yana ölümüne sebep oldunuz. Öyle bakıyorsunuz bazen de gerçekten siz sebep oldunuz; patronları koruyarak, işçileri tekmeleterek, yıllardır haklarını vermeyerek, seslerini duymayarak oldunuz. Katilleri serbest bırakıp onları savunan Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay'ı mahpusa sokarak, tutsak alarak sebep oldunuz bu yangına.
Hendek'te havai fişeklerle yaktılar işçileri; yetmedi, yanmalarına sebep olana moral yemeği düzenleyerek yaktılar işçileri; yetmedi, sanıkları tahliye ederek yaktılar aileleri. Daha önce de patlamalar olmasına rağmen o fabrikaları siz açık tutarak o yangına siz neden oldunuz!
Cumartesi Annelerinin yangınını harladınız; yakınlarının cenazesi için dokuz yüz haftadır mücadele eden insanları yerlerde sürükleyerek, acılarının karşısına duvar çekerek acımasızca harladınız o ateşi.
Bunlar sayarak bitmez; Roboski'de, Ankara'da, Reyhanlı'da, Gezi'de yüzlerce insan; Nevroz'da Kemal Kurkut, Çorlu'da Oğuz Arda Sel, Giresun'da Rabia Naz, Antalya'da Burak Oğraş, Büyüknohutçu çifti, Dersim'de Gülistan Doku ve aileleri yandı sizin yüzünüzden. Yeter mi? Yetmez!
İnsanları diri diri yaktılar, iki gün sonra yıldönümü. Sivas Madımak'ta insanlar yakıldı diri diri; nefretle, sadece Alevi, devrimci, aydın sanatçı oldukları için yakıldılar. 93'te kameralara elinde benzin bidonuyla yakalananlar gibi benzin döktünüz bu ateşe. Bazılarınız o katillerin avukatlığını yaptı, bazılarınız tahliyelerine "Hayırlı olsun!" dedi, tahliye edemediklerini de elindeki güçle affetti ve yirmi dokuz yıldır sürüyor bu yangın, yirmi dokuz yıldır.
SALİH CORA (Trabzon) - Bazılarıyla da ittifak kurdunuz!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sus! Bir sus! Neye konuşuyorsun ya!
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - "Bu ülke bir yangın yeri!" dedik ya, bize de insan kalarak yaşamak düşer bu yangın yerinde ve direnerek ve mücadele ederek; sizse çıkardığınız, çıkmasına göz yumduğunuz, söndürmediğiniz, söndürülmesine izin vermediğiniz yangınları yalanla kapatmaya çalışıyorsunuz ama biz asla izin vermeyeceğiz size, haberiniz olsun! Artık bu yalanlara hiç kimsenin inandığını düşünmeyin.
Şimdi, son sözlerime gelirken, bu sözleri size söylemekten yoruldum gerçekten, o yüzden direkt halka konuşacağım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH CORA (Trabzon) - Direkt sosyal medyaya konuş.
BAŞKAN - Buyurun.
BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - Tabii, tabii, sosyal medyaya, evet; oradan dinleyebiliyorlar. O sansür yasasını getirince... Onu da yasaklamaya çalışıyorsunuz ya!
Son sözlerim halkımızın ağzından; eğer ses yalan söylüyorsa, söz yalan söylüyorsa, ellerinizden başka her şey, herkes yalan söylüyorsa elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. Unutmayın, kurtuluş sizin emekçi ellerinizdedir, bu yangını hep beraber söndüreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)