| Konu: | Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Mecliste müzakeresini yaptığımız, komisyonlarda da en rahat geçirebildiğimiz, mutabık kalabildiğimiz mevzu, galiba, ordumuzla ilgili hassasiyetlerimiz dolayısıyla yapılan düzenlemelerdir. Türk milleti hem ordusunu sever hem ordusu için yapılacak fedakârlıkları sever hem ordusuna fedakârlık yapılmak istendiği zaman her türlü fedakârlıkta en önde olmak ister. Dolayısıyla biz parti adına, partimiz adına, Türkiye tasavvurumuz adına, taşımaya çalıştığımız yükler adına ordumuza yapılacak her türlü düzenlemenin arkasında bütün bir kalbimizle duracağız.
Biliyorsunuz ki Türk milleti tarihî serencamı içerisinde 3 kıta 7 iklime ordusunun mihmandarlığında ulaşmış; merhametini, nezaketini, şehirler inşa edebilme kabiliyetini arkasına çil çil kubbeler serpebilen bir orduyla dünyaya gösterebilmiş bir millettir. Tarihî metcezrimiz içerisinde, büyük bir coğrafyadan sıkıştırılmaya çalışıldığımız bu küçük Anadolu topraklarında, yine varlığımıza kastetmiş tasalluta ordumuzla dirayet gösterebilmiş, bu 782 bin kilometrekarelik aziz vatana ordumuzun mihmandarlığıyla yerleşebilmişiz.
Efendim, cihan harbi biterken Mim Mim ve Karakol organizasyonları, daha o zamanlarda, 1917'lerde, yenileceğimiz belli olunca -Almanlar yenilirken bizim de yenileceğimiz belli olunca- Osmanlı erkânıharbi fark etmişler ki biz Anadolu'da bir daha savaş yapmak zorundayız. Dolayısıyla ordu demek aslında bir cihetten Türk milleti için yeniden varlık demektir; ordu demek yeniden mukavemet etmek, yeniden inşa etmek, yeniden dirilmek demektir. Dolayısıyla Türk ordusu, tarihin en büyük varlığını gösterdiği büyük coğrafyalardan, sıkıştırılmak istendiği, boğulmak istendiği o ana kıtada yeniden savaşma kararını 1917'lerde vermiştir. Mim Mim ve Karakol organizasyonları dâhil verilen karar şudur: "Adadolu'da bir daha savaşacağız. Anadolu'da varlık iddiamızı taçlandıracaksak yeniden meydan meydan, yeniden bir daha savaşmak zorunda kalacağız." Bursa üzerinden, Samsun üzerinden, Trabzon üzerinden, İzmir üzerinden Anadolu'ya yığılabildiği kadar silah yığılmış, kongrelerde, Millî Mücadele örgütlenmelerinde yeniden Anadolu'yu kendisine yurt tutacak olan şuurun bütün adımları atılabilmiştir. Ordu, Türk milletinin varlığının, bugün huzurunuzda konuşabilme imkânımıza kadar ulaşan varlığımızın, bu Gazi Meclisin, bu elimizi kolumuzu sallayarak güvenle gezebildiğimiz memleketimizin mimarıdır. Dolayısıyla Türk ordusu sadece Türk milleti için bir ordudan ibaret değildir; her devletin bir ordusu vardır, Türk milletinin ordusu varlık meşalesidir, varlık nişanıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla bizim için ordumuz bir cihetten sadece düşmana tasallut eden ya da düşmanın bize tasallut etmesine engel olan güç değil, aslında millet varlığımıza nezaret eden şuurun, devlet ya da dünya tasavvurumuzun ete kemiğe bürünmüş şahikasıdır.
Ordumuzla milletimiz, ordumuzla devletimizin tesanüdü olabildiği zamanlarda, ordumuzu güçlü kılmak adına güçlü ordunun adil devleti, adil devletin güçlü ekonomisi, güçlü ekonominin iyi eğitim müessesesini birleştirebildiğimiz ve bunları planlayabilme kapasitesini gösterebildiğimiz zamanlarda Türk'ün rönesansından bahsedebiliyorsunuz. Ordumuz sadece müstakil olarak kuvvetli değildir; ordumuzun kuvvetini sevk ve idare eden, hükûmet etme kabiliyeti olan bir yönetim aklına, bu aklı besleyen bir devlet cihazına, bu cihazın üzerinde kendisini gösterebildiği bir adalet mekanizmasına ve bu adalet mekanizmasını yaşatan bir eğitim planına ihtiyaç vardır. Dolayısıyla ordumuz güçlü olmalıdır. Türk yurdu dünyanın hiçbir coğrafyasıyla mukayese edilemeyecek kadar pahalı bir yurttur, yurdu bu kadar pahalı olanın ordusu kuvvetli olmak zorundadır. Dünyada, bizim coğrafyamız kadar pahalı olan, bizim coğrafyamızdaki kadar şehidi olan hangi kara parçası vardır? Toprağının üstünde yaşayanlar kadar toprağının altında yatanların olduğu böyle bir vatanı güçlü bir orduyla beklemek zorundayız.
Ordumuzu güçlendirmek, sadece ordumuzu methetmek ya da onların özlük haklarını düzenlemekle yeterli, sınırlı değildir. Ordumuzun bağlı olduğu iman mihrakını, ordumuzun sevk ve idaresini yapabilen Türk aklının da muhtevaya, ahlaka, iddiaya, idealizme ihtiyacı vardır. Bizim memleketimiz, bundan sonra da merhametin, bundan sonra da adaletin, bundan sonra da nitelikli insan varlığının merkezi olmak zorundadır. Ordusuyla, siyasetiyle, devletiyle, eğitimiyle, üniversitesiyle, aydınıyla, münevveriyle bir millet bütün varlığıyla kuvvetlidir.
Biz Türk milletiyiz, sadece ordumuz asker değildir, biz de askeriz. Biz, ruhları üniformalı bir milletiz. Dolayısıyla "ordu millet" diye tarif edilebilirse bir millet dünyada, sadece ona örnek olan Türkleriz. O yüzden, Allah nasip eder memleket, millet hizmeti görürsek de bu hassasiyetler içerisinde ordumuzu bu dünyanın en belalı coğrafyasında, dünyanın en aziz topraklarında hem varlığımızın hem bölgemizin huzurunun teminatı yapmak isteriz. Ordumuza verilen her hakkın, ordumuza verilmesi planlanan her imkânın arkasında şerefle, hamiyetle, namusumuzla durmak zorundayız. Biz buralarda konuşurken canlarıyla bizim burada konuşmamıza imkân veren evlatlarımızın, biz memleketimizde huzur içinde yaşayalım, evlatlarımızla mutlu mesut var olalım diye ölümü göze alabilmiş kahramanlarımızın kendileri için ne fedakârlık yapılırsa kendilerine yapılacak bu fedakârlıkları az bildiğimizi bilmek haklarıdır. Dolayısıyla, biz bu hassasiyetlerin, bu şuurun muhalefetteyken de iktidardayken de ahlakını temsil edecek olan siyasi iradesinden bir parçayız, bir cüzüz. Bunları, bizim mesuliyetimiz alanı içerisinde, şunun da bilinmesini istediğimiz çerçevesiyle arz ediyorum Türk milletinin vicdanına, muhalefete.
Ordumuzun intikalde, terörle mücadelesinde başına binbir türlü bela gelmiştir. İntikal imkânları sınırlı olduğu zaman alçakça pusulara, kahpe tezgâhlara kurban gitmiştir evlatlarımız. O yüzden evlatlarımızın kılına zarar gelmesin diye, devletin, milletin bütün varlığı Türk ordusunun varlığına kurbandır. Efendim, mermileri bitmiştir çatışmalarda, evlatlarımız canlarıyla ödemiştir. Kırk yıldır terör belasıyla karşı karşıyayız, kırk yıldır. Dağlıca baskını, Aktütün baskını; birkaç sefer başımıza geldi, mermilerimiz bitti bazı çatışmalarda. Bu "PKK" denilen cinayet şebekesiyle kırk yıldır verdiğimiz mücadelenin içerisinde yetersizlikten dolayı evlatlarımızın yaşadığı her acı, Türk milletinin, Türk devletinin hizmetini görecek her namuslu iktidar için namus borcudur. Dolayısıyla, Allah nasip ederse, biz memleket hizmeti görürsek birinci vazifemiz, dünyanın en belalı coğrafyasında ordumuzun kılına zarar gelmesin diye her türlü fedakârlığı yapabilmek; ikincisi, güçlü bir ordunun güçlü bir ekonomiye bağlı olduğunu, güçlü bir ekonominin adaletli bir memleket yönetimiyle mümkün olabildiğini, adaletli bir memleketin de ancak nitelikli bir eğitimle planlanabileceğini unutmamaktır.
Hamasete kurban vermeden, memlekette, bizden olsun olmasın; bizim mezhebimizden, bizim meşrebimizden, bizim ekalliyetimizden olsun olmasın; bizim dinimizden, bizim dilimizden olsun olmasın; herkese vadedilen şeyin adı adalettir. Adaletin olabildiği bir memlekette huzur, adaletin olabildiği bir memlekette zenginlik, adaletin olabildiği bir memlekette güçlü ordu mümkündür; böyle bir ideali kovalayacağız, böyle bir idealin gerçekleşmesi için ömrümüzü harcayacağız. Hayaline ömrümüz kurban olsun, bu iddianın gerçeğine canlarımız feda olsun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İnşallah güzel günler görürüz; evlatlarımıza içinde huzurla yaşayacakları bir vatan bırakacağız.
"Bu dünyanın en pahalı coğrafyası" diye zikrettiğim bu topraklarda sıkıştığımızı görüyoruz; Çin'de Doğu Türkistan'dan, Adriyatik sınırlarından, kıyılarından sıkıştırıldığımızı görüyoruz, Körfez'de sıkıştırıldığımızı görüyoruz, Suriye'de sıkıştırıldığımızı görüyoruz, Irak'ta sıkıştırıldığımızı görüyoruz, Balkanlarda sıkıştırıldığımızı görüyoruz. Bu sıkışmadan çıkmayı, güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü ekonomi, iyi eğitim, ayaklarının üstünde durabilen, üretebilen bir Türkiye'yle sağlayacağımıza inanıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Memleketin, milletin güçlü yarınlarını inşa ederken hiçbir taviz vermeden, devletin, milletin düşmanlarına gülmeden, devletin, milletin hasımlarına tebessüm etmeden yürüyeceğiz. Millete, devlete, tarihe, şehide, şühedeya namus sözümüz olsun: Ordusuyla, devletiyle millet varlığını bağlı olduğu iman mihrakıyla güçlendirmiş olan bir ülke olarak biz, üretimde dünyanın en kaliteli mallarını üretebilen, taklit edilemez Türk markalarını dünya ticaretinde kendi kuvvetine dönüştürülebilen, dünyanın en saygın üniversitelerini inşa edebilen, şehirlerinde güvenle gezilebilen, sınırları korunabilen, 85 milyonu bir aile gibi yapabilen bir Türk aklını inşa etmek için nefesimizin son anına kadar mücadele edeceğiz.
Bu duygularla parti grubumuzun bu kanun teklifine "evet" vereceğini beyan ediyorum, huzurlarınızdan saygıyla ayrılıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)