GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:101
Tarih:09.06.2022

SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 15'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Madde özü itibarıyla bir meslekte bir yaş grubunun iş ve çalışma hayatını engellemekte. Yine bu yaş grubunun çalışma hakkı anayasal güvencelere aykırı olarak ellerinden alınmaktadır. Bu teklifi hazırlayanlara aslında şunu sormak gerekiyor: İnsanlar neden belli bir yaşa geldiğinde hâlâ çalışmak zorunda kalıyorlar? Bugün bu ülkede emekçi sınıfların yaşlıları yoksullukla, yoklukla karşı karşıyadırlar; varsa emekli maaşları yetmemekte, iş bulabilirlerse çalışmak zorundalar. İnsanlar ilerleyen yaşlarına rağmen geçimlerini sağlamak için bir güvenceye sahip olmadıklarından çalışmaya devam etmek zorundalar. Güncel emekli aylıkları yurttaşların insani ve onurlu bir yaşam sürmesi için asla yeterli değildir. Bu ülkede yoksullar ölene kadar çalışmak zorundalar.

Bir diğer taraftan da uluslararası sözleşmelere rağmen bugün milyonlarca çocuk sokakta, tarımda, sanayide, ağır ve tehlikeli işlerde can güvenliklerini tehlikeye atarak çalıştırılmaktadır. Krizin, açlığın, yolsuzluğun, yoksulluğun, şiddetin, savaşın, her türlü ihmalin ve istismarın bedelini çocuklar ödemektedir. Çocuk işçiliği ülkemizde önemli bir toplumsal sorun hâlinde devam etmekte ama bu, iktidarın sorunu değil; iktidarın tek sorunu, tek derdi, kendi çevresini, sermayeyi palazlandırmak. Aksi hâlde okullarda eğitim görmesi gerekirken tarlada çalışan çocuklara bir salkım domates karşılığı kitap veren bir Millî Eğitim Bakanını kim, nasıl izah edebilir?

Sayın Başkan, AKP iktidarının tarafı her zaman belli. AKP, o tarım işçisi olan küçük çocuğun yanında değil, toprak ağasının yanında; tıpkı Soma'da durduğu gibi, tıpkı Çorlu tren kazasında durduğu gibi, tarafı net ve belli. 2022 yılının ilk dört ayında aralarında çocuk ve yaşlıların olduğu 479 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti. Bu ülkede insanlar yapılan akıllara ziyan ihmallerle hayatlarını kaybediyorlar. Bu cinayetleri durdurmak için en ufak bir adım dahi atılmadı ve atılmıyor da. Aksine "Bunlar olağan şeylerdir, literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar vardır." diyerek ihmali olanları koruyan bir yönetimle karşı karşıyayız.

Şimdi ben buradan tek adam ve yönetimine sesleniyorum: Çok ciddi kazalar yaşanmadan, Türkiye'deki havaalanları ve uçak şirketleriyle ilgili derhâl tedbir alınız. Ortaya çıkabilecek bir acı tabloda kazaya ve fıtrata sığınmamıza asla izin vermeyeceğiz. Bakınız, 2015 yılında Yüksekova'da Selahaddin Eyyubi Havaalanı açıldı. Daha proje aşamasındayken havaalanı için kamulaştırılan bölgenin sürekli sisli ve rüzgârlı olduğu, uçakların iniş kalkışı için elverişli olmadığı itirazları yapıldı. Kaldı ki mevcut havaalanının tam tersi istikametinde insani yardım için gelen büyük kargo uçaklarının rahatlıkla inip kalktığı bir altyapı mevcutken bu es geçilerek havaalanı tam tersi istikamete yapıldı. Şimdi mevsimlik bir havaalanı var, kışın uçuş yok, "hava muhalefeti" deniliyor. Bu mantığa göre, Kuzey Avrupa'da ve Rusya'da hiçbir uçağın inip kalkmaması gerekiyor.

Tabii, biz hem artan fiyatları hem iptal edilen seferleri sorduğumuzda Bakanlık bize doğal engellerden dolayı pistte ILS sisteminin olmadığını söyledi yani teknik olarak yetersiz bir havaalanı. Şimdi, havaalanındaki teknik eksikliklere bir de hava yolu şirketlerinin uçaklarındaki yetersizlikler eklendi. 7 Haziran Ankara-Yüksekova seferini yapan uçak 2 kere pisti pas geçip önce Diyarbakır'a gitti, ardından tekrar havalanıp Yüksekova Havaalanı'na iniş yapmak istedi ancak yine rüzgârdan dolayı pas geçerek Ankara'ya geri döndü. Ama aynı gün İstanbul'dan gelen uçak sorunsuz inip kalkıyor ki bu sık yaşanan bir durum fakat asıl endişe verici olan uçakta yapılan anons. Bakınız, uçak pilotu uçağın teknik kapasitesinin Yüksekova Havaalanı'na iniş için yeterli olmadığını, uçağın kelebeklerinin rüzgârdan olumsuz etkilendiğini, bu yüzden dönmek zorunda olduklarını anons ediyor. Peki, teknik olarak yetersiz olan bir uçağı siz nasıl yolcularla doldurup sefere çıkarıyorsunuz? Uçakta bulunanların hiç mi değeri yok? Kim bu hava yolu şirketlerini kontrol ediyor? Yılın sadece birkaç günü açık olan mevsimlik bir havaalanı mı olur? Bu durumun ceremesini tüm halk ciddi bir şekilde yaşıyor ama en fazla yaşayanlar hastalar ve hasta yakınları.

Şimdi, yapılan hastanelerin de havaalanlarından çok bir farkı yok. Bakın, Hakkâri merkez ve ilçelerinde bazı branşlarda ya hiç uzman doktor yok ya da tek bir doktor olduğundan hastalar ortada kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

SAİT DEDE (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.

Doktor olan bölümlerde de randevu alamıyorsunuz. Hem doktor bulma hem randevu alma şansına sahipseniz bu sefer de ekipman eksikliğiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu yüzden, genelde ilk müdahale yapılıp hastalar sevk ediliyor ancak özellikle havaalanı mevsimlik olduğu için hastalar sevk edildikleri yerlere de gidemiyorlar.

Bakın, defalarca Genel Kurulda ve Komisyon görüşmelerinde dile getirdik ancak sağlık sisteminde ülkenin genelinde yaşanan sorunlar Hakkâri'de katmerli bir şekilde yaşanmaya devam ediliyor. Bakın, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, anne-bebek ölüm hızında Hakkâri en yüksek olan iller arasında yer alıyor. Yine, doğurganlık oranının en yüksek olduğu iller arasında olmasına rağmen kadın doğum gibi hayati bir alanda ciddi bir uzman doktor eksikliği yaşanıyor. Aylarca randevu sırası bekleyen hastalar çaresiz bırakılıyor. Bu sadece bir örnek, neredeyse bütün branşlarda durum bu şekilde.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)