GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:97
Tarih:01.06.2022

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ederim Başkanım.

Herkese saygılar.

Evet, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile -ve âdet olduğu üzere- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Saat ikide Meclis açılırken sıraları dolduran Adalet ve Kalkınma Partisinin vekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin vekillerinden oldukça az sayı var. Saat iki başkaydı demek ki saat sekiz başka, oysa aynı şeyi görüşüyoruz, gündem devam ediyor; bir farklılık var.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Tembel öğrenciler gibi sadece yoklamaya katılıyorlar.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Evet, tembel öğrenciler gibi böyle kaçışlar söz konusu oluyor.

Şimdi, değerli Türkiye halkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasama organı bildiğiniz gibi ve buraya yasa önerisi geliyor. Hükûmetten gelen yasa önerisi virgülüne dahi dokunulmadan geçiyor, muhalefetten gelen yasa önerisi kale alınmıyor, araştırma önergesi hiç dikkate alınmıyor; bu demokratik bir işleyiş değil. Burası neresi? "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazan ve milletin Türkiye halkı, Türkiye milleti olduğunu kasteden vecizenin yazıldığı yer ve bu vecize durup dururken yazılmadı; bir emek, bir çaba, bir hakikat üzerine yazıldı. Şimdi, burada egemenlikten bir partinin egemenliği, egemenliği de değil tahakkümü, baskısı, istediğini yapması anlaşılıyor maalesef ve muhalefetin her türlü talebinin reddedildiği yerde demokrasi yok.

Peki, şimdi halkımız diyecek ki "Sen bir vekil olarak bunu kürsüde söylüyorsun ama sen vekilsin, bunun çaresi ne?" Bunun çaresi şu sevgili halkımız: Birlikte bulacağız bunun çaresini. Zaten geliyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz; eşitlikten, adaletten söz ediyoruz. Bakın, bir anayasasızlık var; Türkiye Cumhuriyeti devletinin şu anda bir anayasası yok, var ama yok, var ama uygulamaya konulmuyor. Bir yasasızlık var, bir hukuksuzluk var, bir adaletsizlik var. Giderek aslında, insani ve toplumsal bir özellik olan bir merhametsizlik söz konusu.

Şimdi, halkımızın bir sözü var, diyor ki: "Dert bir olaydı ağlaması kolaydı." Yoksulluk, işsizlik, ahlaksızlık, katliam, taciz, efendim, sayamayacağımız kadar çok şeyin olduğu bir yerde diyoruz ki ortaklaşa bir şey yapalım, bir çözüm bulalım; hayır. Şimdi "Baba, bir hırsız tuttum; al da gel, gelmiyor; sal da gel, o bizi salmıyor." Böyle bir durumla karşı karşıyayız şimdi.

Şimdi, hâl böyle olunca, bakınız, uluslararası politika söz konusu oluyor, NATO'dan çıkacaklarmış. Ya, siz NATO'yu hemşehri derneği sanıyorsunuz herhâlde. Hadi, çıkın bakayım, göreyim, hadi çıkın NATO'dan da göreyim! Çıkamazsınız, çıkamazsınız, sebeplerini saymam uzun sürer, burada boşu boşuna böyle siyasi şantaj, siyasi tehditle bir yere varacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Şimdi, dün Gezi'nin 9'uncu yılıydı. Bakın, Türkiye genelinde yüzlerce insan gözaltına alındı. Sadece İstanbul'da 169 kişi gözaltına alınmış -biraz önce bir avukat arkadaşım yazdı- bazıları tutuklamaya sevk edilmiş. Niye? Gezi'nin yıl dönümü nedeniyle alana çıktığı ve Gezi'nin bir demokratik eylem olduğunu söylediği ve bu demokratik eylemi sürdürmek istediği için. İşte, bu hukuksuzluktur, işte, bu anayasasızlıktır. Bakın, görevlendirdiğiniz polisler yasa bilmiyor, Anayasa da bilmiyor, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nı da bilmiyor; geliyor, çok şey biliyormuş gibi, bir de ukalalık yapıyor "Efendim, Anayasa gereği, bilmem ne." falan. "Anayasa" dediği, valinin gizli genelgesi, valinin âdeta bir diktatör gibi ortalığa sunduğu genelge. Ya, vallahi de billahi de inanmıyorsanız tarihe bakın, bununla bizi sindiremezsiniz; bununla toplumu, muhalefeti, halkı yoksulları, kimsesizleri, Kürtleri, Alevileri, emekçileri, kadınları sindiremezsiniz. Böyle bir şey mümkün değil.

Şimdi, bakınız, cezaevlerinde ne yapmışlar biliyor musunuz arkadaşlar? İnanılır gibi değil. Meclis TV'yi izlemeyi yasaklamışlar hapishanede. Şuraya bakın.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Yok öyle bir şey.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Meclis TV'yi izlemeyi hapishanelerde yasaklamışlar. Niye? "Tutuklu Kürtler HDP'lileri izler." diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Yok öyle bir şey, yok öyle bir yasak!

BAŞKAN - Buyurun, buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Var öyle bir yasak, var öyle bir yasak! Gel, göstereyim sana.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Cezaevini söyle, cezaevini.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Şimdi, bakın, Trabzon Beşikdüzü Cezaevinde ve bir cezaevi daha var. Her neyse.

Şimdi, kendine çok güvenen bir diktatör, kendini dünyanın banisi sanan bir diktatör, herkese merhamet ediyor ya, en son tımarhanedekilere de merhamet edecek "Gideyim, şu tımarhaneyi bir gezeyim." demiş. Tımarhaneyi gezerken tabii, oradaki fukara hiç umursamayınca yanındaki "Ya, sen ne yapıyorsun, bu kim biliyor musun sen?" demiş. "Kim?" demiş. "Bu, dünya lideri, işte, şöyle biri, böyle biri, falan filan." demiş. Deli demiş ki: "Ya, aklınızı başınıza toplayın, ben de öyle sanıyordum, beni buraya getirdiler." Şimdi, dikkat edin, sonunuz iyiye gitmiyor. Sizin sonunuz ne yazık ki ne ayıp ki ne günah ki buna benzeyecek.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)