GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 655 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:94
Tarih:25.05.2022

SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 8'inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bankacılık Kanunu'nun 129'uncu maddesinin ikinci fıkrasında yapılmak istenen değişiklikle, kanunda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde TMSF'nin, kendisine tahsis edilen kaynakları bu kanun ve ilgili diğer kanunlarla, devlet aleyhine açılan uluslararası davaların takibine ilişkin Cumhurbaşkanlığınca verilen görev ve yetkilerinin gerektirdiği ölçüde, serbestçe kullanabilmesi hususu düzenlenmek istenmektedir.

Bilindiği gibi 20 Temmuz 2016 OHAL ilanı sonrası şirketlere ve mal varlıklarına el koyma süreci başlatan TMSF, uluslararası davaların konusu olmuş ve aradan altı yıl geçmiş. Şimdi, iktidar yasal kılıf için böyle bir teklifi çözüm olarak görüyor. OHAL hukuksuzluğunun ekonomideki sopası olan, usulsüzlük merkezi hâline gelen, yandaşa kıyak yapma kurumuna, bir arpalığa dönüşen bir TMSF.

Sayın Başkan, artık sağır sultan bile kaynaklara nasıl çöküldüğünü, kaynakların nasıl pay edildiğini duydu; buradan bir daha tekrar etmeyeceğiz. Bir avuç yandaş dışında herkesin fakirleştiği, yoksullaştığı derin bir kriz dönemi yaşamaktayız. Bu krizin tek sorumlusu, yirmi yıllık AKP iktidarının uyguladığı yanlış politikalardır. Ülkede yaşayan yurttaşlar için yanlış olan, hayatı çekilmez hâle getiren bu politikalar, aslında sarayın amaçları açısından son derece tutarlı politikalar. Saray ve çevresi alabildiğince zenginleşmek istiyordu ve zenginleşti. Bilerek, isteyerek, belli bir program dâhilinde, adım adım ülke kaynakları hortumlandı, bankalar yağmalandı. Büyük bir pervasızlıkla yandaşa tahsis edilen geri ödemesiz kredilerin zararı yurttaştan çıkartıldı. Şimdi gelinen aşamada, kamu ve özel bankalar dışında Merkez Bankasında dahi ne kadar dövizin ya da altının olduğu bilinmemektedir veya verilen rakamlara itibar edilmemektedir.

Sayın milletvekilleri, hem ekonomik hem siyasal krizle karşı karşıyayız. Denetim faaliyetlerinin yetersizliği, kaynakların hortumlanması, yolsuzluklar, yurttaşlardan alınan yüksek vergiler, yandaşlardan alınmayan vergiler ve de en önemlisi, savaş ekonomisine ülke kaynaklarının heba edilmesi krizi derinleştirmiştir. Nerede bir savaş varsa oraya benzinle giden bir iktidar grubuyla karşı karşıyayız. Yıllardır bütün kaynaklar bomba ve mermi olup dağa, taşa atıldı; tarım ve hayvancılık savaş gerekçe gösterilerek yasaklandı; ne olduğu belli olmayan radikal gruplar ve çeteler silahlandırılıp maaşa bağlandı, erzak, mühimmat dağıtıldı; başka ülkenin toprağında kamu binaları yapıldı, kaymakamlar atandı. Tüm bu çatışmaların ve savaşların bedelini saray değil, halklar ödüyor; onlar ise manda yoğurdu yemeye devam ediyorlar. Nasıl olsa savaşın, rantın, israfın faturasını yoksuldan, emekçiden tahsil ediyorlar. Halklar, artık krizin siyasal sistemden bağımsız olmadığının çok iyi farkında. Kısacası, krizin tek nedeni AKP'dir. Bu nedenlerin toplamı eşittir AKP demektir. AKP demek fakirleşmek, yoksullaşmak demektir. Bu iktidar rant yaratma, çıkar dağıtma mekanizması hâline gelmiştir. Emekçilerin, yoksulların alın teri bir avuç elite, çeteye, mafyaya, yandaşa altın tepside sunulmaktadır. Yine, sinekten yağ çıkarabilecek mahirlikte kamu ve özel kaynaklar yandaşa peşkeş çekilmektedir. OHAL ilanı sonrası TMSF'nin yandaşı nasıl fonladığını ve fonlamaya devam ettiğini hepimiz görüyoruz. Bakın, bu teklifte bunun bir diğer yansıması olan dolar korumalı faiz sistemi var. Teklifle, kur korumalı TL vadeli mevduat sisteminin genişletilmesi öngörülüyor. Buna göre, dövizden kur korumalı TL vadeli mevduat sistemine geçen şirketlere sağlanmış olan kurumlar vergisi istisnasının süresi uzatılıyor. Şirketlere, döviz bozup sisteme girmeleri karşılığında yine vergi avantajı getiriliyor.

AKP iktidarı döneminde sermaye büyüdükçe, palazlandıkça, yoksulluğa sürüklenen işçi, emekçi sayısı da arttı. Özellikle, AKP yandaşı olan sermaye grupları bu süreçte katmerli bir şekilde büyüdü ve büyümeye de devam ediyor. Kendileri çıkarlarına göre bir sistem oturttular. Yoksul her geçen gün yoksullaştıkça yandaş her geçen gün zenginleşti. Bu iktidar adını tarihe değil, peçeteye yazdırdı. Tıpkı üzerinde "Saat bedelini elden teslim aldım." diye yazan peçeteler gibi kapitalizmin çöplüğüne gitmek üzere iktidar.

Sayın milletvekilleri, televizyonları başında bizleri izleyen yurttaşlara da buradan seslenmek istiyorum: Kamu yararı anlayışını tek adam yararı anlayışına çeviren AKP iktidarının ve onun tek adamının yoksulluğu azaltma gibi bir derdi elbette yok, asla da olmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

SAİT DEDE (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

İnsanlar evlerine ekmek götüremiyor, çocuklarıyla alışverişe gidemiyor, kira ödeyemiyor, pazara gidemiyor ama tüm bunlar iktidara yetmiyor, bir de koşulsuz biat istiyor. Sürekli yoksulluk ve hukuksuzluk üreten bu yapı siyaseti de tek tipleştirmek, yoksullaştırmak peşinde. Kendinden olmayana, kendi gibi düşünmeyene, kendi gibi yaşamayana yaşam hakkı tanımayan her iktidar elbette yenilmeye mahkûmdur.

Her gün partimize yönelik operasyon yapılıyor, kumpas davaları açılıyor; açılan bu davalarda akıllara durgunluk veren tiyatrolar sergileniyor. Her türlü hukuk dışı yöntemi kullanıp HDP'ye saldırarak iktidarınızı koruyacağınızı sanıyorsanız daha öncekiler gibi yanılıyorsunuz. Yaptığınız hukuksuzlukları, işlediğiniz suçları, çaldığınızı çırptığınızı, unutturmaya çalıştığınız her şeyi halka buradan anlatmaya devam edeceğiz; istediğiniz kadar ordu, polis, mahkeme ve hapishaneler gibi devletin baskı aygıtlarına sarılın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)