| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 19.02.2013 |
MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu yasa, kamu özel iş birliğiyle sağlık tesisi yapımını, yenilenmesini ve hizmet alınmasını düzenlemektedir. Bu kanunun genel gerekçesinde "Sağlık hizmetinin bekletilemez, vazgeçilemez ve ikame edilemez" hizmetler olduğu vazedilerek "Tasarı ile kaliteli, verimli ve etkili sağlık hizmeti sunumu için ihtiyaç duyulan tesislerin, kamu özel işbirliği modellerinden birisi olan `yap-kirala-devret finansal modeli' ile yaptırılması ve modernize edilmesi amaçlanmaktadır." denilmektedir. Bu kanunun maddeleri değerlendirildiğinde, hastane kampüsünün bu kanunda belirlenen usul ve esaslarla özel sektöre yaptırılıp devlete yirmi beş-otuz yıllığına kiralanması, bunun yanında hastane içindeki ticari alanların, hatta tüm hastane hizmetlerinin yükleniciye kiraya verilmesinin önü de açılmaktadır.
Ayrıca, bu hastaneler şehirlerimizdeki hazine arazileri üzerine kurulurken şimdiki hastanelerin kapatılması söz konusudur. Yani hasta yatak sayısında herhangi bir artış olmayacak, hatta belki de azaltılacak, sağlık hizmetleri sunumu aynı hekim, aynı hemşire, aynı yardımcı sağlık personel eliyle verilecek, sadece fiziki alan daha modernize edilmiş olacak.
Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla başlayan, kamu hastane birlikleriyle devam eden süreçte kamu-özel ortaklığıyla sağlığın ticarileştirilmesi zirveye ulaşacaktır. Örnek mi istiyorsunuz? Kamu hastane birlikleri genel sekreterleri bağlı hastanelere "Ameliyat yapın, girişimsel işlemleri ve gelirlerinizi artırın." diye baskı yapmaktadırlar.
Hazineden sorumlu Bakan Sayın Ali Babacan, ağız ve diş sağlığı konusunda hizmet alımıyla ilgili kendisiyle görüşülürken "Bırakın konuyu bana izah etmeyi, hazineden ne kadar para çıkacak, siz bana onu söyleyin." demiştir. AKP döneminde sağlığa nasıl bakıldığının ortaya konulması bakımından önemini takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, son on yıldır Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde sağlık hizmetlerini gözden geçirdiğiniz zaman sağlıkta hasta memnuniyeti artmış, bu yüzde 40'lardan yüzde 70'lere, hatta 80'lere gelmiş, hasta müracaatı nicelik olarak 2'den 8'e çıkmıştır. Bu müracaat sayısı artarken nitelikli sağlık hizmeti sunumu sağlanamamıştır. Hastaların nicelik olarak müracaatlarının artması dolayısıyla SGK masrafları ve açıkları da gün geçtikçe artmıştır. Hizmet alıcıların sadece sayısal olarak müracaat sayılarının artması hekime ulaşımın kolaylaşması sunulan sağlık hizmeti olarak kendisini aldatmıştır. Esasen konuyu bilmeyen, bilmesi de gerekmeyen, sağlık hizmetinin sunumu konusunu da bilmeyenler sağlık hizmetinin sunumu konusunda yanıltılmıştır. Bu süreçte sağlık hizmeti sunucuları, özellikle de hekimler, mağdur edilmişler, inatla sürdürülemez yanlış performans sistemi nedeniyle hastanelerde çalışma barışı bozulmuştur. Hekimlerle hastaların arasına eskiden para girmişti, şimdi ise puan girmiştir.
Türkiye hasta müracaatı açısından gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, bizde kişi başına düşen hekim, hemşire ve hasta yatak sayısı az olduğu hâlde? Örneğin, İsveç'e nazaran bizde doktora gitme oranı 3 kat fazladır. İsveç'te 3 hastadan 2'si doktora gitmiyor ya da bizde doktora gidenlerin 2/3'ü hasta değil. Sanırım, bu 2 grupta hastane memnuniyeti yüzde 100'dür. Eğer böyle ise daha önceden doktora giden gerçek hastaların da memnuniyet oranı yüzde 28'dir.
Genel anlamda 2002-2009 yılları arasında üniversite hastanelerinde kamudan yapılan harcamalar 3 kat, kamu hastanelerinde 5 kat, özel hastanelerde 12 kat artmıştır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde, araştırma hastaneleri hizmet hastanelerine dönüşmüştür. Özellikle eğitim-öğretim ve bilimsel çalışmalar yapılan uygulama ve araştırma merkezlerinin maddi kâr etme ve ticari işletme hedefi olmamalıdır. Hâlbuki uygulamaya konulan bu Sağlıkta Dönüşüm Projesi ve performans sisteminin en temel çıktısı ise, ister gerçek ister yapay talep yaratmak şeklinde olsun, sağlık hizmeti ve sağlık teknolojisi tüketimini artırmaktır.
Günümüzde artık hastaların sıra beklemesi, ilaca ulaşamaması, muayenehanede hekime para ödemesi, üniversite hastanelerinde öğretim üyesi farkı alınması gibi konular gündemden kalkarken, yerine çığ gibi büyüyen Sosyal Güvenlik Kurumu mali açıkları, eczanelerden alınan yüksek muayene katkı payları, borçlarını ödeyemeyen üniversite hastaneleri gündeme gelmiştir. Gelinen noktada, artık ülkemizdeki sağlık hizmetlerinden sağlık hizmeti sunucularının yanında hizmet alıcıları da memnun olmamaya başlamışlardır. Sonuç olarak, 2003 yılından beri uygulanan program neticesinde niceliksel sağlık hizmetleri ve sosyal güvenlik harcamaları artmış, koruyucu sağlık hizmetlerinden ziyade tedavi edici sağlık hizmetleri ön plana çıkmış ve üniversite hastanelerinin döner sermaye işletmeleri sürdürülemez hâle gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, sağlıkta niceliksel olarak artan girişimsel işlemler, suni hasta memnuniyeti ve sağlık harcamalarındaki artış maalesef bugün sağlık hizmetleri kalitesine yeteri kadar yansımamış ve de devletin kıt olan kaynakları boşa harcanmıştır. Bu yapılmak istenen kamu-özel ortaklığı da sağlık hizmetlerinin sunumu mantığına bir değişiklik getirmemektedir. Hâlbuki sağlık hizmetlerinin bir sistem içerisinde, en alt merkezden yukarıya doğru, hasta bilgi ve bulgularıyla beraber gitmesi hem daha verimli sağlık hizmeti sunumunu sağlarken hem de daha ucuz ve kaliteli sağlık hizmeti sunma imkânı sağlayacaktır.
Sistem hastaları kandırmakta, sağlık hizmeti sunucularını meslekten soğutmakta ve öz güvenli bir sağlık hizmeti sunumunu maalesef engellemektedir. Gerçekten de bu kamu-özel iş birliğiyle yapılacak hastanelerin işletme mantığına baktığımızda, bugüne kadar sürdürülen ve genel sekreterliklerle idare edilen kamu hastaneleri bakımından hiçbir farklılık yoktur. Gerek mekânsal olarak gerek de bugünkü hastanelerin kapatılması açısından değerlendirildiğinde, sağlık hizmetlerine maalesef bir katkı sunmamaktadır.
Bu hizmetler, bugünkü şartlarda, aynı şekilde, aynı hasta yatak kapasitesi ve aynı elemanlarla sürdürülmektedir. Niçin yeniden, tekrar, ihale usulüyle, ihaleye çıkılarak yeni hastaneler yapılmaktadır, bunun mantığını anlamak biraz güçtür. Hani, yeni hastaneler yeni hasta yatak sayılarını ya da hasta kapasitelerini artırır, o zaman bunların mantığını anlarız ama bir hastaneyi kapatıp bir başka hastane açmak suretiyle hizmetleri götürmenin mantığını anlamak çok fazla mümkün değildir.
Ben bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.