GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:89
Tarih:11.05.2022

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadın mücadelesi çok uzun soluklu bir mücadele elbette, binlerce, milyonlarca kadının ödemiş olduğu bedeller var. Ben 2002 yılına sizi götürmek istiyorum. 1926 Medeni Kanunu elbette bu ülke için, kadınlar için büyük bir devrimdi ama 2000 yılına geldiğimizde geri kalmıştı. 2001 yılında 3'lü koalisyon vardı; DSP-MHP-ANAP. İşte, Avrupa Birliği, çağdaş medeniyet seviyesini aşma hedefleri, parlamenter demokrasi, denge, denetleme; çok önemli yasalar çıkarıldı, biri de Medeni Kanun'du. O zamana kadar Medeni Kanun'da evin reisi, ailenin reisi kocaydı, koca ne derse o olurdu; çocuğun adına o karar verirdi, oturulacak eve o karar verirdi, kadının çalışıp çalışmamasına o karar verirdi ve normal kabul ediliyordu ama bugün asla normal kabul edilmiyor elbette ki. 2001 yılında yapılan değişiklikle eşlere aile içinde eşit haklar getirildi. Düşünün ki cumhuriyet kurulduktan seksen yıl sonra kadınlar çocuklarına isim verebilme hakkına kavuştular; düşünün ki kadınlar eşlerine sormadan çalışabilme, kadınlar oturacakları evle ve aileyle ilgili başka kararlara katılabilme hakkına cumhuriyet kurulduktan sonra dahi, seksen yıl sonra kavuştular. O zaman şöyle bir tartışma vardı; benim de hocam olan rahmetli Turgut Akıntürk o yeni Medeni Kanun'u anlatırken şöyle diyordu: Birileri diyormuş ki: "İşte, nasıl olacak efendim bu iş? Çocuk doğdu, işte, annesi dedi ki: 'Benim annemin adı olsun.' babası dedi ki: 'Hayır, benim annemin adı olsun.' Hop, gidecekler aile mahkemesine. Aile mahkemesi de diyecek ki: 'Ne senin ne onun, benim annemin adı olacak.' Böyle karar verilecek, aile içi tartışmalar olacak, çatışmalar olacak, falan filan, falan filan..." Aradan geçti tam yirmi yıl, ben hiç böyle bir olay duymadım. Aileyi birbirine düşüren bir kanun olarak hiçbir zaman gündemimize gelmedi bu kanun ve çok da yenilikler getirdi. Bazen ilerici düzenlemeler birilerinin keyfini kaçırıyorsa birileri histeriye kapılıyor ve onu geri almak istiyor. O, keyfinin bozulmasını; o, egemenliğinin gitmesini istemiyor ki İstanbul Sözleşmesi de böyle bir histerinin, tek adamın kurbanı oldu maalesef.

Şimdi, 2'nci maddeyle ilgili şunu söyleyeyim: 2'nci maddede, kasten öldürmeyle ilgili nitelikli hâllere kadına karşı işlenmesi hâli düzenleniyor. Evet, olması gerekiyor ama yetersiz, uygulamada kaos oluşacak, bunu defalarca anlattı arkadaşlar. Muhalefet şerhlerimiz de var, uzun uzun anlatmayacağım. Bir tanım gerekiyor. Bu suçun toplumsal cinsiyete dayalı sebeplerle işlenmesi hâlinde nitelikli suçlar içerisinde düzenlenmesi gerekiyor ki mutlaka uygulamada bu eksikliğin sorunları yaşanacak; düzenlenmesi, düzeltilmesi gerekiyor.

Bir diğer konu, İstanbul Sözleşmesi'nden beri diyoruz ki: Israrlı takibi suç olarak düzenleyin, ısrarlı takibi. Getirdiniz, buna katkıda bulunan hocalar Komisyonda dedi ki: "Bu, neticeli suçlardandır, hareket suçu değil." Şimdi hareket suçu ne? Tehdit ettiniz, sonucun gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değil, suç oluşmuş oluyor; hakaret ettiniz, suç oluşmuş oluyor. Peki, neticeli suç? Israrlı takip işlendi, bir sonuç gerekiyor. O sonuç ne? Huzursuzluk yaratacak. Kime göre ölçeceksiniz? Ya mağdur kadına, şikâyetçi kadına hâkim "Ya, bu kadarcıkla da huzursuz mu olur insan canım?" derse, beraat verirse nasıl uygulanacak bu ısrarlı takip suçu? Burada da gerçekten çok ciddi bir sorun var.

Ve gelelim esas noktaya. Hepimiz biliyoruz, AKP'li milletvekilleri de çok iyi biliyor ki bu sorunların çözümünün tek yolu ama tek yolu zihniyet değişikliğidir. (CHP sıralarından alkışlar) Zihniyet değişikliği ve toplumsal cinsiyet eşitliği gerçekleşmeden kadına yönelik şiddet çözülmez. Sizin her türlü strateji belgenizin de eylem planınızın da 1'inci maddesinde bu var ama bunu yapmıyorsunuz, bu işinize gelmiyor, müfredatı, eğitimi düzeltmiyorsunuz.

Ha, bu kanun teklifinde şunu söyleyeyim: Yani cezalar ağırlaştırılıyor, caydırıcı ama İnfaz Kanunu'nda da sorun var. Bu suçlara verilen cezaların, yeni yapılan düzenlemelerin neredeyse hiçbirinin yatarı yok, bunu siz de biliyorsunuz. Bu yüzden metrolarda erkekler kadınları "Ya, nasıl olsa bunun cezası yok." deyip tehdit ediyorlar. Umarız uygulaması bari doğru düzgün olur.

Şimdi, gelelim şu zihniyet değişikliği meselesine.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Biz uzaktayız, siz...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Duyamıyorum sizi, ne konuşuyorsunuz bilmiyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Yok, yok, biz, arkadaşlarla sohbet ediyoruz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Boş boş konuşuyorsunuz muhtemelen; biraz dinleyin de bir şeyler öğrenin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Zerzevat satıyor, zerzevat; domates satıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Burası askerî eğitim alanı değil, yani "Rahat!" "Hazır ol!" "Dinle!" ne demek ya! (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) - Genel Kurula hitap edin, Genel Kurula.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sen konuşmana bak.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Kapa çeneni ya, hayret bir şey! Bir kadın konuşuyor, kadın konusunda konuşuyoruz, sana susmak düşer.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, işte böyle, gerçekten kadın-erkek eşitliğine karşı çıkan istiyor ki kadını kendi malı gibi kullansın, eve kapatsın, istediği kadar çocuk doğursun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Aynen öyle, aynen öyle.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - "Evden çıkma." desin çıkmasın, "Yemek yap, börek aç." desin, onu yapsın, başka bir şey yapmasın kadın, o yüzden böyle müdahale ediyorlar yandan. Tarihin önünde hiç kimse, kadın mücadelesinin önünde hiç kimse duramaz, bunu bilin. Bu zihniyet değişikliğini değiştireceğiz. Sizlerle olmayacağını biliyoruz. "Kadın ile erkek eşit olamaz, fıtrata aykırı." diyen bir Cumhurbaşkanıyla olmaz. "Kız mıdır, kadın mıdır bilemem." diyenlerle olmaz. "Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek." diyenlerle olmaz. "İş arıyoruz." diyene "Evdeki işler yetmiyor mu?" diyen bir bakanla olmaz. "Kadınlar için tek kariyer anneliktir." diyen bakanlarla bu zihniyet değişikliği olmaz, olmaz, olmaz. "Türk kadını evinin süsüdür." diyenlerle hiç olmaz. Kadın, kadındır; insandır.

Geliyor gelmekte olan; biz cinsiyet eşitliğini gerçekleştireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)