GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:88
Tarih:10.05.2022

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 323 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve bizleri ekran başında izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin çok duyarlı olduğu ve önemli bulduğu kadına ve sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesine dair çözümler içeren kanun teklifinin görüşmelerine başlamış bulunmaktayız. Parti olarak öteden bu yana seçim beyannamelerimizde, parti programımızda, kadına yönelik etkinlik ve programlarımızda kadına karşı şiddetin önlenmesi adına çözümler ve vaatler sunan bir partiyiz. Bunun yanı sıra kadına karşı her daim pozitif ayrımcılık yapılmasını da savunagelmekteyiz. Bu kapsamda kadına ve çocuğa karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanun tekliflerimizi gerek ilk imza sahibi olarak gerekse Milliyetçi Hareket Partisi mensubu milletvekillerimizin hazırladığı diğer tekliflere destek olarak Meclis Başkanlığına da sunmuş bulunmaktayız.

Saygıdeğer milletvekilleri, şanlı tarihimizin süreçlerinde de görüleceği üzere Türk milleti sahip olduğu değerleri itibarıyla aileye ve özellikle kadına büyük bir önem vermektedir. Ancak toplumsal yaşamda söz konusu bu değer özellikle içinde bulunduğumuz 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinden bu yana kadınlarımıza yeteri kadar yansımamıştır. Ülkemizde olduğu gibi, uluslararası alanda da rakamlara ve olaylara bakıldığında aile içi kadına karşı şiddetin giderek artan oranla gündemi işgal etmeye devam ettiği görülmektedir. Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) 100 bin kişi başına düşen kadın cinayetleri verisinde 189 cinayetle Almanya başı çekmektedir, onu 124 cinayetle Fransa ve 89 cinayetle Romanya izlemektedir. Kadına karşı şiddet olaylarında kadınları koruyucu önlemleriyle günümüzde tüm Avrupa'ya örnek gösterilen İspanya'da dahi kadın cinayetleri her yıl artış içindedir. Diğer taraftan, cinsiyet eşitliği bakımından örnek gösterilen Finlandiya, kadın cinayetleri bakımından Avrupa Birliği içindeki en yüksek oranlardan birine sahip ülke olarak ön sıralarda yer almaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, kadına karşı şiddete yönelik rakamlara İçişleri Bakanlığımızın verilerinden de baktığımızda 2018'de 279, 2019'da 336 olan kadın cinayeti sayısının 2020'de 268'e düştüğü, 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla da 307 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Kadir Has Üniversitesi tarafından bu yıl 8'incisi düzenlenen Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması 2022 sonuçları da bu konuda bizlere farklı bilgiler sunmaktadır. Araştırmaya göre, kadınların yüzde 70'i şiddeti ilk sırada belirtirken, erkeklerin yüzde 63'ü de kadınların yaşadığı en büyük sorunlarda 1'inci sıraya şiddeti koymaktadır. Yine, araştırmaya göre Kadının Toplumda Yaşadığı En Büyük Sorun başlığında şiddeti yüzde 7'yle işsizlik, yüzde 5,4'le eğitimsizlik, yüzde 5,1'le sokakta baskı ve taciz, yüzde 4'le aile baskısı, kadın-erkek eşitsizliği de yüzde 4 olarak takip etmektedir. Dikkat çekici bir başka tespit ise bireylerin eğitim seviyesi arttıkça şiddetin boşanma için yeterli sebep olduğu düşüncesinin de artmasıdır; ilkokulda bu oran yüzde 69, lisede yüzde 73, yüksekokulda yüzde 77'dir. Buna ilaveten, boşanmış bir kadının iffetinin eski kocasını ilgilendirmediği görüşünün tüm eğitim seviyelerinde yüzde 70'in üstünde olduğu gözlemlenmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, şiddet kavramı kişiye veya bir gruba yönelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel türleri bulunan cebir ve zorlamayı ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Şiddetin çok geniş bir yelpazede gerçekleşmesi ve hatta kişinin kendisi tarafından yine kendisine yöneltilen fiiller şeklinde de ortaya çıkabilme durumu söz konusudur. Bu yüzden tanımlanması ve sınırlarının belirlenmesi oldukça güçleşmiş ve zaman almıştır. Gelinen noktada şiddet, özgürlüklerin ve hakların kısıtlanmasını da içerecek bir genişlikte tanımlanmıştır yani bir kişi, grup ya da topluluk üzerinde hâkimiyet kurarak o kişi, grup veya topluluğu istismar etmek amacını taşıyan her türlü eylem ve niyeti ifade edecek genişlikte bir kavrama evrilmiştir. Hukukumuza ise "şiddet" kavramı ilk olarak 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'la girmiştir. Kanunda "şiddet" kavramı yalnızca fiziksel güç uygulamak olarak değil, gerek ruhsal gerek sözlü gerekse ekonomik şiddet olarak geniş anlamda tanımlanmıştır. Bu kapsamda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün yayınladığı bildirgede kadına yönelik şiddeti kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya özgürlükten yoksun bırakma şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kadına yönelik fiziksel, sözlü, duygusal, psikolojik, ekonomik ve cinsel olmak üzere farklı türlerde şiddet olayları yaşanmaktadır.

Günümüzde -az önce ifade ettiğim gibi- kadını koruma tedbirleriyle tüm Avrupa'ya örnek olarak gösterilen İspanya'nın bu sürece nasıl geldiğine de kısaca değinmek isterim: 1997'de 60 yaşındaki Ana Orantes, yetkililere defalarca şikâyette bulunmasına rağmen eski eşi tarafından dövülüp, balkondan atılıp yakılarak öldürüldüğünden beri İspanya, kadına karşı şiddeti önleme konusunda önemli çaba sarf etmiştir. İspanya'da yasal düzenleme olarak en büyük adım, 2004'te kadına yönelik şiddet alanında entegre kanunun yürürlüğe girmesiyle atılmıştır. Kanunla, aile birliği içinde veya sevgililer arasında meydana gelen şiddet, devletin bir sorunu olarak değerlendirilmiştir; ardından, yine önemli ve kapsamlı bir düzenleme de Aralık 2017'de gerçekleşmiştir. Temsilciler Meclisi ve Senatoda iktidar ve muhalefet partilerinin uzlaşmasıyla 292 tedbir içeren Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Devlet Paktı kabul edilmiştir. İspanya'da 2003-2010 arasında kadın cinayetleri sayısı 68 iken 2011-2020 yılları arasında rakam 52'ye kadar düşmüştür.

Saygıdeğer milletvekilleri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerek kadına gerekse çocuklara yönelik şiddetin önlenmesine dair düzenlemeler, uygulamalar hayata geçirilmiştir ve geçirilmeye de devam edilmektedir. Bu kapsamda, Türkiye'de kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla gerçekleştirilen önemli aşamalardan biri de 1986'da Birleşmiş Milletlerin Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi olan CEDAW'ın kabul edilmesi olmuştur. Ardından, 1987 yılında kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın sona ermesi amacıyla mülga Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulunun kurulmasıyla başlayan süreç izleyen yıllarda kadına ve çocuğa karşı şiddetin önlenmesi için çok sayıda çalışmayı hayata geçirmiştir. Bu kapsamda, mevzuatımızda başta Anayasa'mız olmak üzere gelişen toplumun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kanunların ve diğer mevzuatın iyileştirilmesi amacıyla -tıpkı bugün olduğu gibi- önemli adımlar atılmıştır. Yine, Türkiye'de şiddeti ortaya çıkaran risk faktörlerinin ortadan kaldırılması ile kadının sosyoekonomik olarak güçlenmesini hedefleyen birçok tematik strateji belgesi ve eylem planı da bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2012 yılında şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara destek sağlamak amacıyla kurulan şiddet önleme ve izleme merkezlerinin de -kısa adıyla ŞÖNİM'in- başarıyla hizmet verdiğine tanık olmaktayız. Son rakamlar çerçevesinde 81 ilimizde bulunan ŞÖNİM'ler 149 kadın konukevi ve 383 sosyal hizmet merkezi ve şiddetle mücadele irtibat noktalarıyla kadına ve çocuklara karşı şiddet için mücadele vermektedirler. Diğer taraftan, kadına şiddete karşı destek hattı olarak anılan KADES mobil uygulamasından da oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Şiddetin önlenmesi konusunda hayata geçirilmek istenen tüm çabaları desteklediğimizi buradan bir kez daha özellikle belirtmek istiyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, Milliyetçi Hareket Partisinin de yer aldığı ve desteklediği kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonunun raporu geçtiğimiz mart ayında Genel Kurulda görüşülerek kabul edilmiştir. Komisyon raporunda 17 ana başlık altında 42 tespit ve 547 öneriye yer vermiştir. Bu önerilerin hayata geçirilmesi hususunda da Milliyetçi Hareket Partisi olarak tereddütsüz desteklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Kıymetli milletvekilleri, hekimliğin bir meslek olduğu hepimizin malumudur; öte yandan, tıbbi girişimin kendine özgü risk ve sapmaları da bulunduğu bilinen bir hakikattir. Dolayısıyla oluşabilecek her kötü sonuçtan hekimlerimizin sorumlu tutulması da beklenmemelidir. Bu bakımdan, özellikle cerrahi müdahalelerde bulunan doktorlarımızı tazminat baskısından kurtaracak, onların rahat ve güven içerisinde, kendinden emin bir biçimde görev yapmalarını sağlayacak düzenlemelerin teklif metninde yer alması da büyük bir beklentiyi karşılamış olacaktır.

Ayrıca, ülkemizde cerrah ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Bugün tıp fakültesini bitiren yeni bir pratisyen hekim, girmiş olduğu TUS sınavlarında cerrahi bölümü tercih etmemekte ve cildiye, fizik tedavi gibi herhangi bir operasyonel faaliyet göstermeyen, gerektirmeyen bölümleri tercih etmektedir. Bu da cerrahi dallarındaki açığı her geçen gün artırmaktadır. Bu sebeple bu kanun teklifinin malpraktis davaları bakımından çıkartılması da büyük bir ihtiyacı karşılayacak ve hekimlerimizi rahatlatacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, gecesini gündüzüne katarak cefakârca çalışan sağlık görevlilerimizin oluşturduğu grup, ülkemizin en yüksek tahsilli insan gücünü oluşturan gruplar içinde yer almaktadır. Bunun için de kanun teklifini oldukça önemsiyor ve değerli buluyoruz. Diğer taraftan, son günlerde yaşanılan -oldukça üzüntü duyduğumuz- sağlık çalışanlarına yönelik saldırıları esefle kınamaktayız. 2021 yılında sağlık çalışanlarına yönelik saldırıların yüzde 62 oranında arttığı bu alandaki araştırmalarla tespit edilmiş olup her 4 saldırıdan 3'ünün faili de hastalar ve yakınları olmuştur. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakalarını şiddetle lanetliyoruz. Şifa dağıtan kardeşlerimize yönelik saldıranların -her kim olursa olsun- en ağır biçimde cezalandırılması gerektiğine inanıyoruz. Bu bakımdan, sağlık kurum ve kuruluşları "sıfır toleranslı alan" ilan edilerek buralarda şiddet uygulayanlara da ek olarak acil tıp hizmetleri dışındaki kamu sağlık hizmetleri ücretli hâle getirilmelidir. Bu tip caydırıcı tedbirler, sağlık çalışanlarımızı daha da güvenlikli hâle getirebilecektir.

Diğer taraftan, sağlık çalışanlarımızın maaş ödeme sistemlerinde ve mali haklarında önemli iyileştirmeleri içerecek düzenlemeler ile hemşireler ve sağlık memurları başta olmak üzere 3600 ek gösterge uygulamasının da MHP'nin güçlü desteğiyle kısa zamanda bu kutlu çatı altında görüşülüp yürürlüğe gireceğini belirtmek isteriz.

Sayın milletvekilleri, kadına ve çocuklara yönelik şiddeti önleme konusunda önemli gördüğümüz bir önerimizi buradan ifade etmek isterim. Eğitim sistemimize toplumsal cinsiyet, kadın-erkek eşitliği, aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet gibi konular içeren derslerin küçük yaşlardan itibaren uygulanmak üzere entegre edilmesi bizi ülke olarak bu alanda ön sıralara çıkaracaktır. Diğer taraftan, yürürlükteki politika dokümanlarının etkin uygulanmasının kadına yönelik şiddetle mücadelede tüm tarafların eş güdüm içerisinde hareket etmesiyle başarıya ulaşabileceği bir başka gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifle takdir indiriminin nedenlerine sınırlama getirilmekte; kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi hâli suçun nitelikli hâlleri arasına alınmakta; kasten yaralama suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dört aydan altı aya çıkarılmakta; işkence suçunun kadına karşı işlemesi hâlinde cezanın üç yıl olan alt sınırı beş yıl hapse çıkarılmakta; kadına karşı eziyet suçunun işlenmesi hâlinde iki yıl olan alt sınır, iki yıl altı aya çıkarılmakta; ısrarlı takip suçu ilk kez müstakil bir suç olarak Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmekte; tehdit suçu mağdurunun kadın olması hâlinde cezanın alt sınırı dokuz ay hapis cezasına çıkarılmakta; sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçları katalog suçları arasına alınmakta; sağlık çalışanları hakkında sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalardan kaynaklı zararların tazmini için açılan davalarla ilgili Mesleki Sorumluluk Kurulu karar verici olmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, yüreği vatan sevdasıyla yanıp tutuşan çok sayıda gurbetçimiz yurt dışında yaşamaktadır. Bu bağlamda, İngiltere Türk Dernekleri Federasyonundan değerli dostumuz ve dava arkadaşımız olan Sayın Fırat Maden'in 18 Mart Çanakkale Zaferi anısına kaleme aldığı şiirini -konuşmamın son bölümünde- sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şiirin adı Ata'ya Özlem:

"Bir çift mavi göz kanatlandı gökyüzüne,

Turnalar kanat çırptı Ötüken'e doğru

Ve Tanrı Dağlarına selam verdi;

'Tek servetim Türklüğüm.' derdi.

Sürdü kır atını bozkıra, yedi düveli yere serdi;

Soluklandı Vey Irmağı kenarında,

Ve Kürşad'a selam verdi.

İçti Orhun'un kaynağından,

Yoruldu kalbi, yalnız Vatan için çarpan.

Yırtılsın artık, gözlerdeki gafletten perde,

Dünya o zaman görecek hakikat nerede!

Dört bir yana atılsın yine Bozkurtların,

Varsın şehadet kanımızda dolaşsın,

40 çerisiyle Kürşad dahi,

Yağmur bekleyen ruhumuza salınsın!"

Buradan dünyanın neresinde olursa olsun vatan, millet, Türklük sevdasıyla yaşayan tüm vatandaşlarımıza sevgi ve saygılarımızı yolluyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifinin kadına ve çocuklara karşı şiddetin önlenmesinde oldukça etkili sonuçlar doğuracağına inanıyor ve görüşülmekte olan mezkûr kanunu destekleyeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)