GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU İLE BAZI YATIRIM VE HİZMETLERİN YAP-İŞLET-DEVRET MODELİ ÇERÇEVESİNDE YAPTIRILMASI HAKKINDA KANUN VE KAMU İHALE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:82
Tarih:22.03.2012

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; sıra sayısı 194 olan Katma Değer Kanunu İle Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.

Bu 4'üncü maddeyle, 3'üncü maddedeki hazine garantisinin, uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman çalışmaları henüz sonuçlandırılmamış yap-işlet-devret projelerine de uygulanması amaçlanıyor; bu hükümle bu sağlanıyor.

Değerli arkadaşlar, bu çok önemli bir konu. Onun için baştan başlayacağım. Bu teklifin her şeyden önce bir tasarı olarak gelmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü biraz önce de başta söylediğim gibi, bu teklif birkaç kanunla, işte, Katma Değer Vergisi Kanunu ile Yap-İşlet-Devret Kanunu ile Yap-İşlet-Kirala ile Sağlık Bakanlığıyla ilgili, 3354 sayılı Kanun'la ilgili, Kamu İhale Kanunu'yla ilgili bir kanun. Dolayısıyla, tasarı olarak gelmesi ve ilgili kamu kuruluşlarının görüşlerinin alınması gerekirdi gelirken. Ayrıca, çok önemli kanunları da ilgilendirdiği için, mevzuatta sakıncalı olabilecek, birbirleriyle çelişen düzenlemelerin de ortadan kaldırılması gerekirdi. Bu yapılmadı, bu şekilde gelmedi maalesef teklif olarak geldi, yoksa normalde tasarı olarak gelmesi gerekir.

Şimdi, tasarı olarak gelmeyince, teklif olarak gelince ben, Maliye Bakanlığıyla ilgili olduğu için öncelikle, şimdi eğer burada Maliye Bakanı olsaydı kendisine soracaktım. Eğer Maliye Bakanı, Maliye Bakanımız, "Bu kanun katma değer vergisi istisnası getiriyor ama bu istisna sistemi bozmuyor, çok yararlıdır." diyorsa ben de buna oy verirdim -inanın öyle- ama bu teklif çalışmaları sırasında hiçbir şekilde Sayın Bakanı görmedik, bu şekilde bir ifadesini de duymadık. Bu kanun, önemli ölçüde, hazineyle ilgili. Sayın hazineden sorumlu Bakanın da burada olması? Hatta, aslında Sayın Ulaştırma Bakanı uygulamacı bir bakan yani Sağlık Bakanı, Millî Eğitim Bakanı gibi uygulamacı bakanlar var ama bu kanun öncelikle Maliye ve Hazine Bakanlarını ilgilendiriyor; onların burada oturması gerekirdi. Eğer hazineden sorumlu Bakanımız da burada oturuyor olsaydı ben ona sorardım: "Bir sakıncası var mı bu kanunun?" Eğer, "Hayır, katiyen yoktur. Bundan dolayı verilen hazine garantilerinden dolayı hazineye hiçbir risk gelmemektedir. Hazinenin riski olmayacaktır. Hazine bu riskten dolayı bir faiz artırım riskine uğramayacaktır. Dolayısıyla, hazine yükü artacağından kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin notunu kesinlikle düşürmeyecektir." deseydi ben de sizinle beraber oy vermek isterdim ama böyle değil. Hakikaten bununla, bu yaptığımız değişikliklerle önemli ölçüde bir riske giriyoruz. Bunu kabul etmemiz lazım.

4'üncü maddeyle de -üzerinde konuştuğumuz- genel olarak getirilen, yap-işlet-devret projeleri için getirilen hazine garantisi daha önce teklifi verilmiş ama henüz sözleşmesi imzalanmamış projeler için de getiriliyor. Burada şöyle bir sakınca var çok değerli arkadaşlarım: Bakın, ihale yapılırken böyle bir durum söz konusu değil yani bu koşulun geleceğini hiç kimse bilmiyor. Ona yakın firma teklif veriyor -çünkü bunlar çok büyük ihaleler- böyle bir durum söz konusu değil. Eğer bunun böyle olacağı yani hazine garantisinin olacağı bilinseydi daha farklı teklifler alınırdı, daha düşük teklifler alınırdı, kamuya maliyeti daha az olacak teklifler söz konusu olurdu.

Bu, bir anlamda, haksız rekabeti getiren bir hüküm oluyor, madde oluyor. Aynı zamanda, bir anlamda, biz, kanunla ihaleye fesat karıştırmış gibi oluyoruz. Teklif sahiplerinden Değerli Arkadaşım Sayın Arslan diyor ki: "Bu bir hazine garantisi değildir. Böyle bir şey yok." Ama şöyle bir şey var: "Örtülü garanti" diye bir müessese var. Bu tür garantileri, hazine garantilerini biz örtülü garanti olarak biliyoruz ve maalesef, söz konusu sakıncalarıyla beraber burada da bu durum söz konusudur. Yani bir anlamda, bu, dinamit bir hüküm, patlayıp patlamayacağını bilemeyiz ama hazineye bundan dolayı 30-35 milyar dolarlık bir yük gelebilir. Bir anlamda, hazine özel sektörün borcunu bu şekilde üstlenmiş oluyor, hâlbuki hazine özel sektörün borcunu üstlenmez. Ama kreditörler açısından, Türkiye'ye yatırım yapanlar açısından baktığınız zaman, bu, bir anlamda, özel sektörün borcunu üstlenmektir. Dolayısıyla da önemli ölçüde risk taşıyor, Türkiye'nin kredi sağlamasını daha yüksek faizle riske ediyor ve kredi derecelendirme kuruluşları nezdinde de Türkiye'nin notunu düşürebilecek bir duruma sokuyor. "Muhakkak böyle olacaktır." demiyorum ama böyle bir durum söz konusu olabilir çünkü Türkiye'nin kamu yükümlülükleri, son birkaç sene içerisinde en azından 30-35 milyar dolar artmış olacak.

Bir de yap-işlet-devret modellerinin bu şekilde çok yaygınlaşmasının da çeşitli sakıncaları var, yap-işlet-devret ve yap-işlet-kirala modellerinin bu kadar yaygınlaşmasının sakıncaları da var. Normalde bu tür altyapı yatırımlarının kamu kaynaklarından, öz kaynaklardan karşılanması gerekir ama biz burada yap-işlet-devretle özel sektöre veriyoruz. Bunlar olabilir tabii ki, bu tür modeller olabilir ama bunun çok fazla yaygınlaşmasının sakıncaları vardır. Özel sektörü çok fazla işin içine sokuyorsunuz; yabancıları, yabancı yatırımları işin içine sokuyorsunuz, onlar çok farklı yönlendirmeler yapabilecek duruma geliyorlar. Ayrıca, yaptığınız altyapı yatırımlarını ölçemiyorsunuz, denetleyemiyorsunuz, çok pahalıya mal olabiliyorlar.

Bakın, 2012 Programı'nı getirdim özellikle. Kamu-özel iş birliği uygulamalarıyla ilgili 2012 Programı'nda şöyle bir cümle var, bunun sakıncasına da çok net olarak burada değiniyor: "Uzun bir uygulama geçmişinin bulunmasına ve gelişen mevzuata rağmen, kamu-özel iş birliği alanında nitelikli fizibilite etütlerinin hazırlanamaması, diğer kamu yatırımlarına ait fizibilitelerden farklı olarak, geleneksel yöntemler ile kamu-özel iş birliği alternatiflerinin karşılaştırmalı analizlerinin tam olarak yapılamaması, gerek yatırımcı kuruluşlarda gerekse sistemdeki diğer kurumlardaki kurumsal kapasite eksikliği, projelerin düzenli takibi ve raporlanmasına yönelik nitelikli bir izleme ve değerlendirme sisteminin bulunmaması gibi temel sorunlar devam etmektedir." diyor. Bu, bizim 2012 Programı'ndan aldığım bir paragraf. Hakikaten bu tür sakıncalar varken bizim bu alanda riske girmemiz konusuna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

Gazetelerde bu hafta başında bir haber vardı, Türk firmaları Yunan özelleştirme ihalelerine giriyorlar. Bakın, 50 milyar doları buluyor aşağı yukarı Yunan özelleştirme ihaleleri, Türk firmaları giriyorlar ama biz kendimiz, kendi altyapı yatırımlarımıza, kendi yatırımlarımıza kendi yatırımcılarımızı çekemiyoruz, Yunanistan yatırımlarına giriyorlar, başka ülkelerin yatırımlarına giriyorlar. Bu hususa da özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Demek ki bir yanlışlık yapıyoruz. "Sadece küreselleşmenin bir sonucudur bu." diyemeyiz burada. Buna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

Nisan ve mayıs aylarında 2 Boğaz köprüsü ve 7 bağlantı yolu ihalesi ile üçüncü Boğaz köprüsü bağlantı yollarının ihalesi yapılacak. Dolayısıyla bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok önemli ihaleler söz konusu, "Bunlar en az 6 milyar dolar tutacak." deniyor. Tüm bunların bir bütünlük içerisinde, kamunun yaptığı bu plan ve programlara uygun olarak yapılması lazım.

Kamu İhale Kanunu da galiba 23'üncü kez buradaki değişiklikle değiştirilmiş olacak bakın, son seneler içerisinde. Bu da dikkatinizi çekmek istediğim bir önemli husus. Ayrıca eğitimle ilgili kanunda da benzeri değişiklikler gelecek, bunların hepsini birlikte değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.