| Konu: | Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 30.03.2022 |
AHMET ŞIK (İstanbul) - Herkese merhaba.
Bu kürsüden muhalefet adına seslenen herkes size yasaları, hukuk normlarını, uluslararası sözleşmeleri anlatıyor; yurttaş menfaatinden, halkın önceliklerinden söz ediyor ama hepsini kulak arkası ediyorsunuz çünkü amacınız belli: Saraydaki şahıs ve şürekâsı ülkeyi istediği gibi yönetsin; bir avuç patrona, zengine tüm kaynaklar peşkeş çekilsin; ülkenin güzide kurumları liyakatsiz, hak etmeyen yandaşlarınızla doldurulsun. "Cukkayı götüreceğiz." diye züccaciyeci dükkânındaki fil gibi önünüze gelen kurumu, yapıyı devirdiniz. Şahsi hedeflerinizin önünde duran her kurumu, kişiyi, vicdanlı yurttaşı yerle bir etmeye çalıştınız; ülkenin dibine kibrit suyu döktünüz. Ucube bir sistemle her şeyi, herkesi esir aldınız; her adımı kendinizi ve açgözlü azgın bir azınlığı semirtmek için attınız; ülkenin neresine dokunduysanız kuruttunuz. Memlekette herkes adalet, eşitlik arıyor; "Barınamıyoruz." diyen öğrenciler, "Yaşamak istiyoruz." diyen kadınlar, "Geçinmek istiyoruz." diyen işçiler, "Açız." diyen işsizler, umutsuzluğa sevk edilen gençler. Peki, suçlusu kim? Öğrenmek istiyorsanız aynanın karşısına geçip kendinize "Bizler nasıl insanlarız?" sorusunu sorun, bakalım ne yanıt bulacaksınız? O yanıtın altından kalkabilecek misiniz göreceğiz ama yanlışın, yalanın, riyanın yanında durmaya devam edeceğiniz için, örttüğünüz her şeyin altında kalacaksınız. Bu yüzden size vicdanınız, dürüstlüğünüz, adaletiniz ve hakkaniyetiniz kadar ömür diliyorum.
Bilmelisiniz ki artık deniz bitti, sahte tarih yazımının sonuna geldik; Erdoğan gidici, siz de yanında paketsiniz. Türkiye'de devletin bildiğimiz kuralıdır: "Kurbusultan, ateşisuzan." Yani sultana yakın olan ateşe de yakındır. Şimdi de hesabı ödeme zamanı. Biz konuştuklarımızın arkasında dururken siz arkasından konuştuklarınızın yanında durmaya devam edeceksiniz. Bu yüzden, iktidar vekillerine seslenmenin bir manası yok. Dolayısıyla, yeni bir Ali Cengiz oyununun parçası olan seçim yasasına dair değişikliklerin neden yapılmak istendiğini sizden hesap soracak olan yurttaşlarımıza anlatacağım.
Seçimi seçim olmaktan, hâkimleri hakem olmaktan çıkarmak için yasayı değiştirmek istiyorlar çünkü onlar için sandık, halkın menfaatlerini korumaya, gözetmeye talip olma yeri değil. Güçlerini suç ortaklığından devşirip kişisel menfaatleri için, bu kadar zengin kaynakları olan bir ülkeyi yoksulluğa ve sefalete mahkûm ediyorlar. Seçimleri de halka karşı işledikleri bu suçlarına meşruiyet sağlamanın aracı olarak gören bir zihniyete sahipler ve korkuyorlar. İşledikleri suçların cezasını bildiklerinden, bu ülkedeki dürüst ve cesur insanların varlığının kötülere cehennem olduğunu bildiklerinden çok korkuyorlar. Bu yüzden seçim kanunuyla da gerekirse başka kanunlarla da oynarlar; buna mecburlar çünkü onlar için, kanun yapmak, suç işlemeyi meşrulaştırmak demek. Düşünsenize, mafya dedikleri adam İçişleri Bakanının suçlarını ifşa ediyor, bu düzen içerisindeki herkesin gırtlağına kadar suça, yolsuzluğa, hırsızlığa batmış olduğunu anlatıyor ve bu ülkede hukuka bağlı ve ahlaklı bir tek savcı çıkıp da soruşturma açmıyor. İşte, son yirmi yılda ülkeyi getirdikleri yer burası.
Yoksullara fıtrat, ezan, dua, bayrak; kendilerine gemicikler, üçer beşer maaşlar, örtülü ödenekler, milyonlarca, milyarca dolarlık cukkalar. Sıkıştıklarında "Ezanlar susmayacak, bayraklar inmeyecek." dedikleri ne biliyor musunuz? Bayrağı ortalığa saçılan pisliklerini örtmek, ezanı da işledikleri suçları anlatanların sesini bastırmak için kullanıyorlar çünkü bu iktidar yoksulun millî, manevi duygusunu, zenginin de parasını seviyor. Emekçiler günden güne eriyen asgari ücretle nefes almaya çalışırken kendileri ve yandaşları on binlerce liralık üçer beşer maaş alıyor. İnsanlar yoksulluktan intihar ederken, soğuktan evlerinde ölüyorken sarayın sadece ışıkları için her ay milyonlarca lira ödeniyor. İtibarları, arabaları, ışıkları, evleri, bu ülkenin çocuklarının açlığından, yurttaşların canından çok daha önemli bunlar için.
Yolcu ve geçiş garantili havalimanları, köprü ve otoyollarla sürdürülebilir soygun düzeni devam etsin istiyorlar. Yurttaşların vergilerinden her ay milyonlarca lirayı yandaş şirketlere aktarmaya devam ederlerken halk ucuz ekmek kuyruğunda beklemeye devam etsin istiyorlar. Gençleri geleceksiz ve umutsuz bırakmaya, ağaçlarımızı kesmeye, derelerimizi kurutmaya devam etmek istiyorlar. Ezcümle, Türkiye Cumhuriyeti eğer bir hukuk devleti olsaydı hapiste; eşitlikçi, adil bir cumhuriyet olsaydı siyasetin çöplüğünde olmaları gerekenler maalesef iktidarda.
Başta da dedim ya, artık işiniz bitti, sizi siyasetin çöplüğüne göndereceğiz; yıllardır uyguladığınız şiddete, baskıya, zulme rağmen size boyun eğmeyen milyonlarla birlikte göndereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
AHMET ŞIK (Devamla) - Teşekkürler.
İktidarın karanlığa boğduğu sokakları aydınlatan kadınlarla, gökkuşağının her renginden, her kimliğinden LGBTİ+'larla, toplum hayatına katılmasını bile çok gördüğünüz engellilerle, her "Nevroz"da yeni bir umut ateşi yakan Kürtlerle, okullarından hukuksuzca atıldıkları hâlde bilim üretmeye devam eden hocalarımızla, üniversitelerinin işgal edilmesine direnen gençlerle, beyaz yakalısıyla, kuryesiyle, fabrikada çalışanlarıyla, emeğinin sömürülmesine itiraz eden tüm emekçilerle, bedenleri ve ruhları sömürülen göçmenlerle, pandemi boyunca her türlü fedakârlığı yapan ancak bugün bu ülkeden gönderilmeye çalışılan hekimlerimizle, polis ve jandarma şiddetine rağmen ağacını, doğasını, deresini korumaya çalışan halkımızla birlikte sizi iktidardan göndereceğiz.
Yasayı istediğiniz gibi değiştirin. Biz yan yanayız, güçlüyüz ve hesap sormaya geliyoruz; sizin devriniz bitti, saray çökecek, saltanatınız bitecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)