GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:72
Tarih:29.03.2022

CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Hayati Yazıcı Bey'in muhteşem konuşmasından sonra, görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgili bütün sorular cevabını buldu zannediyorum. Benim konuşmam biraz, demokrasinin, seçimin iklimi üzerine olacak. Görüşmekte olduğumuz teklifle ilgili kamuoyunda ve yüce Mecliste yazılıp söylenenlere baktığımızda bir kısım siyasetçilerimiz açısından "mümkün" kelimesinin içinin boşaldığını ve her şey olabilir güvensizliğinin her yere sirayet ettirilmek istendiğini, "Kesinlikle olmaz." diyebileceğimiz tek ihtimalin bile müştereken paylaşılmadığını görmek siyaset kurumumuz açısından çok üzücü. Bereket ki halk irfanı bu türden spekülasyonlara prim vermiyor. Bu vahim vaziyet bence siyasi bir gailenin işareti olduğu kadar, hatta, daha fazla bir fikir buhranının ve karşılanması çok zor görünen bir düşünce ihtiyacının belirtisi gibi duruyor.

Kıymetli milletvekilleri, siyasetçinin alternatifi bulunur. Demokrasi bu alternatifi üretmek için vardır. Ne var ki bu alternatif dahi düşünceyle üretilir ve ancak milletin tasvibiyle hayat bulur ama düşünce yetersizliğinin yerine ikame edebileceğimiz fikirden başka hiçbir şey yoktur. Tekrar ve tekrar ifade etmeliyim ki düşüncenin, tefekkürün yani aydının, münevverin, memleket münevverinin alternatifi yoktur. Fikriyat her zaman fiiliyata takaddüm eder; önce düşünürüz, sonra yaparız. Tefekkür yoksa bırakın alternatif üretmeyi, siyasetten bile söz edemeyiz. Bu itibarla, şimdi burada hepimizin üzerinde ittifak edebileceğimizi sandığım, yoksunluğunu hissettiğimiz asıl hususun birbirimizi yeterince sevmek ve Türkiye'nin önünde biriken sorunları evrensel standartlarda, bilimsel bir seviyede ve küresel bir çizgide, bir entelektüel tavır içinde tartışacak, milletimizin muhteşem mazisini daha muhteşem bir geleceğe bağlayacak bir zümrenin ufkumuzda belirmesidir.

Siyasetin teorisiz bir pratik olduğu hükmünü hadiselerin aldığı anlık veçhelere karşı tavır belirlemede geçerli sayabiliriz ama temel siyasi tutumlar için doğru değildir, uzun vadede teorisiz siyaset olmaz. Fikir ve düşünce, siyasetin hayati lojistiğidir ve temel şartıdır ve siyasi düşünce bence felsefenin en üst katında oturur. İşte, tam burada esefle fark ediyoruz ki bir zorluğumuz var. Düşüncenin alet edevatı diyebileceğimiz lügatimiz, kelimelerimiz ve kavramlarımız öylesine matlaşıp içerik ve çağrışım öylesine değişmiş ki samimi düşünce kapıları bir türlü açılamıyor. Biraz üzerine eğilince hemen görüyoruz ki kavramsız düşünemiyoruz çünkü kavram olmadan hayata dair esaslı hiçbir şeyi ifade edemiyoruz ve ifadeyi de düşünceden ayırmak mümkün değil, ifade düşüncenin çok asli ve esaslı bir parçası. Kavramları içeriklerine ve nüanslarına uygun açıklıkla kullanmak, demokratik aklın ve samimiyetin vazgeçilmez şartıdır. Vuzuh, tariflerle değil, hasbi düşünce gayretleriyle ve samimi diyalogla sağlanır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İfrat tefrit dalgalanmaları ve hasmane tepkisellik üslupları, en sarih ifadeleri bile vuzuhtan uzaklaştırır ve bizi bir kısır döngüye hapseder. İnşa edici düşünce; içten, derinden, sahihlik zemininde bir düşünce varsa... Eğer bu olmazsa hayati noktalar hep meçhul kalır. Sadece iyi bildiğimizi sandığımız alanlarda yoğunlaşan beyhude çözüm gayretlerimiz, hep bilmediğimiz zaaflarla akamete uğratılır. Hiç hatırdan çıkarmayalım ki siyasi partiler olarak en büyük rekabet şansımız fikir üretme sahasında cereyan eder; oysa, partizanca tavırlar o alana açılan bütün kapıları kapatabilir. Bugün, ülkemizde yaşanan muhalefetsizlik bunalımının anası, aslı, kaynağı, Türkçesi budur. Demokratik siyasi hayatta muhalefet etmenin ve bunda muvaffakiyetin yegâne kıstası sadece iktidara gelebilmek değildir ki. Demokrasilerde muhalefetin halk karşında birinci vazifesi ve borcu, alternatif olacak kıymette fikirler üretebilmektir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Helal olsun, bravo!

CENGİZ AYDOĞDU (Devamla) - Elbette her devirde ülkemiz sorunlarına farklı çözüm arayışları ve buna karşı çıkışlar olacaktır. Millî birlik ve bütünlük tek tipleşerek, aynileşerek değil; farklılıklarımıza rağmen ve bilhassa farklılıklarımızla beraber ortak bir şuur inşa edebilmektir; sosyoloji literatürü buna "millî şuur" diyor. Bağımsız, müstakil bir devlet olmak aynı zamanda bir muhteva meselesidir; bir devletin vatandaşı olmak için o muhtevayı da içselleştirmeliyiz. Bayrağı savunurken onun anlamını da benimsemek lazımdır. Ancak ondan sonradır ki aynı ülkenin insanları olarak aramızdaki eleştiri tahammülüne hayat hakkı verebiliriz ve buradan fikir alışverişi doğar. Aynı ülkenin vatandaşları olarak dayanışmanın, yardımlaşmanın ve paylaşmanın en hayati, en önemli, en temel, en etkili biçimi fikrî yardımlaşmadır, fikir alışverişidir. Öte yandan, demokrasilerde uzlaşmanın başlangıç şartı, başlangıç zemini halkın iradesidir. Buna inanmazsanız hiçbir konuda uzlaşamazsınız. Farklı siyasi tercihlerin beğenmediği hâllerde halk iradesini sorgulamasını asla hoş göremeyiz. Seçimler, siyasi tercihlerin halkın iradesine yani milletçe kabul edilen ortak değer ölçülerine arz edilme işidir. Ortak değer ölçüleri yok ise yahut var da bilinmiyor yahut biliniyor, önemsiz bulunuyor ise birbirimizle değil, kendi kendimizle dahi konuşamayız. Bir yanda milletin temel tercihi, öte yanda ideolojiler, yahut ideolojik yorumlara bağlı marjinallikler; bu ikisi arasında bir dengenin kurulamayışı ülkemizin en büyük talihsizliğidir. Dengeyi millete güvenerek kurabiliriz. Bu işin sırrı, milletin olağanüstü imkânların kaynağı olduğuna inanmaktır. Siyasi, sosyal ve kültürel dönüşümün taşıyıcısı olan demokrasi birçok şeyi tabandan alıp tavana kadar yükseltebilir ve memlekete onun rengini verebilir. Demokrasi bu idrakten doğmuştur ve bu, insanlığın en önemli keşfidir.

Kıymetli milletvekilleri, "itidal" kelimesinin hiçbir dilde tam karşılığı yoktur. Bu ne demek? "İtidal" kelimesinin manasını kavramlaştırma imkânlarına sadece biz sahibiz demek. Peki, bunu niçin yapamıyoruz, yapılması lüzumunu niçin anlamıyoruz? Çünkü bazılarımız, milletin tercihini anlamak yerine milletin anlamadığını varsayabiliyor, kendi meramını millete anlatmak yerine neredeyse yüz yıldır bile bile yapılan hataların millet nezdinde dokunulmazlığı olabileceğini varsayabiliyor, samimi bir öz eleştiri yapmak yerine siyaset sahnesini bir örtülü tehdit fitnesine maruz bırakabiliyor. Böylece, hep benzer sebeplerle varlık içinde yokluğu yaşıyor ve fikir hayatımızın kısırlığıyla yardımlaşmayı, bütünleşmeyi farklılıklarla zenginleşmeye dönüştürmeyi bilmeyen irfansız bir itidalsizlikten kurtulamıyoruz. Hülasa, kaçınmamız gereken asıl tehlikenin fikir ve düşünce yetersizliğinin bir buhrana dönüşmesinin olduğunu artık görmeliyiz. Çünkü fikirsizliğin ve daha da önemlisi samimiyetsizliğin çok kolay zemin bulabildiğini hatta maalesef kurumsallaşabildiğini görmek gerçekten üzücü.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir tespitiyle tamamlamak istiyorum: "Milletlerin birikmiş kudretleri nesillerin hataları üzerinden atlar." diyor üstat. Bir yer altı ırmağı gibi derinden akan milletimizin değerler hazinesi geleceğimizin gerçek teminatıdır.

Seçim kanunumuzun milletimize hayırlı olmasını diliyor, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)