| Konu: | Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 23.03.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili teklifin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tüketim toplumunun en belirgin özelliği yapay ihtiyaçlar oluşturulmasıdır. Tüketiciler, kültür endüstrisi eliyle üretilen her şeyi tüketmeye yönlendirilmektedir. Kültür endüstrisinin ürettiği ürünlere karşı tüketicinin korunması ve tüketici hakları, artık günümüzde en temel insan hakları arasında sayılıyor. Tüketicinin korunması toplumun her kesimini ilgilendiren, etkileyen, hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir konudur. Ülkemizde tüketicileri koruyucu tedbirler almak anayasal bir görevdir. Özellikle, tüketim toplumu olmanın bir sonucu olarak, insanlarımız ihtiyacı olmadığı hâlde mal tüketmeye teşvik ediliyor, mal ve hizmetlerin niteliklerini tam olarak araştırmadan satın alma eyleminde bulundukları görülüyor. Tüketicinin zihnini allak bullak eden büyük bütçeli reklamlar, kullanılan pazarlama teknikleri, tüketicileri bu ürünleri pazarlayanlar karşısında zayıf bir konuma oturtuyor. Bu koşullarda tüketicinin korunması âdeta bir mecburiyete dönüşüyor. Ülkemizde de tüketiciyi korumak için çeşitli yasa ve düzenlemeler yapılmış olsa da tüketicilerin haklarını bilmemesi, tüketicilerin eğitilip bilgilendirilmemesi, yaşanan yetersizlikler, ihtiyaçların tam tespit edilememesi sebebiyle yeni bir düzenleme yapma ihtiyacı hissedilmiştir. Maalesef, tüketici hakları konusunda yaşanmış bütün olumsuzluklara rağmen bu değişiklik yapılırken de hiçbir tüketici örgütünün görüşü alınmamıştır, Komisyon üyelerine kanun teklifini inceleyecek süre tanınmamıştır, yasal değişiklikler her zamanki gibi "Ben yaptım, oldu." yaklaşımıyla Meclis Genel Kuruluna getirilmiştir. Biraz evvel "Tüketicinin korunması âdeta bir mecburiyete dönüşmüştür." dedim fakat tüketici, iktidarın zamları karşısında korunmasız durumda. Biz tüketiciyi korumak için tüketici haklarında yeni düzenlemeler yaparken tüketiciyi iktidardan, zamlardan kim koruyacak? Akaryakıta, elektriğe, temel gıdalara gelen yüzde 200'leri aşan zamlar karşısında tüketici, hakkını nasıl arayacak? Ekonomi kötü yönetiliyor, bedelini tüketici ödüyor; ekonomi kötü yönetiliyor, tarım kötü yönetiliyor, bedelini tüketici ödüyor. Ülkemizi yönetenler farkında değil ama tüketici aslında tüketemiyor, tüketici tükeniyor arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, bir toplumda tüketici hakları sadece çıkarılan yasalarla, yapılan düzenlemelerle korunmaz; tüketicilerin eğitilmesi, hakları konusunda bilgilendirilmesi gerekir. Tüketici, kendisine tanınan hakları bilir, örgütlenir ve kendisini savunursa ancak o zaman piyasada bir güç merkezi hâline gelebilir. Hatta bu bilinçlenme ve örgütlenme üretimin kalitesine, verimine de olumlu bir etki edebilir ama siz bırakın tüketicinin bilgilendirilmesini, eğitilmesini tüketicinin haklarını korumak için kurulan tüketici derneklerini bile dikkate almıyorsunuz, tüketici yasasını değiştiriyorsunuz ama yasa değişikliği çalışmasının hiçbir sürecine tüketici örgütlerini dâhil etmiyorsunuz. Oysa tüketici örgütleri, tüketicilerin hak ve yararlarını korumak ve geliştirmek, tüketici bilincini oluşturup yerleştirmek, tüketicinin kendi kendisini koruyabilecek aşamaya gelmesi için gerekli girişimlerde bulunmak, tüketicinin yasal haklarını kullanabileceği ortamı hazırlamak ve bu ortamların sürdürülebilmesini sağlamak amacıyla kurulmuşlardır. Yani tüketici örgütleri gerek tüm mevzuat ve gerekse uygulama bakımından kamu otoritesinin en önemli ve yok sayılmayacak paydaşlarındandır. Tüketici örgütlerini dâhil etmeden tüketici haklarında düzenleme yapamazsınız, sadece kendinizi kandırır, seneye bir düzenlemeyle yine karşımıza çıkarsınız.
Değerli milletvekilleri, her hafta sonu, İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığımızın "Anlat İstanbul" projesinde, İstanbul'un ilçelerinde vatandaşlarımızla ve esnaflarımızla bir araya geliyoruz. Geçen hafta Esenyurt, Şile ve Sultangazi ilçelerimizde vatandaşlarımızı dinledik. Özellikle Esenyurt'ta kimle konuşsak bin ah işittik. Esenyurt'ta yaşayan vatandaşlarımız çocuklarını uyuşturucuya kurban verdiğini söylüyor ve yardım bekliyor, uyuşturucu kullanımı konusunda Esenyurt çok kötü durumda. İstanbul'da en sorunlu yerleşim bölgesi Esenyurt, şu anda en büyük bela metamfetamin kullanımındaki patlama. Kontrolsüz göç bu sorunu daha büyük ve tehlikeli bir hâle getiriyor. Bugün 1 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye'nin onlarca ilini geride bırakan Esenyurt, âdeta AK PARTİ iktidarı tarafından gözden çıkarılmıştır. Cumhur İttifakı'nın değerli milletvekillerinden bir günlerini ayırarak bu ilçemizde gezmelerini rica ediyorum. Durumun vahametini siz de anlayacaksınız. Geceleri zaten gezemezsiniz de gündüz gözüyle tek bir kişinin bile neredeyse Türkçe konuşmadığını, köşe başlarında kayıtsız göçmenlerin beklediği o gettoları Allah rızası için bir görün.
Değerli milletvekilleri, Esenyurt ziyaretimizde gördüğümüz diğer bir sorunu da buradan dile getirmek istiyorum. Esenyurt'un Örnek ve Çınar Mahallelerinde vatandaşlarımızın ciddi bir tapu sorunu vardır. Vatandaşlarımız İçişleri Bakanı Sayın Soylu'nun dört beş ay önce yaptığı ziyaret sırasında konuyu çözeceğinin sözünü verdiğini dile getirdiler. Gelin görün ki üzerinden belli bir zaman geçmesine rağmen vatandaşlarımızın mağduriyeti hâlâ giderilmemiştir. Bu konunun en kısa zamanda çözülerek vatandaşlarımıza tapularının verilmesini temenni ediyoruz.
Kıymetli milletvekilleri, tüketici haklarını konuştuğumuz bugünde özellikle İstanbullu vatandaşlarımızın Hükûmet eliyle nasıl aldatılmak istendiğini dikkatinize sunmak istiyorum. Sizlerin de bildiği gibi, 31 Mart itibarıyla paralı yol ve köprülerden geçiş için kullanılan OGS sistemi kullanım dışı bırakılıyor; bunun yerine tüm araçlar "HGS" denilen etiketi kullanacak. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı Karayolları Genel Müdürlüğünün apar topar aldığı bu karar, vatandaşlarımız arasında şaşkınlık yarattı. HGS sisteminden daha verimli çalışan OGS'nin kullanımdan kaldırılmasına kimse anlam veremedi; ne Karayolları ne de Bakanlık bu konuda dişe dokunur bir açıklama yapmadı. Ben de bizzat bir OGS kullanıcısı olarak bu sistemin neden devre dışı bırakıldığını buradan açıklamak istiyorum: OGS cihazları, gişesi olmayan paralı bir yola girdiğinizde bakiyenizden para eksildiğini çıkardığı uyarı sesiyle haber veriyor; HGS etiketlerinde ise böyle bir durum söz konusu değil. OGS kullanan vatandaşlarımız artık İstanbul'da şehir içinde seyahat ederken bile bu sesi sık sık duymakta, geçiş garantisiyle yaptırılmış bir yola girdiğini anlamaktadır. Bakınız, bugün İstanbul'da havalimanına aracıyla gitmek isteyen bir kişi, kullandığı güzergâha göre, ayrı ayrı müteahhitlerin yaptığı yollara girdiği için 5-6 kez bu sesi duymaktadır; HGS kullanan vatandaşlarımız ise kaç kere ücretlendirildiğini ancak ay sonunda ekstresine bakarsa anlayabiliyor. Yarım saatlik bir yolda 5 ayrı ücret ödemek tabii ki vatandaşlarımızın tepkisini çekmektedir. Hükûmetimiz de düşünüp taşınmış, bu tepkiyi azaltmak için mümkün olduğu kadar sürücüleri kaç kere para verdiğini anlayamayacağı bir sisteme mecbur bırakma yoluna gitmiştir. Yani OGS sisteminin kaldırılmasındaki amaç, uyarı sesinden duyulan korkudur, vatandaşlarımızın geçiş garantili yollar vasıtasıyla söğüşlendiğinden haberinin olmamasının gayretidir. Hem insanları bu yollara mecbur bırakmak hem de ödedikleri fahiş ücretleri anlayamasınlar diye böyle alicengiz oyunlarına başvurmak ancak bu Hükûmete yakışırdı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)