| Konu: | Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 16.03.2022 |
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, Sayın Grup Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi, kimseye "dinsiz" demedim. Ben, tarihî uygulamaları örnek veriyorum, o çerçevede o cümleyi kullandım.
Şimdi, bakın, ben dedim ki: 1930'da da imam-hatip mektepleri kapatıldı, 1933'de de ilahiyat fakülteleri kapatıldı Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 4'üncü maddesinin amir hükmü olmasına rağmen. Peki, 1946'lara geldiğimizde, ilkokullara din bilgisi dersleri konulması yönünde Cumhuriyet Halk Partisi içinde tartışmalar var. Dönemin Başbakanı Recep Peker bu talepleri o zaman reddetmiştir ancak taleplerin artarak devam etmesi üzerine Aralık 1947'de toplanan Cumhuriyet Halk Partisi 7'nci Kurultayı'nda ve Meclis müzakerelerinde din eğitimi tekrar tartışmaya açılmıştır. Bu kurultayda Hamdullah Suphi Tanrıöver din görevlisi sıkıntısının ulaştığı had safhayı örneklerle anlatıyor ve ölüleri zamanında gömmek için imam bulunamadığını söylüyordu. Dönemin Diyanet İşleri Reisi Ahmet Hamdi Akseki de bir raporunda camilerde halka namaz kıldıracak ve hutbe okuyacak imam ve hatip yokluğundan şikâyet ediyor, bazı köylerde cenazelerin kaldırılamadığını, günlerce ortada kaldığını bildiriyor, öte yandan birtakım batıl inanç ve yalancı tarikatların memleketin her tarafına yayılmakta olduğu uyarısında bulunuyordu. İşte, bunları önlemek için de Tevhid-i Tedrisat Kanunu önemli ama uygulanmadığını ben söyledim. Devrin Maarif Vekili Hasan Tahsin Banguoğlu da bu dönemde halkın en önemli şikâyetinin din hizmetleri ve din öğretimi meselesi olduğunu bildirerek halkın yanında bazı aydınların, siyaset ve devlet adamlarının da hissettiği bu ihtiyaç karşısında ilk defa Millî Eğitim Bakanlığı olarak 15 Ocak 1949'da, İstanbul ve Ankara'da olmak üzere "imam-hatip kursu" adıyla on aylık bir öğretim kurumu açılmış ancak toplumun ihtiyacı olan nitelikli din görevlisi yetiştirilememiştir. 1932 ile 1950 yılları arasında darülkurralar faaliyete geçirilmiş, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yapılmış. O zaman da bazı gruplar bunun Tevhid-i Tedrisat'a aykırı olduğu konusunu dile getirmişler. Burada da saygıyla, hürmetle anılan dönemin ilk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e giderek bunun böyle olması gerektiğini söylemiş, onun onayıyla da Diyanet İşleri Başkanlığı içerisinde bu darülkurralar görevini yapmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığının şimdi yaptığı da bu, Diyanet Akademisinin yapacağı da bu. Dolayısıyla bunun Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na aykırılığı diye bir durum söz konusu değildir çünkü bu, hizmet öncesi bir eğitim verecek, daha nitelikli, daha kaliteli din adamı, din görevlisi yetiştirme görevini ifa edecek; bunun altını çizmek istiyorum.
Diğer bir husus: Dini siyasete alet etme konusu çok gündeme geldi. Bakınız, bir defa, bir şey bir şeye alet ediliyorsa alet edilen şey kötü olandır. Nedir burada? Din ulvi olandır, yüce olandır; kötü olan siyasettir. Bu söz yıllarca kullanıldı ve bu sözler...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Sayın Başkan, benim beş dakikam vardı, lütfen...
BAŞKAN - Biz uygun süreyi verdik, siz tamamlayın.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Hayır, geri kalanı, bir sürü tartışma çıktı...
BAŞKAN - Pazarlık yapmayacağız Sayın İşler, lütfen tamamlayın.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ama bazı hususları aydınlatmak durumundayız Sayın Başkan.
Şimdi, evet, dinin siyasete alet edilmesi meselesi; yıllarca bunu konuştuk, yıllarca laikliğin ne anlama geldiğini, nasıl katı uygulaması yapıldığını gördük. Bakınız, şimdi başörtülü vekillerimiz var; din siyasete alet mi oldu? Ama bu kürsüde zamanın, dönemin Başbakanının had bildirme konusunda neler söylediğini hatırlayınız. Cuma namazına gitmek...
İSMET TOKDEMİR (Hatay) - Ya, bırak onları ya!
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kaşıma! Kaşıma!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Ya, camileri kapattınız pandemide! Camileri kapattınız be!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Hayır ya! Ne demek Altay ya! Sayın Altay, siz her şeyi söyleyeceksiniz, biz burada susacak mıyız?
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Söyle kardeşim, söyle; kaşıma!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Böyle bir şey yok!
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - Yalan mı?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Camileri kapattınız be!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Siz her şeyi eleştireceksiniz, biz burada susacak mıyız?
BAŞKAN - Sayın İşler, Genel Kurula hitap edin lütfen.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Ben sizin şamaroğlanınız değilim. Sorularınıza cevap vereceğim, bunları dinlemek durumundasınız.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Camileri kapattınız pandemide be!
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Böyle bir uygulama yok ya, muhalefet konuşacak, iktidar susacak; ne güzel, ne âlâ!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın İşler...
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Bu ülkede cuma namazına gitmek, dini siyasete alet...
BAŞKAN - Sayın İşler, yerinize davet ediyorum sizi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Adam gibi konuş! Hakaret etme, adam gibi konuş! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Siz de bayram namazını yasakladınız!
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Camileri kapattınız, cuma namazını...
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - Merve Kavakcı'yı kim yuhaladı be, kim yuhaladı burada?
BAŞKAN - Sayın İşler, yerinize davet ediyorum sizi, buyurun.
YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - Merve'yi kim yuhaladı burada? İşine gelmiyor mu?
BAŞKAN - Yerinize davet ediyorum, buyurun.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Daha bitirmedim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ek sürenizi verdim Sayın İşler.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Sayın Başkan, benim beş dakikamı yediler, konuşturtmadılar.
BAŞKAN - Beş dakikanızı siz kendiniz yediniz.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Hayır, iki dakika daha vereceksiniz Sayın Başkan.
SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) - Kürsüye kadar yürüdüler Başkanım.
BAŞKAN - Yerinize davet ediyorum sizi.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Böyle bir uygulama yok ya!