| Konu: | Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanununda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 09.03.2022 |
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Değerli Başkanım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım ve bizleri izlemekte olan aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben biraz Diyanet Akademisi çerçevesinde kalmaya çalışayım diye niyetlendim ama o kadar üst düzey, entelektüel şeyler söylendi ki burada, herhâlde Diyanet Akademisine sıra gelmeyecek gibi bir hâl aldı durum. Son konuşmacı arkadaşımız hakikaten ihatalı, farklı konulara temas eden, farklı değerlendirmeleri içeren aydınlatıcı konuşması benim için de -kendisi için olduğu kadar- sürpriz oldu. Ama ben, bu entelektüel tartışmaları bu kürsüden Diyanet Akademisi çerçevesinde ufak tefek cevaplamak veya bunlara girmek niyetinde değilim ama söylemekte yarar görüyorum: Kendisi kaynağını da bize Komisyon çalışmaları sırasında ifade etmişti "Şu kaynağa bakar mısınız." diye. Ben o kaynağa baktım, daha sonra ilgili şahsın birkaç makalesini de okudum. Fakat şunu da ifade etmekte yarar görüyorum: Bizim ilahiyat fakültelerinde ve ilahiyat camiasında "Gazali'den önce" "Gazali'den sonra" şeklindeki bir milat tayinine yönelik açıklamalardan pek hazzetmediğimi, bunun çok da kabul edilebilir tarafı olmadığını izninizle, müsaadenizle söyleyeyim. "12'nci yüzyıl" dediğiniz zaman Gazali'yi mihver alırsınız, "Gazali'den öncesi" "Gazali'den sonrası" şeklinde İslam aydınlanmasını, İslam düşüncesini, İslam keşiflerini nitelendirirsiniz.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Ben öyle bir şey demedim.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Zatıaliniz söylemediniz ama 12'nci yüzyıl tam oraya tekabül ettiği için söylüyorum.
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - İbni Rüşd Hocam, İbni Rüşd.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Burada, Osmanlı'yı ve Osmanlı'nın kuruluş dönemindeki özellikle çalışmaları, çabaları göz ardı eden, göz ardı etmeye çalışan, saklamaya çalışan bir çabanın, gayretin izini görebilirsiniz baktığınızda. Ben oraya çok fazla girmek istemiyorum; gerektiğinde zatıalinizle özel meclislerde çok uzun tartışmalar yaparız, karşılıklı bilgileniriz, istifade ederiz ama burası onun yeri değil.
Gelelim bu mezhep, tarikat, tasavvufla alakalı konulara. Kemal Bey'e de söyledim, zatıalileri, kendileri Komisyonda ifade ettiler. "Bu konu çok su kaldırır, bu hamur çok su kaldırır, bunu bizim özel oturup konuşmamız lazım." dedim, o özel oturumu gerçekleştireceğiz. Diyanet İşleri Başkanlığında bazı düzenlemeler yapabilmek için bizim önümüzde hem kanuni engeller vardır hem kuruluş felsefesi açısından engeller vardır hem de dinin temel saikleri, temel esprisi açısından ciddi engeller vardır. Onu da ben sizinle özel oturumlara havale ettiğimi burada -madem böyle birtakım konuşmalara girme ihtiyacı hasıl oldu- ifade etmekte yarar görüyorum.
Gelelim benim arkadaşım İbrahim Halil Oral Bey; kendisi bizden bir devre önceydi, zannediyorum 82 mezunu arkadaşlarımızdan. Bizim yasamızla alakalı bazı konulara temas etti. Ruştu Bey'in konuşmalarında da ben bu temasların izlerini yer yer gördüm. Bizim gerekçemizi şu şekilde anlamış arkadaşlar, gerekçelendirmeyi yaparken biz dedik ki: "Mevcut personel daha yeterli hâle gelecek." Eğer bu "Daha yeterli hâle gelecek." ifadesi "Mevcut durum yetersizdir." anlamında anlaşılıyorsa yanlış anlaşılmıştır, tashih etmenizi ben sizlerden istirham ediyorum. "Daha donanımlı hâle gelecektir." dedik, bu "Donanımsızdır." anlamına geliyorsa tashih etmenizi ben sizlerden rica ediyorum. "Daha iyi yetiştirilmiş bir personel bu sayede hizmet verecektir." demek eğer "Şu anki personel yetersizdir." anlamına geliyorsa -ki bu yanlıştır- onu da tashih etmenizi rica ediyorum.
Özlük haklarıyla ilgili hususları ben Komisyonda da ifade ettim, arkadaşlarımız da ifade ettiler. Yani burada dile getirildiği için söylüyorum, murakıplar, vaizler ve diğer personel... Devlet memurlarıyla alakalı, devlet memurları rejimiyle alakalı çalışmalar bir bütün hâlinde yapılacağı için, bu kanun teklifinde sadece ilgili kısımla alakalı düzenlemelere, özlük haklarındaki iyileştirmelere yer verilmiş, diğer hususlar yapılacak düzenlemeye bırakılmıştır.
Bir de zannediyorum bir yanlış anlaşılma oldu. Şöyle: Diyanet Akademisi Başkanının seçilmiş kurulların başkanlarının önüne geçtiği gibi bir anlaşılma olmuş, onu tashih edelim. Ne özlük hakları bakımından ne de protokol açısından böyle bir öne geçme söz konusu değildir; yasa taslağı iyi incelenirse bunun böyle olmadığı görülecektir.
Ben her hafta düzenli olarak cuma namazlarına giden bir insanım; söylemeye de utanıyorum. Diyanetin hutbelerinin niteliğinin son dönemlerde özellikle bir hayli arttığının da farkındayım ve Diyanetin hutbelerinde asla siyasetle ilgili hususların yer almadığını da bir ilahiyat hocası olarak dinlediğimde, bir mümin, bir Müslüman, camide bulunan bir cemaat, herhangi bir fert olarak dinlediğimde görüyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Yani son dönemlerde...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Hangi camiye gidiyorsun Hocam, ona gidelim. Hangisine gidiyorsan oraya gidelim.
BAŞKAN - Sayın Özkoç, rica ediyorum... Lütfen, Sayın Özkoç...
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Hepsinde aynı hutbe okunuyor ya, hepsinde aynı yani.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Bütün camilerde aynı hutbe okunuyor.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Camisi'ne gidiyorum, TOKİ Camisi'ne gidiyorum, Hacı Bayram Camisi'ne gidiyorum, Kocatepe Camisi'ne gidiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Öyle değil, öyle değil. Öyle değil Hocam. Yalan söylemek de günahtır! Ona göre konuşalım.
BAŞKAN - Sayın Özkoç... Sayın Özkoç...
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Çok ayıp ediyorsun! Olduğu gibi iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ya, yapma, yapma, yapma Engin Bey, rica ediyorum.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Hiç yakışmadı Engin Bey! Çok ayıp yani! Çok ayıp yani!
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Olduğu gibi iade ediyorum, olduğu gibi iade ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Siyasi onlar, siyasi.
BAŞKAN - Sayın Özkoç...
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Ya, sizin karşınızdaki insan ya!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Yani Ahmet Bey gibi birisini yalanla itham etmek hoş bir şey değil, yapmayın.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Engin Bey, sana hiç yakıştıramadım, sen bana bir özür borçlusun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - O da günahtır Hocam, milletin gözünün içine baka baka yapıyorsun. Birazcık korkarak hareket etmek lazım.
BAŞKAN - Sayın Özkoç, rica ediyorum...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Lütfen Engin Bey; sonuna geldik, lütfen.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Sen bana bir özür borçlusun, sen bana bir özür borçlusun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ahmet Bey saygın bir insandır, bunu söylemenizi reddediyorum.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Biz kibarca şöyle derdik... En azından yani, bu ifadeyi kullanacak bile olsanız, sizin nezaketinize yakıştıramadım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Açık ve net siyaset yapıyorlar.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - "Hilafıhakikat söylüyorsunuz, doğru söylemiyorsunuz." diye daha nazik bir ifade kullanabilirsiniz ama "Yalan söylüyorsunuz." ifadenizi buradan, ben Konyalıyım, Konya'ya kadar 10 kat iade ediyorum size. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ben, yalan söylemek günahtır diyorum; yalan söyleme.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Siz helalleşene kadar bu millet sizinle 50 kere hesaplaşacak Engin Bey, 50 kere hesaplaşacak bu millet sizinle!
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Toplumu din konusunda aydınlatmakla görevli Diyanet İşleri Başkanlığının...
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Siz daha çok helalleşirsiniz bu kafayla!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - İyi, ben de gidiyorum ya; ben de gidiyorum, ben de görüyorum. Sen misin Müslüman sadece?
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Daha çok helalleşirsiniz siz bu kafayla!
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Bir saniye arkadaşlar...
BAŞKAN - Sayın Özdemir, siz devam edin lütfen.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Şöyle söyleyeyim izninizle...
BAŞKAN - Sayın Özkoç, bu kadar alıngan olmayın; Grup Başkan Vekilisiniz, yerinizden söz veririm ben size isterseniz. Rica ediyorum, lütfen...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkanım, bana akıl vermeyin. Ben, ne zaman söz isteyeceğimi bilirim.
BAŞKAN - Bir bitirsin ama... Müsaade edin, lütfen ama...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sataşma Meclis adabında vardır, bana oturduğun yerden akıl verme!
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekili, yapmayın. Sayın Grup Başkan Vekilisiniz, "yalancı" diye hatibe sataşıyorsunuz ya, yapmayın yani.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Tamam, bana akıl verme! Yalan söylüyorsa yalan söylüyordur!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bunu söyleyemezsiniz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Söylerim!
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Ayıp ya, ayıp, ayıp! Yakışıyor mu senin gibi bir milletvekiline "Yalan söylüyor." demek?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Böyle bir şey yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Olur mu öyle şey?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Böyle bir şey yapamazsınız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özdemir, siz devam edin.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Çok ayıp, çok ayıp! Bir Grup Başkan Vekilinin mehabetine yakıştıramadım, yakıştıramadım.
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Kendine yakıştırıyor musun söylediğini? Ne kadar seviyesiz bir laf atma be!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Her yerde siyaset yapıyorlar. Doğru mu?
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Size yakıştıramadım, ana muhalefet partisine yakıştıramadım; hele hele şahsıma yönelik olarak böyle bir ithamın yöneltilmesini asla yakıştıramadım, kabul etmiyorum; tekrar söylüyorum, tekrar iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Ben de aynı şeyde ısrar ediyorum.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Şunu söyleyeyim: Biz bu yasayı büyük bir olgunlukla müzakere ettik, çok güzel bir müzakere yönettik, çok ortak noktalar tespit ettik ve güzel bir çalışma olduğu hususunda neredeyse mutabakat sağladık. Buraya geldiğinde de ben, bugün, kar yağışı vesaire olmasaydı sizlerden şunu rica edecektim: Böylesine olgun bir ortamda müzakere edilen ve böylesine, kabul edilebilir yönlerinin kabul edilemez yönlerinden çok olduğu -eleştirilebilir yönlerinin az, öbür tarafın çok olduğu- bir yasayı gelin bu akşam burada çıkaralım ve yarın herkes seçim bölgelerine gitsin diye özel ricada bulunacaktım. Şu ana kadar da tartışmalar çok hoş gitti ama Grup Başkan Vekilinin -onun da ben, belki tansiyonunun yüksekliğine, şekerinin artmasına veriyorum- atağıyla birazcık durum elektriklendi. Ama şunu söyleyeyim: Diyanet İşleri Başkanlığı bu devletin kurucularının da kuruluş felsefesinin de vazgeçilmez kurumlarından bir tanesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Biz kurduk, Cumhuriyet Halk Partisi kurdu.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Dolayısıyla, bizim, Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetlerini iyileştirecek, hizmet edenlerini, çalışanlarını, personelini daha liyakatli hâle getirecek her türlü çalışmaya kimden gelirse gelsin katkı vermeye hazır olduğumuzu, bu uğurda gayret sarf edeceğimizi... Ve gecesini gündüzüne katarak -Komisyondaki ifademi yine, tırnak içi olarak bire bir alıyorum- gecenin bir yarısında başlayan, mesai mefhumu tanımayan ve ertesi günün gece yarılarını geçen zaman dilimlerine kadar camide ibadet eden, Müslümanlara hizmet eden, ayrıca topluma hizmet eden bu insanların bu özverili çalışmalarını, toplumu bütünleştirici, kaynaştırıcı, kucaklaştırıcı...
YILDIRIM KAYA (Ankara) - 3600 ek göstergeyi hemen ekleyelim Ahmet Hoca!
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - ...âdeta birbiriyle tam hemhâl olacak şekle getirici çalışmalarını yadsıyamayız, yabana atamayız; bu milletin millet olmasındaki, bu devletin devlet olmasındaki önemini asla ıskalayamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Özdemir, buyurun.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Dolayısıyla, bu yasayı hakikaten Genel Kurulda da -zannediyorum- Komisyondaki aynı olgunluk içerisinde -ki bir yol kazası yaşadık, o yol kazasını ben ağır hasarla atlatmış olmamayı diliyorum; bu yol kazasını da bir kenara bırakarak yine aynı olgunlukla- tamamlayacağımızı, kabul edeceğimizi ve yolumuza devam edeceğimizi umuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)