GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:63
Tarih:05.03.2022

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işin paradoksu şu ki yasa teklifini görüştüğümüz konu direkt Rusya'yla alakalı ve Rusya da şu anda Ukrayna'yı işgal etmiş durumda. Yani biz nükleeri görüşüyoruz, bu nükleer, dünyanın yaptırım uyguladığı Rusya'yla alakalı, biz Rusya'ya ayrıcalık tanıyoruz. Bakar mısınız şuraya, bu nasıl bir paradokstur böyle? Ve ondan sonra da Ukrayna halkının yanında olduğumuzu, Ukrayna'yla dayanışma içerisinde olduğumuzu söylüyoruz. Stratejik oylamalarda çekimser kalınıyor, böyle bir şey olamaz. Rusya, Ukrayna'yı işgal etmiştir. Bu, insanlığa ve Ukrayna halkına karşı işlenen bir suçtur, sistematik bir suçtur; nasıl ki Suriye işgalinde, nasıl ki Kuzey Irak işgalinde olduğu gibi suçtur ve bu suçtan derhâl vazgeçilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmeti de buna karşı açık ve net bir tavır almalıdır, bunun başka bir tarifi olamaz.

Bakınız, dünyada bir paranoya gelişti, kimi kendini Napolyon'a benzetiyor, kimi George Washington'a benzetiyor, kimi II. Abdülhamit'e, kimisi Rus çarına; ya, böyle bir paranoya. Niye kendiniz olmuyorsunuz, hayırdır? Kendiniz olduğunuzda sorun ne oluyor? Hangi bunalıma girdiniz de başkasına benzeyerek siyaset yapmaya çalışıyorsunuz?

Dünyanın geldiği bu noktada neoliberalizm iflas etmiştir. Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi; tüm kurumlar bir çürümüşlükle karşı karşıyadır. Hepsinin yapısal olarak, içerik olarak, yürütme ve yöntem olarak gözden geçirilmesi gerekir; hepsinin, bu saydığım kurumların hepsinin. Gelinen noktada Fukuyama reel sosyalizmin çözülüşüne atıfta bulunarak "Neoliberalizm, insanlığın gelip geleceği son noktadır." demişti ve neoliberalizmi insanlığın bundan sonrası için siyasi bir seçenek olarak sunmuştu. Oysa bugün neoliberalizm işgalle katliam yapıyor, efendim, istilayla katliam yapıyor ve neoliberalizm politik olarak da yapısal olarak da iflas etmiş durumda. Siz de kapitalizme teşne oluyorsunuz ve siz de yandaş tırşıkçı kapitalistler üretiyorsunuz. Sizdeki tırşıkçı kapitalist üstelik, teneke kapitalizmi sizinki, sizinki çalıp çırpma, sizinki yağmalama kapitalizmi; Avrupa'daki burjuva sınıfı gibi kökten gelen bir şeyi de yoktur yani. Devlet besliyor, burjuva oluyor; böyle burjuva olur mu? Bu, soysuzdur; bu, teneke burjuvadır; böyle bir burjuvazi olamaz. Hiçbir üretimi de yoktur; halka, işçi sınıfına, emekçilere zulmetmektedir. Ukrayna'nın işgalinde Kürt sorunundan tutun Orta Doğu'ya, Türkiye'de yaşanan çeşitli sorunlardan tutun dünyadaki toplumsal barışa kadar her şeyi etkileyen makropolitik bir sorun vardır, bunun da bilinmesi gerekir. Tam bu noktada savaş ve barışı gündeme getirmek lazım. Napolyon'un Rusya'yı işgali sırasında Lev Tolstoy "Savaş ve Barış"ı yazmış, "Savaş ve Barış"la aslında manzum bir şiir ortaya koymuştu; bu manzum şiir barışı öneriyordu.

Bakın, şimdi, tekrar Tolstoylara, tekrar Dostoyevskilere, Gorkilere, Şolohovlara, tekrar Cengiz Aytmatovlara ihtiyaç varken ne yazık, ne ayıp ki bunların yasaklandığı gibi spekülasyonlarla karşılaşıyoruz.

Bu arada, sevgili Başkan, değerli vekiller; Kiev'e atılan bomba Antalya'ya düştü, Antalya'ya; bir Antalya Vekili olarak söylüyorum bunu, bunu bilmeniz lazım. Kiev'e atılan her bomba Antalya'ya düşüyor, neden? Çünkü Kiev'den 3 milyona yakın turist, Rusya'dan 6 milyona yakın turist gelecekti, turizm olacaktı. Antalya esnafı heyecanla nisan ayının gelmesini ve turizm sezonunun açılmasını bekliyor. Pandemiyle Antalya vuruldu; yoksullukla, zamla Antalya vuruldu. Limanını satarak, limanına, Antalya Limanı'na darbe yapıp Katar'a satarak Antalya vuruldu; yetmedi, şimdi Ukrayna'nın işgaliyle de Antalya ve Antalya nezdinde Türkiye vurulmuş; turizm emekçisi, turizm esnafı vurulmuş oluyor. Bu anlamda, buna bir çözüm bulunmalıdır bir an önce. Böyle, savaşın tarafı mı değil mi, "Efendim, ikisiyle de ilişkilerimiz iyi." gibi diplomatik olarak belirsiz olan şeylerle bu çözülemez ve gerek Antalya esnafının gerek Türkiye ekonomisinin giderek bundan etkileneceği durumunu özellikle de dikkate almak ve buna göre çözümleyici bir politika üretmek, bölgesel rol oynamak gerekiyor. Antalya'nın durumuna tekrar dikkat çekiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Nükleer santrallerden biri Mersin'de, biri Sinop'ta; biri de İzmir Gaziemir'deki nükleer atıklar... Bakar mısınız, çizdiğimde bir üçgen oluyor, Türkiye nükleer radyasyon üçgenine sıkıştırılmış durumda. Bu üçgen, Türkiye'nin doğasına, toprağına, insanına, her şeyine zarar veren bir şeytan üçgenidir.

Buradan şimdi sevgi ve saygıyla andığım, biraz önce ismini de söylediğim dünya edebiyatının en büyük şairlerinden birisi Mayakovski'nin Sergey Yesenin'e yazdığı şiirinden şu bölümle bitirmek istiyorum izninizle: "Eğlenceye ayıracak zamanı yok gezegenimizin/Yarınlardan koparıp almalıdır mutluluğu insan/Şu yaşamda en kolay iştir ölmek/Asıl güç olan yepyeni bir yaşama başlamak."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sevgili Başkanım, izninizle...

BAŞKAN - Ek süre veremiyorum genelde.

KEMAL BÜLBÜL - Peki, teşekkür ediyorum.

Yepyeni bir yaşam için dünyanın, Türkiye'nin, bölgenin ve Türkiye halklarının onurlu, eşit bir barışa ihtiyacı var. Bu, bizim, hepimizin görevimizdir, görevi üstlenin. (HDP sıralarından alkışlar)