GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:61
Tarih:03.03.2022

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli Divan üyeleri; değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Nükleer santral üzerine konuşuyoruz ve nükleer santralin aslında elektrikte veya bir başka sorunda köklü bir çözüme yol açıp insanları rahatlattığı şeklindeki Hükûmet savının hiç de doğru olmadığı, çok çeşitli kanıtlarla izah edildi. Dünyada bunun örnekleri var; nükleer, bir silah olarak, nükleer, bir santral olarak ya da nükleer, bir başka şey olarak sadece tıp alanında kullanılması hasebiyle insanlara çeşitli yararları olan bir şey ama onun ötesinde, özellikle elektrik santrali ve silah yapımında kullanılan nükleerin dünya için ne gibi tehlikeler içerdiğini Hiroşima'da, Nagazaki'de, Çernobil'de, adını sayamayacağımız kadar çok yerde gördük.

Peki, bu, niye buna rağmen yapılıyor? Niye toplumla, niye bilimle, niye Türkiye'yle, niye muhalefetle, niye nükleer santralin yapılacağı yerdeki toprak, bahçe, ağaç sahipleriyle inatlaşılıyor? Sebep şu: Bir şey yapılmak isteniyormuş gibi gösteriliyor yani "Biz bir iş yapıyoruz, muhalefet de bunu engelliyor." gibi. Bir iş yapıyorsanız memleketin bir sürü sorunu var, çözün, kim elinizi tutuyor? Memlekette her gün bir hak ihlali, memlekette her gün bir saldırı, memlekette her gün bir taciz, her gün bir cinayet, her gün bir tecavüz; psikolojik olarak memleketi rahatlatacak, bu kutuplaşmayı ortadan kaldıracak, bu gerginliği kaldıracak bir şey yapmak varken bir kere daha inatlaşıp nükleer santrali getirmek ve buna engel olanları da sanki bir sorunun çözümüne engel oluyormuş gibi ifade etmek; yazıklar olsun, ayıptır, günahtır.

Dedik ya "Bir soruna, bir derde çare olun, bir derde deva olun." Her gün bu ülkede bir darbe yaşanıyor. Dün muhalefet, Hükûmet, hepiniz, ortaklaşa bir vekil kadına darbe yaptınız, siyasette darbe yaptınız, ortaklaşa; hep beraber yaptınız. Ve bu -bir gün önce- 2 Mart 1994'te yine DEP milletvekillerine yapılmış, apar topar Orhan Doğanlar, Hatip Dicleler, Leyla Zanalar, Selim Sadaklar, Sırrı Sakikler enselerinden tutularak atılmış ve siyaset yapma hakkına karşı, Kürt halkına, demokrasiye, eşitliğe, özgürlüğe karşı suç işlenmişti.

Şimdi, bu suç hâlâ işlenmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırmak kadına karşı bir darbedir. Kayyum darbeniz... Unutmadık kayyum darbenizi, yazılı bir yerde duruyor. Başka? Bakın, dili yasak saymak, Kürtçeyi yasak saymak bir darbedir. Bir darbe rejimisiniz, bir trol rejimisiniz, bu darbe ve trol siyasetiyle...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kabul etmiyoruz, reddediyoruz, böyle bir siyaset dilini... Bırakınız inkâr etmeyi, özgürlüğün teminatı biziz.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - İster kabul et ister etme, ister hopla ister zıpla; bu, sizin siyasi hakikatinizdir. Azını bile söylüyoruz, tamamını söylemeye vakit olmuyor çünkü.

Bakınız, eğitim hakkına karşı, eğitim hakkına; Zorunlu din dersini dayattığınız yetmiyor, eğitimi dinselleştirdiğiniz, asimilasyon ve ırkçılık yaptığınız, Kürtçe dilini, Ermenice, Arapça, Çerkezce dilini yok saydığınız yetmiyor, şimdi 4 yaşındaki çocuğa ana sınıfına zorunlu din dersi getiriliyor; eğitime darbe, çocuk haklarına darbe, çocuğun temel hak ve özgürlüklerine darbe, darbe üstüne darbe, hangi darbeyi sayacaksınız?

CHP'liler, size de darbe yapılıyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Çubuk'taki durumu darbeydi. Sayın Grup Başkan Vekilinizin burada darp edilmesi, bu kürsüde darbeydi. İYİ Partililer, Genel Başkanınıza "Gelin hanım, bu daha iyi günleriniz." denmesi bir tehdit ve darbeydi, görmediniz, görmüyorsunuz, buna rağmen dün ortaklaşıp Semra Güzel'le ilgili darbe yaptınız; olacak şey mi bu, kabul edilecek şey mi?

Şimdi bütün bu şeyin içerisinde sanki hiçbir sorun yaşamıyoruz, sanki hak ihlali yok, sanki inkâr yok, sanki nefret yok, sanki suç yok, ne sorunu var? Nükleer santral sorunu. Gelin, beraber bir nükleer santral inşa edelim. Hayır, efendim, öyle değil, ırkçılık var, inkâr var, tekçilik var, zulüm var, tecavüz var, yok sayma var, hapishanelerde ölüm var, işkence var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını yok sayıp hukuka karşı suç işleme var, var da var. Bütün bunlar varken yokmuş gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ne söylerseniz söyleyin, vız gelir tırıs gider, buradan gelir, buradan geçer, hikâye. Bitmişsiniz, siyasi ömrünüz, deminiz, devranınız bitti. Evet, dem sizin, devran sizin; at sizin, meydan sizindi, attan düştünüz artık ve bu düşüşünüz iktidardan düşene kadar, bu düşüşünüz siyasi ömrünüzü tamamlayana kadar devam edecek. İster nükleer santral getirin ister başka bir şey getirin, artık halk nezdinde tutmuyor.

Yoksulluk... Halk diyor ki: "Isınamıyoruz, barınamıyoruz, beslenemiyoruz, ulaşım sorunumuzu gideremiyoruz." 4 temel sorun. Pahalılık, faturalar, fahiş fiyatlar, siyasi teşhirinizin en güzel örneğidir, bu teşhir sizi tüketmiştir, bu tükeniş bitişe kadar gidecektir, güle güle size.

Teşekkürler, saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)