| Konu: | 28 Şubatın yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 24.02.2022 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Şubat tarihiyle ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuya giriş yapmadan önce, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı saldırının kabul edilemez olduğunu ifadeyle, silahın ve silahlı gücün etki sahasının çepeçevre sardığı bir dünyaya doğru hızla yol alırken Amerika-Rusya eksenli emperyalizmin dünyayı öncelikle askerî, sonra ekonomik bir paylaşım sürecine sürüklediğini görmek mecburiyetindeyiz ve "Savaş çözümdür." anlayışını reddediyoruz.
Değerli milletvekilleri, 28 Şubat tarihi içimizde ve ruhumuzda bir şubat soğuğu gibi yaşadığımız, insan ve insanın düşünce, inanç, anlayış, yaşam ve yaşama değerlerini tankların ve silahların gölgesinde yok etme, baskı altına alma adına "postmodern" denilen yeni model bir darbe versiyonuydu. Senaristler ve uygulayıcılar "Bin yıl sürecek." iddiasıyla beyinlerimizi bloke etme propagandası da yaparak süreçte kişi hak ve hürriyetlerinin nasıl tarumar edilebileceğini göstermişlerdir. Allah'a hamdolsun ki kurdukları hayal şubat ayı gibi kısa sürmüş, tarihin derin ve küflü mahzenlerinde kaybolup gitmiştir. Bu milletin inancı ve özgür yaşamak için verdiği mücadeleler, tarihin muhtelif dönemlerinde yine tarihin ders alacağı nitelikte örneklerle doludur. Bu millet sustuğu zaman bile cevap vereceği zamanı beklemeyi bilmiştir. 28 Şubatı yaşarken gördüklerimiz, göremediklerimiz, bizi geçmişe götürürken bir taraftan da bu anlayış ve zihniyetin var olmaya devam edeceğini de göstermiş oluyordu. Aslında, o gün, toplumun her kesiminde olması gerektiği gibi bir duruş sergilenebilseydi ne 27 Nisanı ne de 15 Temmuzu yaşamayabilirdik denilebilir mi, bilmiyorum. Temel felsefe olarak darbe kültürünün kalıtsal ve kalıntılarının yerleşik bir düzen aldığı bir toplumun kodlarını bu anlayışa uyarlamaya çalışmaları, içeriden ve dışarıdan desteklendiği o günün acı bir gerçeğidir. Oluşturulan kaotik ortamda yaşananların detayı, teferruatı üzerine o günden beri çok şey yazıldı, çizildi. Ben burada o konulara daha fazla girmek istemiyorum ama yaşanan zorlukların, çekilen çilelerin, paylaşılmayan acıların müsebbipleri elbette maşerî vicdanda cezalandırılmış olmakla birlikte, filhakika, asıl ceza yerinin mahşerde olacağının bilincindeyiz. Öğretim hayatının alabora edildiği, küçük esnaftan büyük esnafa fişlendiği, derneklerin ve vakıfların dümdüz edildiği, gözyaşının sel olduğu, ne adına, niçin yapıldığı eminim, yapanlar tarafından bile bir mantık temeline dayandırılmadığı bir süreç. Toplum ve siyaset üzerinde sivil destekli postal izleri bırakan dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan'ın istifa ettirilmesiyle sonuçlanmış gibi gözükse de "Demokrasiye balans ayarı." olarak tarif edilse de bir darbe dinamiği çerçevesinde belirlenmiş bir kesim üzerinden silindir gibi geçmişti. Şaşırdığım konulardan biri, acı dolu günler yaşanırken bu işin içinde bizatihi bulunanların bugün demokrasi havarisi kesilmeleri, sanki o gün darbeye alkış tutan onlar değilmiş gibi hareket etmeleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bravo!
SAMİ ÇAKIR (Devamla) - Dedim ya, teferruata girmeyeceğim. Yaygaralar, yalanlar, sahte kimlikler üzerinden üretilen senaryolar, üst üste konmuş tezgâhlarla algı tutmuş, Refah Partisi kapatılmış, aslında hep gözden kaçırılan ekonomik kayıplar zirve yapmış, milyarlarca dolar zarar, gayrisafi millî hasılanın -en iyimser tahminle- üçte 1'i heba olmuş, korkunç bir yıkım gerçekleşmişti. Bir emrivaki, bir oldubittiye getirilerek dayatılan bir süreç. Kılıfını nereye uydurmaya çalışırsanız çalışın, aslında, hiçbir kılıfın örtemeyeceği kadar pervasız, gereksiz, baştan aşağıya yanlış ve gücü zulme çevirmenin adıydı 28 Şubat. "İrtica, şeriat geliyor." çığırtkanlığı çoğu zaman kavram olarak arkasına sığınılan, onun üzerinden kendi ikbal ve geleceklerini kurgulamanın adı olarak önümüze konulmuş gerçek irticanın tam da kendisiydi 28 Şubat. Anayasa'nın verdiği tüm hakları bir "ama"yla geri almanın, bu hakların bazıları için fazla olduğuna inanmanın, fazlalıkları törpülemenin gerektiği safsatasına inanmanın ve bunu da toplum adına, toplum için yaptığını söyleyerek yapmanın adıydı aslında 28 Şubat.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
SAMİ ÇAKIR (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.
28 Şubat tarihi zihnimize kazınmış, hafıza belleğimizde yer edinmiş, şekli böyle bir kara tabloyu var olarak önümüze koymuş ve yarınlar için de yarınlarda da anılmaya devam edecek bir gündü. "Hafızayıbeşer nisyan ile maluldür." derler; oysa insan hafızası kendisi için unutsa bile yarına ve çocuklarına bir ibret dünyası olarak aktarması gerekenleri unutmamayı başarabilmeli. Bu, onun için insani bir görevdir. Zira, yolun dikenini, çayırını, çimenini, çilesini, belasını anlatmadığın, tanıtmadığın bir gelecek geçmişini hayırla yâd edebilir mi veya niçin yâd etsin? Arşivler, kayıtlar o gün, o darbeye zemin hazırlayanları, yakın duranları, menfaat elde edenleri birebir kaydetmiş, gelecek nesillerin ve meraklıların emrine amade, muhafaza etmeye devam ediyor. 28 Şubatın derin izlerini silme mücadelesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)