| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 61 |
| Tarih: | 05.02.2013 |
AVNİ ERDEMİR (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının yaşadıkları sorunların araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesine yönelik grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, öneri sahibi olan Milliyetçi Hareket Partisi grup sözcüsü arkadaşımız başta olmak üzere, diğer arkadaşlarımız da polemikten uzak, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının sorunlarını, taleplerini, endişelerini dile getiren bir konuşma yaptılar. Elbette, dikkate alınması gereken hususlar var ancak ben konuya daha geniş bir çerçevede yaklaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, üniversiteler, bilginin üretildiği, öğretildiği, toplumla paylaşıldığı bilim merkezleridir, bilim yuvalarıdır. Üniversitelerde "Bir kamu kurumunda nasıl istihdam edilebilirim?"in ötesinde, ülkesi ve kendisi için büyük hayal ve heyecanları olan gençler yetiştirmek durumundayız, mücadelemiz de bunun için.
Bakın, bizim üniversitelileşme oranımız 2002'de yüzde 14 iken, bugün yüzde 35'lere ulaştık. Yeter mi? Elbette, yetmez. Zira, bizim ulaştığımız bu rakamlara Avrupa 1990'lı yılların başında ulaştık. Eğitim sosyologları, düşük oranlı üniversite eğitimini "seçkinci eğitim" olarak adlandırıyor ve tüm dünyada artık üniversite eğitiminde kitle eğitiminden yana bir tavır sergiliyor. Evet, seçkinci eğitimden daha çok, kitle eğitimi yani ülkemizin varoşlarında, köylerinde, mahallelerinde herkes üniversite eğitimi alsın istiyoruz ve dünya sosyologlarının, tüm sosyologların görüşleri doğrultusunda seçkinci bir eğitimden uzaklaşmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, Japonya ve Güney Kore, bugün, çağ nüfusunun yüzde 100'ünü üniversite mezunu yapmayı hedef olarak seçmiş.
Değerli arkadaşlarım, biz Avrupa'nın 1990'lı yılların başında ulaştığı hedefe yeni yeni ulaşmışken, eğer dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek istiyorsak, büyük devlet, güçlü toplum oluşturmak istiyorsak bizim de üniversitelileşme oranını hızla yükseltmemiz gerekiyor.
Kamuda istihdam edilecek kadar üniversite mezunu yetiştirmeyi hedef olarak seçersek korkarım, bu kutlu yarışta çok gerilerde kalırız.
Dünyayla rekabet ne ile olacak? Elbette kaliteli eğitimle olacak; kaliteli işletmeci, kaliteli iktisatçı, kaliteli kamu yöneticisiyle, kaliteli hukukçusuyla, kaliteli mühendisle olacak.
İktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunları gelişen ekonominin, elbette motoru olacak, bu anlayışla mutlaka yetişecek, yetişmesi gerekiyor. Eğer biz iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarını sadece kamuya yerleştirmek için okutuyorsak vay hâlimize diyorum.
Dünyayı iyi incelersek, dünyanın üniversite mezunlarını sadece kamuya yerleştirmek için okutmadığını görürüz. Biz inanıyoruz ki dil bilen, elinde çanta dünyayı fellik fellik dolaşan iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarıyla, özel sektörde çalışan mezunlarımızla hem kamuda çalıştığından daha fazla kazanan hem de ülkesine daha fazla katma değer üreten nesiller yetiştirmiş olacağız; hedefimiz de doğrusu bu olmalı. İşte bu anlayışla çalışıyoruz, yeni üniversiteleri bunun için açıyoruz, üniversite bütçesini, AR-GE bütçesini bunun için artırıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, 2002'de 53 devlet, 23 vakıf, toplam 76 üniversitemiz vardı; bugün, 51 devlet, 43 vakıf olmak üzere 94 yeni üniversiteyle birlikte 170 üniversitemiz oldu. Yani, 76 üniversitenin üzerine 94 yeni üniversite daha açtık ve sayıyı 170'e çıkardık.
Üniversiteleşme oranını yüzde 14'lerden yüzden 35'lerin üzerine çıkardık. 2002-2003'te 1 milyon 798 bin öğrenci üniversitelerimizde okuyordu. Evet, değerli arkadaşlarım, 1 milyon 798 bin öğrenciyi 4 milyon 200 binlerin üzerine çıkardık. Öğretim elemanı sayısını 76 binden 119 binin üzerine çıkardık. Yükseköğretim bütçesini 2,5 milyardan 15 milyarın üstüne çıkardık, artış oranı yüzde 510 civarında.
Yine, Türkiye'nin AR-GE bütçesi 2002'de 57 milyon iken bugün 2,8 milyar TL'ye çıktı, artış oranı yüzde 4.755. Evet, AR-GE faaliyetlerine ayrılan bütçedeki artış oranı yüzde 4.755.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bütün bunları niçin yapıyoruz? Daha güçlü, daha müreffeh, rekabet gücü daha yüksek, lider Türkiye'yi oluşturmak için yapıyoruz. Eğitim mücadelemizi üniversite mezunlarının kamuda istihdamı içine hapsedersek, sadece mezunların kamuda istihdamıyla ilişkisini kurarak yorumlarsak yanlış bir tartışma yürütmüş oluruz. Korkarım ki üniversite mezunlarının sadece kamuda istihdamıyla bağ kurarak yapılan bir tartışma, ülkemizi uluslararası rekabette geriye götürür çünkü tüm dünya, rekabet gücünü üniversite mezunu olmuş insanlar arasından seçerek geliştirirken biz, lise mezunları arasından seçerek bu yarışta öne çıkamayız. Evet, tüm dünya üniversite mezunları arasından seçerek bir rekabet gücü geliştirirken bizim lise mezunları arasından seçtiğimiz insanlarla dünyayla rekabet etme şansımız yoktur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkemize, kendimize de haksızlık etmeyelim. Dünyayla, gelişmiş Avrupa ülkeleriyle mukayese ettiğimizde üniversite mezunlarının istihdam edilme oranlarının Avrupa'nın önünde olduğunu görüyoruz. Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde üniversite mezunlarının istihdam edilme oranları ortalaması yüzde 69'lar seviyesindeyken ülkemizde yüzde 71'ler seviyesinde.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, araştırma önergesinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı alımlarının ÖSYM atamalarından çıkarılarak mülakat sınavıyla, düşük puanlı adayın yüksek puanlı bir adayın önüne geçmesine imkân tanındığı ifade ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, gümrük muhafaza ve gümrük muayene memurları silah taşırlar ve adli kolluk kuvveti hüviyetindedirler. Onun için mülakatla seçilmeleri işin özelliğinden kaynaklanmaktadır. Ancak, unutmayalım ki, eğer 100 kişi alınacaksa bunun 2 katı kişi yani 200 kişi KPSS sınavına göre yüksekten aşağıya doğru sıralanıyor ve en yüksek 200 kişi arasından mülakatla eleman seçiliyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, daha önce de ifade ettim, kamuda istihdam edilmek her gencimizin hakkıdır, ancak unutmayalım bu ne ülkemizde ne de dünyanın başka bir ülkesinde mümkün. Bakın, atanamayan öğretmenlerden, bugün, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının atanamamalarına geldik. Yarın atanamayan hukukçular, mühendisler, jeologlar, arkeologlar gündeme gelecek. Unutmayalım, bunun çözümü sadece kamuda istihdam değildir, ülkeyi kalkındırmaktır, geliştirmektir, üretmektir, ihracat yapmaktır, gençlerimizin iş kurmalarına yardımcı olmaktır.
Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum efendim.