GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:38
Tarih:16.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti adına 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın bütün demokratik ülkelerinde iktidarlar denetime tabidir çünkü denetim, demokratik yönetimin olmazsa olmaz ilkeleri arasındadır, denetim, olmazsa demokrasi olmaz. Ülkemizde de Sayıştay, büyük Türk milleti adına, iktidarın topladığı gelirlerin, bütçeden yaptığı harcamaların ve kamu kaynaklarının denetim görevini yapmaktadır. Fakat Türkiye'de 2002 yılından bu yana iktidar olan AK PARTİ, hesap vermek, denetlenmek istemiyor, denetimi ayak bağı olarak görüyor; bu düşüncesi doğrultusunda da kendi iktidarını denetleyecek, hesap soracak kurumların yetkisini aşama aşama buduyor. İşte, yüz elli beş yıllık Sayıştay budanan bu kurumlardan sadece bir tanesidir. Bugün Sayıştay açıkça görevini yapamaz durumdadır. Sayıştay artık kamu kaynaklarını denetleyemez hâle getirilmiştir. Sayıştay yargısı pasifize edilmiştir. Sayıştayın suç duyurusunda bulunduğu raporlar için bugüne kadar tek bir işlem yapılmamıştır. AKP Türkiyesinde, Sayıştay, mali denetim, performans denetimi yapma hüviyetini maalesef kaybetmiştir. Yetkileri budanmıştır, açıkça Sayıştaya sansür uygulanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayıştaya uygulanan ağır sansür ve denetime rağmen basına sızan raporlardan görüyoruz ki Bakanlıklardan, üniversitelerden, özel bütçeli idarelerden, belediyelerden, il özel idarelerinden usulsüzlük fışkırıyor. İhaleyle yaptırılması gereken işler ihalesiz yaptırılıyor. İdarelere ait taşınır taşınmaz mallar ihalesiz, bedelsiz olarak kişi ve kurumlara peşkeş çekiliyor. Özel kalem müdürlükleri memuriyete sınavsız geçiş arası gibi kullanılıyor, kurumların gelirleri kayıtlara geçilmiyor ve kayıt dışı bırakılıyor. İhale sonrası sözleşmelerde ihaleleri alanlar lehine değişiklikler yapılırken kamu zarara uğratılıyor; devlet yağmalanıyor, milletin parası çarçur ediliyor.

Değerli milletvekilleri, neden yargıya taşınan bir Sayıştay raporu yok? Niçin fütursuzca yapılan bu harcamaların hesabı sorulmuyor? Milleti ekonomik kurtuluş savaşına çağıran sizler, bu lüksün, bu şatafatın, bu usulsüz harcamaların hesabını niye sormuyorsunuz? İş faize gelince "nas" diyorsunuz ama kamu malının yağmalanmasında, kamunun zarara uğratılmasında aklınıza ne ayet geliyor ne hadis. Faizi yasaklayan Allah, kamu malına ihanet etmeyi de yasaklıyor. Cenab-ı Allah Âl-i İmrân suresinde buyuruyor ki: "Her kim hıyanet edip kamu malından bir şey aşırırsa aşırdığını kıyamet günü yüklenip getirir. Sonra, her benliğe kazandığı tam olarak ödenir." Faizde sırtını nassa dayayan sizler bu ayeti niye dikkate almıyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, kamu malı emanettir, kamu malını çalmak ihanettir; kamu malını çalmanın günahı sadece çalanların değil, çalanları kollayıp koruyanların, bunlara göz yumanların üzerindedir. Sevgili Peygamber'imiz "Kim aşıranı gizlerse o da ondandır." buyuruyor. Bu sebeple, millete karşı sorumluluğumuz sadece yasa yapmak değil, milletin malını, milletin hukukunu da korumaktır; hırsızlığa, yolsuzluğa göz yummamaktır. Hatalı uygulamalarınızın, yanlış politikalarınızın faturasını Allah'a çıkarıyorsunuz maalesef. "Rabb'imiz 'Sizi biraz korku ve açlıkla deneriz.' diyor." sözlerinizle krizin sebebini Allah'ın bir imtihanı gibi gösteriyorsunuz. İktidarda altı ay daha fazla kalmak adına bu milletin manevi değerlerini yok etmeyin. Biliniz ki millet her geçen gün fakirleşiyor, siz zenginleşiyorsunuz yani sınanan sizdiniz ama sınavı geçemeyen de sizsiniz.

Değerli milletvekilleri, uyguladıkları politikaların sorumluluğunu almaktan kaçınan ve yaşanan sorunların müsebbibi olarak belli kitleleri hedef gösteren AKP'nin bu haftaki hedefi, Halk Ekmek büfeleri önünde kuyrukta bekleyen vatandaşlarımız oldu. AKP'li bir İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyesi, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında, Halk Ekmek önünde ucuz ekmek alabilmek için bekleyen insanlarla ilgili kurgu iması yapmış, "Kuyrukta bekleyenlerin ekmek beklediğinden emin misiniz?" diye sormuş. Buradan göstermek istiyorum arkadaşlar, İstanbul Halk Ekmek'te büfelerin önünde bekleyen -2 bine yakın Halk Ekmek büfesinin önünde bekleyen- insanların çoğu maalesef bu şekilde. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Temiz bir vücuda, temiz bir vicdana, millet için çarpan bir yüreğe sahip hiç kimsenin söylemeyeceği bu sözler, İstanbul'da ucuz ekmek almak isteyen vatandaşımızı maalesef çok incitmiştir. İmkânı olan hiç kimse soğukta, yağmur altında ucuz ekmek almak için o kuyruklarda beklemez. Kendileri aleyhine gelişen her olayı bir dış güce bağlama hastalığına kapılan AKP, ekmek kuyruklarının da kurgulandığını düşünmektedir. Uzun iktidarlar döneminde milletle bağı kopan, milletin gerçekliğinden uzaklaşan ve Türkiye'yi sadece sayılardan, büyümeden, kalkınmadan ibaret zanneden AK PARTİ yöneticileri, Halk Ekmek kuyruklarında bekleyenlerin kendilerine beddua ettiklerini kesinlikle unutmasınlar.

Değerli arkadaşlar, İstanbul'da ekmek, bazı fırınlarda 3, bazı fırınlarda 3,5 TL'dir. Vatandaş, Halk Ekmekten aldığı her 1,25 TL'lik ekmekle en az 1,75 TL tasarruf ediyor. Vatandaşımız bu ucuz ekmekleri alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Siz insanları ekmekten tasarruf edecek hâle düşürdünüz. Bunun üzerinde düşünmek yerine kuyrukta bekleyenlerin ekmek bekleyip beklemediklerini sorguluyorsunuz; bu, çok ayıptır, günahtır. Kuyruklar, kurgunun değil; yoksulluğun, vatandaşı bir kuru ekmeğe muhtaç ettiğinizin resmidir. İnsanların o kuyruklara girerek ucuz ekmek almaya çalışmasının sebebi sizsiniz. Kuyruklar, Türk tipi başkanlık sisteminin eseridir. İki tür kuyruk yarattınız: Birincisi, kendi vatandaşımızı ucuz ekmeğe muhtaç ettiğiniz Halk Ekmek kuyrukları; ikincisi, Türkiye'de alışverişi daha ucuz buldukları için Edirne'ye gelen Bulgar turistlerin kuyrukları. Böyle bir Türkiye yarattınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yaşadığım ilçe ve seçim bölgem olan Bakırköy Belediyesinde günlerdir Belediye işçilerimiz, grev yapıyorlar, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz dikkate alındığında çok haklı insani taleplerde bulunuyorlar. Tüketim malzemelerinin yüzde 100 zamlandığı ülkemizde Belediye işçilerimize sıfır zam önermek hiç de vicdani değildir. Enflasyonun yüzde 40'lara ulaştığı şu günlerde Belediye işçilerimize yüzde 7 zam kabul edilemez. İşçi arkadaşlarımız, insanca yaşayabilecekleri bir ücret, enflasyon farkının maaşlarına yansıtılmasını beklemektedir; emeklerinin, mesailerinin karşılığını almak istiyor. Eksik personele rağmen özveriyle çalışan Belediye personelimiz mağdur edilmemeli, hakları mutlaka verilmelidir. Grev yaparak haklarını kullanan arkadaşlarımızın işten atılmakla, sürülmekle, mobbingle tehdit edilmesini de doğru bulmuyorum. Bu grevin sona ermesi adına üzerime düşecek her görevi üstlenmeyi de bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, hekimlerimiz en sonunda dün iş bıraktılar, grev yaptılar. Hatırlıyor musunuz, salgının başında balkonlardan çılgınca alkışlamıştık sağlıkçıları; üzerinden tam iki yıl geçti, yalnız bıraktık onları. Oysa çok şey istememişlerdi; çalışma koşullarının iyileştirilmesini, güvenli, sağlıklı çalışma koşullarını, beş dakikada bir hasta muayene dayatmasını istememiş, emeklerinin karşılığının verilmesini istemişlerdi. Vermediniz "Hakkınızı ödeyemeyiz." dediniz, gerçekten de ödemediniz. Salgının ilk gününden bu yana yoğun bir çalışma temposuyla salgınla mücadele eden doktor, hemşire, teknisyen, bütün sağlık çalışanlarının fedakârca gayretlerini takdir etmediniz; mali, sosyal özlük haklarını düzeltmediniz. Ne çalışma koşullarını düzelttiniz ne de ücret adaletsizliğini giderdiniz. Bir de sağlık çalışanlarını birbirine düşman ettiniz.

Değerli milletvekilleri, sağlık çalışanlarımız da en az sizler kadar iyi bir yaşamı hak etmektedir. Yapılan bir araştırmada sağlık çalışanlarının yüzde 79'u kendilerine gereken değerin verilmediğini, yüzde 92'si aldıkları maaş ve döner sermayelerin yeterli olmadığını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ÜMİT BEYAZ (Devamla) - ...yüzde 54'ü emeklerinin karşılığının verilmediğini, yüzde 70'i geleceğe dair kendisini güvende hissetmediğini, yüzde 43'ü çalışma şartlarının fiziksel ve psikolojik olarak yeterli olmadığını, yüzde 64'ü pandemi döneminde psikiyatrik ya da psikolojik şikâyetlerinin olduğunu, yüzde 83'ü psikolojik olarak tükenmişlik duygusunu yaşadığını söylemektedir. Bu kahraman insanlarımızın sorunlarını çözmek, haklarını teslim etmek için daha ne kadar bekleyeceksiniz diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)