| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 14.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; Cumhurbaşkanlığı bütçesi içerisinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Cümle inananlar, inanmayanlar; "mütedeyyin ve muhafazakâr" diye tabir edilip müminliği unutulanlar; hakka, hakikate, adalete, merhamete dâhil olanlar ve bunu bir yaşam biçimi bilenler; "Ben bu ülkede kendi inancımla eşit yurttaş olmak istiyorum, ben de inananlardan biri olarak inancımı özgür bir şekilde yaşamak istiyorum." diyenler; kimlik, cinsiyet, kültür ayrımı yapmaksızın hakkı, hakikati, adaleti yaşama indirgemeye çalışanlar; hepinize sevgi ve saygılar, hepinizin gül cemaline aşk ile.
3 Mart 1924'te kurulmuş Diyanet İşleri Başkanlığı lakin aslında 1424'te kurulmuş şeyhülislamlık olarak. Aslında öyle de değil, aslına bakarsanız Osmanlı'nın ilk şeyhülislamı, her kürsüye çıkanın diline pelesenk ederek "Devleti yaşat ki insan yaşasın." diye söylediği ve oradaki devleti ceberutluğa, tekçiliğe, ırkçılığa teşmil ettiği... İşte, hafıza, unuttum birden.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Edebali, Edebali.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Evet, Şeyh Edebali. Teşekkür ederim.
Şeyh Edebali'nin Osmanlı'da ilk şeyhülislamlık, ilk ilmikâmillik görevini yaptığını bilmek lazım. Sonra? İdam edilen biri var, hiç adı anılmayan kadılıktan şeyhülislamlığa aslında; Şeyh Bedreddin. Başka? Bakınız, Sayın Başkan ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı; bu yıl, içinde bulunduğumuz yıl UNESCO tarafından ne yılı ilan edilmişti? Hacı Bektaş Veli Yılı, Ahi Evran Yılı ve Yunus Emre Yılı. "Dört kitabın manasını okudum, ezber ettim/Aşka gelince gördüm, bir uzun hece imiş." Tefsir edelim mi beraber? "Dört kitabın manasını okudum, ezber ettim/Aşka gelince gördüm, bir uzun hece imiş." dedi Yunus. Bu aşka neyi dâhil etti? İnsanı, cümle mevcudatı, kevnümekânı, kainatı bu aşka dâhil etti. E, siz ayrıştırıyorsunuz. Siz, bu mevcudat içerisinde şu yoktur, bu yoktur, şu teröristtir, şu bölücüdür, şu inkârcıdır, şu... Olmadı, bu münafıklıktır. İkide bir Yunus'tan, Mevlâna Celâlettin'den söz edip de akabinde de ayrıştırma yapmak münafıklığın ta kendisidir ve bu münafıklığı başta, dibe vuran, politikalarıyla, fetvalarıyla dibe vuran DİB yapıyor, Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor.
Bakın Diyanet İşleri Başkanlığına, her konuda fetva veriyor, maşallahu teâlâ, her konuda. (HDP sıralarından alkışlar) Nedir? Efendim, "Kadınlar, kocalarınıza itaat edin." fetvası, efendim, "Yoksulluğa takvayla cevap verin." fetvası, başka başka bir sürü fetvalar; öğrenci için fetva, tütün için fetva, deniz ürünleri için fetva... Ya, sevgili Diyanet İşleri Başkanı ve yetkilileri, bu memlekette yoksulluk, açlık, işsizlik ve din adını kullanarak vakıflarda eğitim yapan çocukların taciz edildiği yerler var; her gün yolda, yolakta, sokakta kadınların taciz edildiği, tecavüze uğradığı bir ülke var; sen bununla ilgili niye bir tane bir şey söylemiyorsun?
Diyanet İşleri Başkanlığı yapısal bir sorun yaşıyor. Bakın, Diyanet İşleri Başkanlığında var olan her şeyi devlette görebilirsiniz; Dışişleri var, İçişleri var, efendim, bütün devletteki kurumlar mikro ölçekte yapılandırılarak Diyanetin içine zerk edilmiş. Diyanet, Güney Afrika'dan Sibirya'ya, Çin Mâçîn'den Amerika'ya kadar misyonerlik görevi yapıyor ve bu misyonerlik görevini yaparken... Bakınız, çok kere söyledim, bir daha söyleyeceğim: 1876 yılında kabul edilen Anayasa nedeniyle her yıl bütçe yapılıyor ve yüz kırk altı yıllık bu bütçe yapımında Alevi inancına ve farklı inançlara bütçeden pay ayrılmıyor -biraz önce Zeynel Vekilim "Avrupa ülkelerinde ayrılmıyor." dedi de- burada böyle bir hakikat var, ne yazık ki.
Şimdi, sevgili Romanlar, Romanların, Arap Alevilerin, Kürt Alevilerin ana dilde ibadet ve ana dilde eğitim sorunu var. Romanca, Arapça, Kürtçe ibadet etmek yasaktır. Peki, "72 millete bir nazarla bakmayan kırk yıl müderris olsa hakikatte asidir." diyen Hünkâr Hacı Bektaş'a övgüler dizen ve bu yılı Hünkâr Hacı Bektaş Veli Yılı olarak kutlayan zihniyet nasıl oluyor da sen 72 milleti birbirinden ayrıştırıyorsun, Romanları, Kürt Alevileri, Arap Alevi yok sayıyorsun?
Şafii Kürtlerin inancı Hanefilikten farklıdır ve buradan ilan ediyorum: Diyanet İşleri Başkanlığı asla ve kata Hanefi içtihatlarına göre inanç ve ibadet yürüten bir kurum değildir; estağfurullah, tövbe estağfurullah! Niye? Çünkü Ebu Hanife, Abbasi sarayına, fetva vermediği Abbasi sarayının zulmüne teslim olmadığı için, işkenceyle katledilen, tarihin görüp görebileceği en büyük direnişçi ve şehitlerden ve hakikatçilerden biridir, aşk olsun ona. Şimdi, Hanefi olacaksınız ve ikide bir saraya fetva vereceksiniz; Hanefi olacaksınız ve zulümden yana olacaksınız. Bu nasıl Hanefilik? Dolasıyla, Hanefilik de kirletilmiştir.
Şafiilerin inançlarıyla Hanefilerin inançları farklıdır. Bir Şafii bir Hanefi hocanın arkasında namaz kılmaz ama Hanefi hocalar Şafiilere gönderiliyor ve arkasında namaz kılmaya zorlanıyor; bu da bir zulümdür.
Tevhidi Tedrisat Kanunu, Tekke ve Zaviyeler Kanunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı Kanunu'yla bu ülkede Alevilik ve Şafiilik yasaklanmış, tekke ve dergâhlar kapatılmış, 12 ilim öğreten, Kürtçe eğitim veren Şafii medreseleri de kapatılmıştır.
Şimdi, Veysel baba diyor ki:
"Beni hor görme kardeşim,
Sen altınsın, ben tunç muyum?
Aynı vardan var olmuşuz,
Sen gümüşsün, ben sac mıyım?"
Bunu Diyanete söylüyorum, bunu Hükûmete söylüyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Senin inancın altın da benim inancım tunç mu? Senin inancın gümüş de benimki sac mı? Sana ne, ben hakikate ister niyazla giderim, ister namazla giderim, ister yürüyerek giderim, ister amuda kalkarak giderim; sana ne? Bakınız "Cemevi var mıdır?" diye Diyanete soruyorlar, Diyanet hemen şöyle bir fetva veriyor: "İslam'da bir tek ibadethane vardır, o da camidir." diyor; yalan söylüyor, bilmiyor çünkü Diyanet şecereimelunenin -bu kavramı bir yere yazın arkadaşlar- zihniyeti üzerine ibadet, fetva, takva, ilim, kelam yürütmektedir. Biz, şecerimeluneyi Kerbelâ'da mahkûm eden şecereihakikatçiyiz. Hakikat siyasetten büyüktür, ben burada siyaset konuşmuyorum, hakikat konuşuyorum. Onun için dedim ki: 4 kitabın manasını okudum, ezber ettim. Aşka gelince gördüm, bir uzun heceymiş.
"Isılık oddadır sacda değildir.
Us baştadır tacda değildir.
Hakk'ı ister isen âdemde ara,
Kudüs'te, Mekke'de, hacda değildir." demiş Yunus. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bana ikide bir Hakk'a nasıl gideceğimi, nasıl ibadet edeceğimi... Ya, arkadaşlar, bakar mısınız, bu ülkede mezarlıklar yerle bir edildi, bu ülkede çocuklar katledildi, bu ülkede bir insanın cesedi kutunun içinde evladına gönderildi ve Diyanet, bununla ilgili zerre kadar ses etmedi. İşte, bu, münafıklığın ta kendisidir. İşte, bu, dini tahrif etmenin ta kendisidir. İşte, bu, dini siyasete alet etmenin ta kendisidir. Diyanet ne yapmalıydı? Diyanet bir hakem kurum olabilir, Diyanet bir kurul olabilir ve bu kurulda bütün inançlar eşit temsil edilir, bütün inançların eşit söz hakkı olur ancak böylelikle olabilir. Yoksa tek adamlık üzere... Bakın, Diyanet bir tek adamlık kurumudur. Aslında Diyanetten kopyalanmış bir Cumhurbaşkanlığı vardır. Bu tek adam sistemi -Türk halkından çok özür diliyorum- Türk tipi Cumhurbaşkanlığı, Türk tipi başkanlık değildir; zulüm tipi başkanlıktır. Ayıptır ya, Türk halkına yazık ya! Zulüm tipi başkanlığın adı Türk tipi başkanlık olur mu? (HDP sıralarından alkışlar)
"Şalvarı şaltak Osmanlı,
Eğeri kaltak Osmanlı,
Ekende yok, biçende yok,
Yiyende ortak Osmanlı"
Arkadaşlar, Osmanlı, en büyük zulmü Türk halkına yaptı. Türkmen halkını sürüm sürüm süründürdü. Türkmen halkını toplu katliama tabi tuttu. Türkmen halkının inancını kabul etmedi. Ne zaman ki İttihat Terakkide "Türkler vardır." denildi; aslında ileri bir adımdı ama İttihat Terakki işi ırkçılığa kadar götürdü; bugün de "Neoittihat Terakkicilik" yapılıyor, yeni İttihat Terakkicilik yapılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, sevgili İsmet Yılmaz burada yok. İsmet Yılmaz, Sivas Milletvekili, bildiğim kadarıyla.
"Ben de bu dünyaya geldim sakinim,
Kalsın benim davam, divana kalsın.
Muhammed Ali'dir benim vekilim,
Kalsın benim davam, divana kalsın.
Yorulan yorulsun ben yorulmazam,
Dünya kadısından ben sorulmazam,
Hakikat makamından ben ayrılmazam,
Kalsın benim davam, divana kalsın.
Pir Sultan Abdal'ım, dünya kovandır,
Giden adil beyler, gelen ihvandır,
Hakikat divanı ulu divandır,
Kalsın benim davam, divana kalsın." (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Ey insanlık, niye Pir Sultan'ın divanını kurmuyoruz? Ey insanlık, gelin, 72 millete bir nazarla bakan, bütün halkların ve inançların hakkını teslim eden Pir Sultan'ın divanını kuralım, kardeşçe, eşit yaşayalım. Herkes hakkını alsın, öbür tarafa kalmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Ve Pir Sultan Abdal'ın köyünün yolu asfalt değil Sayın İsmet Yılmaz -İsmet Yılmaz'a söyleyin bunu- ve Sayın Başkan, size de ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, size de... Bakın, dünya insanlığına mal olmuş Pir Sultan Abdal'ın, Osmanlı zulmüyle idam edilmiş Pir Sultan Abdal'ın köyünün yolu, Banaz'ın yolu asfalt değil. Aha size ayrımcılık, utanç verici bir şeydir bu!
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)