| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 13.12.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, aziz milletin saygıdeğer milletvekilleri; 2022 yılı bütçesini konuşuyoruz. 2022 yılı bütçesi, biliyorsunuz, nisan referandumunda Parlamentonun bir bütçe hakkının olmadığı yeni sistemin tecrübe edilmiş bütçesini konuşuyoruz. Aslında bir bütçe hakkımız yok bizim, bütçe vesilesiyle konuşma hakkımız var. Dolayısıyla gensoru mahiyetini yitirmiş, denetim hakkını kaybetmiş bir Parlamentoda -ki Parlamentonun bugünkü görünümü de bunu izah ediyor- biz bir bütçe hakkından ziyade bütçe üzerine konuşma hakkımızı kullanıyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin pek çok nakisası vardır ve bunları dile getiriyoruz ama Parlamentoda bulunan milletvekillerimiz açısından en mühim nakisası, şahsi nakisası bence yüz yüze konuşmak, itirazlarını yüze söylemek, göze bakarak konuşmak gibi ahlakı olanların Parlamentoda yürütmeyi görmemesi bizim açımızdan şöyle bir duygusal kopuşa sebep oluyor: Sanki Hükûmetin arkasından konuşuyormuşuz gibi hissettiriyorsunuz bize. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bize yaptığı en büyük kötülük, yürütmeye yaptığı en büyük kötülük muhataplarımıza hatalarını yahut doğrularını, teşekkürlerimizi yahut kabahatlerinden dolayı kızgınlıklarımızı yüzlerine söyleme imkânından mahrum bırakmış olması. Biz, şimdi bütçeyi, en azından yürütmenin, ilgili Bakanlıkların, ilgili Bakanların, ilgili iradenin burada olması açısından onlara konuşma fırsatına dönüştürüyoruz. Dolayısıyla spesifik olarak ilgili Bakanlıkların değil de genel olarak bir bütçe hakkı elinden gitmiş, Mecliste gensoru hakkını kaybetmiş bir milletvekili olarak siyasi bir konuşma yapmak için kürsüye çıktım.
Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesinin tecelligâhı. Biz, burada, vicdana, tarihe, yürütmeye ve aynı zamanda millete konuşacağız. Bütçenin rakamları arasında "Biz bu kadar yaptık, biz şunu yaptık, biz bunu başardık." iddialarının arasında hep hamdolsunla birleşen, Allah'a hamdla aslında milletin huzurunda kavilleşen bir iradeyi temsil ettiğinizi söylüyorsunuz. Biz, Hükûmet olarak yaptıklarınızı tenkit etme fırsatını bütçede buluyoruz; her bütçede başınıza gelecekleri, önümüzdeki sene hedeflediklerinizle ilgili endişelerimizi ifade ediyoruz. Biz endişelerimizi, ifade ettiklerimizi tutturuyoruz, ona rağmen siz, bütün hedeflerinizi tutturmuş bir muzaffer ordu olarak geliyorsunuz buraya.
Geçen sene bütçede hatırlattıklarımızın hepsi çıktı. "Kuru kontrol edemeyeceksiniz." dedik. "Enflasyonun yükselmesine engel olmayacaksınız." dedik. "Faize teslim ettiğiniz bu alın teri, milletin yaşam şartlarını zorlaştıracak." dedik. "Bunca yapıp ettiklerinizin içerisinde iftihar ettiğiniz ve övündüğünüz kamu yatırımları, hazinenin, ekonominin en büyük yükü hâline gelecek." dedik. "Kamu-özel iş birliği" adı altında yaptığınız yatırımların hepsini, sizin yaptığınız yatırımların hepsini -insaflı olarak söylüyorum- yarı fiyatına biz de yapacaksak mesela size niçin teşekkür etmemizi bekliyorsunuz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yaptığınız "On sekiz yıl, on dokuz yıl, yirmi yıl" diye konuştuğunuz, "15'inci, 16'ncı, 17'ncisi" diye övündüğünüz, "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 4'üncüsüdür." diye huzura geldiğiniz, bu rakamlar arasında kaybettiğiniz bir şey var, onu hatırlatmalıyım size: 20 kere bütçe yapmak çok kıymetli bir şeydir. Siyasi, toplumsal, ekonomik sonuçlarından bağımsız olarak 20 kere üst üste bütçe yapmak, gerçekten bir siyasi başarıdır ama bu siyasi başarıyı daha mühim hâle getiren nedir biliyor musunuz? Vadettiklerinizi yapamıyor olmanıza rağmen, bütçe yapma hakkınızı elinizde tutuyor olmanız. Hiçbir hedefinizi tutturamamış olmanıza rağmen hâlâ bütçe yapmaya devam ediyor olmanız, bizim mahcubiyetimizle beraber sizin için başarı sayılabilir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tutturduğumuzdan dolayı bütçe yapıyoruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bunu şunun için söylüyorum: Şimdi, siz "Hamdolsun." diyorsunuz. "Hamdolsun." dediklerinizi, niçin hamd sebebi saydıklarınızı anlamlı hâle getirecek bir şey söylüyorum: Siz, neye "Hamdolsun" diyorsunuz? Yani Allah'a hamdedecekseniz siz, iktidarın icrada başarılı olanı milletine yaptıklarının hamdını ettirenidir. Yani millete "Hamdolsun." dedirten iktidarlar başarılıdır. Size bugün "Hamdolsun." diye yürütmeden buraya gelip bütçesini savunan her bakanın "Allah'a hamdolsun."la bitirdiği bütçeyi sizin için hamd sebebi sayacaksak önce size Bismillahlarınızı hatırlatmalıyım. Ben, 2002'de hangi Bismillahları dediğinizi size hatırlatayım, siz buna "Hamdolsun." mu diyeceksiniz, "Estağfurullah." mı diyeceksiniz, siz karar verin. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
2002 yılında bütün iktidarların iddiası, memleketin fakirliğine derman olmak; efendim memleketin adaletsizliğine nihayet vermek; memleketi güçlü, kalkınmış, müreffeh bir ülke yapmak; parasını değerlendirmek; ticarette rekabet edilemez bir kuvvet kazanabilmek; diplomaside, ekonomide kazandığı güçle bölgesinde inisiyatif ve nüfuz sahibi bir ülke hâline gelebilmek; millî geliri artırabilmek; gayrisafi millî hasılayı artırabilmek falan... 2002'de bunları vadettiniz. Bize fakirliğin olmadığı bir ülke vadettiniz. Simit hesabı yaparken, kendinizden önceki iktidarları ilzam ederken "Size simidi çok gören bir iktidar var. Biz size hak ettiğinizi verecek, alın terinizle huzur içinde yaşayacağınız bir ülke kuracağız." diyordunuz. Devriiktidarınızın 20'nci senesinde yarım simit satılıyor. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bismillahınız vardı, Bismillahlarınızı hatırlatacağız size. Kişi başına millî gelirin 25 bin dolar olacağı bir ülke, adaletinden herkesin emin olacağı bir ülke vadettiniz. Dininden, dilinden, mezhebinden, meşrebinden, inancından dolayı itilip kakılmayacak, iktidar taraftarı olsun ya da muhalif olsun insanların örselenmeyeceği, haklının hakkını devlet marifetiyle adaletten rahatlıkla alabileceği bir ülke vadettiniz bize. 30 bin dolarlara varan millî gelir hedefiniz, 2 trilyon dolar gayrisafi millî hasılanız, üniversiteleri dünyanın en saygın üniversiteleri hâline gelmiş bir ülke. Tarımda ürettiklerinizin en kalitelisini üretip insanlarınıza en temiz gıdaları yedireceğiniz bir ülke. Sanayide rekabet ve ihracat kapasitenizin ithalata bağımlılığını azaltacak bir siyasi projeksiyondan bahsettiniz. Devletin kurumlarına itibar gelen, devletin kurumlarıyla ayağa kalktığını görebilen bir gelecek vadettiniz bize. Bismillahlarınızı hatırlatıyorum size, boş vakitlerinizde bugünkü Sayın Cumhurbaşkanının hamdına konu olanları değil, Recep Tayyip Erdoğan'ın 2002'de milletine verdiği sözleri hatırlatıyorum size. Bugün "Hamdolsun." dediğiniz şey sizin için bir hamd sebebi midir? İşsiz gençlerimiz bu hâldeyken siz neye "Hamdolsun." diyorsunuz? Üniversitelerimiz dünyanın en saygın üniversiteleri olamamışken, bütün üniversitelerimizin bütçesi Cambridge'in bütçesinin yarısı kadar etmiyorken siz neye "Hamdolsun." diyorsunuz? Çocuklarımızın bu topraklarda üniversiteyi bitirdikten sonra, severek seçtikleri bölümlerden mezun olduktan sonra istedikleri işi yapamadıkları, ne bulursa iş diye yapabildikleri bir ülkede siz neye "Hamdolsun." diyorsunuz? Yolun başındayken, işler yolundayken, paramız değerliyken "Paranın dini, imanı, mezhebi, meşrebi olmaz." diyordunuz, para bitince şimdi "Onların doları varsa bizim Allah'ımız var." diyorsunuz. İşler yolundayken, her şey güzelken "İtibardan tasarruf olmaz." diyordunuz, yolun başındayken çıktığınız ahlakın yolun sonunda sizi nereye savurduğunu görmek zorundasınız. Parmağınızdaki yüzüklerle başladığınız bu yolculuğun, Keçiören'de 3 katlı bir evin dubleksinde oturarak başladığınız bu yolculuğun, makam arabalarını, lojmanları satarak başladığınız bu yolculuğun, fakir sofralarında otururken bir daha fakirlerin mevzu edilmediği bir ülke vadederken ettiğiniz Bismillahların hamdını mı yapıyorsunuz siz? Başarılı devlet adamları fakirlerle oturup sofralarında yemek yiyenler değildir, sofrasında oturulacak fakir bırakmayan devlet adamları başarılıdır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Yirmi yıldır iktidardasınız, 20'nci bütçenizi yapıyorsunuz; çok kıymetli bir şeydir, 20'nci bütçeyi yapmak kıymetli bir şeydir. 20 kere bütçe yaptınız, bu yaptığınız bütçelerin içerisinde "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bizi uçuracak." dediniz, memleketi ne hâle getirdi görüyor musunuz? Aslında bir grafik yapmış arkadaşlarım ama zamanımız yeterli değil. "Parlamenter sistem ayağımıza bağ oldu, parlamenter sistem istikrarsızlık sebebiyle ayağımıza pranga oldu." diyordunuz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemindeki büyüme oranlarına bakın, hâlimize bakın, borcumuza bakın, katlanan borcumuza bakın, dolar kurundaki artışın ekonomimize getirdiği yüke bakın lütfen; binalarla övünüyorsunuz.
Türk milletinin işi ona buna bağırmak değildir, büyük devletlik devamlı "Biz büyük devletiz." diye bağırmaktan ibaret değildir. Büyük devlet, plan yapabilen devlettir, yaptığı planı uygulayabilen devlettir, yaptığı planın arkasında en nitelikli bürokratlarıyla netice alabilen devlettir büyük devlet. Büyük devlet, kürsüye her çıktığında siyasi rakip ya da hasım gördüklerine bağıran devlet değildir; büyük devlet, devamlı geçmişte yaşadığımız büyük kahramanlıkların arkasına sığınan bir millet de değildir.
Tarih fetişizmine de gerek yoktur. Efendim, biz tarihe "23" ve "71" gibi sayılarla bağlı değiliz, biz tarihe şerefimizle bağlıyız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Türklerin, Türk milletinin şanlı tarihinde kahraman olarak düşmediği Allah'ın bir günü yoktur. Dolayısıyla "Cumhuriyetin 100'üncü yılı" yok "İstanbul'un fethinin 500'üncü yılı" yok "Anadolu'ya girişimizin 1.000'inci yılı" demenize gerek yok. 98'inci yılda nesiniz ki 100'üncü yılda ne olacaksınız? 98'inci yılında bu kadar borcu olan bir ülkeyi 100'üncü yılda nereye taşıyacaksınız? 98'inci yılında çocuklarının ümidi bu kadar topraktan kesilmiş, çiftçisi bu kadar borçlu olmuş, işçisi bu kadar mağdur olmuş, asgari ücretlisi bu kadar geçinemez olmuş, emeklileri çocuklarına mahcup, babaları evlatlarından, evlatları babalarından utanır olmuş, anneleri buzdolaplarında çocuklarına yedirecek bir şey bulamadıkları için ailelerine mahcup, kiracı ev sahibine mahcup, öğretmen öğrencisine mahcup, öğrenciler öğretmenlerine mahcup, mezun olan çocuklarımız tarihe mahcup, talihe mahcup. Siz neye "Hamdolsun." diyorsunuz? Neye "Hamdolsun." diyorsunuz? Hamdolsun, hamdolsun... Keşke şöyle dedirtebilseydiniz -başarılı iktidarlar, şöyle yapar arkadaşlar- yirmi yıllık iktidarın sonunda hissenize keşke şöyle demek düşseydi: "Allah'a hamdolsun." diyebilseydiniz, millete dedirtebilseydiniz; ya millete dedirtebilseydiniz ya siz diyebilseydiniz. Diyebilseydiniz ki: "Allah'a hamdolsun, biz ülkemizi..."
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Onun cevabını millet verecek, sen merak etme.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bakın, size teşekkür edeceğiz, Cahit Bey diyor ya "Teşekkür edeceğiz." Teşekkür edeceğim size. Ne zaman teşekkür edeceğim? Efendim, 21'inci sırada aldınız ülkemizi, 2001 krizinde, bizim 21'inci sıradaki yerimizi 18 yapsaydınız diyecektik ki "Teşekkür ederiz." yine 21. Efendim, bizi aldınız 21'inci sırada ama Allah'ın izniyle borcumuzu azalttınız, yine teşekkür edecektik, borcumuzu da artırdınız. Efendim, kişi başına millî gelirimizi artırsaydınız teşekkür edecektik, onu da yapamadınız. Cebinizden yapsaydınız, bak, şöyle cebinizden yapsaydınız ona da teşekkür ederdik.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kişi başına millî gelir artmadı mı?
ERHAN USTA (Samsun) - Değer olarak azaldı.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - 2 bin dolardan aldık, şimdi 10 bin dolar.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Şunun için söylüyorum: Şimdi, hiç kimse şunu unutmasın; bu memlekette, 2002 yılında AK PARTİ iktidara gelirken "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." idealine bağlı bir iradeyi temsil ediyordu. Bugün AK PARTİ, 20'nci yılında diyor ki: "Biz gidersek mahvoldunuz." İktidara gelirken "Size bir sistem kuracağım, kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin, evelallah hiçbir şey olmayacak size." diyordunuz. Şimdi, kendiniz giderseniz arkanızın tufan olduğunu söylüyorsunuz.
Nureddin Nebati Bey'in bugünkü röportajını okuduk. Bugün biz konuşurken dolar kuru taksimetre gibi yükseliyor, müdahalelerinize rağmen durdurulamıyor; kamunun borç stoku artmış; faize 240 milyar ödemişsiniz. Bizimkiler faize karşı olduklarını açıklıyorlar, Tayyip Bey faize karşı olduğunu açıklıyor sanki bu memlekette faizi savunan varmış gibi, sanki bu memlekette "Ne kadar çok faiz verirsek o kadar iyi olur." diyen varmış gibi. Yirmi yıllık iktidarınızda 516 milyar dolar faiz ödemişseniz siz bu faize öderken mi karşısınız, verirken mi karşısınız, ne zaman karşısınız? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Her zaman karşıyız, her zaman.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bu memlekette bu bütçeye 240 milyar faiz koymuşsunuz, 240 milyar faiz koymuşsunuz, faizi bu kadar koymuşsunuz. Faizi alırken politika faizi üzerinden de almıyorsunuz. Biz, kamu kaynaklarının israf edilmesini...
Vatandaşımız şunu anlayacak: Bugün ortalama bir arabayı 200-250 bin liraya almamız gerekirken 600-700 bin liraya alıyorsak, bu sizin yaptığınız yatırımların maliyetini doğru hesaplayamamanız yüzündendir. Yani bizim pahalılığımızın, günlük hayatımızda kullanımda olduğumuz ihtiyaçlarımızı pahalı tüketmemizin sebebi, kamu kaynaklarının israf edilmesidir; bunu vatandaşın bilmesi lazım. Araba niçin bu kadar pahalı? Hükûmet ekonomiyi yönetemediği için. Hükûmet kamu kaynaklarıyla 3 liraya yapacağı işi 5 liraya yaptığı için biz günlük hayatımızda kullandığımız her şeyi pahalı alıyoruz çünkü biz bu memlekette yöneten iradenin...
Bugünkü vurgularında da var, Ekonomi Bakanının bugünkü vurgularında da var, Tayyip Bey'in Katar ziyaretinde de var; güven vermeye çalışıyorsunuz. "Hangi mezhepten, hangi meşrepten, hangi ekalliyetten olursa olsun, Körfez ülkeleri kardeşimizdir." diyor Tayyip Bey. O da biliyor güvenin nezaketten, adaletten, merhametten geçtiğini; o da biliyor güvenin şeffaflıktan geçtiğini. "Adalet ve kalkınma" ismini almanızın sebebi oydu. İradenin işi adalet ve kalkınma olur bu memlekette, adı değil. Bize ismi "adalet ve kalkınma" olan bir parti lazım değil, bize işi adalet ile kalkınma olan bir irade lazım. Bu memlekette şimdi geldiğimiz yer "Efendim, Allah açlıkla, korkuyla..." Ant olsun... Bakara suresini okudu değil mi Sayın Cumhurbaşkanımız bize? "Allah bizi korkuyla, açlıkla, mallardan ve canlardan eksiltmekle imtihan edecek." Sizin mallarınızdan, canlarınızdan hiçbir şey eksilmiyor yokluk zamanında, niçin? Bizim mukaddesatçılığımızın, bizim dindarlığımızın en büyük problemidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Son bir dakika Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Dava adamlığımızın, milliyetçiliğimizin, mukaddesatçılığımızın en büyük imtihanıdır. Biz yoklukta başarmış insanlarız, biz vara bozulduk, varlık bozdu bizi; biz elimizde güç yokken adaletten bahsetmeyi seviyorduk, seviyordunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - İktidara gelmeden çuvalladınız.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Adaletten yokluktayken bahsetmeyi seviyordunuz. Elinde para olmayan adamın cömertlikten bahsetmesi, elinde güç olmayan adamın adaletten bahsetmesi, elinde makam olmayan adamın hakkaniyetten bahsetmesi, elinde devlet olmayan adamın ciddiyetten bahsetmesi gibidir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sizde olduğu gibi, sizde olduğu gibi. Makam olmadığı hâlde şu anda bahsettiğiniz gibi...
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Biz, şunu göstereceğiz Allah izin verirse...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hiçbir şey gösteremezsiniz, gösterecek bir durumun da yok, durumunuz da yok.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bu memlekette partiler değil, millet büyük; bu memlekette amblemler değil, hedefler büyük. Bizim için bundan sonraki süreçte sizin yapıp ettiklerinizin, memlekete yapıp ettiklerinizin aynısını daha ucuza, daha konforla, daha güvenle temin edebilecek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Atıyorsun, bol keseden atıyor şu anda: Olmadan atıyorsun, rüya görüyorsun.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Partide kalabilirsen, sen önce kendi partinde kalmayı başarırsan.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Biz...
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Sonra iktidara gelebilirseniz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Şunu unutmayın: Başarılı iktidarlar fakirlerin sofrasına oturmazlar, başarılı iktidarlar fakirlerin sofrasına ekmek olurlar. Fakirin, fakir dediklerinizin sofrasına ekmek oluyorsanız, Cumhurbaşkanı olarak herkesin sofrasına oturuyorsunuz demektir.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sofrasına da oturduk, ekmek de olduk, olmaya da devam edeceğiz. Biz onların kader ortağıyız, kader! Unutma bunu!
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Partinizin şehit ailelerine bile saygısı yok, o konudan bahset biraz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Boş konuşmaya gerek yok, burada atıyorsunuz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - On sekiz yıllık iktidarınızın, yirmi yıllık iktidarınızın 20 milyon fakirini yönetiyorsanız siz fakirliği çözmüyorsunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Meral Akşener partisini...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Bu Hükûmet, milletin Hükûmetidir siz ne derseniz deyin. Millet İttifakı olsanız da milletin gerçeğini...
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Siz, fakirliği yönetiyorsunuz. Dolayısıyla, içinde fakirin olmadığı bir ülke hayalimiz var. Faize, verdiklerinizin.... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, siyasi nezaketinizi muhafaza edin, muhafaza edin siyasi nezaketinizi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - İmamoğlu, Fatih Sultan Mehmet...
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Burada siyasi nezaketinizi muhafaza edin Hanımefendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Buraya çıkar konuşursunuz.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Biz de siyasi nezakete davet ediyoruz.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Olmayan şeyi nasıl muhafaza edecekler.
ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Siz bize nezaket öğretemezsiniz, siz vatandaşa nezaket gösterin.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Bir dakika daha istirham ediyorum.
BAŞKAN - İlave ettim efendim ben, ilave ettim.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - İYİ Parti olarak gösteremediniz. Şehit ailelerine bile saygınız yok, ona hiç değinmedin, onu söylemen gerekiyordu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) - Gelince ne yaptığımızı görürsünüz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)