| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 18.11.2021 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İcra ve İflas Kanun Teklifi'nin tam da böyle politik olarak her şeyin altüst olduğu, politik olarak, ekonomik olarak, uluslararası ilişkiler anlamında Hükûmetin bir iflas noktasına geldiği zeminde ve zamanda gelmiş olması ilginç tabii. Getirilen yasa teklifi -biraz önce Mahir Vekilimin de ifade etmeye çalıştığı gibi- aslında, yaşamı kolaylaştırmak ya da yasa kapsamında olan yurttaşların yaşamını kolaylaştırmaktan öte, çoğunlukla Hükûmetin kendine kolaylık sağlama kurnazlığını içeren düzenlemeler oluyor. Mesela, "icra ve iflas" denildiğinde, bu konu söz konusu olduğunda, Türkiye'de yüzde 50'si asgari ücretle geçinen ve... Ekonomik bir kavram bulunmuş; yoksulluk sınırı, yok, açlık sınırı. Ya, direkt şuna yoksul, aç desenize. Türkiye'nin yüzde 50'si açtır, aç ve bu yüzde 50 asgari ücretle geçinmektedir. Asgari ücretle geçinen yüzde 50'lik dilim de pandemi koşulları nedeniyle maalesef, geçinebilmek için krediye yüklenmiş ve kredide bir patlama söz konusu olmuş, memlekette 35 milyonu aşkın insan borçlu duruma gelmiş, yüzde 75 civarında bir borçluluk ve bu borcun miktarı 899 milyar, yaklaşık 1 katrilyon. Şimdi, burada, aslında bu borcun düzenlenmesi gerekiyor. Burada açık bir iflas var; yurttaş iflas etmiş, yaşam iflas etmiş, yoksul yoksulluktan dolayı ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan dolayı iflas etmiş. Bunu düzenlemek üzere getirilmesi gereken bir teklif olması gerekirken başkaca amaçlarla getirilen yasa teklifleri var. Peki, bunu nasıl düzenleyebilirdik? Bunu şöyle düzenleyebilirdik: Bir kere, kim kredi almış ve bu kredinin faizi ne kadar? Bu kredinin faizini sıfırlamak lazım, alınan anaparayı yeniden düzenlemek lazım ve bunu özellikle asgari ücretle geçinen işçi ve emekçiler için öncelikle ve esnaf için akabinde ve herkesin gelirine göre bir düzenlemenin olması lazım yani bankanın keyfiyetine değil işçilerin, emekçilerin, esnafın mevcut durumuna göre bir düzenlemenin olması gerekiyor. İpotekle karşı karşıya olan, icrayla karşı karşıya olan esnafın içinde bulunduğu durum sözle izah edilecek gibi değildir. Bu anlamda, esnafa ilişkin çok ciddi bir düzenleme gerekmektedir.
Hani, dün kullanılan bir tabir var "Bu konuda nas ortada." deniliyor ya -şimdi başta kolaylaştırmaktan söz ettik- bizim illaki her konuyu dinî bir tabirle, inançsal bir tabirle, açıklamak gibi bir teolojik yaklaşımımız ve derdimiz yok ama mademki teamülünüz öyle, oradan bir hatırlatma yapalım. Hani Yemen'in Cened eyaletine vali olarak atadığı Muâz Bin Cebel'e "Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız." hadisişerifini söyleyen ve hatırlatan ve akabinde de "Her ne hâlde olursa olsun Allah'tan kork. "diyen Muhammed Mustafa Habibullah'ın hadisişerifini unutmamanız gerekiyor idi. Oysa siz bu korkmayı sadece takva anlamında anladınız ama bu korkmanın müminler için tarifi, vicdan terazisinin mizan ve yaşamdaki adaletle, izanla bir ilgisi, bir tarifi, söz konusu. Bu korkmak, öyle ürpermek, girecek delik aramak anlamında değil; bu korkmak, vicdanı tartmak, nefsi tartmak, komşuyla, çevreyle, işçiyle, emekçiyle yönettiğin kurumla, hitap ettiğin toplumla ilişkini dengelemek ve buradan hesap verir duruma gelebilmek; yoksa bu korkma, dediğimiz gibi "Aman ha, biri gelecek, bana bir şey yapacak." şeklinde bir paranoyak korku değil. Bu korkuyu bile tabir edemeyen, tasvir edemeyen ve buradan kaynaklı olarak her işi zorlaştıran yaklaşım kesinlikle mümin bir yaklaşım olamaz. Bu yaklaşım olsa olsa korkuyu topluma şekil vermek, toplumu istediği şekilde yönlendirmek için kullanan münafık bir yaklaşımdır ve bu münafık yaklaşımı kınıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)