| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 11.11.2021 |
MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak uzun süreden bu yana toplumun kanayan bir yarası hâline gelen ayrılmış anne ve baba arasında icra yoluyla çocuk teslimini eleştirdik. Çözüm önerilerimizi de parti olarak dile getirdik.
Günümüzde boşanmanın sosyal ve psikolojik sorunlarını esasen en ağır hisseden çocuklar olmaktadır. Anne ve babasının boşanması nedeniyle çocukluk travması yaşayan çok sayıda çocuğun bulunduğunu -yadsınamaz bir gerçek olarak- bizler bilmekteyiz. Çocukların yaşadığı bu acı deneyim, stres, kaygı bozukluğu ve depresyon gibi ruhsal rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Çocukluk çağında yaşanan bu ciddi travma, yaşamın ilerleyen dönemlerinde psikolojik sorunlara yol açmaktadır.
Diğer taraftan, yürürlükteki mevzuat çerçevesinde çocukların icra yoluyla teslim aşamasını yaşamaya mecbur bırakılması, taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de yer alan çocuğun yüksek yararı ilkesiyle de çelişmektedir. Önümüzdeki teklifle seksen dokuz yıldır uygulanan çocuk teslimine ve çocukla şahsi ilişki kurulmasına dair ilam ve tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin usul, icra sistemi dışına çıkarılıp Çocuk Koruma Kanunu'nun kapsamına alınmaktadır. Bu bakımdan gecikmiş de olsa, bu ilkel uygulamaya önümüzdeki kanun teklifiyle son verilecek olması bizler için çok önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 1987'de çocuk mahkemeleri, 2003'te ise aile mahkemeleri kurulmuştur. 1987 yılından itibaren adalet sistemi içerisinde bulunan uzmanlar yani psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı ve yanı sıra sosyolog, çocuk gelişimci gibi meslek sahipleri görevlerini yerine getirirken -takip ettiğimiz üzere- farklı sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu kapsamda, aile ve çocuk mahkemelerinin birer ihtisas mahkemesi olması nedeniyle, burada görev yapan uzmanlarımız kadro durumlarının A grubu uzmanlık, uzman yardımcılığı şekline dönüştürülmesini beklemektedirler. Bakanlık bünyesinde, her adliyede oluşturulacak bir başkanlık ve buna bağlı şubelerin içerisinde de çocuk, aile, mağdur, aile danışmanlığı, evlat edinme, korunmaya muhtaç çocuk gibi ihtisas alanlarının oluşturulması, mevcut durumdan daha çağdaş bir hizmeti de beraberinde getirecektir.
Ülkemizde hâlen pedagog lisans programının bulunmaması sebebiyle pedagog kadrolarında çalışan rehberlik ve PDR mezunları uzmanlara da bu alanda güncel eğitim verilmesi ve kendi unvanlarını kullanma yolunun açılması için yasal düzenlemelerin yapılması da yerinde olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde yer alan diğer düzenlemelere baktığımızda, Adalet Bakanlığınca, iş yoğunluğunun ve icra dairesi sayısının fazla olduğu illerde, yetki çevresini belirlemek şartıyla bir veya birden fazla icra daireleri başkanlığı kurulabilmektedir. Yine teklifle, haczolunan malın satışı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne entegre elektronik satış portalinde açık artırma suretiyle yapılabilecektir. Teklifle, talebi hâlinde borçluya, haczedilen malın rızaen satışı amacıyla yetki verilmektedir. Alacaklılar, sicile kayıtlı motorlu kara araçlarının da hacizden itibaren altı ay içinde satılmasını isteyebilecektir.
Değerli milletvekilleri, kısa ama oldukça önemli bir konuyu da bilgilerinize sunmak istiyorum. Nisan 2020 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın, kamu kuruluşlarında en az üç yıl kıdemi olan çalışanların görev süreleri içerisinde avukatlık stajı yapabilecekleri yönünde açıklaması bulunmaktadır. Bu bakımdan, kamuda çalışırken hukuk eğitimini tamamlayanlara mağduriyet yaşamadan staj yapma imkânını bu teklifle sağlayabilirsek çok sayıda beklentiyi de karşılamış olacağız.
Saygıdeğer milletvekilleri, çoğunluğumuz çocuk sahibiyiz ve onları geleceğimizin teminatı olarak görmekteyiz. Bu bakımdan, onların güvenli ve çağdaş gelişimi adına bugünden ihtiyaç duyulan her yasal düzenlemeyi hayata geçirme gayretinde olabilmeliyiz. Bu kapsamda, geçtiğimiz aralık ayında verdiğimiz kanun teklifimizle, Türk Ceza Kanunu'nda bulunmayan ve ilk kez ihdas edilecek mezkûr bir madde önerdik. Teklifimizle, aynı zamanda, 2007 yılında İspanya'da imzalanan ve taraf olduğumuz Lanzarote Sözleşmesi'nin bu alanda öngördüğü düzenlemeyi de mevzuatımıza kazandırmayı amaçladık. Kanun teklifimizle, Türk Ceza Kanunu'nun 105'inci maddesine ek bir fıkra eklenerek ilk kez çevrim içi çocuk istismarı ve sanal ayartma olgusu ve barındırdığı tehlikelerin neden olacağı mağduriyetin cezalandırılmasını öngörmekteyiz.
Sözlerime bu önemli konuda kısa bilgilendirme yaparak devam etmek isterim. Özellikle, tüm dünyanın mücadele içinde olduğu Covid-19 hastalığının pandemi olarak kabul edilmesinin ardından ülkemizin de dâhil olduğu pek çok ülkede tedbirler nedeniyle çocukların internet kullanımı hızlı bir şekilde artmıştır. Bilindiği üzere, sosyal paylaşım sitelerinde hesap oluşturma yaşı 13'tür. Ancak, Çevrimiçi Çocuklar Projesi Türkiye verilerine göre günümüzde sosyal paylaşım sitesinde hesabı olduğunu belirten çocukların üçte 1'i maalesef 13 yaşın altındadır. Çocuklar, fiziksel, sosyal ve duygusal olarak gelişim basamaklarının başında olduklarından çok hassas bir dönemden geçmektedirler; bedensel, ruhsal, cinsel gelişim konusundaki bilgi eksiklikleri, iyiyi, kötüyü ayırt etmede sınırlı kapasiteleri, herkese kolayca güvenebilmelerinden dolayı internet ortamında ihmal ve istismara açıktırlar. İngilizce tanımı "cyber grooming" olan yani sanal ayartma, çevrim içi çocuk istismarı; internet ortamında bir yetişkinin kendini çocuk olarak tanıtması, bu şekilde sanal ortamda tanıştığı çocukların güvenini kazanarak sanal veya gerçek dünyada istismar etmesidir. Çevrim içi çocuk istismarı, tüm dünyada olduğu gibi çocuk istismarının yeni bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır. "Sanal ayartma" tabiri, bir çocukla internet üzerinden iletişime geçerek cinsel faaliyetlerde bulunmasını sağlamak için çocuğu cezbetmek, kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek ya da teşvik etmektir. Cinsel faaliyet, suçluyla fiziksel buluşmadan öte "web" kamerası aracılığıyla çocuğun cinsel istismarı ya da çocuk tarafından oluşturulmuş cinsel içeriği bulundurması gibi hareketleri de içermektedir. Hızla gelişen ve giderek tehlikeli bir hâl alan bu yeni çevrim içi çocuk istismarına dair suç tipiyle ilgili olarak siber suçlara karşı stratejik önceliklere ve on-line cinsel şiddete karşı çocukların korunmasına ilişkin önleyici ve koruyucu tedbirleri hayata geçirmek zorundayız. Bu önemli ve aciliyet gerektiren konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli bir adım atabilmelidir diye düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ivedi olarak ihtiyaç duyduğu bir başka önemli hususu da bu vesileyle bilgilerinize arz etmek isterim. Bilindiği üzere Türkiye'yi dışardan idare etme çabasında olanların kullandığı en önemli argümanların başında medya sektörü gelmektedir. Geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir vakıf olan "Chrest Foundation"ın Türkiye'deki bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarına hibe niteliğinde yüz binlerce dolar fon sağladığı haberi kamuoyuna yansımıştır. Özellikle son yıllarda "alternatif bilgi kaynağı" ve "bağımsız medya" olarak kendilerini ülkemiz kamuoyuna takdim eden birçok yeni nesil iletişim ve habercilik kuruluşu bu kapsamda ön plana çıkmaktadır çünkü yayın politikaları takip edildiğinde kendilerine mali imkânlar sağlayan kaynakların hedef ve önceliklerine göre dizayn edildiği görülmüş ve kamuoyuna da yansımıştır. Bu durum gazetecilik ve haberciliğin temel ilkeleriyle çeliştiği gibi, ülkemizin millî güvenliği açısından da büyük tehditler arz etmektedir.
Ülkemiz adına, büyük ve önemli tehdidin önlenebilmesi adına gelişmiş ülke örnekleri de incelenerek hazırlamış olduğumuz yabancı kaynaklardan fonlanan bazı faaliyetler hakkında kanun teklifimiz de komisyonda görüşülmeyi beklemektedir. Kanun teklifimizle internet ve sosyal medya dâhil olmak üzere, her türlü mecrada habercilik, yayıncılık faaliyetlerinde bulunanların yabancı mali kaynaklarla finanse edilmesi hâlinde İçişleri Bakanlığınca bu fonların şartları ve kullanıcıları hakkında sicil tutulması öngörülmüştür. Yine, kanun teklifimizle, yabancı kaynaklı fonlardan yararlanan kişi ve kuruluşların ürettikleri içerik ve materyalleri kullananlara yani vatandaşlarımıza açıkça bu fonlardan ne şekilde ve hangi şartlarda faydalandığına dair gerekli bilgilendirmede bulunulmasının zaruri hâle gelmesini hedefledik. Kanun teklifimiz yasalaştığında yabancı ülke menşeli vakıf veya diğer kuruluşlar tarafından sağlanan finans gizli kalmayacak, özellikle medyada kurulmak istenen gizli hegemonya ve algı operasyonları sona erecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tüm bunlardan bağımsız olarak, Komisyon görüşmelerinde de dile getirdiğim üzere, ödemelerini elde olmayan nedenlerle geciktiren özellikle ortopedik engelli vatandaşlarımızın yakalamalı haciz kararı çıkan engelli araçlarına hâlen haciz işlemi uygulanmaktadır; oysa haciz konulan araç, engelli bireylerimizin eli ayağıdır. Bu bakımdan, engelli vatandaşlarımızın araçlarına haciz konmaması hususunda, daha önce verilen sözler kapsamında, bu önemli mağduriyetin görüşmekte olduğumuz kanun teklifine eklenecek bir maddeyle veya yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme gelecek başka bir kanun teklifiyle çözüme ulaşmasını arzu ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, değinmek istediğimiz bir başka konu ise şudur: Aziz ve kıymetli emanetlerimize, değerlerimize devlet ve millet olarak sahip çıkmak hepimizin boynunun borcu ve millî bir vazifemizdir. Malumları olduğu üzere, terörle mücadelede rütbeli olarak şehit düşenlerin dul ve yetimlerine 3713 sayılı Kanun'a göre aylık bağlanmaktadır. Ancak yürürlükteki mevzuata göre, evliyken şehit olmuş şehidimizin geride kalan dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı belirli hisse ve oranlarda pay edildiğinden, şehidin anne ve babası bugün itibarıyla 694 TL gibi düşük bir maaş almaktadır: Tabii, bu durum hem bizlerin vicdanını hem de kamu vicdanını derinden yaralamaktadır. Bu rakamın en az asgari ücret seviyesine yükseltilmesi adına vermiş olduğumuz kanun teklifimiz bu kapsamda değerlendirilerek gündeme alınabilmelidir.
Yine, diğer taraftan, hâlen ÖTV istisnalı araç alımından "Tertibatlı araç kullanabilir." raporlu ortopedik engeli olan malul gazilerimiz ile sakatlık oranı yüzde 90 ve üzeri olan gazilerimiz istifade edebilmektedirler. Diğer farklı engel gruplarındaki gazilerimiz ve dolayısıyla aileleri de bu haktan bir defaya mahsus olmak üzere yararlanmak istemektedir. Bu bakımdan, şehit ailelerimize sağlanan ÖTV istisnalı araç alış hakkı, bir an önce pozitif ayrımcılık kapsamında vergi avantajı da sağlanarak tüm harp ve vazife malullerimize araç alımlarında bir defaya mahsus uygulanmalıdır.
Yine, gazilerimiz arasında yaşanan özellikle geçmiş prim süreleri ve emeklilik haklarındaki sorunların da bir an önce çözüme kavuşturulması yerinde olacaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmamın son bölümünde seçim bölgem Kırıkkale'ye değinmek isterim. Kırıkkale, başkent Ankara'nın yanı başında olmasına rağmen yeni yatırımlara ihtiyaç duymaktadır. Güzide ilimizde yeterli yatırımlar sağlanamayınca gençlerimizde işsizlik, esnafımızda da düşük cirolar yaşanmaktadır.
Bilindiği üzere, Kırıkkale'nin gururu ve tarihî kurumu olan Makine ve Kimya Endüstrisini geçtiğimiz yasama yılında yeni mevzuat kapsamına alarak savunma sanayisi alanında atağa geçmesine katkıda bulunduk. O tarihten bu yana hızla yeniden yapılanma sürecine giren Makine ve Kimya Endüstrisi, bir yandan hızla personel rejimini ve kurumsal yapısını yeni mevzuata göre uyarlarken diğer taraftan da başta modernizasyon olmak üzere teknolojik seferberlik ilan etmiştir. Bunun en güzel örneğini bu hafta yaşadık. Avrupa Birliği ambargosu sebebiyle tedarik sıkıntıları yaşanan ve Deniz Kuvvetlerimizin ihtiyacı olan 76/62 milimetre deniz topu Makine ve Kimya Endüstrisi tarafından kısa sürede tasarlanıp bu hafta başarılı test atışlarını tamamlamıştır. Geldiğimiz noktada, güzide kurumumuz Makine ve Kimya Endüstrisi, yeni yapısına ve hedeflerine göre güçlü bir personel alımına başlayarak Kırıkkaleli gençlerimizi yeniden iş sahibi yapmaya başlamıştır. Bundan sonra da gelişen kapasitesi ve yan sanayi kuruluşlarıyla daha fazla iş imkânı sağlayacaktır. Tam bu noktada Makine ve Kimya Endüstrisinin yeni yasasının görüşmelerinde kurumu kötüleyen, çelme takmaya çalışan, atak yapmasına engel olmak isteyen bazı çevrelerin derin sessizliğe bürünmesi de manidardır. Tarihî ve güzide kurumumuzu bizler varken hiç kimse yıpratamayacaktır. Makine ve Kimya Endüstrisinin, tıpkı diğer savunma kuruluşlarımız gibi, dünya çapında bir marka olması için elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğimizi tüm herkesin bilmesini istemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Kırıkkale, savunma sanayisinin yanı sıra, petrokimya sektöründe faaliyet gösteren firmalara sahip olsa da bu firmaların merkezinin farklı illerde olması nedeniyle yeteri kadar fayda görmemektedir. Bu kapsamda hâlen 3'üncü bölge teşviklerinden faydalanmakta olan Kırıkkale için daha farklı ve cazip teklif modeli hayata geçmelidir. Bu geçiş süreci sağlanana kadar da Kırıkkale 6'ncı bölge teşviklerinden yani sigorta primi desteğinden on iki yıl, gelir vergisi stopajı desteğinden on yıl ve faiz ve kâr payı desteğinden 7 puan olacak şekilde yararlanmalıdır. Böylelikle Kırıkkale'de cazip hâle gelecek yeni yatırımlar gerek savunma sanayisinde gerekse petrokimya alanında yeni iş kapılarını ardına kadar aralayabilecektir, artan yatırım ve istihdamın olumlu yansımaları da Kırıkkaleli esnafımızda görülecektir.
Yine, Kırıkkale'mizin otonom ve insansız kara aracı yatırımı desteklenerek Savunma Sanayii Başkanlığımızın ve TÜBİTAK'ın yeni projeleri de Kırıkkale'de hayata geçirilmelidir. Tüm bunlar için Kırıkkale'de yeteri kadar fiziki şartlar ve insan gücü vardır. Orta Anadolu'nun parlayan yıldızı olmak için iddiası bulunan Kırıkkale, elinden tutulmasıyla kısa sürede makûs talihini yenecek ve başkentin yanında yatırım cazibesi hâline dönüşebilecektir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, mezkûr kanun teklifini, Komisyonda olduğu gibi Genel Kurul aşamasında da destekliyor ve katkı sunuyoruz. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)