GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:7
Tarih:14.10.2021

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin üçüncü bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi ifade edeceğim.

Teklifin tümüne yönelik bir değerlendirme yapmak istiyorum. Demokratik ülkelerde devletin gücü sadece kuvvetler ayrılığıyla sınırlandırılmaz. Kuvvetler ayrılığı bunun önemli bir aracıdır ancak güçlü demokrasilerde artık kuvvetler ayrılığıyla yetinilmemekte ve başka araçlarla da devletin, özellikle de yürütme organının gücü sınırlandırılmaktadır. Bunlardan bir tanesi Merkez Bankası bağımsızlığıdır. Türkiye'de Merkez Bankası bağımsızlığı olmadığı için doların sürekli nasıl yükseldiğini görüyoruz. Oysa bunun yararını gören ülkeler Merkez Bankasını siyasetin dışında tutmuşlardır ve yararını da görmektedirler.

Yürütme organının gücünü sınırlayan ikinci düzenleme, OECD ülkelerinde giderek yaygınlaşan düzenleme, gelir idarelerinin özerkliği ya da yarı özerkliğidir. OECD ülkelerindeki genel eğilimde klasik maliye bakanlığı modelinden ayrılınmakta ve vergi gibi demokratik devletin zor kullandığı en geniş alanı siyasetin etkisinin dışına çıkarmaktadırlar; genel eğilim budur. Türkiye'de de bu eğilime paralel olarak 2005 yılında Gelir İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Evet, Batı'daki gibi, güçlü demokrasisi olan ülkelerdeki gibi bir özerkliğe sahip olan bir kurum olmadı ama bir adımdı. Fakat o adımdan bugün çok çok geriye düşmüş durumdayız.

Bu model şöyledir yani özerk gelir idaresi modeli şöyledir: Bir ülkede vergi oranlarının ne olacağına, verginin kimlerden toplanacağına, vergi yükünün toplum kesimleri arasında nasıl dağıtılacağına siyasal iktidarlar karar verir. Bu, iktidarların görev alanındadır, yetki alanındadır. Bu konuda gelir idarelerine özerklik vermek diye bir şey düşünülemez. 2005 yılındaki kanun sonrasında da Maliye Bakanlığı böyle yapılandı. Vergi politikalarını tespit edecek birim Bakanlık içinde Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü olarak örgütlendi, uygulama ise Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde toplandı. Gelir İdaresi Başkanlığının uygulamada özerk olması lazım ama bu özerklik başına buyruk bir özerklik değildir; iktidarın, Hükûmetin, ülkeyi yönetenlerin, bugün Cumhurbaşkanının performans denetimine tabi bir kurum olmalıdır. Elbette, sonuçta bütün bunların hesabını halka seçilmiş iktidarlar verir. Ama vergi bir zor alımdır. Devletler egemenlik hakkına dayanarak vergi alırlar ama bu uygulama ne kadar siyasal iktidarın etkisinden uzaklaştırılırsa vatandaş o kadar rahat eder. Vergi, iktidarların elinde bir siyasal baskı aracı olarak kullanılmaz. "Vergi uygulaması" derken denetim bunun bir parçasıdır; vergi denetimi, vergi uygulamasının çok önemli bir parçasıdır.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bir değerlendirme yaptım, o değerlendirmenin bir benzerini 2019 yılı bütçe görüşmelerinde yine tarafımdan burada yapılmıştır. Bu konuyu bir daha dikkatinize getirmek istiyorum. Şunu söyledim: Türkiye'de vergi denetimi çökmüştür. Bunu tekrar ediyorum, vergi denetimi çökmüştür. Siyasal iktidar, vergi denetimini istememektedir. Mesele buradadır, burada vergi müfettişlerinin herhangi bir sorumluluğu yoktur. Bir denetim organını denetimin dışına çekerseniz, sürekli olarak matrah artırımları, af kanunları çıkarırsanız ortada denetlenecek bir şey kalmaz.

Rakamlar vermek istiyorum size: 2002 yılı sonundan itibaren bugüne kadar tam 12 af kanunu, yeniden yapılandırma kanunu ya da matrah artırımı kanunu, varlık barışı kanunu çıkmıştır; bunların 5'inde matrah artırımı vardır, 6'sında varlık barışı vardır; bunların hepsi vergi incelemesini ortadan kaldıran düzenlemelerdir, hepsi. İhtilaflı alacaklar varsa, tarhiyat safhasındaki işlemler varsa bunların da hepsi yine bu aflara girmektedir.

Bu çerçevede başka rakamlar vermek istiyorum size: 2020 yılında 8.143 vergi müfettişi var. 8.143 vergi müfettişi 47 bin 597 mükellefi incelemiş, 138 milyar liralık matrah farkı bulmuş. Tarhı istenen vergi tutarı da 24 milyar lira, küsuratları ihmal ederek söylüyorum. Bunu bir başka yılla kıyaslamak istiyorum, 2009 yılı, yine AK PARTİ döneminin bir yılıyla kıyaslamak istiyorum: 2009 yılında vergi incelemesiyle, vergi denetimiyle görevli eleman sayısı 3.629. O dönem 28 bin mükellef incelenmiş. 2020'de 47 bin, 2009'da 28 bin. O yılın rakamlarıyla 95 milyar liralık matrah farkı bulunmuş, bakın, o yılın rakamlarıyla; onu TÜFE'yle bugüne eskale edersek bu rakam 283 milyar lira ediyor. 2020 yılında ne kadar matrah farkı bulunmuş? 138 milyar lira. Devam edelim, denetim elemanı sayısındaki artış 2009'a göre yüzde 124 ama matrah farkı artış oranı sadece yüzde 44. Denetim elemanı başına düşen, incelenen mükellef sayısı rakamlarını vereyim: 2009 yılında 1 denetim elemanı 8 kişiyi incelerken 2020 yılında 1 denetim elemanı 6 kişiyi incelemiş. Eğer 2009'daki oran devam etmiş olsaydı şimdi 1 vergi inceleme elemanının -8.143'e çıktığına göre- 22 kişiyi incelemesi gerekirdi. Kaç kişiyi incelemiş? 6 kişi. Denetim elemanı başına bulunan matrah farkı 2009 yılında eskale edilmiş rakamlarla 78 milyon TL, 2020 yılında 16,9 milyon TL ve diyorum ki: Eğer siyasal iktidar, Sayın Erdoğan ve elbette onun iktidardaki siyasi kadroları bu kadar matrah artırımı yapmamış olsaydı, bu kadar varlık barışı yapmamış olsaydı, bu kadar af kanunu çıkartmamış olsaydı -yeniden yapılandırmaları kastetmiyorum burada- vergi müfettişleri de çok iyi sonuçlar alırdı, buna inanıyorum. İnanıyorum ama benim bu konuşmamı bazı kötü niyetli kişiler, vergi müfettişlerini eleştirdim diye anlatmışlar. Ben bu idarenin mensubuyum, kendi idaremi asla eleştirmem, yapıcı eleştiri yaparım yaparsam. Hazine ve Maliye Bakanlığının başarılı olmasını isterim, Gelir İdaresinin başarılı olmasını isterim. (CHP sıralarından alkışlar) Hepsi fedakârdır; vergi müfettişleri, vergi denetim elemanları hepsi büyük fedakârlıklarla çalışmaktadırlar. İktidarlar zaman zaman başarılarla övünürler, o başarının arkasında bu arkadaşlarımız vardır. Kendilerine ne kadar teşekkür etsek azdır ama vergi müfettişlerini siyasete bulaştırmak isteyen bazıları "Cumhuriyet Halk Partisi böyle diyor." diye eleştiriyor.

Arkadaşlar, başarılı değilsiniz, başarısızsınız, başarısızsınız. Kayıt dışından beslenenler kayıt dışını önleyecek düzenlemeleri, kayıt dışını önleyecek denetimleri hiçbir zaman yaptırmazlar, hiçbir zaman. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son bir dakikada vergi sisteminin performansıyla ilgili bir iki rakam vermek istiyorum. Vergi sistemi iyiye gitmiyor. Sistemin performansı toplanan vergi gelirinin millî gelire olan oranıyla ölçülür, diğer ülkelerle kıyaslanır. Bu oran aşağı doğru gidiyor. Bakın, sosyal güvenlik primleri hariç vergi yükü 2000 yılında 19,1; şimdi 16,8 yani daha az vergi alınıyor diye övünebilirsiniz ama daha az vergi daha çok kayıt dışı demektir, daha çok bütçe açığı demektir. Ödemesi gerekenlerden vergiyi almazsanız, vergi vatandaşın, dar gelirlinin, ücretlinin, tüketicinin sırtına biner.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ama ÖTV'ye maşallah öyle bir yüklenmişsiniz ki 2018 yılı ÖTV tahsilatının millî gelire oranı yüzde 3,6; bunun Avrupa, OECD ülkelerindeki oranı yüzde 2,4 yani onlardan yüzde 50 daha fazla ÖTV tahsil ediyorsunuz. Bu, tüketicinin sırtına vergi yükünün bindirilmesi demektir.

Teşekkür ederim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)