| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 13.10.2021 |
KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Herkese iyi geceler.
Neydi? (2/3854) numaralı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 23'üncü maddesi. Vay, ne alengirli cümle yani bunu dinleyen der ki: Memleket kurtuldu vallahi yani düze çıktık, ekonomi kurtuldu, işte, şahlandı vesaire. Velhasılıkelam, üzerine bir şey söylemek lazım tabii. Vergi Usul Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik öngören bu kanun teklifinin mükelleflerin vergi uyumlarını gözetmek, vergi güvenliğini artırmak, sosyal devleti ve rekabet ortamını güçlendirmek, yatırımları teşvik edip ihtilafları sonlandırmak, vergi uygulamalarında öngörülebilirliği sağlamak gibi amaçları olduğu iddia ediliyor ama bu iddialara, iddia makamının kendisi de çok büyük ihtimalle inanmıyor.
Şimdi, torba yasa mı, zorba yasa mı, hurda yasa mı, nedir? Böyle karmakarışık şeyler getiriliyor ve tam da hangi dönemde yapılıyor? Pahalılığa, açlığa, pahalılığa fahiş fiyat, fahiş fiyatın sorumlusunun da olmadığı... Sanki başka bir güç var memleketi şey yapan "fahiş fiyat" diye bir şey çıkarıyor. Efendim "Bu fahiş fiyata müdahale edeceğiz." Bilinmeyen bir rakibi var Hükûmetin, fahiş fiyata müdahale edilecek.
Efendim, hani, bir isim koymuşlardı vaktiyle: "çıraklık" "kalfalık" "ustalık" Bu, çıraklık, kalfalık, ustalık neyle devam ediyor şimdi? Pahalılık, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk. Efendim, vergi... Şimdi, vergiden söz edilirken bu vergi kaçırmanın ayyuka çıktığı, artık bir yöntem hâline geldiği, ayakkabı kutusundan Pandora kutusuna... Limak, Kalyon, Kolin, Rönesans Holding, Demirören Holding, Cengiz Holding, Çalık Holding; bunlar, tutmuşlar -ayakkabı kutusundan Pandoranın kutusuna- el ele Sayın Başkanım; kutu kutu pense oynuyorlar. Şimdi, bu kutu kutu pensede kim arkasını dönse acaba? Arkasını dönen kim olacak ve bu arkasını dönme vakasının altından ne çıkacak?
Efendim, şimdi, bakın, üstelik bu kadar millîlikten, yerlilikten dem vurulduğu, millî duyguların ayyuka çıkarılmaya çalışıldığı, "en millî olan yarışması" yapıldığı bir yerde, paranın tamamına yakını, devlet bütçesine yakın paranın yurt dışına kaçırılmasına... Ya, bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir millîliktir, bu nasıl bir yerliliktir, bu nasıl bir ekonomiye sahip çıkmadır? Aslında, bunun üzerinde konuşmaya değmez ama burada bulunmanın bir gereği olarak da konuşacağız bunu, değerlendireceğiz.
Şimdi, sevgili Dertli Divani'yi duymuşsunuzdur, insanıkâmildir. Bakın, bunu ne güzel anlatıyor, diyor ki:
"Yaşanılası şu dünyanın / Ne tadı ne tuzu kaldı. / Ömür denen şu zamanın / Çoğu gitti azı kaldı. / Çalışmadan yiyenlerin / Derimizi giyenlerin / Nice benim diyenlerin / Ne izi ne tozu kaldı. / Çürük ökçe yırtık taban..." Buraya lütfen dikkat. "Çürük ökçe yırtık taban / Kurdu kuşu ettik çoban / Gariban daha gariban / Ne çulu ne bezi kaldı. / Bizden geçinen kalleşler / Döner geri bizi taşlar / Sıvıştı yaren yoldaşlar / Ne sözü ne özü kaldı / Cahiller kendini aklar / Kâmiller özünü yoklar / Kurudu çaylar ırmaklar / Serçeşme'nin gözü kaldı." diyor. "Serçeşme'nin gözü" Hacı Bektaş. "Dertli Divani'nin varı / Canandır canın öz yâri / Geçti bu devrin baharı / Ne yazı ne güzü kaldı." diyor ama şu ikisi çok önemli: "Çürük ökçe yırtık taban / Kurdu kuşu ettik çoban / Gariban daha gariban / Ne çulu ne bezi kaldı. / Bizden geçinen kalleşler / Döner geri bizi taşlar / Sıvıştı yaren yoldaşlar / Ne sözü ne özü kaldı." Aslında insanıkâmil, Dertli Divani tam da bunu anlatmış.
Saygılar sunuyorum.
İyi geceler. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)