GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vefat eden İstanbul Milletvekili İsmet Uçma'ya Allah'tan rahmet dilediğine ve Ahilik Haftası'na ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:5
Birleşim:5
Tarih:12.10.2021

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Gazi Meclisimizin yeni yasama yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Başkanımızın da ifade ettiği gibi, dün aramızdan ayrılarak ebediyet yolculuğunun bir başka evresinde yola devam eden İstanbul Milletvekilimiz, partimizin kurucularından İsmet Uçma ağabeye rahmet diliyorum. Yolu açık, ameli makbul, günahı mağfur, kabri pür nur olsun. Ölümü bize bir kez daha, daha yakından hatırlatan İsmet ağabeye rahmet dileklerimizi ifade etmekle beraber, şu bir iki hususu sizlere arz etmek istiyorum: Peygamber Efendimiz ölümü çokça hatırlamamızı tavsiye buyurmuştur. Zaten kendileri de hâdim yani yıkıcı, lezzetleri yıkan olarak tanımladığı ölümü sıkça anardı. Popüler bir şarkıda "Geri döndüren gördün mü geçmişi?/ Boşa soldurdun o nazlı gençliği./ Bir avuç toprak için yor kendini./ Dünyada ölümden başkası yalan." denilmektedir ve nakarat kısmı, hepinizin bildiği gibi, burada gizlidir. Milletimizin hislerine tercüman olan bu şarkı sözlerinin esinlendiği deyimi de bilirsiniz: "Yalan dünya." Ünlü bir şairimiz de "Yaş 35, yolun yarısı eder." demiş ve bu sözünün üzerinden on bir yıl geçtikten sonra, 46 yaşında vefat etmişti. Ama bu gecikmeyi mazur gösterecek dizeler aynı şiirin son kıtasında pırıl pırıl parlar: "Neylersin ölüm herkesin başında/Uyudun uyanamadın olacak/Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında/Bir namazlık saltanatın olacak/Taht misali o musalla taşında."

Ölümden gayrısının yalan olduğu şarkılarda bile ifade edilmektedir ama insanlığın ölümle imtihanı bitmemiştir. Mesela, bir şairimiz bunu şöyle nitelendirir: "Minarede 'Ölü var.' diye bir acı sala/ Er kişi niyetine saf saf namaz... Ne âlâ/Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ/Ne tabutu taşıyan ne de toprağı kazan..."

Ölüme inancımız var ama ayrılık zor. Ozanın dediği gibi: "Ölüm, Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı." Karacaoğlan da güzel söyler, bunun "di"li geçmiş zaman kipi de vardır ama ben "miş"li geçmiş zaman kipini daha vurucu, daha çarpıcı bulduğum için öyle okumak istiyorum: "Gurbet eli bizim için yapmışlar/Çatısını pek muntazam çatmışlar/Ölüm ile ayrılığı tartmışlar/Elli dirhem fazla gelmiş ayrılık."

Dolayısıyla, ölüm böyle bir gerçek ama sizi irkiltmesin, ölümden o kadar da korkmayın. Hayatı ve ölümü Yaradan, ölümün kaçınılmazlığını anlatırken Arapçada binlerce fiil varken bir fiili özellikle ihtiyar etmiştir, oda şu dur: "Her nefis ölümü tadacaktır."

Dolayısıyla, ölüm tatlı bir şeydir ama henüz bizler tatmadık, tadanlar tattı ve ölüm ayırt etmez, eşitlikçidir, herkese aynı muameleyi yapar; zengine de, fakire de, milletvekiline de, sıradan bir insana da, sokaktaki şahsa da, tüccara da; ila ahir.

İşte bu anlayışla, belki hayata ve ölüme bakan ecdadımız Ahilik müessesini kurmuş, yaygınlaştırmış ve işletmiştir. "İzm"leri anlatırken klasik bir anlatım vardır "hep bana" anlayışını bir "izm"le eşleştiririz "bir sana, bir bana" anlayışını bir başka "izm"le eşleştiririz ama diğerkâmlığı yani ısârı İslam'la özleştiririz. İşte Ahilik, bunun remzidir. Ahiler, İslam inanç ve ahlakını özümsemiş, hayatlarının her safhasına işlemiş, içselleştirmiş meslek sahibi yiğit insanlardır ve Ahilerde kubbede hoş bir sada bırakarak devirlerini tamamlamış ve bize bugün, bu dünyayı, bu ülkeyi, bu milleti emanet etmişlerdir. Hepsini saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)