| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Maarif Vakfı Kanunu Tasarısı (1/720) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 01 .06.2016 |
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, hayırlı olsun, Allah utandırmasın, daha iyi şeyler yapmak nasip etsin.
Sayın Bakanım, şu an buradaki hiçbir üyenin yurt dışında Türkiye'nin okul açmasına karşı çıkacağını sanmıyorum ama bunun en iyi şekilde olması gerektiğini düşünüyor herkes muhakkak ki, bizler de bunları düşünüyoruz. Şöyle bir şey söyleyeyim: Bakın, 19'uncu yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nda birçok misyoner geldi. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri'nden 12 misyoner geldi ve ilk etapta 7 okul açtılar. Yüzyılın sonuna geldiğimizde Amerikan okullarının sayısı Osmanlı topraklarında 625'ti, öğrenci sayısı da 21 bindi. Diğer, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Almanya gibi sadece dört devletin kurduğu misyoner okulları, ki bunların sayısı 1914 öncesinde 1.244'tü, öğrenci sayısı da 85 bindi; onlara eş değer olan Osmanlı resmî okullarının sayısı 800 civarındaydı -rüştiyeler- ve bunların öğrenci sayısı da 35 bindi. Arada en aşağı 50 bin fark vardı. Ama, hepimizin çok yakından bildiği, birtakım okulların Tevhidi Tedrisat'la büyük çoğunluğu kapandı, 109 okul kaldı sadece Türkiye Cumhuriyeti topraklarında. Bunlardan en önemlisi hepinizin çok iyi bildiği Robert Koleji'dir, Saint-Joseph'tir, Saint-Benoit'tir. Bunlar o dönemden kurulmuş okullardır yani misyoner okullarıdır. Mesela, ben, şu an, resmî olarak devletlere bağlı faaliyet gösteren kaç okul olduğunu bilmiyorum, sayısını. Yani, kaç tanedir? Millî Eğitim Bakanlığımız bunu araştırsın, ortaya çıkarsın. Bunların müfredatı hangi çerçeve içerisinde yapılıyor? Mesela, Dame De Sion'da, Fransız kız okulunda zannediyorum Fransız müdür var, bir de yanında Türk müdire veya müdür hanım, birisi var ama ikici müdür olarak sayılıyor; müdür olarak tam, asıl yetki diğerlerinde, zannediyorum Robert Kolej'de de aynı durum söz konusu.
Şimdi, Değerli Bakanım, bu yasayla vakıf kurulabilir mi? Kurulabilir ama kurulmadan önce bunun çok iyi tetkik edilmesi lazım, bu kanunun. Çünkü, kurduğunuz Yunus Emre Enstitüsü ve vakfıyla aynı işleri yapan birtakım özellikler var burada, bunlardan arındırılması lazım.
İkincisi: Ben anlamakta zorluk çekiyorum. Siz yurt dışı için söylüyorsunuz ama "Türkiye ve dünyada bütün coğrafyayı ilgilendirir." diyorsunuz. Türkiye'de Türkiye Millî Eğitim Bakanlığı bu işi yapamıyor mu? Yani, vakfa mı bırakmamız gerekiyor, bilmiyorum ama burada bir yanlışlık var. "Türkiye ve dünyada bütün coğrafyayı kapsar. "diyorsunuz. Burada büyük bir yanlış var. Millî Eğitim Bakanlığı yerine vakfı herhâlde kurmak istiyorsanız bir şey söyleyemem ama bunun doğru olmayacağını hepimiz biliyoruz. Diğer taraftan, mesela, Goethe Enstitüsü gibi enstitüler araştırma enstitüleridir, eğitim kurumları değil. Bunlar burs verir ama birtakım konularda araştırma yapmak için bu bursları verirler. Türkiye buna benzer bir oluşumu sağlayabilir mi? Sağlayabilir. Bence mesela şunu yapabiliriz: Almanya'da Bonn şehrinde bizim eski büyükelçilik binamız var, Türkiye'ye ait. Mesela, burada bir Türkiye-Avrupa tarihi araştırmaları enstitüsü kurabiliriz. Bu enstitü aslında oradaki özellikle Avrupalı Türkleri, Türk gençlerini -ki bunların çok iyi yetiştiklerini biliyoruz birçoğunun, 4 dil biliyorlar bu çocuklar- değişik alanlarda master ve doktora programlarına dâhil edebilir burada.
Şimdi, bunu söylerken de şunu merak ettim: Bu okulları kurarken, biz yurt dışında okulları kuracaksak hedefimiz nedir? Yani, Türkçeyi öğretmek midir? Türkçeyi öğretmek için işte Yunus Emre enstitülerinde zaten Türkçe öğretiliyor, büyükelçiliklerimizde Türkçe öğretiliyor. O zaman buradaki hedefimiz nedir? Yani, biz misyoner okullarıyla -Türkiye'de kurulmuş misyoner okulları gibi- Türkiye taraftarı orada bir zihniyet mi yetiştirmek istiyoruz? Ne yapmak istiyoruz? Sadece Türkleri mi eğitmek istiyoruz "yurt dışında" derken? Bütün bunların ortaya konması lazım bu kanun içerisinde.
Üçüncüsü: Üyelerin belirlenmesinden söz ediliyor. 12 üyeden oluşuyor mütevelli heyeti; 4'ü Cumhurbaşkanı, 3'ü Bakanlar Kurulu 7 daimî üye... Bunlar "daimî üye" diyor. Şimdi, niye daimî bunlar? Yani, kim ki daimî üye olacak? Niye daimî olsun? Şimdi, bunların dışında eğer bu vakıf Millî Eğitim Bakanlığının kontrolünde olacaksa bunların nitelikleri ne olacak? Diyelim ki Cumhurbaşkanı tarafından 4 tane mütevelli heyeti olarak kişi göstermiş, niteliği nedir? Okuma yazma bilmeyen de atanacak mı buraya? Veya yurt içinde, yurt dışında temayüz etmiş, kendini göstermiş kişilerden mi seçilecek? Bir özellik belirtilmesi lazım. Rastgele üye belirlenmesi diye bir şey söz konusu olmaz böyle bir şeyde. Bakanlar Kurulu belirleyecek. 2 tane Millî Eğitim Bakanlığından... Peki, Millî Eğitim Bakanlığının ağırlığı nerede kalıyor? Niye Cumhurbaşkanı 4 tane atıyor da Bakanlar Kurulu 3 tane? Yani, 7 taneyi ve... Bunlar değişmez üye oluyor da Millî Eğitim Bakanlığı 2 üyeyle temsil ediliyor. Aslında onun kontrolünde olması gereken bir vakıf değil mi burası? Öyleyse birtakım meseleleri tekrar değerlendirmemiz lazım. Müfredatı nasıl olacak? Yani, yurt dışında okul açtınız, bunun müfredatını nasıl belirleyeceksiniz? Müfredatı yok burada. Yurt dışında okul açtığınızda şunlar var: O ülkenin kendi müfredatı çerçevesinde yürütülmesini isteyebilirler ama aksi, onun dışında, özel birtakım dersleri de koymak durumu söz konusu. Gidin, işte Dame De Sion'da, Saint-Joseph'te, hangisine giderseniz gidin, o ülkelerin kendi koydukları birtakım dersler de vardır. Onlar bizde olacak mı, olmayacak mı? Bunları nasıl belirleyeceksiniz?
Dolayısıyla, biz bu vakfı kurup okullar açmayı düşünürken lobi faaliyetlerine destek olabilecek bir zihniyette o ülkelerde Türkiye tarafından eleman mı yetiştirmeyi hedefliyoruz? Ne yapmak istiyoruz? Sadece eğitim öğretim mi yapmak istiyoruz? Veyahut da eğer yabancı öğrenciler burada okumayacaksa, sadece Türk öğrenciler okuyacaksa -ki "dünyanın her tarafında" diyorsunuz- bütün coğrafyayı kapsadığına göre okulların açılma hedeflerini iyi belirlememiz gerekiyor. Dolayısıyla, bunların göz önüne alınması, yeniden bunların dizayn edilmesi için bunun en azından "Yunus Emre Vakfıyla, Enstitüsüyle yapılabilir mi, yapılamaz mı?"yı tekrar değerlendirmek, bu kanunun niteliğini daha iyi şekilde, açık şekilde ortaya koyabilmek için bunun muhakkak ki yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer bu yapılabilirse Türkiye'nin yurt dışında okul açmasının herhangi bir mahzuru yok, çok daha faydalı olacağını düşünüyorum fakat burada eğitim öğretim elemanı yetiştirmeyi de bu vakıf üstleniyor. O zaman sizin kontrolünüzde olmayan insanlar tarafından yönetilecek bir vakıf eğitim kurumu oluşmayacak mı? Veya buradaki eğitim öğretim elemanı, normal olarak Türkiye, Türk Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılması gerekmiyor mu? Bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım. Dolayısıyla ben yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Bir de bir şey daha var: Mütevelli heyeti gerektiğinde Maarif Vakfı resmî senedinde değişiklik yapmaya muktedir addediliyor. O zaman her görüş farklılığına sahip kişi vakfın resmî senedinde değişiklik yapar. Sayın Bakanım, vakıfların resmî senedinde değişiklik yapılmaz, vakıflar kurulduğu zaman vakıfların resmî senedinde değişiklik yapılmaz. En baştan, diyelim ki Fatih Sultan Mehmet vakıf kurmuştur, vakıf senedini hazırlamıştır, ondan sonra kimse değiştiremez. Çünkü kurucusunun o senedi onaylaması gerekir, yanlış olur aksi takdirde. Bunun tekrar ele alınması lazım.
Teşekkür ediyorum. Şimdilik bu kadar.