Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/694) (Alt Komisyon metni) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 31 .03.2016 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bir İstanbul Milletvekili olarak konuşacağım. Aslında Malatyalıyım diyorum ama doğma büyüme İstanbulluyum. Ben göç etmişim, İstanbul'da doğmuşuz bir şekilde. İstanbul o zaman 2,5-3 milyondu, şimdi oldu 15 milyon kayıtlı. Kayıtsızlarla birlikte benim tahminim 16,5 milyonuz şu anda yani çok kayıtsız insan yaşıyor İstanbul'da biliyorsunuz. İstanbul'da yaşayan bilir, İstanbullular her gün daha çok şunu söylüyor: "İstanbul gittikçe yaşanmaz bir şehir hâline geliyor." Tamam, bazı yatırımlar yapılıyor ama nüfus akışı çok hızlı, yapılaşma çok hızlı, mevcut yapılaşmalar yayılıyor, insanlar daha çok araç sahibi oluyorlar, daha mobilizeler. Eskiden İstanbul nüfusunun belli bir bölümü hareket ederken şimdi daha fazla insan hareket etmek istiyor bir yerden bir yere ve gittikçe yaşanmaz bir şehir hâline geliyor. Bir savunmamız vardı üçüncü havalimanı ve üçüncü köprüyle ilgili; biliyorsunuz, kuzey ormanları İstanbul'un akciğeridir, aman buna dokunmayalım diye. Çünkü bu yaracağınız yalnızca bir yol meselesi değil, biliyorsunuz ki siz yolu açtığınız anda -siz söylediniz- bir yol açıldığı anda oraya inanılmaz rant iştahı devreye geçiyor özellikle İstanbul gibi bir şehirde ve size defalarca söyledik, hani Silivri'ye bir gol attınız, Silivri'de arsaların, tarlaların, arazinin şeyi 2 bin liradan 100 bin liraya çıktı, havalimanı oraya olmayınca onlar geri 20 bin liraya düştü ve üçüncü havalimanı başka bir yere oldu, başka birileri, bir şekilde önceden bunu bilenler, edenler o arsaları kapattılar, şimdi iştahla imar bekleniyor oralara. Belli alanlarda...
Son zamanlarda İstanbul üzerinde helikopter uçuşu yaptınız mı bilmiyorum. Yani, ben ne zaman uçak kuzeye doğru çıkarsa bakıyorum, her seferinde yeni bir imar ve yapılaşma görüyorum. Yani, bir yolu açmadan önce oradaki orman alanlarının, meraların korunacağına dair Büyükşehir Belediyesiyle birlikte bir karar alınmadığı için o rant iştahı siyasetçilerin üzerinde geziyor ve herkeste böyle bir beklenti yaratıyorsunuz ve o beklentinin sonucunda da belli yerler imara açılıyor, o çarpan etkisiyle başka imarların önünü açıyor. Bunu çok iyi biliyoruz yani bir yere bir emsal oldu mu o başka emsaller getiriyor. Bakın, 16/9'u mesela Sayın Cumhurbaşkanı "Yıkın." dediler. Yıkılmadı 16/9, şimdi 16/9'un etrafında onlarca gökdelen yükselmeye başladı 16/9'u emsal göstererek. Emsal var çünkü, karar var. Bunun gibi İstanbul'da yüzlerce, binlerce örnek var.
Şimdi, şöyle söyleyeyim: İstanbul'da biz kuzey ormanlarına doğru bu yapılaşmanın önünü açtık, bir de şimdi Kanal İstanbul... Artık istediğiniz kadar söyleyin, Avrupa yakasında olacak, bunu biliyoruz. Hani "5 güzergâh" diyorsunuz ama Avrupa yakasında olacağı kesin. Yani, öngördüğünüz şey... Değil mi?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Doğru.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Doğru. Avrupa yakasında ya Çekmece'den yaracaksınız, gölden ya Silivri'ye doğru bir yerden yaracaksınız, 2 olasılık var. Şimdi, bu, yeni imar spekülasyonlarını net bir şekilde getirdi. "Kanal İstanbul manzaralı araziler" diye şimdiden... "Buradan geçiyor, şu vadi, buraya şöyle imar gelecek, böyle gökdelenler yapılacak..." Zaten siz de, Allah'a şükür, videosunu hazırlamışsınız, girişinde gökdelenler, villalar, yalılar, ikinci boğaz, bilmem ne diye herkes pazarlıyor, sizin videolarınızı pazarlıyor. Yani, Amerika'da bir yerlerde bu videolarla rantçılar, emlakçılar güzel pazarlamalara çıktılar. Şimdi, böyle bir beklenti yarattığınız anda... Ben olayın çevre boyutuna sonra geleceğim, bir İstanbul Milletvekili olarak yaşanılır olup olmaması boyutuna geleceğim. Siz Silivri veya Çekmece, nereden yararsanız yarın kuzeye doğru bir yarma yaptığınız anda ve orada "Kuzeyinde ve güneyinde bir şehir yaratacağız." dediğiniz anda, bunun bütün yol boyu, yaklaşık 3-4 milyon insana -insanlık- bir yaşam umudu veriyorsunuz, bir rant umudu, bir imar umudu gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Batıdan doğuya yardığımız kuzey hattında da yine birkaç milyonluk bir umut... Yani bu on yıl içinde, İstanbul şu anda 16-17 milyonsa, 2023 hedefi 23 milyondur Sayın Bakanım, en azından 20 milyondur. Yani doğal akışında zaten 20 milyona doğru gidiyoruz, eğer ki bu beklentileri tırpanlamazsak... Tırpanlamıyorsunuz maalesef çünkü rant öyle bir sevda ki yani "Buradan şu geçecek.", işte, "Belediyeye gittik konuştuk, şuradan 1/1.000'likte bilmem ne imarı çıkacakmış." şuymuş buymuş diye yürüyor. Bunlara hiçbir tırpan yok, hiçbir gerileme yok. "Yok arkadaş, biz ormanı koruyacağız." Çevre Bakanımız bile diyemiyor. Hani siz Ulaştırma Bakanısınız, "Ben yararım..." Çevre Bakanı -yanınızda Sayın Müsteşar- demiyor ki: "Biz ormanınızı koruyacağız, asla burayı imara açtırmayacağız." Böyle bir beyanat da yok ortalıkta. Yani "Bütün bu orman alanları korunacak, meralar korunacak, işte, şuradan geçen noktada rant olmayacak." diye söylem de yok. Bu alabildiğine yürüyor ve beklenti öyle bir noktaya gelirse, biliyorsunuz, dönüşü de yoktur çünkü vaatler verilmiştir, yerel belediyeler bununla ilgili hazırlıkları yaparlar. Ve İstanbul 23 milyona geldiğinde, İstanbul'da hiçbir şekilde yaşanmaz, İstanbul her anlamda yaşanmaz bir şehir hâline gelir; bunu çok iyi biliyoruz.
Yani Avrupa'nın en kalabalık şehriyiz artık. Yani Rusya 1'inciydi galiba, şimdi fiiliyatta biz 1'inciyiz. Moskova 14,5 milyon, biz fiiliyatta 16 milyon olduğumuza göre en kalabalık şehriyiz, açık ara en kalabalık şehri olmaya doğru yürüyoruz. Yani Almanya'ya gittiğinizde, biliyorsunuz, en kalabalık şehri Münih, 4 milyon; diğerleri de 2 milyon, 1 milyon. Asla izin vermiyorlar; bir şehrin 1 milyonu, 2 milyonu geçmesine asla bir ülke izin vermiyor. Neden? Çünkü bu kadar cazip bir şehir tuttuğunuz anda bütün para oraya doğru akıyor. Sayın Başkanım, işte, Urfalı iş adamları geliyor, İstanbul'a yatırım yapıyorlar, Urfa'ya yatırım yapmıyor çünkü imarın önüne geçmiyorsunuz.
Kanal İstanbul da tam da... Bakın, pazarlanma şekli -dün Sayın Müsteşarımız da söyledi, aslında bu önemli bir şey- arsa karşılığı yani orada oluşacak imarlar karşılığı yapılacak bir yatırım gibi de sunulabiliyor. Herhâlde o girişindeki mega gökdelenlerden bahsediyoruz sanıyorum. "Girişini, çıkışını vereceğiz size, orada 10 milyar dolarlık bir rant yaratılacak. Bunun karşılığında da Kanal İstanbul'u yapacaksınız." gibi bir şey anlıyorum ben. Bu, gerçekten, İstanbul'a yapılan ikinci, çok büyük bir ihanet olmuş olur. Yani bu boyutuyla bakıyorum. Yalnızca bir su yolu diye bakılmasını ayrıca tartışalım ama bir rant yolu olarak ortaya konulmuş bir proje, şimdiye kadar olan şekliyle.
Elbette belli noktada hani orada yat limanı, bilmem ne, kruvaziyer liman, bunlar ekonominin gerekleri varsa olabilir. Ancak, rant boyutuyla baktığımızda, imar iştahı boyutuyla baktığımızda, şehrin on-on beş yıl içinde 20-23 milyon, 24 milyona doğru koşması olarak baktığımızda benim tüylerim diken diken oluyor. Bakın, ben sizin, banliyö hattıyla ilgili niye defalarca, her gördüğümde yolunuzu çeviriyorum Sayın Bakan? İstanbul'da insanlar iki buçuk üç saatte 10 kilometreyi gidemiyorlar. İşine sabah üç saatte gidiyor, akşam işinden üç saatte geliyor. Bunlar olsun diyoruz ama İstanbul'da yollarda yürünemeyecek durumda. 20-25 milyon olduğunda bu iyice içinden çıkılmaz bir hâl alacak.
Kuzey ormanları eğer ki bu saldırıyla karşı karşıya kaldığı sürece... Ki kendi içinde depresyona girmiş bir ormandan bahsediyoruz. Bakın, yol açtığınız anda yolun etrafı depresyona girer ormanda, orman kendi habitatını kaybeder ve bizim akciğerlerimiz yok oluyor ve şehrin de... Bakın, kuzeyden hep böyle serin bir rüzgâr eser İstanbul'a biliyorsunuz. Ancak, o orman olmazsa İstanbul daha da ısınıyor. Yani bu klimalar boşuna mı İstanbul'da bu kadar çalışıp da elektrik sistemimizi altüst ediyor? Çünkü kuzey ormanları akciğerleri ve serinlik kaynağı İstanbul'un. Bu anlamda bu saldırının durması için, bakın, kuzey ormanları artık yarıldı ama hiç değilse onun etrafının imara açılmaması için sizin de, Çevre Bakanımızın da -söyledim, önce imar değil, şehircilik değil, çevre bakanı olması lazım Çevre Bakanımızın- bu savunmayı yapmanız lazım.
Su yoluyla ilgili, geleyim, yani Kanal İstanbul popüler ismiyle. Şimdi, Montrö Anlaşması'na göre, biliyorsunuz ki bedava bir yol var. Yalnızca -dün Müsteşarımızla da tartıştık- hizmet bedeli alıyoruz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Bu doğru değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, geçiş ücreti almıyoruz, adı "geçiş ücreti" değil, dün doğruladı Müsteşarımız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Alıyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, "geçiş ücreti" adıyla almıyoruz, hizmet bedeli alıyoruz. Römork bedeli alıyoruz, işte, fener bedeli alıyoruz, hizmet ücreti alıyoruz. Bakın, ücret almıyoruz, "geçiş ücreti" değil adı. Doğruladı, doğruysa tekrar siz de teyit edin isterseniz Sayın Müsteşarım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Montrö'ye göre altın frank üzerinden boğaz geçişinde değişik kalemlerle para alınıyor. Tabii ki geçiş ücreti zaten hizmetlerden oluşuyor. Yani hiçbir hizmeti vermeden hiçbir para alınmaz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, sonuç olarak...
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Öbürü şey olur yani yol kesmek olur.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Anlıyorum, sonuç olarak, haklısınız, hizmet bedeli alıyoruz. Yani römork ücreti, fener ücreti, bilmem ne adında hizmet bedeli alıyoruz bu geçen gemilerden.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Evet.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Böyle bir yol var.
BAŞKAN - Hizmet vermeden bedel alınamıyor değil mi normalde?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, eğer ki...
İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Eşkıyalık olur dedi ya Sayın Bakan.
BAŞKAN - Ha, ben onun için sordum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani sonuç olarak fenerden faydalanıyor. Sanıyorum gündüz geçenden fener ücreti alınmaz. Alınıyor mu? Her neyse, sonuç olarak...
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - O konuda kafa karışıklığını önlemek lazım. Bütün su yollarında gerek liman yanaşmalarında gerek iç sularda girişlerde alınan bedeller bir hizmete ait bedellerdir, bunların toplamı o geçiş ücretini oluşturur.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Yani olay bu. Bunun da Montrö'de belirlenmiş bir kuralı var, altın frank diye bir kural var. O kurala göre de aslında biz tam da almıyoruz, ciddi oranda indirim sağlayarak alıyoruz, vaktiyle, geçmişte yapılan anlaşmalara göre. Yani hiçbir hizmet vermeden "Sen bu boğazdan geçmeye mecbursun." D
deyip, haramilik yapıp, başına durup ücret alsak haraç gibi, o zaman farklı bir şeyi konuşuyor oluruz. Öyle bir şey yok.
Uluslararası deniz hukukuna göre de bu doğal kanallar veya yapay kanallar masum geçiş yollarıdır. Herhangi hükümranlık hakkına, oradaki güvenliğe bir zarar vermemek kaydıyla herkes sürekli bu geçişlerden yararlanır, aynen hava sahası gibi.
BAŞKAN - Bir Almanya Kiel Kanalı farklı herhâlde efendim, bir o farklı.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Kiel Kanalı'nın durumu farklı. O Kiel Kanalı, Danimarka ile Almanya arasında özel olarak kurgulanmış ama onda da üçüncü ülkelere uygulanıyor yani geçiş ücreti bedeli. Orada da genel uygulamayla çelişen bir şey yok.
BAŞKAN - Barış şartı koymuş onlar bir tek.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Bizde de o var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, benim çocukluğumdan beri, işte, Ahırkapı açıklarında gemiler beklerler sıralarını, iki gün, üç gün, dört gün, neyse ve sırasını bekleyip geçerler. Karşıda da Şile açıklarında beklerler Karadeniz'de, geçiş yaparlar.
BAŞKAN - "Niye para versinler?" diyorsunuz yani.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şunu söyleyeceğim, yani, bu E-5 ve E-6 mantığıdır. Biz çocukluğumuzda...
BAŞKAN - Yok, bekleme süreleri, demurajlar falan, bunları düşünürseniz o mantık olmaz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - E-6 yapıldığında, paralı olduğu için, harçlığımız da olmadığı için, E-5'ten gitmeye devam ettik. Ne zaman ki E-5 tıkandı, hadi parayı da verip E-6'dan geçmeyi tercih ettik. Şimdi, mesela siz üçüncü yolu yaptınız, 3 dolar diyorsunuz geçiş, diğer köprüler 1 dolar gibi. Şimdi, "Niye 3 dolarlık yoldan geçecek araçlar?" diye bir soru var ortada. Ancak ikinci yol tıkanacak ki "Hadi ben 3 dolar vereyim de geçeyim." diye üçüncü köprüden geçecek. O zamana kadar belki bu 135 bin sayısını dolduramayacağız, hazineden boyuna bu parayı ödemeye devam edeceğiz. Öyle değil mi Sayın Bakan?
Yani sonuç olarak şunu söyleyeceğim: Trafik...
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Devam edin de onaylatma bana, cevap vereyim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kafa salladınız ama.
BAŞKAN - Siz devam edin Sayın Paylan, fal açmayın lütfen.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şunu söyleyeceğim: Yani Ahırkapı açıklarında bekleyen gemi, bekleme bedelini eğer ki göze alamazsa daha ücretli olan bir yoldan hemen geçer diyoruz. Ama lütfen şunu söylemeyin, dün müsteşarımıza da söyledim, işte "Amonyak gemisi geçiyor, petrol tankeri geçiyor, bunlar İstanbul için tehlikelidir, o yüzden biz bu yolu yaptık. İstanbul'un güvenliğini sağlayacağız." değil.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Orada itirazım var, ciddi itirazım var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İsteyen, yani yalnızca fener ücretini, römork ücretini verip boğazdan geçer yani bunu engelleyemeyiz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Öyle değil, o engellenir.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Montrö'ye göre engelleyemeyiz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Montrö'den sonra Uluslararası Denizcilik Örgütü ile ülkemizin yaptığı müzakereler sonucunda biz boğazlardan geçişe belirli can ve mal emniyeti gerekçesiyle sınırlama getirebiliyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sınırlama getirebiliyorsunuz, yani "Beş dakikada bir geçer." diyorsunuz veya "Tek yönlü geçilebilir." diyorsunuz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Hayır hayır, konuştuğumuz o. Diyelim ki, boğaz geçişi sırasında ciddi anlamda can ve mal emniyeti riski oluşturuyor ise geçiş izni de vermeyiz. Uygulamamız var. Mesela LPG tankerlerine biz boğazdan geçiş izni kolay kolay vermiyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama geçiyor şu anda, boğaz tek yönlü kapatılıyor ve geçiyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Bakın, şöyle, şimdi isterseniz boğazı konuşacaksak saatlerce konuşuruz, anlatayım.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, böyle giderse biz bunu bitiremeyeceğiz, çünkü bir saat, iki saat içerisinde toparlarız diye düşünüyorum ben.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Peki şöyle söyleyeyim kısaca: IMO'nun da üye olan bütün ülkelere yaptığı duyuruda İstanbul Boğazı'nın Independent, o diğer birtakım kazalardan sonra yaşanan tecrübeleri dikkate alarak can ve mal emniyetini tehlikeye atacak eğer bir seyir talebi olursa bunu kısıtlamaya Türkiye Cumhuriyeti olarak hakkımız var, bunu da uyguluyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kısıtlıyoruz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Ya, o demuraj konusu, açıkta bekleme konusu; bunların sebebi sadece boğaz kısıtlaması değil. Bazen yük bulamıyor, yük bulamadığı için oraya demir atıyor, bekliyor günlerce, ne zaman yük alırsa, boşuna balanslamasın diye, öyle bir uygulama var. Yani, Montrö ilk günkü gibi değil artık, onu demek istiyorum. Montrö'de, yapıldığında en uzun gemi 75 metreydi, şimdi 350 metre gemi var ama boğazın genişliği de değişmedi, boyu da değişmedi.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani sonuç olarak olan kazalar... Sayın Bakan, ben çocukluğumda Independent'ı hatırlıyorum, çocukluğumda o yangını net bir şekilde hatırlıyorum. Petrol tankeri üzerinden konuşalım, tamam, LNG üzerinden, amonyak üzerinden konuşmayalım, petrol tankeri isterse boğazdan geçmeye devam edecek, herhâlde bu konuda da...
BAŞKAN - Sayın Paylan, yani karşılıklı...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, ben konuşuyorum, Sayın Bakan...
BAŞKAN - Ama siz sürekli soru sorarak şey yapıyorsunuz yani... Bir anda LNG'den vazgeçtiniz, petrol tankerine döndünüz, biraz sonra onun cevabını alınca ondan vazgeçeceksiniz yolcu gemisine döneceksiniz.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, benim nasıl konuşacağıma lütfen siz karar vermeyin, müdahale etmeyin.
BAŞKAN - Doğru, haklısınız, ben özür diliyorum, doğru söylüyorsunuz.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim özür dilediğiniz için.
Yani, Sayın Bakanım cevap vermeyi tercih ediyor, daha sonra da cevap verebilir, ben bir şey demiyorum, ben sorularımı soruyorum. Lütfen, müdahale etmeyin, insicamımı da bozmayın lütfen yani.
BAŞKAN - Buyurunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sonuç olarak yani bir petrol tankeri üzerinden konuşalım. Tamam 300 metrelik bir tankeri belki diyebilirsiniz ki: "Sen 5 tane römork almazsan..." Atıyorum, onun maliyeti de 400 bin dolar olur. Adam da "300 bin dolarlık olan yoldan geçerim." diyebilir. Ama 200 metrelik bir tanker üzerinden konuşalım, arzu ederse Montrö Anlaşması'na göre "Ben boğazdan geçmek istiyorum arkadaş." der ve diğer tarafın ücretine göre de daha makul görürse boğazdan geçer veya "Hadi ben ağalık yapıyorum, fazlasını da veriyorum." derse boğazdan geçer, öyle değil mi? Böyle.
Net olarak, bu, İstanbul'un hani bir petrol tankerinden veya tabii ki amonyağı... Petrol tankeri üzerinden konuşalım, geçişini durdurmayacak. Umarım... Ben de petrol tankerlerinin geçmesini istemiyorum, başka bir formül de vardı, boru hattı döşenmesi gibi, biliyorsunuz. Hani B planı bir boru hattı döşenmesiydi ve Marmara üzerinden o boru hattının devam etmesiydi. Böyle bir şey de gündemdeydi. Bu herhâlde rafa kalkma durumunda, böyle bir proje artık devre dışı. Ancak, yeni Kanal İstanbul'da da düşüncemiz, etrafının, en azından gördüğümüz modellerde girişinin çıkışının imara açılması ve petrol tankeri, amonyak tankeri, LNG tankerleri de buradan geçecek. Ya, bu da sıfır bir risk demek değil. Tabii ki daha düzenli olacağını öngörüyorsunuz, ancak sıfır risk demek değil. Yani "Biz orada milyonlarca insanın hayatını kurtarıyoruz." diye bir propaganda yapılıyor ama orada da önümüzdeki yıllarda öngördüğünüze göre yüz binlerce veya milyonlarca insan yaşayabilecek ve onların da yaşam riskleri söz konusu. O açıdan, bu argümanı bence öne sürmeyin, bunu çok rahat çürütürüz Sayın Bakanım. Yani bu argüman başka bir argüman, yani bu doğru değil.
O açıdan, ne boğazı tamamen sıfır riske indireceğiz ne de diğer tarafta sıfır bir risk mevzusu var. Nükleer santral söyleminizde olduğu gibi "Efendim, yolda kaza olmuyor mu?" Ama nükleer santral patladığında milyonlarca insan ölüyor ve yüz yıllarca etkisi sürüyor. Bir LNG tankeri bir yerde patlarsa da elbette milyonlarca insana kastedebilecek etkisi var. Müsteşarımız söyledi, bir amonyak tankeri eğer ki patladığında poyraz esmemiş olsaydı belki ben şu anda hayatta değildim. Yani İstanbul'da yaşayan yüz binlerce insanın hayatını, canını alabilirdi o amonyak tankeri. Şimdi, bu boyutuyla böyle.
Diğer mesele, Sayın Bakanım -yani kısaca geçeceğim, bütün arkadaşlarımız çevre boyutu üzerinde duracaklar da- biliyoruz ki Karadeniz Marmara'ya göre ortalama 30 santim, 40 santim daha yüksek ve aşağı doğru akıyor. Yani, bu Tuna'nın ve diğer bütün kar sularının beslemesi sonucu Karadeniz hep yüksek ve sürekli Marmara'ya doğru üstten akıyor, tersten de alttan akıntı biliyorsunuz Karadeniz'e doğru yürüyor. Şimdi, yeni modellemede... Dün Çevre Bakanımız, Müsteşarımız anlatmaya çalıştı, "Buna engel oluruz." dedi. Ancak öyle bir şey ki yani 25 metrede üst akıntı olup da alt akıntı olmama olasılığı bile var yani bu riski... Şimdi, "Modelleme yapacağız." diyorsunuz ama pratikte bunu hayata geçirmediğimiz sürece -yani 25 metrelik bir tünel yapılacak- öyle bir şey olabilir ki üst akıntı hâkim olur. Çünkü bazen 60-70 santime kadar Karadeniz yükseliyor Marmara'ya göre yani yokuş aşağı bir durum söz konusu ve bir basınçla bu geliyor, alt akıntı o basınca karşı yoğunluk çerçevesinde Marmara'dan Karadeniz'e doğru akıyor yani böyle bir senaryoda... Biliyorsunuz, havuz problemlerinde bir musluk, iki musluk hikâyesi vardır. İşte, bir musluk açık olursa bir havuzu kaç dakikada doldurur, iki musluk olursa kaç dakikada? İşte, ÖSS'de hepimizin karşılaştığı sorular. İki musluk birden eğer ki üstten daha yoğun akıp yani bunun matriksi tutmazsa, matematiği tutmazsa Marmara Deniz'i önümüzdeki on yıllarda ölü bir deniz hâline gelebilir, akıntısıyla bütün düzeni bozulur, tuzluluk oranı değişir, bu etki daha sonra Ege'ye doğru yayılabilir. Tutturulamazsa bu çerçevede de o 13 milyar dolar ve milyarlarca dolar yatırdığınız Marmara'da Kanal İstanbul'u kapatmak zorunda kalırız. Yani, kestiremeyeceğimiz bir akıntı modeli var. Diğer denizlerde böyle bir şey yok, diğer su havzalarında böyle bir durum yok. Çünkü "yükseklik farkı" dediğimiz şey bir yerden bir yere akacak ve tuzluluk farklı anlamında söylüyorum, Karadeniz'in -biliyorsunuz- tuzluluğu su gibidir yani normal içme suyu gibidir.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Çok az fark var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yapmayın, Marmara'yla çok ciddi fark var, tuzluluk farkı, o yüzden aşağıdan Karadeniz'e doğru akıyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Binde 10'dan az.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, boğazın çıkışında öyle Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Yok, deniz olarak, ben gemi inşa mühendisiyim yani öyle Kızıldeniz'le kıyaslarsanız anlarım yani ama Marmara... Denizler birbirlerine yaklaştığı zaman tuzlulukları birbirine yaklaşır.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam ama bakın, bu aşağıdan kanalın... Peki, şunu söyleyeceğim: Üst akıntı akmaya devam edecek, bu kesin çünkü daha yüksek Karadeniz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Altda devam edecek.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İşte, altın devam edip etmemesi muamma ve bununla ilgili Çevre Bakanımız dedi ki: "Engellemek için modeller, bilmem neler önereceğiz, bunu modelleyeceğiz." ama her ne olursa olsun....
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Onun olmayacağını... İstanbul Boğazı ile Çanakkale'yi düşünürseniz öyle bir şey olmuyor. Yani, araştırma yapılır ayrı da zaten İstanbul Boğazı ile Çanakkale arasında dediğiniz hadise yüzyıllardan beri devam ediyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet ama ikinci bir musluk açılıyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Bu onu daha da rahatlatacak, Marmara'daki sirkülasyonu daha da rahatlatacak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Muamma. Üst akıntı olup alt akıntının ne boyutta, yani bunun orantısının ne boyutta devam edeceğini belirleyemeden -hani bu debiyi, çift taraflı debiyi- bunu bilemeyiz. Bununla ilgili modellemelerde tabii ikna olmayı... Umarım modellemede anlatırsınız Çevre Bakanlığınızla birlikte.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) - Anlatacağız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Son olarak Sayın Bakan bir de dün müsteşarımız bahsetti, işte geçmişte Sayın Cumhurbaşkanın da geçmişte bahsettiğini söyledi adalar çıkacak bu hafriyat çerçevesinde. Yani, orada 1,5-2 milyar metreküp hafriyat oluşacak en azından ve bu üçüncü havalimanı inşaatına döküleceği öngörülüyordu, üçüncü havalimanı yol aldı ve kot seviyesi düşürüldüğü için öyle bir hafriyat ihtiyacı yok, bu hafriyatı da denize döküp adalar oluşturulması planlanıyor diye söylendi. Bu adalar nerede? Bu adalar ne yapılacak? Bu adaların ekolojiye etkisi ne boyutta olacak? Karadeniz'e mi dökeceksiniz, Marmara'ya mı dökeceksiniz yoksa her iki tarafa da mı dökeceksiniz? Her iki tarafta da mı adalar olacak, nedir plan? Bir de model yap-işlet-devret midir, ne şekilde yürüyecek? İşte, bu rant paylaşımı mıdır? Size suda araziler vereceğiz de böyle bir imar planı yapacağız o araziler üzerinde, siz de şöyle şehirler, finans şehirleri veya rezidanslar yapacaksınız bununla finansmanını sağlayacaksınız gibi bir model midir? Bunun ilgili de bilgi verirseniz seviniriz.
Teşekkürler.