KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; yani burada Sayın Bakan Kanal İstanbul'la ilgili bilgi verdi diğer komisyona ve "Yasal bir boşluk yok, biz bunu Bakanlık olarak yapabilecek durumdayız." dedi ama demek ki ufak tefek şeyler varmış. Bize göre bütünlüklü bir yasa çıkması gerekiyor, ayrıca onu belirteyim.

Ama ben esasen başka bir konu üzerinde durmak istiyorum, o da şu: "Aleniyet." dedi meslek odasından gelen arkadaşımız, "Şeffaflık." Liberal demokrasilerin de en ciddi problemlerinden bir tanesi budur. Bugün bilgi, güç sahiplerinin elindedir. Değişik aşamalarda bilgiyi manipüle etme, değiştirme, muğlaklaştırma hakları var ya da yeterlilikleri var. Yani, mesela "bilgi asimetrisi" diye bir şey var, çok önemli bir şey, liberal demokrasinin en önemli problemi, bugün burada yaşıyoruz. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün yasa yapma süreçlerinde bunu yaşıyor, çok ciddi bir konu bu. Bilgi asimetrisi yani bütün taraflar o üretilen ve üzerinde işlem yapılan, işte kanun çıkarılıp milyonları etkileyecek düzenlemeler, işte haklar, onlara hak tanıyan ya da haklardan mahrum eden yasalar çıkıyor. Fakat bu sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinde değil, yerel yönetimlerde de, belediye meclislerinde de aynı şeyler yapılıyor. Bu yasalar çıkıyor fakat taraflar, vatandaş orada bizim burada konuştuğumuz kavramların ne anlama geldiğini bilmiyor. Öyle kavramlar kullanılıyor ki "su yolu" filan. Hani, "su", "yol" çok iyi bildiğimiz kavramlar olmasına rağmen, yani Kanal İstanbul'a "Ha, su yoluymuş demek ki..." filan. Ama çok daha fazla teknik kavramlar var.

Biz siyasetçilerin görevi, özellikle muhalefetin görevi bu bilgi asimetrisinin yurttaşlara vereceği zararları asgariye indirmek, anlaşılır hâle getirmek.

Ben 2009'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıydım ve imar değişiklikleriyle ilgili konuşmalar yapıyoruz, imar rantları oluşturuluyor. İşte, insanlar 5 liraya alıyor, imar değişikliklerinden sonra bin lira oluyor. Dolayısıyla belediye meclis toplantılarında bilgi asimetrisinden dolayı vatandaşın haberi yok ya da güçsüz olduğundan dolayı bilmiyor.

Bir kadın aradı beni Küçükçekmece'den. "Babadan kalma bir arsa var. İşte, 5 daire veriyorlar, ben 6'ya vermek istiyorum. Birisi geldi dedi ki bana: '8 daire vereceğim sana.' Anlaşmayı hemen yaptım, verdim." diyor. Altı ay bekletti, işte "Hazırlık yapıyorum." falan. Sonra bir geldi, geldi oradan kırk dairelik bina çıktı, hâlbuki 10 daire çıkıyordu. Şimdi, bilmiyor. Belediye meclisinde yapılacak değişikliği bilmiyor, orada emsal nedir bilmiyor, pafta nedir, şu nedir, bu nedir, bilmiyor.

Niye söyledim bütün bunları? Yani Hükûmet uzmanlarıyla beraber, siz yoktunuz, dün de söyledim, böyle bir kelimeyle, iki kelimeyle değişiklikler yaparak, milyonları ilgilendirecek, bugünü ilgilendiren, gelecek kuşakları ilgilendiren değişiklikler yapıyoruz ve "Aaa, filan, ne oluyor?" diyoruz. Hatta böyle uzmanlar, böyle bürokratlar yani "Nasıl da bir gol attık." diye bir gurura falan da kapılıyorlar. Değil yani, bu yani bilgiyi asimetrisi, yanlış bilgi üretme, bilgiyi muğlaklaştırma, bilgi iletişim araçlarına sahip olma, bunların tamamı güçlülerle ilgili bir hadisedir. Devlet yapabilir bunu, güçlüler yapabilir.

Dün alt komisyonda sigortayla ilgili tartışmalar oldu. Tartışmalara kim geldi değerli arkadaşlarım? Gelen sigorta şirketinin temsilcisi geldi. Peki, otomobilciler derneğini ya da odasını çağırdınız mı, taksicileri çağırdınız mı? Ankara'daki taksici ile Kırıkkale'nin bir ilçesindeki taksici de, Rize'nin Fındıklı ilçesindeki taksici de aynı şekilde bu yükümlülük altına giriyor. Ama güçsüz oldukları için böyle bir toplantıya gelemiyorlar, düşüncelerini anlatamıyorlar. Belki şu anda ne yaptığımızı bile bilmiyorlar. Bu bilginin şeffaf olmadığı, tarafları, yurttaşların kendileriyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde, yerel meclislerde ne yapıldığı, bunların ne anlama geldiğini bilmediği sistemler demokrasi filan olmaz yani bunlar demokrasi değildir. Yani birbirimizi kandırıyoruz. Milletvekilleri olarak bile biz, hani, yeni gelen, birkaç dönem olmayan arkadaşlar, özellikle yeni olanlar için burada özellikle iktidar partisi milletvekilleri çünkü Hükûmetleri tarafından geliyor, gayet doğal, sadece bu iktidarla ilgili değil. Ben bu Mecliste başka iktidarları da gördüm. Onlar, o iktidar partisi milletvekilleri öyle davranıyorlardı. Ne anlama geliyor, bunu çok sorgulama ihtiyacı duymuyorlardı. Bilemiyoruz yani uzmanlar ile danışmanlar ile işte sivil toplum örgütlerini buraya getirerek... Oysa, yani gerçekten insanlar için, yurttaşlar için, cumhuriyetin şu eşit yurttaşları için yasalar çıkarıyorsak ki iddiamız budur, eşitlik burada esas. O zaman onların anlayacağı bir dile çevirmemiz gerekiyor, anlatmamız gerekiyor.

Niçin Sayın Bakanım, zamanında bunlar gelmez? İşte, biz bütçeden sonra on beş gün çalışmadık Plan ve Bütçe Komisyonu. Bugün geldi. Şimdi, Başkanımız diyor ki: "Cumartesi, pazar da çalışacağız." filan. Alt komisyon, olmaz. İşte, dün kıyamet, rica, minnet, bir günlük alt komisyon falan. Ancak sigortacıların temsilcilerine ulaşılabildi.

BAŞKAN - Türkiye Şoförler Odasını biz ilk gün davet ettik efendim.

TŞOF TEMSİLCİSİ ARKIN SALİH MİRAN - Buradayız efendim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyse...

BAŞKAN - Buradalar zaten, ayrıca buradalar şu an yani.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Dün de buradaydılar. Sayın Bekaroğlu burada olmadığı için o herhâlde farkında değil ama Şoförler Odasının temsilcisi buradaydı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, Sayın Başkan Vekili, bir gol atmış oldun, helal olsun, tebrik ediyorum seni. Ya, genel bir şey söylüyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Burada en ufak bir şekilde herhangi bir müdahale...

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Yanlış bir bilgi verdiniz, onu düzeltiyorum.

(Karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam kardeşim. Ben size gol atmak için konuşmuyorum arkadaşlar.

BAŞKAN - Tamam Sayın Bekaroğlu, buyurun, devam edin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biliyorum siz bildiğinizi okuyacaksınız. Çoğunluk -buna da hiç itiraz etmiyorum, defalarca söyledim- evet, çoğunluğun el kaldırmasıyla yasa çıkacak, buna bir şeyim yok. Hukukun içinde kalın yeter ki, onu söylüyorum. Bir de kayıtlara geçsin istiyorum. Bir şey söyledim arkadaşlar. Zaten kör topal bir demokrasimiz var. Yani bu demokrasiyi bu şekilde bilgiyi insanlardan kaçırarak daha kör topal hâle, daha da çıkılmaz hâle getirmeyelim, onu söylemeye çalışıyorum.

Bizim burada görevimiz muhalefet olarak yani zaman alıyorsunuz... Hayır, zaman falan almıyoruz Sayın Bakan. Zamanımız aslında var, Meclisin zamanı var ama bu zaman kullanılmıyor. Sayın Bakanım, yani bu yaptığınız şeyde milletin aleyhine bir şey mi var? Birilerinden saklanan bir şey mi var? Yok. E o zaman niçin yeteri kadar zaman ayırmıyor Komisyon buna? Niçin alt komisyonlar, uzmanlar gelerek bunu uzun uzun anlaşılır, daha da anlaşılır hâle getirmiyoruz? Siz elbette seçildiniz, çoğunluk sizindir. Vaatlerde bulundunuz ve bu vaatleri gerçekleştiriyorsunuz, buna bir itirazımız yok. Biz de muhalefet olarak diyoruz ki bunlar yanlıştır diyoruz. Tam da vaatleri gibi değil, sizi de kandırdılar diyeceğiz yarın halka. Aslında güç sahiplerinin, egemenlerin, zenginlerin lehinde bir şey yaptılar. Nerede diyeceğiz bunu? Seçime gittiğiniz zaman vatandaşa söyleyeceğiz vatandaş bilerek oy kullansın diye, öyle bir hakkımız var. Görevimizdir de hatta bu. Burada yapılanların ne anlama geldiğini vatandaş için anlaşılır hâle getirmek bizim görevimizdir. Madem, siz, zaman var, iyi bir şey de yapıyorsunuz, iddianız budur; o hâlde yani getirin bunları uzun uzun konuşalım, tartışalım. Bütçede aynı şeyler yapıldı, çok da zaman vardı. On beş gün evvel, on altı gün evvel bütçeyi çıkardık. Hâlbuki çok rahat bir şekilde on yedi saat çalışmadan sonra gece yarısı "Kabul edenler... Etmeyenler..." diye bütçe gitti. Bütçe dediğimiz ne? Bütçe hakkı ya. En önemli, tüyü bitmemiş yetim hakkını burada dağıttık, önemli bir şey.

Niye böyle yangından şey kaçırıyoruz diye şey yapıyoruz? Sonra çıkıyorsunuz, böyle şeyler oluyor, uyarıyoruz, dikkate almıyorsunuz, sonra çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz kandırıldık, filan böyle dedi, paralel böyle dedi, dikdörtgen böyle gitti." Ya, niye böyle yapıyoruz? Burada gerçekten samimiyiz, gol atmak gibi falan bir niyetimiz yok. Hakikaten zaman da var. Geliriz, saatlerce burada çalışırız. Rica ediyoruz, gerçekten rica ediyoruz. Yani bize de yardımcı olun, biz de size yardımcı olalım. Burada ne yaptığımızı insanların anladığı bir dile çevirelim. Budur görevimiz. Demokrasi şeffaflıktır, açıklıktır. Kimseden de bir şey kaçırmıyorsanız -ki iddianız budur- bu şekilde davranalım.

Sayın Başkanım, size de söylüyorum bunu özellikle.

Teşekkür ediyorum.