| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemiz hakkında verdiği kararların icrasının izlenmesine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 02 .06.2016 |
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Arkadaşlar, şimdi, gerek Mülteci Alt Komisyonunda gerekse İnsan Hakları Komisyonunda görev aldığım zamandan bu tarafa Türk devletinin, gelişmelere göre, eklektik bir biçimde ihtiyaçlara göre kendini nasıl yenileyebildiğini gözlemleyebiliyorum. AFAD gibi bir kurumun, Suriye gibi bir krizi, kurumsal anlamda tecrübeye dönüştüren devasa bir yapıyla yarın bu problemler çözüldükten sonra dünyaya model olacak işler yaptığına tanık oluyorum. Burada insan haklarıyla alakalı Daire Başkanlığının 2012'deki kuruluşu da bahsetmiş olduğumuz Türk devlet geleneğinin kendisini sürekli yenileyebildiğinin ve dinamik durabildiğinin somut örneği. Bu açıdan memnuniyetimi ve ayrıca gururumu ifade etmek istiyorum. Fakat, burada eğitimle ilgili, müfredatla ilgili özellikle yargı mensubu arkadaşlara dünyayı tanıtmak ve oraları ziyaretinizle ilgili konularda gerek ziyaret ettiğiniz yerlere gerekse yargı mensubu arkadaşlarımıza kendi medeniyetimizden referanslarla adalet nasıl mülkün temeli ve biz Türk devlet felsefesinde adaletli olmakla, insana değer vermekle neyi nasıl yaptığımızın somut örneklerinin belki Türkçe, İngilizce, Fransızca tanıtım katalogları ve anlayışlarıyla beraber üzerinden gitmemiz lazım. Çünkü, kurumlarımız şekillenirken doğruyu ve evrenseli Batı'daki sisteme uyarlayarak ve kendimizi akredite etme kaygısıyla yola çıkıyoruz. Ben İnsan Hakları Kurulu oluşturulurken muhalefet şerhimde ve eleştirimde "Yetmez ama evet, doğru, bu kurul olmalıdır ama şunlar da eklenmelidir." diye bir bölümde bir eleştiri yaptım, bir de konuşma yaptım Mecliste. Biz Batı'nın çerçevesine uymaya kendimizi zorlarken... Batı'nın kendi seküler aklını inşa ederkenki tecrübeleri elbette onun kültür kodlarını ilgilendirir ve bugün evrensel değerler olabilir ama bizim var olan değerlerimizi kendi müktesebatımızdan hareketle gerek yargı mensuplarımıza... Bu sadece Batı'ya uymak için, insan hakları kavramı, İnsan Hakları Mahkemesi Strazburg'da olduğu için değil arkadaşlar, bu bizim devletimizin yarınları, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için olması gereken sistem. Bunu da "Bak, Mecelle böyle demiş, Kutadgu Bilig'de Yusuf Has Hacip böyle demiş, bu kavram Bilge Kağan'da böyle geçer, adalet sistemimizde şöyle geçer." diyerek aidiyeti, mensubiyeti, yaptığının sadece bir iş ve mesai olmadığını, bunun bir yaşam tarzı olduğunu ifade etmek açısından da hem çalışanlarımıza vermemiz gerekiyor hem de ziyaret edip temas ettiğimiz yerlere "Biz bu medeniyetle buradayız, size entegre olmaya çalışıyoruz ama biz bu hafızayla buradayız." diyerek -Türkçe, İngilizce- bizim evrensel kararlarımızla ilgili konuları da götürmemiz lazım. Yani, Fatih'in "Kolumu kesmeseydin ben kafanı keserdim." meselesiyle ilgili "İstanbul'u, Konstantinopolis'i fetheden, bir çağı kapatan, yenisini açan bu şahsın mahkeme ve yargı karşısındaki tutumu buydu." diyebilelim oralara da diye düşünüyorum.
ADALET BAKANLIĞI ULUSLARARASI HUKUK VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRÜ HARUN MERT - Sayın vekilimizin düşüncelerine tabii ki katılıyorum. Somut bir örnek olarak... Geçen hafta Bakanlığımızın İstanbul'da Uluslararası Yargı Etiği Sempozyumu oldu. Tabii, Mecelle'nin ilk maddelerinde, biliyorsunuz, hâkimin vasıflarıyla ilgili çok güzel düzenlemeler var. İki ayrı hocamız bunları çok güzel şekilde, değişik ülkelerden hukuk felsefesi profesörleri gelmişti, onların bulunduğu ortamda anlattılar ve bazı hocalar da bize sordular "Bu Mecelle nedir?" vesaire diye. Şimdi onun İngilizce metinlerini falan temin etmeye çalışıyoruz. İrtibat bilgilerini aldık, temin ettiğimiz zaman kendilerine ileteceğiz.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Çok güzel. Tam da kastettiğim bu. Bu Adalet Akademisindeki hâkim adayı arkadaşlara diyanet-siyaset ayrımını, kadına bakışın hangi noktada olduğunu ve kadın eğitim haklarının kocasının üzerindeki hakların üzerinde olduğunu anlatan İmam Matürîdî'nin hukuk anlayışının ne olduğunun, mutlaka, hâkim adaylarına müfredat olarak konulması gerektiğini düşünüyorum. Yani, bunu yaparken de böyle muhafazakâr söylemlerle tarihî referansları istismar etmek adına değil, gerçekten bunu siyasetten ari düşünüp kendi kaynaklarımızı da bunun içerisine aşılamak ve sentezlemek... Ancak böyle mümkün olur yani biz devlet olarak da kökü mazide atiyi, Selçuklu, Osmanlı, cumhuriyet terkibini bununla yapabiliriz. 29 Mayısla 19 Mayısı yarıştıran, "19 Mayısçılar" ve "29 Mayısçılar" diye kamplaştıran bir tutumla değil ancak bu diyalektikle doğruyu buluruz diye düşünüyorum.