KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Bakanın açıklamalarından sonra ben biraz daha fazla korkmaya başladım.

Şimdi, temel problemimiz ne? Şunu anlamaya çalışıyoruz: Biz 2016 yılında, özellikle 2015 yılından yaptığımız bir kısım uygulamalarla acaba 2016'ya çok yüksek bir bütçe harcama bazıyla mı giriyoruz, bunu anlamaya çalışıyoruz. Bu konuda da Sayın Bakandan bu yüzde 37,9'luk, geçen yılın ilk üç aylık harcamasına göre bu yıl verilen ilk üç aylık ödeneklerin o mukayesesinde ortaya çıkan o yüzde 37,9'u açıklayalım diye gayretimiz bundan.

Şimdi, birazdan o elma armut meselesine geleceğim. Burada amacım hiçbir şekilde Sayın Bakanı veya kimseyi sıkıştırmak falan değil ama bir şeyi anlamamız lazım. Yani burası Parlamentoysa, Parlamentonun bütçe hakkı varsa, Parlamento buradan bir şey anlayacaksa yani bundan AK PARTİ Grubundaki arkadaşların da... Bunu ayrıca onlar biliyorsa bilmiyorum ama bu 37,9'luk artışı onların da aslında bilmesi gerekiyor, muhalefetin bilmek istediği kadar. Şimdi, birinci husus bu. Tabii, bunun cevabının Sayın Bakanın elinde olması, yani ikide bir "Hepsi var." diyorsunuz, iki tanesini açıkladı, kalanlarını bıraktı. Hâlbuki "Sabaha kadar dinlemeye hazırız." dedik. Yani olabilir de ben zaten bunun hiçbir cevabı yoktur falan demiyorum ama oradaki şeyleri görelim. Yani nelerden ilave ne geliyor? Yıl içerisinde, yılın ikinci yarısında, yılın üçüncü çeyreğindeki uygulamalardan mı kaynaklanıyor? Yoksa, mesela bir kısmını kendim soruyorum, diyorum ki: Öncelikli dönüşüm programları için, oradaki tedbirlerin hayata geçirilmesi için ilk üç çeyreğe koyduğunuz ne kadar para var? Hani bunların da olduğunu söylersiniz, ondan sonra dersiniz ki: "Geçen yılın bir bazı var." Değil mi?

Şimdi, elma-armut meselesine gelelim. Bir bütçe nasıl yapılır, bunu bir konuşmamız gerekiyor. Yani bu elma-armut meselesi çok talihsiz bir şeydir kesinlikle. Yani Maliye Bakanımızın ağzından ben bunu duymak istemezdim. Şimdi, bu yılın bütçesini yaparken bakacağımız en birinci endikatör, geçen yıl aynı dönemde, yıllıksa yıllıkta, çeyreklikse çeyreklikte geçen yıl, bir önceki yıl ben ne harcama yapmışım, buna bakarsınız.

BAŞKAN - Gerçekleşmeye.

ERHAN USTA (Samsun) - Tabii, gerçekleşmeye.

Bunun üzerine neyi koyarsınız? Dersiniz ki: "Orada o günden bugüne şu kadar enflasyon oldu, enflasyon farkını bir koyayım." Onu koyarsınız. Hizmet genişlemeleriniz vardır veya yerine göre gelirde büyüme vardır, büyüme farkını koyarsınız. Yeni programlar başlatmışsınızdır, geçen yılın ilk çeyreğinde yoktur ama bu yıl başlattığınız programlar vardır, onları koyarsınız ama bakın, baz hep geçen yılın ilk harcamasıdır. Ondan sonra, "full year effect" dediğimiz, işte yılın ikinci yarısında personel almışsındır, ilk yarısında yoktur, onun tam yıl etkisi gelir. Ömrümüz bu işlerle geçti Sayın Bakan yani buna elma-armut derseniz talihsizlik olur. Bakın, arkanızdaki bu işleri bilen personelin hepsi size güldü elma-armut derken. Çünkü, gidin, bakın, exel dosyalarına, bütün hepsinin tahmin yöntemleri budur, bunun üzerinden hesap eder, üzerine ekstraları koyar, oradan bir artış bulursunuz. Bu artış tabiatıyla enflasyon ve büyümenin üzerinde bir artış olacaktır. İşte, onu diyorum ben. Bunun normal artışı, beklenen artışı yüzde 10'dur geçen yılın ilk çeyreğine göre. Yüzde 37,9'sa, 38'se, yüzde 10'un üzerindeki farkı alın, kabaca yüzde 28'lik bir fark bir ekstra demektir. Şimdi, basın burada yani anlamaya çalıştığım şey şu: Bunu bütün yıl boyunca mı göreceğiz, ilk çeyrekte sadece kalacak bir şey midir, yoksa hakikaten kurumlarınız sıkışmasın diye çok gevşek gevşek verdiğimiz ödenekler midir? Bunun açıklamasını istiyoruz. Bu açıklama hâlâ yapılmış değil. Personelde bir miktar yapıldı ama aynen dediğim yere geldi. Diyorsunuz ki: "4,76 temmuz zammı, yüzde 6 ocak zammı." Nedir? Yüzde 10,76. Bileşiğini alırsanız 1-1,2 daha koyarsınız, yüzde 11. Ben de zaten ne diyorum? Yüzde 11'i koymak meşrudur diyorum, onun üzerini bana izah etmeniz lazım diyorum. Şimdi, mesele bu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Erhan Bey, o yüzde 25'i üç aylık dönem değil miydi?

BAŞKAN - O farklı bir şey.

ERHAN USTA (Samsun) - Efendim, işte, hep o karıştırılıyor. Bu yüzde 25'ten farklı bir şeyi konuşuyoruz.

Şimdi, yüzde 25 dediğimiz geçen yılın ödeneğinin yüzde 25'ini almak...

BAŞKAN - Peki, Sayın Usta, serbest bırakılan ödenek bir yerde gerçekleşme olarak karşınıza çıkmıyor mu?

ERHAN USTA (Samsun) - Gerçekleşme var elimizde, serbest bırakılan ödenek ayrı bir şey, hayır. Şimdi oraya geleceğim.

BAŞKAN - Asıl kilit nokta orası çünkü.

ERHAN USTA (Samsun) - 139 milyar geçen yıl serbest bırakılmıştır, 100 milyar harcamışsınızdır. Esas olan harcamadır. Ha, nakit bulamamışsındır, harcayamamışsındır, ödenekleştirememişsindir falan, onlar varsa işte onları da izah edersin, dersin ki: "Ya, benim aslında geçen yıl 100 milyar değil de 110 olmalıydı harcamam. Nakdimiz yoktu, parasını ödeyemedik, ödeneği yoktu, şöyle oldu, onun ekstrasını koyuyorum." Ama 100'den 138'e çıkışın bu şekilde izah edilmesi lazım. Yani bu çok basit bir uzmanlık işidir, bunun hesabı, bu bilginin de ben Maliye Bakanında olduğunu düşünüyorum ama ya Sayın Bakan bu konuyu çalışmadı veya vermek istemiyor, bilmiyorum ama netice itibarıyla biz bu yüzde 38'lik artışı hâlâ akşamın bu vaktinde anlayamamış durumdayız.

Şimdi, "Efendim, geçici bütçe sadece bir endikatördür." Efendim, geçici bütçe çok önemlidir. Şimdi, bakın, bizim bir tane ağzımızdan çıkacak laf önemli yani Hükûmet için söylüyorum, muhalefetin ne dediğine kimsenin çok fazla baktığı yok. Yani orada bir bakanın ilk üç ay için, yarın için söyleyeceği şey önemlidir. Şimdi, yıl zaten on iki ay. Hadi bunun üç ayı ve üç aydaki harcamalar, tam yıl etkilerinden, birtakım şeylerden dolayı gelecek üç aylar için de kalan dokuz ay için de önemli bir endikatördür. Geçici bütçeyi küçümsemeyelim. Eğer hakikaten Maliye Bakanlığımız yani bu 158 harcanmayacak bir paraysa, mesela bu 110'da, 120'de kalacaksa -tutanaklara da geçsin, bunları yarın ömrümüz sağ olursa göreceğiz üç beş ay sonra, bir sene sonra konuştuğumuzda- yani 110, 120 milyar lira harcayacaksak hakikaten 158 isteyip piyasaların kafasını bulandırmayalım.

"Efendim, OVP'nin çıkması bekleniyor." Zaten piyasa OVP'yi bekliyor, biz de OVP'yi bekliyoruz yani OVP'yi çıkarmayan biz değiliz. Çıkartılan OVP'ye de "Bunun ben yenisini yapacağım." deyip tekrar piyasalarda başka bir belirsizlik yaratan da zaten Hükûmetin kendisi. Çünkü OVP'nin ikinci paragrafına veya üçüncü paragrafına "Bu OVP'deki şeyler güncellenecektir." şeklinde bir ifade koyunca "Acaba ne yapacaklar? Büyüme daha mı düşürülecek veya şu mu olacak, bu mu olacak?" şeklinde piyasalarda ciddi belirsizlikler oluştu.

Şimdi, "Serbest bırakılan ödenek geçen yıl 139'du." denildi. Şimdi anlayabiliyor muyuz? Yani 100 harcamamız var, 139 serbest bırakılmış. Şimdi, bazı ödenekler yıl içerisinde ilk üç ayında tamamı, bütün yıl harcanacak para serbest bırakılır, bazılarında üçer aylık üçer aylık bırakırsınız. Bu şimdi hiçbir şekilde... Yani 139'luk serbest bırakma şu anda 158'i açıklamak için hiçbir şekilde bir endikatör olamaz.

Netice itibarıyla Sayın Bakanın açıklamalarından ben şunu anlıyorum: Maalesef o zaman biz yıllık bütçede de yüzde 38 olmasa bile, böyle yüzde 20'leri, 25'leri, 30'ları aşan herhâlde bir harcamayla karşılaşacağız gibi geliyor. Piyasaların da bunu bilmesinde fayda olacağını ben düşünüyorum. Bunun anlamı da tabii, gevşek bir maliye politikasıdır. Bu durumda mali disiplinden de bahsedemeyiz, hiçbir şekilde bizim gelirimiz... Bakın, göreceğiz getirilen gelir tahminlerinde, ana gelir kalemleri için söylüyorum yani konjonktürden etkilenir veya bir defalık gelirler, işte, özelleştirmeleri, şunu, bunu koyarsın, onu demiyorum ama ana gelir kalemlerinde hiçbir şekilde biz yüzde 10'un daha üzerinde -belki bazı gelir kalemlerinde ufak tefek olabilir ama- bir gelir tahsilat artışıyla gelemeyeceğiz gerçekleşmenin üzerine, yüzde 10 olur, 12 olur, bilemediniz 13 olur. Harcama tarafında yüzde 38'le gelirsek bunun piyasa üzerinde yaratacağı etkiyi şimdiden hesaba katmakta fayda var.

"Efendim, üç aylık bir gelir tahmini yapmayı çok gerçekçi bulmuyorum." Niye bulmuyorsunuz Sayın Bakanım? Yani bunlar hep yapılıyor, bunlar var. Yani bunlar yapılamayacak şeyler de değil, bunlar konuşulması ayıp olan şeyler de değil. Tam tersine, geçici, şu, bu, Bütçe Kanunu yapıyoruz, bir bütçeden bahsediyoruz. Bunun gelirini konuşmak... "Ya, biz bunu koymadık, düşünmedik. Bunu bu şekilde yaptık." deyip savunup bırakmanız bence daha güzel olurdu, daha şık olurdu. Yani bunun yapılması, talep edilmesi sanki ayıp, acayip olan bir şeymiş gibi üç aylık gelir tahmini yapmayı... Aylık gelir tahminleri yapıyoruz, sizde yoksa Kalkınma Bakanlığında vardır bu, aylık gelir tahmini yapıyoruz. Üç aylık gelir tahmini niye yapmayalım? Bütçenin tahmini, nihayetinde iki taraf, bu tarafı ödenek olduğu için daha gerçekçidir ama diğeri tahmindir. İşte, o zaman varsayımdan isterdim. Zaten ben ilk konuşmamda istedim, dedim ki: Dış konjonktüre ilişkin varsayımlarınız nelerdir, bize bunları bir söyleyin. 158 milyar lira para harcamaya izin verecekse bu Parlamento bunu bilmek hakkı. "İlk çeyrek büyümesi nedir?" dedim. Yani bunları zaten ben baştan sordum. Bunları bilmemiz lazım, bunlardan sonra geliri bilmemiz lazım. Gelirle bağlantılı olarak da "Bu harcama uygundur." veya "Uygun değildir." diye gerek iktidar tarafının gerek de muhalefet tarafının kafasında bir fikir oluşması lazım.

Şimdi, dolayısıyla, artık daha fazla tabii, bu tartışmayı uzatmanın bir anlamı yok, yapılacak bir şey yok. Şimdi, bir tane benim dikkatimi çeken çok teknik bir şey yani bu tür şeyleri söylemekten hazzetmiyorum ama doğrusu hangisidir, onu bilelim diye söylüyorum, eğer yanlış bakmadıysam sizin konuşma metninizdeki şu verdiğiniz tabloda ödenek tavanı -toplam yok burada ama- topladığınız zaman 173,7 milyar. Şu tablolarda, dünkü verdiğiniz tablolardaki toplam da 158,1 milyar. Şimdi, bu büyük ihtimal, bunu biliyorum ama bunun yazılması lazım. Şimdi, böyle bir açıklama bence olmaz. Bu brüt-net farkından falan gelecek bir şey tahmin ediyorum, duplikasyon yapılmış ama büyük ihtimal şu gerçekçi değil, bu yanlış ama Maliye Bakanının bütçe konuşma metninde böyle bir yanlışlığın olmaması gerekir diye düşünüyorum. Farklı bir şey varsa onu bilelim yani bunu, tabii, ben kendi kendime böyle izah ettim çünkü cari transfer ve sermaye transferlerinde var yani iki tarafa verilen ödeneğin ikisi de burada gösteriliyor. Eğer bu doğru bir yöntemse niye burada vermiyorsunuz? Yani önümüze aynı günde verilen iki tablonun birbirleriyle aynı olması lazım.

Şimdi, bu yatırımlarla ilgili hususta da çok kısa şunu söylemek istiyorum, özellikle kara yollarında biz şunu görüyoruz: Maalesef 5018 sayılı reformu düzgün işletmediğimiz için Türkiye'de, özellikle yatırımlarda, özellikle kara yolları yatırımlarında önceliği Hükûmet belirlemiyor, önceliği Ulaştırma Bakanlığı da belirlemiyor, Kalkınma Bakanlığı da belirlemiyor. Önceliği ne belirliyor biliyor musunuz? Önceliği müteahhidin finansman durumu belirliyor. Parası olan, finansmanı iyi olan müteahhit hızlı gidiyor. O sizin için çok öncelikli bir iş olmayabilir çünkü şeyler hep geriden geliyor. Bugün konuştuğumuz yüzde 75'in açıklaması da bu çünkü parayı veremiyorsunuz, müteahhide diyorsunuz ki: "Kardeşim, sen yap, ondan sonra biz sana bunun parasını gelecek yıl bütçesinin başında vereceğiz, sonunda vereceğiz." Bu doğru bir yöntem değil. Ben hep Planlamada çalışırken de söylemişimdir, bunun bütçesini hakikaten başlangıçta verelim ve bu önceliği Kalkınma Bakanlığı mı belirleyecek, Maliye Bakanlığı mı, kim belirleyecekse o belirlesin. Müteahhidin finansman durumu Türkiye'nin yatırım önceliklerini belirlemesin. Bunun önemli bir husus olduğunu düşünüyorum.

Çok teşekkür ederim.