KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii ki bu bir geçici bütçe. Burada bazı kalemler var ama esas olarak Cumhurbaşkanlığıyla ilgili ve diğer bakanlıklarla ilgili konuları önümüzdeki dönemde, önümüzdeki günlerde gelecek bütçeyle ilgili konuşacağız ama Cumhurbaşkanının maaş artışıyla ilgili benden önce söyleyen arkadaşlarımızın söylediklerine katılıyorum. Gerçekten, yirmi yıl, yirmi beş yıl, otuz yıl burada çalışan, burada bulunan kamu görevlileri var. Hepsi görevlerini yapacaklar ve bir süre sonra emekli olacaklar. Şu anda aldıkları ücretler belli; emekli olduktan sonra alacakları ücretlerle ne kadar zor ve ne kadar güç koşullar altında yaşayacaklarını ve ister istemez başka işler yapmak mecburiyetinde kalacaklarını biliyoruz. Vatandaşın gözü de milletvekillerinin emekli maaşında, maaşlarında. İster istemez gittiğiniz yerde... Yarın gideceğim ben, seçim bölgeme gideceğim, ilçeleri dolaşacağım: "Vekilim, yine kendinize kıyak çektiniz, gene yaptınız kendinize işi. Vatandaşa gelince 'cart curt' ama kendinize gelince hemen, iki dakikada parmaklar kalktı, indi, iş bitti." Bu, gerçekten insanı çok rahatsız eden bir şey, çok üzücü bir şey bu yani. Bizim bundan kurtulmamız gerekiyor ama bundan kurtulabilmenin esas yolu... O kadar, yüzlerce kanun yapıyor bu Komisyon, bu Parlamento ama Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin kendi kanunu yok arkadaşlar. Mutlaka kendisinin bir kanunu olması gerekiyor; maaş, özlük hakları, emeklilik dâhil olmak üzere, bunların yeni baştan düzenlenmesi gerekiyor. Bu düzenlenmediği sürece sadece bu katsayılar, Cumhurbaşkanının maaşına bağlı olarak artan ücretler, maaşlar ister istemez vatandaşın gözüne batıyor.

Düşünün, eğer bugün emekli milletvekili maaşı 8 bin lira civarındaysa yüzde 10'luk bir artış olduğunda, bir anda otomatikman 800 lira artıyor ama 1.000 lira veyahut da 1.100 lira emekli maaşı alan bir BAĞ-KUR, SSK emeklisine yüzde 10 olduğunda 100 lira geliyor; biri 800 lira, biri 100 lira arkadaşlar. Dolayısıyla, bu, kamu vicdanını, toplumu gerçekten yirmi yıl, yirmi beş yıl prim ödeyip de emekli olan, Emekli Sandığından, BAĞ-KUR'dan, SSK'dan emekli olan yurttaşlarımızı, yaklaşık 11 milyon emekliyi -bunun yaklaşık 5,5-6 milyonu SSK'dan; 2,5 milyonu Emekli Sandığından, 2 milyonu BAĞ-KUR'dan emekli olan vatandaşlarımızı- gerçekten çok sıkıntıya sokuyor. Bunun mutlaka düzeltilmesi ve emekli milletvekili maaşlarıyla ilgili bu artışların da göz önünde tutulması gerekiyor, böyle bir haksızlığın yapılmaması gerekiyor.

İkinci konu: Benden önce Sayın Tamaylıgil -çok teşekkür ediyoruz kendisine- Karayollarıyla ilgili Sayıştay raporundan bahsetti, dem vurdu. Benim de zaten bununla ilgili kafamda birtakım kaygılar ve endişeler var. Burada hem maddenin gerekçesinde de diyor ki: "Karayolları Genel Müdürlüğü 2015 yılı bütçesinin 28 değişik '06. Sermaye Giderleri' tertibinde toplam 4 milyar 270 milyon 318 bin TL ödenek bulunmaktadır. Bunun yüzde 75'i olan 3 milyar 202 milyon 738 bin 500 TL'nin madde gerekçesinde belirtilen kara yolu yapım, bakım ve onarım işlerine ilişkin taahhüde bağlanmış sözleşmeler çerçevesinde yapılan imalatlar karşılığı hak ediş ödemelerinin gerçekleştirilmesi amacıyla, gerekçesiyle 2016 yılının ilk üç ayında uygulanacak geçici bütçesine konulması istenmektedir." Madde gerekçesi de bunu söylüyor. Ama benim kafamda birtakım soru işaretleri var bununla ilgili olarak. Tahsis edilmesi öngörülen ödeneğin yeni ihaleler için değil, ihalesi daha önce yapılan işlerin hak ediş ödemeleri için konulması öngörüldüğünden, ödenekler, ihale avansı ödemelerini değil, yapılan imalatlar karşılığı hak ediş ödemelerinde kullanılacaktır. Daha önceden Sayın Bakan da buna benzer bir açıklama yaptılar. Ancak, yapım işleri ve dolayısıyla, kara yolu yapım, bakım ve onarımları iş programlarına göre yürütülen işlerdir. İş programlarının düzenlemesinde de yılı ödenekleri veri olarak kullanılır. Dolayısıyla, Karayolları Genel Müdürlüğü 2015 yılı bütçesine kara yolu yapım, bakım ve onarımları için 4 milyar 270 milyon 318 bin TL ödenek konulmuş ise ödenek kadar işin yapılması gerekir. Kaldı ki idare zorlasa dahi yükleniciler ödenekten fazla iş yapmazlar, yapamazlar çünkü 2015'te yaptıkları işlerin karşılığını 2016 yılında 2015 fiyatlarıyla alacaklarından yapmaları zararlarınadır, aleyhlerinedir. Dolayısıyla, 2016 yılı geçici bütçesine konulması öngörülen ödenekler 2015 yılında yapılarak 2015 yılında hak edişe bağlanan işler içinde olmaz.

Her yılın sonunda yapılan işlerin imalat metrajlarının çıkarılması Yapım İşleri Genel Şartnamesi hükümlerinin gereği olduğundan 2015 yılında yapılan işlerin 2016 yılında yapılmış gibi gösterilip 2016 fiyatlarıyla hak edişe bağlanması da söz konusu olamaz zaten. Ancak, Karayolları Genel Müdürlüğü yol ve yol güzergâhının sanat yapılarını yapmaktadır. 2016 yılının ilk üç ayı kış mevsimine denk gelmektedir ve kış şartlarında yol güzergâhında yarma kazı ve dolgu yapılması fiilen mümkün olmadığı gibi teknik şartnameler bağlamında da asfalt kaplama yapılması da hiçbir şekilde mümkün olamaz. Sanat yapıları ise sulu ve harçlı imalatlardır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı teknik şartnamelerine göre Türkiye'de 15 Aralık-1 Nisan tarihleri arası harçlı ve sulu imalatların yapılamayacağı dönemdir. Betonlar normal hava koşullarında dökülür. Betonun yapım, döküm ve bakım sırasında içinde bulunduğu ortamın ortalama sıcaklığı artı 5 ile artı 30 derece arasında olmak kaydıyla üç gün üst üste değişmemesi ve aşırı rüzgâr, yağış bulunmaması normal hava koşulları olarak tanımlanır. Bunun dışındaki koşullar ise TS 1248'de tanımlandığı üzere anormal hava koşulları olarak kabul edilir.

Şimdi, bu açıklamalar çerçevesinde 2015 yılı ödeneğinin yüzde 75'inin 2016 kara yolu yapımına ilişkin imalatlarda imalat yasağı olan kış mevsimi için konulmasının öngörülmesi, ödeneklerin, yapılan işlerin bedellerinin ödenmesine değil, yapılmayan işlerin yapılmış gibi gösterilip gerçeğe aykırı hak ediş ödemelerinde kullanılacağını ortaya koymaktadır ve bundan dolayı da kafamda çok ciddi sorular ve istifhamlar var. Acaba Karayollarında ve Ulaştırma, Haberleşme Bakanlığında trilyonlarca liralık ihaleler alan, yandaş medyayı oluşturan, o havuz medyasını oluşturan, o müteahhitlerin, hani "Milletin a...sına koyarız." diyen insanlara karşı acaba bu düzenlemeyle yeni bir kıyak mı yapılmaktadır? Bununla ilgili kafamda soru işaretleri olduğunu söylemem gerekiyor.

Dolayısıyla, bu eylemle edinim ifasına fesat karıştırma ve resmî belgede sahtecilik suçu oluşmaktadır, ki söz konusu ödenek kamu görevlilerinin bütçe kanunuyla suça teşvik edilmesi anlamına gelmektedir. O nedenle, burada -Sayın Habib Bey, Ulaştırma ve Haberleşme Bakanının Müsteşarı da buradadır ama- bu konuyla ilgili, özellikle bu üç aydaki iş yapamaz durumda olan, yapamayacak olan bu durumlarda acaba yapılmamış işleri yapmış gibi gösterip oradan birtakım insanlara bir kaynak aktarımı mıdır? Bu konuda kafamda soru işaretleri var. Bunu Sayın Bihlun Tamaylıgil de Sayıştay raporlarını örnek göstererek gösterdi, çok teşekkür ediyoruz kendisine.

Bir sözüm de iktidar partisi milletvekili, çok değerli kardeşimiz Hamza Dağ'a. Bizimle birlikte İzmir Milletvekili, benim de sevdiğim genç bir arkadaşımız. Hassasiyetini anlıyorum. Sadece onun hassasiyeti değil, burada bulunan iktidar partisi milletvekillerinin ve aşağıda, Genel Kurulda görev yapan iktidar partisi milletvekillerinin, geçmişin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanına bir söz söylendiğinde oradaki hassasiyetlerini anlıyoruz. Buradaki konuşmaların tamamının naklen oraya ulaştırıldığını, kendileriyle ilgili bir şey söylendiğini bildiğini de biliyoruz. Dolayısıyla, yarın öbür gün iktidar partisi milletvekillerine şunu söylemeleri mümkündür: "Benim hakkımda orada şunlar şunlar söylendi; kim ne dedi?" gibi bir sorguyla karşılaşacaklarını tahmin edebiliyorum. O psikolojik ruh içerisinde arkadaşlarımızın sarayda oturan Sayın Cumhurbaşkanına söz söyletmemelerini de anlayışla karşılıyorum. Ama bizim muhalefet partisi milletvekillerinin de, bizim görevimiz de bunları söylemek, dile getirmek ve tarihe not düşmektir diyor, saygıyla selamlıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.