| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı (1/317) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 10 .12.2015 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu yüzde 37,9 meselesini sabahki konuşmamda sormuştum. Burada sanırım şöyle bir kafa karışıklığı oldu, önce onu bir aydınlatmak lazım, belki biraz da yorgunluk var. Şimdi, üç aylık bütçe yapıyoruz. Geçen yılki ödeneklerin dörtte 1'i olan yüzde 25 oranımız var elimizde. Yani eğer biz bu ödenekleri geçen yıl ödeneklerinin yüzde 25'i kadar yapmış olsaydık hiçbir enflasyon olmayacak varsayımıyla, geçen yılın ilk üç çeyreği için mevsimselliğin de olmadığını varsayalım, o kadar ödeneği bu sene vermiş olurduk. Yüzde 25 meselesi o. Şimdi, yüzde 37,9 dediğimiz geçen yıl ilk üç ayda bir kısım harcamalar yapılmış. Bu harcamaların içerisinde mevsimsel olarak, işte, sosyal güvenlikte veya kara yollarında veya bir başka yerde eğer ilk aylara yığılmış bir kısım harcamalar varsa geçen yılın ilk üç ayında da var. Şimdi, bunun üzerine, biz burada değişik oranlar kullanarak, işte yüzde 20 ile yüzde 100 arasında değişen oranlar kullanarak bütçe için yeni bir tavan veriyoruz. Verdiğimiz tavan da 158 milyar TL toplam için ama ben faiz dışını konuşmaktan yanayım, çünkü faiz giderleri için hakikaten yapacak bir şey yok. İşte, önceki programlardan kaynaklanan faiz ödemelerini yapacaksınız, onun üzerinde bir politika geliştirecek durumumuz yok. 138,6 milyar liralık bir ödenek tavanı veriyoruz. Tavan olması tabii ki illa kullanılacağı anlamına gelmiyor muhakkak olarak ancak yedek ödenek için de para ayırdığımıza göre her tarafı da böyle "large" tutmaya da gerek yok.
Şimdi, beni kuşkulandıran veya beni biraz rahatsız eden şey şu: Buradaki geçen yıl ilk üç ayda 100 milyar liralık harcamaya rağmen şimdi 138 milyar lira faiz dışı ödenek veriyorsak burada yüzde 38'lik bir artış var. Şimdi, bu yüzde 38 artışı, ben, hani biraz geniş olsun diye konulmuş diye düşündüm fakat Sayın Bakanın açıklamalarından sonra, az önce, o kalem kalem açıklamalarından sonra irkildim doğrusu. Yani, söylediği bir kısım şeyler, açıklamalar bütün yılda kalan üç çeyrekte de gelecek türden harcamalar. O zaman sorum şu: Yani, biz 2015-2016 için kabaca aklımızda 2015'e göre ödenekleri veya harcamaları yüzde 30'un üzerinde artmış bir bütçe mi öngörüyoruz? Şimdi, yüzde 6-7 muhtemelen deflatörleri var, yüzde 4 büyüme olsa yüzde 10 civarında bir nominal millî gelir artışı vardır. Kabaca hiç yeni bir politika uygulanmayacak dersek, yüzde 10 civarında ödeneklerinizi artırırsanız geçen yılki işleri, eski tas eski hamam çerçevesinde götürürsünüz.
Şimdi, ilave bir kısım, ekstra politikalar uygulayacak olabilirsiniz, onların muhakkak da olması lazım zaten; onlar da size ilave artış zorunluluğu doğurur. Fakat bu yüzde 38 çok yüksek. Ben o zaman şunu soruyorum: Yüzde 38 mesela yıllıkta biz nasıl bir bütçeyle karşılaşacağız? O konuda Sayın Bakanın bize bilgi vermesinde fayda var. Yüzde 38'in ilk çeyrekte hadi hepsini kullanmasak, bir kısmını kullanmayalım 5-10 milyarını, yüzde 8'ini kullanmayalım, 130 olsa yine yüzde 30 artışa gelir. Bu yüzde 30 artışı ilk çeyrekte yaparsak sonraki çeyreklerde biz ne yapacağız? Bunun açıklanmaya ihtiyacı var. Bu, piyasalar açısından son derece önemli yani yarın bunu gazeteler yazacak, yüzde 38'lik artışı yazacak ve bundan dolayı piyasalarda tedirginlik oluşma ihtimali de olabilir. Bunu görmemizde fayda var.
Şimdi, bunun içerisinde, ben umuyorum, bir miktar öncelikli dönüşüm programlarında -sabah da söyledim ama bunların hiç birisine cevap gelmediği için geneli üzerindeki sözlere, bunları tekrar etmek durumundayım- yer alan eylemler için ilk üç ayda bir kısım harcamalar öngörüyor muyuz? Bu harcamalar bu rakamların içerisinde var mı? Bu konu son derece önemli. Bunların da olması gerekir, onu da ayrıca ifade ediyorum ama ilk üç ayda bir şeye başlayacaksak yani yılın tamamında yapacağımız işlerin hepsine ilk üç ayda başlamış olsak yılın kalanında da bunların hepsi gelecek. O zaman bu sefer yüzde 38'lik bir maliye politikasında bir genişleme... Yani gevşek bir maliye politikası mı öngörüyor? Çünkü Sayın Bakan da bir taraftan diyor ki tam kendi ifadeleriyle: "Bütçe disiplininden vazgeçmeyeceğiz." Ama yüzde 38 bir bütçe ödenek artışı öngörüyoruz geçen yılın gerçekleşmesine göre. Bu kritik bir konu.
Şimdi, ÖDÖP'lerde -siz konuşuyordunuz o esnada- yer alan eylemler için kaynak var mı diye onu da ayrıca sordum.
Şimdi, asgari ücret konusu... Sayın Günal'la konuşurken Sayın Bakan biraz da talihsiz bir şekilde "MHP'nin asgari ücret hesabı yanlış." şeklinde bir ifade kullandı. Böyle bir şey yok. Milliyetçi Hareket Partisi 1.400 lira...
Sayın Bakan, bu kısmı özellikle...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Size cevap yetiştirmeye, hazırlamaya çalışıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hazırlar, onlar zehir gibi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben yön gösteriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Gerek yok, o işleri biz çok yaptık orada. Arka taraf şakır şakır hazırlarlar, Müsteşarınız var, Müsteşarınız onları ayarlar, siz bizi dinleyin. Sizin bizi dinlemenizde fayda var. Şimdi usul değişti; yani burada milletvekilleri konuşur, milletvekilleri Hükûmete sataşır filan, yerine göre eleştirir; şimdi usul değişti, Sayın Bakan muhalefet partisinin politikalarını eleştiriyor o zamanda bizim karşılık verme durumumuz doğdu.
Şimdi, hemen çok tez canlı bir şekilde... "MHP'nin 1.400 lira... Asgari ücret artışı, vergi düşüşünden, asgari ücretin tamamının vergi dışı bırakılmasından mı geliyor?" dedi. MHP'nin hesaplarında da, fikirlerinde de bir yanlışlık olmaz Sayın Bakan, siz emin olun bundan.
Şimdi, bakın, ben size mailden aldım, elimde "hardcopy"si yok. Şimdi, bizim... Normal şartlarda gitmiş olsa 2016 yılının Ocak ayında asgari ücret yüzde 5 artırılmış olsaydı yani hiçbir şey olmasaydı 1.056 lira asgari ücret olurdu; bunun brütü, neti her biri var, vergi vergi bütün kalemleri var. Bunu 1.400 lira yaparken burada 344 TL'lik bir asgari ücretin netinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz baza göre bir artış öngörmüştük Ocak 2016 için. Bunun sadece 70 liralık kısmı vergi dışı bırakılmasından kaynaklanıyor, o kadarını ifade edeyim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Gerisi?
ERHAN USTA (Samsun) - Gerisi, asgari ücretin kendisinin artması.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Mehmet Günal Bey diyor ki: "Vergiden vazgeçerek biz özel sektörün üzerine hiç yük bırakmayacağız." Ben onun üzerine söyledim onu.
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, vergiden vazgeçerek... Mehmet Bey onu söylemedi. Vergiden vazgeçilerek özel sektörün yükünün 70 lirasını alabilirsiniz, bundan sonrası...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Seçim beyannamenizdeki yükün ne kadar...
ERHAN USTA (Samsun) - Soruyu müsaade ederseniz biz soralım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Seçim beyannamenizde açıklamalar olsaydı belki daha net görürdük.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sizinkinde çok var ya, okumamışın her hâlde o zaman! Getir bir göster bakalım AKP'nin seçim beyannamesinde var mı, asgari ücret var mı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eleştiri yapmak sizin hakkınız, ben cevap vereceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir dakika, asgari ücret var mıydı sizin seçim beyannamenizde? Asgari ücreti getirenlere "Batarsınız." diyen siz değil misiniz? Konuşturma bizi şimdi. Yeni Bakan olunca biz fazla ellemiyoruz Sayın Bakanım. Ama şimdi siz siyaset yapacaksanız ben soruyorum: Batacak kim? 1.200 lira olunca batmıyor mu? O zaman bunu da cevaplamak zorundasın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sorulması gereken soru şu: Herkes "Asgari ücreti artıracağım." diyor ama vatandaşa soruyorsunuz: "Biz sadece AK PARTİ'nin söylediğini inandırıcı buluyoruz." diyorlar. Sorulması gereken soru: Diğer taahhütler ve vaatler niye inandırıcı bulunmuyor?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Biz de soruyoruz: Niye 1.500 varken batıyorsun da 1.300'ü niye koydun o zaman? Söyle.
Sayın Bakan siyaset yapmak istiyor.
BAŞKAN - Sayın Günal, Sayın Usta, Sayın Bakan...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, siyaset yapmak istiyorsa o zaman...
BAŞKAN - Sayın Günal, siyaset yaparız, sıkıntı yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Daha altı ay geçmedi bunu söyleyeli, ne oldu da 1.300 lirayı kabul ettin, o zaman onu da söyle.
BAŞKAN - Efendim bütçeyi siyasallaştırıyor Sayın Bakan.
Sayın Usta, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Bu da yeni usul olacak herhâlde, Sayın Bakan her konuştuğumuza hemen cevap veriyor aslında fena da olmuyor da ama biz konuşamıyoruz.
BAŞKAN - Bu ilk toplantı diye.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Olsun, bence bir ziyanı yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Usta, kusura bakma, Sayın Bakan böyle yapınca biz de ona uyduk.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, o zaman şöyle yapacağız:
Zamanın Sayın Başbakan Yardımcısı -Başbakan Yardımcısı değildi o esnada ama uzun süre Başbakan Yardımcılığı yapan- Sayın Babacan bir televizyon programında 1 Kasım seçimleri öncesinde şunu söyledi: "Biz seçim beyannamesini baskıya göndereceğimiz son yarım saate kadar asgari ücret konusunu tartıştık." Yani bu da aslında "Biz bu işe çok önem verdik, aramızda çok tartıştık." şeklinde bir anlam içeriyor. Fakat seçim beyannamesini... Bakın, buradaki sıkıntı şu: Seçim beyannamesini -AKP'nin seçim beyannamesinden bahsediyorum- baskıya gidecek, son yarım saatte orada şu olsun veya olmasın kararı veriliyor. Ne oldu bunun diğer dengelere etkisi? Yani siz şimdi asgari ücretin 1.000 lira olmasıyla veya hani normal şartlarda 1.050-1.060 lira olmasıyla 1.300 lira olması arasında bir fark var; bunun, sizin enflasyonunuz üzerinde, kurunuz üzerinde, ne bileyim ben, işte rekabetiniz üzerinde, dolayısıyla ihracatınız üzerinde, ithalatınız üzerinde, ekonominin geneli üzerinde bir sürü etkileri olacak. Bu etkilerin hiç birisi AKP'nin seçim beyannamesinde hesap edilmemiş ve bunların hiç birisinin diğer tarafla ilişkisi kurulmamış. Yani bu çok net bir şekilde ortaya çıkmış oldu o ifadeden. Şimdi, yani Sayın Bakanın önce bunlara bir bakması lazım, ondan sonra yani MHP'nin seçim beyannamesi şöyle desin. Bizim seçim beyannamemizde bunların hepsi açıklanabilir ama yeri burası değil çünkü Hükûmet olan sizsiniz. Bizim size şimdi şunu sorma hakkımız var.
Ben bu soruyu sabahleyin sordum, cevabını alamadığım için şimdi tekrar soruyorum: Bu 1.300 lira olan asgari ücretin bu dengelere yansımış kısmı nedir? Az önce "Asgari ücreti artıracağız." dedi. Sadece sosyal güvenlik... Biliyorsunuz, sosyal güvenlik primlerine asgari ücretin yani kayıt dışılıkta bir artış olacak şeklinde olabilir, dirençli olabilir şeklinde bir varsayımız olmazsa sosyal güvenlik gelirini patlatırsınız asgari ücreti artırarak. Çünkü orada her şeyin asgari ücrete endeksli bir gelir yapısı vardır. Yani harcamaları açıklarken Sayın Bakan "asgari ücret" dedi. Şimdi, bu kısmının harcamalarla alakası yok, tam tersine bu kısmının gelirleri artırıcı, harcamaları düşürücü... Niye harcamaları düşürücü? Çünkü biz sosyal güvenliğin açıklarını finanse ettiğimiz için yaklaşık 60-70 milyar, 80 milyar civarında, tam neyse, o rakamı finanse ettiğimiz için asgari ücreti artırırsak, kayıt dışılığın da artmayacağı varsayımıyla primlerimiz artar, dolayısıyla açığı azalır, bizim harcamalarımızın düşmesi lazım. Şimdi, yüzde 38'i açıklayan şey yine bu değil. Dolayısıyla, ha, şu olabilir: Asgari ücretten kaynaklanan bir kısım yükün devlet tarafından üstlenilmesine ilişkin bir varsayım var mı? Esas merak ettiğim husus bu. Yani şu andaki getirdiğiniz geçici bütçenin içerisinde asgari ücret artışından kaynaklanan yükün tamamı işveren üzerine mi bırakılacak, bunların devlet tarafından bir kısmının üstlenilmesine ilişkin bir şey var mı yok mu, onu merak ediyorum. Bu konuya ilişkin bir açıklama getirirseniz sevinirim.
Ama Sayın Bakan, tekraren, bir daha kendimi tekrarlamamak için net bir şekilde bu yüzde 38... Bakın, bu yüzde 38 çok geniş bir maliye politikası anlamına gelir. Hepsini kullanmayacak olsanız bile yani yüzde 30 bile kabul etsek bu artışı, çok ciddi bir şeydir. Eğer bunu yıllıkta falan düşünürsek Türkiye krize girer ben size söyleyeyim. Yani, dolayısıyla, yeni birtakım işler başlatacaksak -ki ülkenin ihtiyacı var- eski yaptığımız, önceliğini yitirmiş bir kısım işlerden de vazgeçmemiz lazım. Bu çok kritik bir husus.
Şimdi, sorduğumuz... Yani varsayımları önemli demiştik. Tabii bu gelir tarafına ilişkin sonradan açıklamanızı da tekrar bir şey olmadı. Ben açıklamalarınızın bir kısmında bulunamadım ama arkadaşlara sordum. Yani, bu üç ay için 158 milyar lira toplam gider öngörüyoruz ama toplam gelir nedir? Hadi kanuna koymadık, hadi konuşma metnine koymadık ama en azından bir açıklama yapabilirsiniz. Kabaca öngördüğünüz gelir miktarı nedir, açık nedir, bu açığın ne kadarı iç borçlanmayla, ne kadarı dış borçlanmayla karşılanacak? Bunların, piyasadaki belirsizliklerin azalması açısından kritik önemde olduğunu düşünüyorum çünkü yarından itibaren bunu gazeteler veya televizyonlar konuşmaya başlayacak Sayın Bakanım. Dolayısıyla, bütçe açığı ne olacak? Yani, geliri şey yapınca bütçe açığının ne olduğunu göreceğiz.
Şimdi, az önce Karayollarıyla ilgili bir tartışma oldu, orası da çok iyi anlaşılamadı bence. Şimdi, Karayolları... Daha doğrusu bizim bütçemizde şöyle bir husus var, bu, 5018'den sonra maalesef başlamış bir şey ve 5018'in ruhuna tamamen aykırı bir şey: 5018 bütçe yönetiminde öngörülebilirliği öngören bir kanun, bunun için yapılmış bir reform. Yani, eksisi olabilir, yanlışı olabilir ama özü itibarıyla iyi bir reform. Fakat, 5018'in talihsizlikleri oldu. Şimdi, eskiden 1050'de, şurada burada dağınık dağınık olan hükümleri biz 5018'de bir yerlere topladık, böyle güzel güzel yazıldı, şimdi o hükümleri geçersiz kılmak kolaylaştı. Özellikle 2006'dan itibaren -yanlış hatırlamıyorsam- hükûmetler hep şunu yaptı: "Efendim, 5018 sayılı Kanun'un bilmem ne maddesinin şu hükümleri 2006 yılında uygulanmaz." Bütçe kanununa böyle hükümler koyarak biz şunu yaptık maalesef: İşte, 5018'in getirdiği ödenek aktarmalarındaki o elastikiyetleri kaldıran, daha disipline eden veya ödenek üstü harcamaları disipline eden bütün hükümleri etkisiz hâle getirerek aslında mali disiplin açısından ciddi sıkıntı doğurabilecek şeyler oluşturduk. Tabii, bütçe gelirleri de paralelinde arttığı için belki bütçe açıklarına bunun olumsuz etkileri olmadı ama eğer bu Parlamentonun bütçe hakkı varsa Parlamentonun bütçe hakkını ihlal edecek, bu hakkı elinden alacak şekilde burada çok ciddi ihlaller yapıldı.
Bir örnek olsun diye elimizdeki Sayıştay raporundan söyleyelim şimdi. Mesela, Millî Eğitim Bakanlığının 2014 yılı başlangıç ödeneği 55,7 milyar lira Sayın Başkan. Kurum dışı aktarmalarla düşürülen ödenek 16 milyar lira. Şimdi, 55 milyar ödenek veriyorsunuz, hop diye yıl içerisinde 16 milyar lirasını düşürüyorsunuz. Ondan sonra, yıl içerisinde 2,5 milyar ekleniyor, toplam ödeneği 43,3 milyar oluyor fakat bunun karşılığında harcaması 54 milyar oluyor. Ödenek üstü harcama 14,1 milyar TL. Niye böyle yapıyoruz? Aslında başlangıçta ödeneği vardı, ödeneğini kestik, aldık Karayollarına aktardık, aldık bilmem nereye aktardık. Nasıl olsa "Millî Eğitim Bakanlığını öğretmenlerine maaş verilmesin." mi diyecek bir siyasi parti, bir muhalefet partisi? Bunu diyemeyeceği için Millî Eğitim Bakanlığına verdiğimiz ödeneği yıl içerisinde keyfimize göre, Hükûmetin keyfine göre, şu Parlamentonun hiçbir hakkı olmaksızın bunu istediğimiz yerde istediğimiz şekilde kullandık. Ondan sonra da ödenek üstü, Millî Eğitim Bakanlığı personel giderleri için 14 milyar harcama yaptı, sadece bir kalemde bu. Şöyle geriye doğru bakın -arkadaşlar çıkartabilir- yanlış hatırlamıyorsam 15, 20, 25 milyar liraya kadar ödenek üstü harcamaların yapıldığı yılları yaşadık biz burada. Yani bunu biz bürokrat olarak yaşadık ve ben buna... Naci Bey bilir, bu toplantılarda filan da bu konuyu ben çok eleştirmişimdir. Hakikaten, 5018'in ruhuna, 5018'in öncesinin de ruhuna... Ben burada 1989'dan itibaren bütün bütçe süreçlerinde bulunmuş birisi olarak söylüyorum. Eskiden 1 milyar lira filan ödenek üstü kullanım yapabilmek için mutlaka Meclise gelinir, bir karşılığı gösterilir -geliri gerçekçi veya gerçekçi değil- ve bir ek bütçe kanunu çıkartılarak bu paralar harcanırdı. Yani, bu, Magna Carta'dan beri gelen yani demokrasi açısından son derece önemli olan Parlamentoların kuruluşla ilgili bu bütçe hakkı meselesi 5018 sayılı Yasa'dan sonra, maalesef, AKP hükûmetleri tarafından sürekli ihlal ediliyor. Az önceki Karayolları meselesi de o. Şimdi, anlaşılamayan nokta şuydu: Yüzde 75'ini veriyor geçen yılki ödeneğin. Niye? Çünkü, kabaca, Karayollarının yatırım gideri -Habib Bey bilir- 4 milyar lira civarında son yıllarda, 4 milyar civarında başlangıç ödeneği var. Yıl içerisinde, kabaca, bir 10 milyar veriyoruz, oluyor 14 milyar lira. Şimdi, ilk verdiğimiz bütün yıllık ödeneği de hemen ilk aylarda, ocak-şubat aylarında müteahhit borçlarına ödeniyor. Dolayısıyla, bu yüzde 75'i -yani o 4 milyarın yüzde 75'i toplam harcamanın değil- hemen zaten, bir iki ay içerisinde -yani belki 1 Ocak olur olmaz- gidecek bir para olduğu için böyle yüzde 75 gibi yüksek bir rakamı oraya koymak durumunda kalıyoruz.
Bunlar bütçe hakkı açısından son derece sakıncalı hususlar. Ben bunu da özellikle ifade etmek istiyorum, sabrınız için de çok teşekkür ediyorum, sağ olun.