Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı (1/317) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 10 .12.2015 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Divan, Sayın Başkan; hayırlı olsun.
Sayın üyeler, Sayın Bakan, yeni dönem hepimize, ülkemize hayırlı olsun diyorum, başarılar diliyorum sizlere. Komisyonumuza da başarılar diliyorum, umarım iyi bir çalışma dönemi geçiririz.
Ben biraz Sayın Bakana ve bürokrasiye hitap edeceğim tabii ki çünkü iktidar bloğundan pek bir eleştiri gelmediğini görüyoruz, genelde hep bu taraf konuşuyor. Hâlbuki demokrasilerde iktidar blokları da hükûmeti eleştirirler çünkü Parlamentonun denetimi bir bütündür, iktidarın da eleştirilerini duymak isteriz. Bakalım duyabilecek miyiz? Çünkü denetim yalnızca muhalefete ait değil, iktidara da aittir.
Şimdi, şöyle başlamak istiyorum, Hükûmet programından bir referans vererek başlamak istiyorum: Hükûmetin programında benim en çok önem verdiğim cümle, insan onurunu esas alacağı cümlesiydi. İnsan onurunu birinci noktaya koymamız gerekiyor çünkü, bakın, para pul, ekonomi, işte, bankadaki para, evimiz, fabrikalar, sokaklar, dükkânlar, her şey boştur. Önemli olan insan onurudur ve huzurlu bir ülkede yaşamaktır. Bugün Suriye'nin hâlini görüyoruz, ben Suriye'yi çok iyi bilen bir insanım, defalarda gittim Suriye'ye. Halep dünyanın en güzel şehirlerinden birisiydi, bugün yangın yeri. Esad da yollar yapıyordu, barajlar yapıyordu, işte "Havalimanı yapıyorum." diyordu, insanlarına "Daha ne istiyorsunuz?" diyebiliyordu ama demokrasiyi tesis etmemişti, kurumsallaştırmamıştı. Orada da bir devlet sistemi vardı; otoriter, baskıcı, Kürtleri yok sayan, işte, belli muhalefet gruplarını yok sayan, baskıcı bir hükûmet vardı, yıllarca bir istibdat rejimi uygulandı. Şu anda Suriye'nin hâlini görüyoruz. Esas olan demokrasiyi tesis etmektir ve bu dönemde de umalım ki... Şu anda çok karamsar günlerden geçiyoruz ama demokrasiyi tesis etmemiz esas olmalı.
Şimdi, "Bunun Plan ve Bütçeyle ne alakası var?" diyenler olabilir. Bu, Plan ve Bütçenin temel konusudur çünkü ülkede bir savaş ekonomisi mi olacak, yoksa bir barış ekonomisi mi olacak, Plan ve Bütçe belirler. Biz barış ekonomisi olmasını istiyoruz, barış bütçesi olmasını istiyoruz. Bugün ülkemizde kaynaklar... Son dönemde bütçede görüyoruz rakamları da, biz onları aynı zamanda kafamızda da hissediyoruz çünkü her gittiğimiz eylemde kafamıza gaz bombaları atılıyor, kurşunlar kafalarımızın üzerinden geçiyor, her türlü demokratik tepkiye çok büyük bir şiddetle devlet maalesef karşılık veriyor ve yangın maalesef şu anda Suriye'yi yakmış durumda, Allah korusun ülkemizin de şu anda eşiğinde, bu yangından hem ülkemizi hem bölgemizi korumamız lazım. Ama Hükûmetin son dönemdeki rakamlara da yansıyan şekilde savaşa para harcadığını görüyoruz. Bu, rakamlarda var Sayın Bakan. O konuda sizden ricam, son dönemde güvenlikçi harcamalara olan artışla ilgili biraz bilgi vermenizi rica ediyorum ve şu yeni dönemde, şu üç aylık dönemde de ne kadarlık bir artış öngördüğünüzü, bu güvenlikçi politikalara, bildirmenizi rica ediyorum.
Şimdi, bir de Sayın Başbakan bir cümle daha etti bütçede, "Güvenlikçi politikalar ile özgürlükçü politikaların dengesini kuracağız." dedi. Sayın Bakan, galiba, güvenlikçi politikalar ve özgürlükçü politikalar dengesinden bahsetmişti Sayın Başbakan Hükûmet programında. Galiba güvenlikçi politikalar konusunda kantarın topuzu fazlasıyla kaçtı. Özgürlükçü politikaları tamamen rafa kaldırdık ve buzdolabına değil, derin dondurucuya kaldırdık galiba, buzdolabının alt tarafı değil, o derin dondurucu tarafı vardır ya, özgürlükçü politikaları o çok daha derine kaldırdık galiba. Hükûmetin bir an önce bu özgürlük noktasını hatırlaması gerekiyor ve özgürlükçü politikalar özgürlükçü bir bütçeyle olur çünkü savaş parasız olmaz.
Bakın, ben dün Dersim'de ve Diyarbakır'daydım. Ya, yol boyu gördüğümüz tek şey, eminim milyonlarca liraya alınan o Kirpi araçları, Akrepler, TOMA'lar, savaş aygıtları, tanklar, toplar. Sanki bir savaş yeri ülkemiz ve bunların çok büyük paralara alındığına hiçbir şüphem yok. Hani insanlık boyutunu esas almamız gerekiyor ayrı ama. Yani, hani "yatırım" deniyor mesela o illere, "yatırım" denen şeyler de güvenlik yatırımları. Yok karakolları kalekola çevirme, güvenlik duvarlarını artırma, güvenlikçi politikalar, bütün kamu kurumlarının etrafına duvarlar örme gibi yatırımlar yapılıyor yalnızca. Hâlbuki bizim bu paraları sosyal politikalara, insana, demokrasiye harcamamız gerekiyor ve bunu hatırlamamız gerekiyor. Bakın, üç yıla yakın bir barış süreci devam etti. Herkesin umutlarının büyüdüğü bir dönemdi. Ekonomimizin bölgede de ciddi anlamda can bulduğu bir dönemdi.
Bakın, Sur'da doğru düzgün işletme yoktu üç yıl önceye kadar, üç yılda inanılmaz bir şekilde canlandı. Hani bir yangın geçer ya, yangından sonra orman tekrar canlanmaya başlar... Filizler vermişti, o filizler boy almaya başlamıştı, şimdi o fidanlar tekrar yangınlar altında, maalesef, yanıyor. İnsanlık onuru da devre dışında, şu anda ekonomi de devre dışında.
Ekonomiyi beşinci plana atıyorum. Bakın, dediğim gibi, para pul boştur, esas olan demokrasiyi tesis etmektir. Bu anlamda Hükûmetten de hepimizden de yani bütün Parlamentodan da iktidardan, muhalefetten beklentim bir an önce o derin dondurucuya kaldırılan barış sürecini ve demokratik özgürlükçü bütçe, özgürlükçü politikalar noktasını hatırlamamızın çağrısını yapıyorum. Sayın Bakan, bu çok önemli. Çok tekrara düşmeyeceğim. O anlamda bu bütçede de ne kadar özgürlüğe ne kadar güvenliğe para harcayacaksınız, ne kadar barışı tesis etmek için ne kadar özgürlüğü ve özgürlükçü politikaları?
Bakın, mesela, bahsettiğimiz şeyler basit, bunlar tabii ki yasalarla çözülmesi gereken şeyler, öngörüleriniz anlamında söylüyorum.
Talepler var, demokratik talepler. Ana dili temelli çok dilli eğitim mesela, Millî Eğitim Bakanından talep edeceğiz, bununla ilgili bir yasa çıkmasını. Ne var bunda ya? İnsanlar dünyanın pek çok ülkesinde, yüze yakın ülkesinde ana dili temelli çok dilli eğitim yapıyorlar. Ya, taleplerimiz bu yönde pek çok demokratik talep. Bunlara para harcayalım. Bir an önce bu TOMA'lara, Akreplere, o korkunç şeylere para harcamayalım. Sınırlarımızı elbette koruyalım ama sınır ötesine niye bu kadar para harcıyoruz? Mesela, Musul'a niçin askerlerimiz gitti? Orada bir yangın var. Niçin askerlerimiz gitti? Ha -eğitim için ise- daha az bir sayıydı, şimdi binin üzerinde komandonun gittiğini biliyoruz ve tanklarla, toplarla.
İşte, Rusya'yla şu anda ciddi bir sıkıntımız var, bütün bölge ülkeleriyle ciddi bir sıkıntımız var ve Birinci Dünya Savaşı'nın yüzüncü yılında yeniden bir kaos içindeyiz ve Allah korusun ülkemizi de bu yangından korumamız gerekiyor. Bu anlamda güvenlikçi politikalar ve özgürlükçü politikalar hem içeride hem dışarıda... Elbette ki sınırımızın güvenliği sağlanmalı ama sınır ötesine harekâtlar, sınır ötesine silah sevkiyatları anlamında da bu anlamda da ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor ve sınır ötesine sevk edilen silahlar ve yatırımlar, bu tanklar, toplar anlamında dikkatimi çeken bir şey var, o konuda da sizden bilgi rica edeceğim. Bu örtülü ödenek, çok ciddi bir artış var -şimdi bir Başbakanlık örtülü ödeneği vardı- o rakamda çok büyük bir artış var ama artı bir de hesabını soramayacağımız -maalesef, Anayasa'ya göre sorumsuz- Cumhurbaşkanı örtülü ödeneği çıktı ve orada da çok yüksek rakamlara tekabül ediyor 2015 bütçesinde harcanan rakamlar. Bu rakamları sizden rica ediyorum ve bu üç aya dair öngördüğünüz bir trend var mı? Çünkü, tekrar bu silahlara harcandığını bildiğimiz için bunların ve özel timlerin, hani sayın vekilin bahsettiği Rangerlerin içindeki özel silahlara. 1990'lı yıllarda, bilirsiniz, bu rakamlar gene örtülü ödenekten harcanırdı, o Susurluk'ta gördüğümüz silahlara harcanırdı. Bu örtülü ödenek noktasında da bir bilgi özellikle sizden rica ediyorum.
Sayın Bakan, sayın üyeler; bizim ilkelerimiz konusunda birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.
Şimdi, birinci ilkemiz, mesela, cinsiyet eşitlikçi olmasını istiyoruz bütçenin. Yalnız, şurada gördüğümüz manzara çok kötü. İktidar partisi bloğuna bakıyoruz, bir üyemizi bizim muhalefetimizle Divana seçebildik ama başka kadın yok iktidar bloğunda. Bürokrasi bloğuna bakıyoruz, arkada bir kadın arkadaşımızı görüyorum yalnızca. Sayın Bakan, siz de arkanıza bir bakar mısınız, yalnızca bir kadın arkadaş var bürokraside.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Daha çok arkadaşımız var, bugün gelmemişler.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Vallahi bilmem, yalnızca bir kadın arkadaşla geldiniz buraya bürokraside.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yanda da arkadaşlarımız var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama niye arkanızda değiller, yanınızda değiller?
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - 2011'de bu eleştiriyi Sayın Mehmet Şimşek'e yapmıştım, o da aynı sizin gibi söylemişti.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hanımefendinin görevi nedir Sayın Bakan?
BAŞKAN - Komisyonumuzun en büyük destekçisidir efendim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değerli arkadaşlarım, merak etmeyin, Maliyeyi incelerseniz, bakın, karar mekanizmalarında yetki sahibi olan bayan arkadaşlarımızdır.
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Kadın" diyelim.
Sayın Bakan, bakın ama biz sizin kurmaylarınız anlamında, etrafınızda bu görüntüyü net olarak görmemiz lazım. Türkiye bu fotoğrafı hak etmiyor. Yani, Bakanlar Kurulunda 1'den 2'ye çıktınız, gelişme değil o da. Yirmi sekizde 2 sanıyorum.
BAŞKAN - Yüzde 100'lük artış var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yüzde 100 artış. Ama burada...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Garo, kaç tane genel müdür var onu soralım. Hanımefendi bir de görüntü olarak mı konuldu, onu da soralım.
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, sizden ricamız genel bütçeyi görüşürken bu sıralarda yarı yarıya görmeyi hedeflemenizi istiyoruz. Gerçekten bu fotoğraf bizler için önemli, bizim ilkelerimiz konusunda. Eminim siz de bu konuda hassassınızdır. Erkek arkadaşlar belki azalacaklar ama kadın arkadaşların çoğalmasını mutlaka istiyoruz.
Sayın Bakan, diğer bir duyarlılığımız ekoloji. Şimdi, çevre noktasında, ekoloji noktasında gerçekten hassasiyetin bence düştüğü bir AKP iktidarı dönemi yaşadık, on üç yıl yaşadık ve benim yaşadığım şehir İstanbul, şu anda betona teslim olmuş durumda. Üçüncü köprünün de, o yolların da son ormanlarımız, kuzey ormanlarını tarumar etmesiyle şu anda betona gittikçe daha fazla teslim oluyor noktadayız ve İstanbul 15 milyondan 20 milyona doğru koşuşuyor. Bu anlamda, bütçenin mutlaka ekoloji noktasında hassas olması lazım ve çok büyük bir kaybımız var. Karadeniz'de, biliyorsunuz, o yukarıdaki yol şu anda Yargıtay kararıyla durduruldu. Ormanlarımızı, derelerimizi, yaşamımızı koruyalım. Bu hepimiz için önemli. Hepimiz gittikçe yaşanmaz şehirlerde yaşıyoruz. Bu anlamda, bu bütçenin bu noktada hassas olması gerektiğini düşünüyorum.
Diğer mesele, bütçe emekten yana olsun istiyoruz. Bakın, bu vurguları hiç duymadım şu sunuşunuzda. Biz çevreci, ekolojist, kadın eşitliğinden yana, emekten yana bütçe yapacağız diye bir vurgu yapmadınız. Lütfen bu vurguları yapın, bu vurgular önemli. Yani, bu vurguları yapmaya sizi çağırıyorum. Şu anlamda, sizi çünkü şöyle gördüm...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yapıyoruz da bu seferde diyorsunuz ki "Çok güzel şeyler anlatıyorsunuz, çok reklam yapıyorsunuz."
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, siz Sayın Bakan, bunları lütfen yapın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam, söyleyeceğim o zaman.
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Yapın, yapın, söylemeyin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam. Siz de teşekkür edersiniz, AK PARTİ hükûmetlerinin memura, işçiye, emekliye bu kadar güzel şeyler yaptığını duymaktan siz de memnun olursunuz inşallah.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama, o yönde eleştirilerim var size yani genel olarak tabii ki Hükûmetinizin politikalarına.
BAŞKAN - Arkadaşlar, tam tutanak olduğu için mikrofon açılmadan konuştuklarınızı stenograf arkadaşlar takip etmekte zorlanıyorlar. Bu konuda dikkatinizi rica edeceğim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, siz savaş karşıtı birisine benziyorsunuz, yüzünüzden öyle hissediyorum, gerçekten öyle. Ama, umarım ki bu konuda sizi bir dahaki toplantıda daha sert eleştirmem, Hükûmetin bir an önce o derin dondurucudan çıkarmasını bekliyoruz. Bugün Sur'da dokuzuncu gününde sokağa çıkma yasağı. Ya, bir hayal edin. Siz nerede oturuyorsunuz bilmiyorum, Ankara'da ise, mahallenizde dokuz gün sokağa çıkma yasağı olduğunu düşünün ve devlet bütün gücüyle oraya baskı yapıyor, insanlar ekmek, su, en temel insanlık haklarından yoksun olarak yaşıyorlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O mahallede olan insanları özgürleştirmeye ve insan haklarına uygun bir şekilde yaşayacak bir ortam üretmeye çalışıyoruz. Sorun, bunu engellemeye çalışan, o insanların özgürlüklerine kasteden illegal yapıları oradan çıkarmak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, bu söylemi 90'larda...
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Özel harekâtla çıkaramazsınız, hiç uğraşmayın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kendiliklerinden çıksınlar oradan.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Konuşarak, anlaşarak çıkaracağız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O illegal yapılar çıksınlar o zaman, siz söyleyin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, bu 90'lı yıllarda...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, onların üzerinde etkiniz varsa siz söyleyin, çıksınlar oradan. Yoksa devlet olarak biz sonuna kadar çıkaracağız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, ben size şunu söyleyeyim: Sizinle beraber...
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Vallahi, bugün çıkartırsınız, yarın gene kazarlar, ben size söyleyeyim. Aynen öyle olacak.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz de kazmayı destekliyorsunuz, belli.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Destekleyelim... Ben size gerçeği söylüyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Peki, kazmalar bir olmuş.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, Sayın Bakan, bakın, bir şey söyleyeceğim...
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Bir gerçeği söylüyorum ben size. Bu iş karşılıklı konuşularak anlaşılacak bir şey, çözülecek.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Size bir şey anlatayım Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Biz de onu söylüyoruz. Keşke yapabilsek.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bakın, Sur'da bu yaşanıyor.
Şimdi, size bir soru sormak istiyorum. Bosna'da Sırplar ablukaya almışlardı "sniper"larla ve bütün devlet gücüyle. Bosna...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çok talihsiz bir karşılaştırma.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, çok doğru bir karşılaştırma.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Böyle bir karşılaştırma yapmayın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır... Ben bitireyim, müsaade edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, bu ülkenin vatandaşları...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Müsaade edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir dakika...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Müsaade edin.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama cümle yanlış yere gidiyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, o zaman bitireyim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Böyle bir karşılaştırmayı yapmanıza müsaade edemem.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bitireyim. Hayır, hatip benim, müsaade edin.
Şimdi, bakın, şöyle: Ve orada Bosna halkı direndiler, hendekler kazdılar, barikatlar kazdılar, sırf kendi özgürlükleri için. Orada baskıcı bir rejim vardı, şimdi nispeten daha demokratik bir rejim var ve bu konuşularak oldu. Yani orada Miloseviç de "Onlar teröristtir. Onlar şöyledir, böyledir." diye açıklama yapıyordu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, çok yanlış karşılaştırmalar yapıyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, bakın, özgürlükçü politikalarla bunlar çözülür.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, bakın, bir ülkenin...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bunlar özgürlükçü politikalarla çözülür.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çok yanlış karşılaştırmalar yapıyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, bunlar özgürlükçü politikalarla çözülür.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Özgürlüğü biz sizden daha iyi biliriz, demokrasiyi biz sizden daha iyi bilirsiniz...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Allah'ınızı seversiniz, yapmayın o zaman.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - ...insan haklarını biz sizden daha iyi biliriz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, neyse, ben bitireyim cümlemi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O bölgedeki insanların can ve mal emniyetini, o bölgeye yerleşmiş şer odaklarından kurtarmak ve o bölgeye özgürlüğü getirmek istiyoruz. Bu kadar basit.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, hepimizin demokrasiye ihtiyacı var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Evet.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ve şu anda demokrasi rafa kaldırıldı, buzdolabında, derin dondurucuya kaldırıldı diyorum. Konuşulan süreç...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye? Niye oluyor? Niye?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Çünkü masa devrildi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kim devirdi?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Süreç yoktur, Kürt sorunu yoktur, çözüm yoktur. O masayı da yanlış bulurum. Derin dondurucuya kaldırıyorum." Buzdolabıydı, derin dondurucu diyorum ben.
Masa devrilirse... Bakın, bir valiye dahi bir telefon açtığımızda çıkmayabiliyor. "Konuşma mekanizmaları, iletişim mekanizmaları, diyalog mekanizmaları kesilirse... Bizim konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yok." diyoruz, bakın, konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yok ama bu diyalogla olur.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Önce terörden vazgeçmek lazım Sayın Vekil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Evet, buyurun, siz toparlayın. Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Müsaade eder misiniz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim, söz isteyen arkadaşlarımıza söz vereceğim ben.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - O anlamda, konuşmamızın başında da olduğu gibi, bu güvenlikçi politikalardan vazgeçip özgürlükçü politikalara hemen dümen kırmamız gerekiyor. O olduğu anda... Bakın, hendek yoktu üç yıl boyunca, barikat yoktu, TOMA'lar yoktu, hayat canlanmıştı, ondan bahsettim. Hayatı tekrar canlandıralım, bir daha geriye dönüşü olmayacak şekilde canlandıralım. Çünkü bakın, 90'lı yılların hatiplerine bakın, Çiller'in hitabetine bakın, Sayın Çillerin. Yani o hitabetlere dönmüş durumdayız. Hamaset diliyle bir şeyi çözemeyiz. Yani siz bana yüz tane laf söylersiniz, ben size yüz tane laf söylerim, çözemeyiz. Hamaset diliyle hiçbir şeyi çözemeyiz. Diyalogla, istişareyle ve çözüm masasıyla bu işi çözebiliriz, bu kadar, bunu söylüyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O mahallelerde o silahların ne işi var?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, oradaki...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O mahallelerde o silahların ne işi var? Siz ona cevap verin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, ben size şunu söylüyorum: Silah olmasın, barikat olmasın, hiçbir şey ama bakın...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, yani o silahların ne işi var orada?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, o zaman gelin, beraber soralım, ne işi var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Soruyorum, ben size soruyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, bana niye soruyorsunuz? Oradaki gençlere sorun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çünkü siz oradaki eli silah tutanlar adına konuşuyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, asla. Yapmayın lütfen. Bu ithamı kabul etmiyorum.
Ben çözüm için konuşuyorum. O anlamda, çözümü esas alan politikalar devreye girdiği anda barikat da olmaz silah da olmaz. Üç yıl boyunca silah yoktu.
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - "Ama"lı konuşmaların kime ne faydası var ya? Yani özgürlükçü politikalar...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet ama...
BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, mümkünse... Size de söz vereceğim. Sayın hatip de şimdi tamamlıyorum zaten konuşmasını.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Süre sınırı var mı Başkanım? "Tamamlıyor." dediniz de.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Olsa iyi olur Başkanım.
BAŞKAN - Yani teamüller noktasında bir sınır var, bu yönde bir karar almadık.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, MHP'li arkadaş bir saat konuştu, ben daha dokuzuncu dakikamdayım. Yani ben uzun konuşmayacağım, birkaç dakika içerisinde toparlayacağım.
BAŞKAN - Buyurun, buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, siz benim ne söylediğimi anladınız ama yine benzer şekilde... Şimdi, ben sözümü geri almak da istemiyorum. Barıştan yana bir insansınız.
Lütfen, hamaset diline ben de dikkat edeyim, siz de dikkat edin. Lütfen, karşılıklı olarak...
Bakın, dokuzuncu gün sokağa çıkma yasağı olan bir yerden bahsediyoruz ve bir an önce çözüme odaklı politikaların devreye girmesi gerekiyor. Bunun için siz çok önemlisiniz. Para olmadan savaş olmaz. Bakın söyleyeyim, parasız silah alınmaz, parasız TOMA, Akrep, şu bu alınmaz. Özgürlükçü politikalara dümen kırın. Savaşı esas alan politikalara imza atmayın, size çağrım budur. Ne dışarıda ne içeride. Dışarıya silah mı gönderiliyor? İmza atmayın. Örtülü ödenekten olan harcamaları biliyoruz, büyük çoğunluğu silah, hiç kuşkumuz yok. Biliyoruz dediğim, elbet elimizde delil yok. Bazı delilleri Can Dündar ve Erdem Gül çıkardı, onlar da şimdi hapisteler. Örtülü ödenekten gittiğini biliyoruz, MİT'in bütçesinde çünkü böyle bir rakam yok. O anlamda, bir an önce içeride ve dışarıda barışa yatırım yapalım, ezcümle söyleyeceğim bu.
Diğer noktada, bir eleştirim de şu, barışın dışında genel ekonomi politikalarına dair: Şu vergi politikaları. Bakın, harcadığımız her rakamı fakirlerin genelde vergileriyle finanse ediyoruz. Maalesef vergi adaleti yok. Hep söylenir: "Vergi adaletini sağlayacağız. Zenginden daha çok alacağız, fakirden daha az alacağız." Hiç olmadı bu iş. Ben, sonuç olarak, etrafımdaki insanlardan da görüyorum ve her kesimden insanlarla tanışığım, sektörleri iyi bilirim. Yani ranttan vergi almıyorsunuz, bugüne kadar almadınız. Bakın, son yıllarda, eminim, herhâlde 1 trilyon dolara yakın rant yaratılmıştır son on yılda. Yani şu anlamda söylüyorum, yeni yaratılan imar alanları, her gün bakıyoruz bir yerde imar açılıyor, 1 milyar dolarlık proje, 5 milyar dolarlık proje. Bunlar ne oluyor? Hazine arazisi olan yerler TOKİ eliyle ranta çevriliyor ve birilerine... Tabii ki pek çok kesimler ondan yararlanıyor ama esas olarak rant ekonomisi bundan faydalanıyor ve vergilenmeyen bir rant ekonomisi var. Bu kamu arazilerinde bir tasarı vardı. Mesela, imar açıldığı anda yaratılan rantlar vergilendirilecekti. İvedi olarak üretimden... Tabii ki üreticiyi korumamız gerekiyor çünkü üretim, imalat sanayisinin gayri safi yurt içi hasıladaki payı gittikçe düşüyor. Rant ekonomisinin vergilendirilmesi gerekiyor ve -yani bu bir klişe ama bu klişeyi hiç hayata geçiremedik- zenginden daha yüksek oranda, daha fazla ve yoksuldan daha az vergi almamız gerekiyor. Bugün 5 bin liralık arabasıyla benzin istasyonuna giden kişi de aynı vergiyi veriyor, yüzlerce trilyonu olan da aynı vergiyi veriyor. Veya haberleşme vergilerinde, diğer vergilerde. O açıdan bu gelir vergisi meselesini ve rant vergilerini ivedilikle gündeme getirmenizi bekliyoruz. Bu konuda da görüşlerinizi bekliyorum.
Peki, benim şimdilik konuşmam bu kadar.
Dediğim gibi, ben tekrar aynı cümleyi tekrarlayıp bitireyim: Savaş karşıtı bir insana benziyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hepimiz öyle olmalıyız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Umalım ki bu yönde, barıştan yana, savaş karşıtı imzalar atın lütfen.
Teşekkürler.