KOMİSYON KONUŞMASI

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Ben öncelikle, Sayın Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyelerini, bürokratları ve elbette ki gece gündüz bizleri izleyen basın emekçilerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, her bütçe konuşmasına, görüşmesine geldiğimizde bizler, HDP milletvekilleri olarak diğer milletvekilleri gibi, şüphesiz ki hazırlanan bütçenin ülkemize, Türkiye'ye hayırlı olmasını diliyoruz. Yine, aynı dilekleri, aynı temennileri ben yapacağım.

Ancak, ne yazık ki bu dilek ve temennilerden sonra, bütçenin, bize düşen payı, bize derken seçildiğim il Diyarbakır'a, Batman'a, Mardin'e, Siirt'e, Şırnak'a, Van'a, Hakkâri'ye, Erzurum'a -Erzurum'un bir bölümüne, öyle diyeyim- Dersim'e, buraya düşen payı ne yazık ki biber gazı oluyor, gaz bombası oluyor, TOMA'lar oluyor, panzerler oluyor, Emniyet teşkilatına yeni alınan kirpiler oluyor ve son olarak da Sayın Başbakan beyaz Toroslardan bahsetmişti, onların yerine alınan her tarafı simsiyah camlarla kaplı olan Ford Rangerlar oluyor. Biz artık bunun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz yani ülkenin belli bir bölümüne bu bütçeden ayrılan payın artık bunlar olmaması gerektiğini düşünüyoruz.

Sayın Bakan hazırladığı taslakta, yaptığı sunumda da demokratikleşme ve adaletten bahsetti. Demokratikleşmenin ve adaletin geliştirilmesi gerektiğinden bahsetti. Doğrudur, demokratikleşme ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biridir. Demokratikleşme arttıkça, demokratikleşme geliştikçe elbette ki bu ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorunu da çözülecek, barış gelecek bu topraklara. Barışın gelmesiyle, demokratikleşmenin de gelişmesiyle birlikte bu ülkenin belli bir kesimi de bu bütçeden hak ettiği hakkı alacak. Yani, eğer demokratikleşme gelişirse, eğer bu ülkenin en temel sorunlarını biz çözebilirsek bütçeden eğitimle ilgili, sağlıkla ilgili, işsizlikle ilgili, kadın sorunlarıyla ilgili gerekli hakkı da bu ülkenin belli bir bölümü de almış olacak. O nedenle, bu bütçede en fazla payın demokratikleşmeye ayrılması gerekir. Evet, bu ülkede demokratikleşme nasıl sağlanacak? Hükûmetin bu konuda öngörüsü neyse en fazla payı buraya ayırması gerekir çünkü gerçek anlamda eğer bunu başaramazsa Türkiye, yapılacak bu geçici bütçelerin, gerçek bütçelerin de pratikte hiçbir anlam ve önemi kalmayacaktır.

Bütçeyle ilgili bir sunum yaptı Sayın Bakan tabii ki, ben de muhalefetten konuşan pek çok arkadaşın dediklerine katılıyorum. Bu bütçede bir gelir ve giderin tahminin olması gerekiyor. Niçin olması gerekiyor? Bakın, bu ülkede, tam yüz yirmi gündür, bu ülkenin belli bir bölümünde, ticaretin, alışverişin, nüfus yoğunluğunun epey yüksek olduğu yerlerde sokağa çıkma yasakları var. Sokağa çıkma yasağı demek ticaretin, alışverişin bitmesi demektir; esnafın, tüccarın, işverenin iş yapamaması demektir. Şimdi, ben sormak istiyorum: Ülkenin bu belli kesiminde, belli illerde, ilçelerde gerçekleştirilen bu sokağa çıkma yasağının sonucunda, bu tüccarıdır, esnafıdır, işverenidir, vergilerini ödeyebilecekler mi? Şu anda Diyarbakır Sur'da tam dokuz gündür devam eden bir sokağa çıkma yasağı var arkadaşlar. Diyarbakır Sur, Diyarbakır'ın ticaret anlamında merkezidir, bütün alışveriş merkezleri orada, ticaret merkezleri orada, oteller moteller orada. Dokuz gündür bütün iş yerlerinin hepsi kapalı, Diyarbakır Sur'un etrafı Özel Harekâtla ve Jandarma Özel Harekâtla çevrilmiş durumda. Şu anda Diyarbakır'ın işvereni de, tüccarı da, esnafı da Sayın Başbakandan, tahmin ediyorum randevu aldılar, bugün ve yarın Ankara'da olacaklar ve oradaki mevcut tabloyu kendilerine aktaracaklar. Bize aktardıkları şudur: Bankalar artık bize kredi vermiyor, biz bankalardan çektiğimiz krediyi geri ödeyemiyoruz. Elbette ki bütün bunları yapamayan işverenin, tüccarın, esnafın vergisini ödemesi de mümkün değil. O nedenle, yani önümüze bir gelir ve gider tahmininin, bu Türkiye'nin mevcut koşulları gözetilerek konulması gerekirdi. Biz de görmeliydik, acaba yani ülkenin belli bir kesiminden bu Hükûmet vergi alabilecek mi veya yaşanan bu durumdan kaynaklı neler yapılacak.

İşte, Rusya krizi var, Rusya krizinden kaynaklı Antalya'da yaşanan durum var. Antalya halinde bekleyen sebzelerden, meyvelerden turşu yapmaya kalkıyorlar. Hepsinden de turşu yapacak hâlleri yok ya bu insanların? İyi yaptın da bu turşuyu nereye satacaksın? Oradaki hem hal esnafı kan ağlıyor hem de en önemlisi tabii ki çiftçi, orada bunları üretenler, peki, bunlar vergilerini nasıl verecekler? Rusya çağrı yaptı, turist olarak vatandaşlarını göndermiyor. Biz de biliyoruz ki Antalya'da bu sezonda en fazla Rus turist var. Eğer demokratikleşme gelişmezse, eğer Türkiye'nin temel sorunları, başta Kürt sorunu olarak, çözülmezse giderek metropollerde de yaşanacak sıkıntılardan sonra yurt dışından turist de çekemeyeceğiz. Turizm sektörü de batacak yani önümüzdeki dönem, 2016 hepimiz için çok zor geçecek, Türkiye için çok zor geçecek. O nedenle, diyorum ki: En ayrıcalıklı, öncelikli bütçe demokratikleşmeye ayrılmalı. Ne yapılacaksa bunun için yapılmalı. Eğer orada bir gelişme sağlayamazsak ekonomi de bitecek. Ki Türkiye ekonomisinin önemli ayağı yani topladığı vergi turizm sektöründen geliyor. Turizm de yaşanan bu çatışmalı ortam nedeniyle biterse bu bütçenin -zaten rakamlar sunulmamış- hiçbir kıymetiharbiyesi olmayacak yani burada yapılan tartışmaların. Öyle, Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi herhâlde değildir, ben iktisatçı değilim ama yani "Rusya sebze meyve almazsa almasın. Bizden yedek parça almazsa almasın. Bize doğal gaz vermezse vermesin. Biz güçlü bir ülkeyiz, bütün bunların hepsinin üstesinden geliriz." demekle, bildiğim kadarıyla, bu işler olmayacak, böyle sonuçlanmayacak. Eğer doğru bir dış politika hattı izlenmezse bu iş sadece Rusya'yla da sınırlı kalmayacak. Öyle görünüyor ki komşularımızın hepsiyle çatışmalı bir noktaya geldiğimizde... işte, Irak Hükûmeti ne yaptı arkadaşlar? Irak Hükûmeti Türkiye'den yapılacak ithalatı yasaklamaya çalışıyor. Şu anda gidin bakın, İpek Yolu'nda binlerce tır bekliyor. Ne olacak bu işin sonu? Burada bir şey tartışıyoruz ama öngörülerin hiçbirisi bu hazırlanan geçici bütçe kanunu tasarısında yok. Biz burada tabii, muhalefet olarak bu kaygılarımızı hem sizlerle hem de Türkiye kamuoyuyla paylaşıyoruz. Umuyoruz ve diliyoruz ki bütün bunlar gerçekleşmez. Bizim bu ülkenin dışında gidecek bir yerimiz yok, hepimiz bu ülkede yaşayacağız ama bu şekilde yaşayamayacağımız da açıktır, aşikârdır. O nedenle, en temel sorunlarımızı çözerek, bu sorunları da çözdükten sonra kendi içimizde birliği sağlayarak, bütün Türkiye halklarının birliğini sağlayarak bu etrafımızda örülen çemberden çıkabileceğimizi ben kişisel olarak düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için Başkan, sağ olun.