KOMİSYON KONUŞMASI

SEYİT TORUN (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; öncelikle hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Tabii, çok uzun bir süreyi kullandık. Ben de Komisyonun yeni bir üyesiyim. Geçmişte yaptığım görevlerden dolayı birçok komisyonda bulundum, birçok komisyonda başkanlık da yaptım ama buradaki manzarayı hiçbir yerde yaşamadım. Maalesef biz sadece belli konularda düşüncemizi söylüyoruz, düşüncelerimiz dinleniyor ama Hükûmetin önerileri her zaman olduğu gibi kabul, bizim önerilerimiz her zaman olduğu gibi reddediliyor yani Hükûmetin önerileri hep doğru, bizim önerilerimiz sanki hep yanlışmış gibi.

Aslında, burada amacımız, hepimizin amacı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak, bu ülkede toplanılan her kuruş vergiyi adaletli bir şekilde harcamak ve bunu kontrol etmek ama görüyorum ki maalesef burada çoğunluğun iradesiyle bir hak gasbı söz konusu. Bu her şekilde dile getiriliyor, her konuşmacı tarafından dile getiriliyor ama maalesef bir adım ilerleme de yok.

Evet, teklife geldiğimizde, bu bedelli askerlik konusu herhâlde Özal hükûmetlerinden beri gündemimizi işgal ediyor. Kimi zaman dönemin başbakanları hakkaniyete aykırı olduğu için reddediyor, kimi zaman rakamlar düşürülüyor, kimi zaman farklı şekilde değerlendiriliyor. Şimdi de karşımıza bin euro olarak tespit edilmesi geldi. Yani bununla çok uğraşacaksak hep kaldıralım da herkes rahat etsin hiç değilse. Yani hem diyoruz ki "Askerlik kutsaldır." hem diyoruz ki "Vatan görevi kutsaldır, her Türk vatandaşının görevidir." diyoruz, "Bu ülkeye aidiyet hissi için önemlidir." diyoruz, sonra da rakamları değiştirerek olayı çözüyoruz. Yani bu işi artık rakamsal sorun olmaktan çıkaralım da herkes bu konuda rahat etsin.

Tabii, bir konu da albaylarımızın konusu. Yani bu Yüksek Askeri Şûra herhâlde toplanıyor ve her ağustos döneminde de belli kararlar alıyor. E, bu kararlarda da herhâlde başka konuları görüşmüyorlar, bu konuları görüşüyorlar. Bunların da mutlaka bu zamana kadar, bu noktaya gelene kadar çözülmüş olması gerekirdi yani işi bir ekonomik gerekçeye uydurarak, ekonomiyi değerlendirerek askerlik görevini de bu şekilde örselemenin çok da doğru olduğunu düşünmüyorum. Bunun mutlaka farklı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir de bu nüfus cüzdanı, kimlik kartı olayı. Bakın, 2014'te Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı çıkarılmaya çalışılmış ama geri çekilmiş. Daha altlığını yapmadan, biz, üstünü kurmaya çalışıyoruz. Kaldı ki, bu ülkede hiçbir veri tabanının, ben, doğru olduğunu düşünmüyorum. Bunun en yakın örneğini biz yaşadık. 2013 yılında 70 bin nüfus taşınarak 30'uncu büyükşehir ilan edildik, 30'uncu büyükşehir yapıldık. Yani hem çağdaş olmaktan hem teknoloji devrimi yapmaktan hem çağımızın gerektirdiği veri uygulamalarından bahsediyoruz ama insanların ceplerine anket formu gibi formlar koyarak, 70 bin nüfusu göz göre göre taşıyarak büyükşehir yapıyoruz. Kimi kandırıyoruz, kimi aldatıyoruz? Ve ondan sonra burada haktan, hukuktan, adaletten bahsediyoruz. Ve yeni bir kimlik kartından bahsediyoruz. Hangi veri tabanına göre kimlik kartı yapacağız? Yani biz bu ülkede daha tarım alanlarımızın ne kadar olduğunu bilmiyoruz, hangi alanda neyi ürettiğimizi bilmiyoruz, iş gücümüzü planlamamışız. Birçok konuda hâlâ ciddi planlama eksiklerimiz varken, biz, geçmişte tasarı, buna altlık olacak tasarıyı da geri çekmişiz, şimdi yeni bir kimlik kartı uygulamasından ve veri tabanından bahsediyoruz.

Tabii, maden işçilerinin konusuna değinmek istemiyorum. Burada birçok konuşmacımız buna değindi. Ama şunu çok merak ediyorum: Bugün Avustralya'sından, Almanya'sından, Avusturya'sından, dünyanın birçok ülkesinde bunlar yapılıyor ve işçilik ücretleri de oldukça yüksek. Tamam, yaşam standardı, asgari geçim endeksi, tamam, farklı olabilir ama şunu sorgulamamız gerekmiyor mu burada: Üretim maliyetlerimiz nedir, teknolojik yatırımlarımız nedir? Bunları hesaplamadan şimdi işverenin zararını hesaplıyoruz ve işverenin zararını ortadan kaldırmak için burada düşünüyoruz, tartışıyoruz. Bunu da çok doğru bulmuyorum. Gerçekten, Aykut Bey de TÜRK TELEKOM'la ilgili düşüncelerini söylemişti, aynı zihniyeti, aynı uygulamaları her yerde görmemiz mümkün. Aslında birçok konu daha var ama maddeler gelince konuşuruz.

Ben, tekrar hepinize çok teşekkür ediyorum. İyi akşamlar diliyorum.