| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Genel Müdürlüğünün 2013 ve 2014 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .05.2016 |
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, Komisyonun çok saygıdeğer üyeleri, kurumlarımızın çok değerli temsilcileri; ben de bu görüşmelerin TÜRKŞEKER için hayırlara vesile olmasını, iyi sonuçlar getirmesini diliyorum.
Tabii, birçok konu üzerinde değerlendirmeler yapıldı. Benim genelden giderek, birkaç da özel konuda hem sorularım olacak hem de değerlendirmelerim olacak. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, tabii ki Şeker Kanunu yurt içerisinde şeker arz ve talebini dengelemek üzere çıkarıldı, bu maksatla da bir kurum oluşturuldu. Yine, burada konuşmacıların, sayın Komisyon üyelerinin, yetkililerin de ifade ettiği gibi, sonuçta, Türkiye'de üretilen şeker miktarı tüketilenden daha fazla olduğu için ve dışarıda kamıştan üretilen şekerin maliyetinin pancara göre yüzde 25 seviyelerinde ucuz olması doğal olarak bir rekabeti imkânsız hâle getirmekte.
Şimdi mali tablolar üzerinde de birkaç şey söyleyeceğim ama C şekerinin ihracından kaynaklanan dünya fiyatlarıyla maliyetler arasındaki fark önemli ölçüde kurumun mali tablolarına da yansımış gözüküyor. Bunun ancak giderilmesi bir görev zararıyla söz konusu olabilir. Burada bir sorum olacak: A şekeri, A kotası kapsamında üretilen şekerde başa baş noktası nedir? Yani, ülke bazında böyle bir kabaca bilgi var mı veya bu konuyla ilgili daha sonradan yazılı bir bilgi vermeniz mümkün mü? Yani, ne kadar üretir ve satarsak biz başa baş noktasına ulaşabiliriz? Tabii, bunu şu anlamda da değerlendirmemek gerekiyor: Yani sadece ekonomik olarak almamak gerekiyor. İfade edildiği gibi, burada, sonuçta pancar üretimi tarımsal üretimde stratejik bir alan, tarım kendisi bizatihi stratejik bir alan. Yani, sadece etkilerini ekonomik anlamda nakde dönüşen değerler olarak ifade etmek de doğru değil. Yani, görünmeyen, ölçemediğimiz, çok ciddi biçimde doğaya, çevreye, sağlığa katkılarının da olduğunu biliyoruz. Ama şunu ben hemen ifade etmek istiyorum: Tabii, bu, sonuç itibarıyla ekonomiye yani işin ticaretine dökülüyor. Biz, şeker fabrikalarının bir kısmını özelleştirdik, bir kısmını daha özelleştirmeye çalışıyoruz, özel sektör bu işin içerisine girdi. Şu an itibarıyla C şekerinden doğan... "C şekeri" dediğimiz, sonuç itibarıyla ülke ihtiyacının üzerinde biriken stok. Aslında, şu an yine mali tablolardan benim görebildiğim -2014'ü gördüm tabii- önemli ölçüde de şeker stokunun olduğudur. Tabii, bu C stoku tamamen TÜRKŞEKER üzerinde kalıyor bunun maliyeti. Özel sektör bunu yüklenmiyor, yüklenmesi zaten mümkün değil, işin doğasına aykırı. O zaman hiç kimse bu alana girmez, girmesi mümkün değil.
Burada, belki, kurum açısından baktığınızda kurumun mali tabloları gerçekten çok da iyi değil ve iyiye de gitmiyor. Gerek varlık yapısı gerek kaynak yapısı gerekse kârlılık durumu açısından baktığımızda kurum yıldan yıla çok daha kötü duruma ve hızlanarak gitmeye başlıyor. Son üç beş yıllık gelişime şöyle bir göz attım ben. Örneğin, 2,5 milyar civarındaki öz kaynak şu anda -2014 rakamlarıyla konuşuyorum tabii- 1,7'lere düşmüş, varlıklarının önemli bir kısmı alacaklar ile stoklara bağlanmış likit olmayan varlıklar ve dolayısıyla bu likidite bir şekilde banka borçlanmalarıyla, kısa vadeli borçlanmalarla kapatılmaya çalışılıyor. Yani, bundan sonrası... 2015'te eğer bir operasyon yapılmamışsa ki burada öyle bir izlenimim olmadı. Yani, mali durumunuz, bilanço durumunuz ve ekonomik durumunuz kurumsal olarak kötüye gidiyor. Yani, bir taraftan biz bu kurumları özelleştirme kapsamına alarak, hani, daha da iyileştirme, siyasetten uzak tutma gibi birtakım gerekçelerle bu kapsama aldık ama şu ana kadar yapılan icraatlardan öyle bir iyileşme, düzelme olmadığını, olacak gibi de görülmediğini ifade etmek istiyorum doğrusu. Eğer bu arz ve talep dengesi kurulamıyorsa, burada biriken stoklara da baktığımızda bunların C şekerine dönüşümü söz konusu olacaksa bunlar hiçbir şekilde kurumun altından kalkacağı yükler değil. O zaman, burada bir görev zararı veya benzer bir mekanizmanın devreye girmesi gerektiğini ifade etmek lazım. Bu, kurum lehine söylemek istediğim bir şey. Ama diğer taraftan da baktığımızda, aslında, Türkiye'de en önemli sorunların başında bizim olayları bir bütüncül yaklaşımla ele almamamızdan kaynaklanıyor. Yani, tarımda da bunu böyle yapıyoruz. Bugün tarımsal üretimde, tarımsal ürünlerdeki en büyük sıkıntımız girdi maliyetlerinin ciddi şekilde yüksek olması. Nitekim, pancar üretiminde de bu böyle. Yani, gerek sulama ve sulamada kullandığımız elektrik veya mazot gerekse yine bu tarımın yapılmasında kullanılan mazot ve diğer girdi maliyetleri önemli ölçüde yüksek. Girdi maliyetlerinin yüksekliğinin en önemli sebeplerinden birisi de kamu yükünün bunlar üzerinde çok olması. Yani, bu şeker maliyeti... Tabii, pancar maliyeti girdi olarak fabrika maliyetleri içerisinde önemli bir yeri tutuyor ama biz bir taraftan ticaret serbestleşirken yani kotalarla, tarifelerle, tarife dışı önlemlerle birçok ürünün ticaretini engellemede sıkıntı çekerken, birçok uluslararası anlaşmaları takip etmemiz gerekirken yani çıktı fiyatlarını dünya fiyatları kapsamında değerlendirmeye çalışırken ne hikmetse girdi fiyatlarını hep kendi şartlarımızda değerlendirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla, bir rekabetten bahsediyorsak... Yani bunu sadece dışarıda şekerin satılması anlamında söylemiyorum, şekerli mamullerin üretilmesi kapsamında bu çıkışı olabilir, başka ürünlerde olabilir ki birçok şeye şekerin girdi olarak kullanıldığını düşündüğümüzde birçok ürünü etkiliyor. Dolayısıyla, bunların önemli bir etkisinin olabileceğini, burada aslolanın bu girdi maliyetlerini düşürme yönünde girişimleri yapmanın olduğunu biliyoruz. Ama, biz bir taraftan girdi maliyetini yükseltirken diğer taraftan, dâhilde işleme rejimi gibi, DİİB kapsamında işte ithalatlar yaptırarak veya içeride satışlar yaptırarak bunları yama tedbirlerle bir şekilde gidermeye çalışıyoruz. Bunların bir bütün olarak ele alınması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Tabii, çiftçi açısından önemli. Kârlılık, verimliliğin de bu anlamda mutlaka dikkate alınması gerekir. Uluslararası arenaya çıktığınızda buna bakıyorlar. Bu anlamda da belki polar yüzdesinin düşük olduğu bölgelerde üretimi azaltma planlanıyorsa bunun öncesinde alternatif ürünlere, alternatif ürün ile çıktığı ürün arasında oluşacak üretici kayıplarının da telafi edici ödemelerle bir şekilde karşılanması gerekiyor. Bunu da yapmak gerçekten "stratejik" dediğimiz bu sektör açısından son derece önemli.
Sayın Başkan ve Komisyonumuzun değerli üyeleri, tabii, bahsedildi ama benim yine mali tablolar ekinde gördüğüm birkaç husus var, 2014 mali tabloları ekinde, daha doğrusu bilançoda gördüğüm borç ve gider karşılıkları var. Yani, rakamsal olarak da az değil; 90-100 milyon civarına ulaşmış, 2014'te 70 milyon. Bu sadece kısa vadelinin içerisinde, uzun vadeliler içerisinde de var. Kıdem tazminatı karşılığı yok, ayrılmamış ama bu borç ve gider karşılıklarının muhtevası nedir, onu öğrenmek istiyorum.
Yine, tabii, alacaklara doğru ciddi bir geçiş var, bir pazarlama sorunu olduğunu gösteriyor. Stoklarda bir yığılma var. Stok devir hızına şöyle bir baktım; stokların "turnover"ı 1 bile değil neredeyse, o seviyelerde. Yani, onun için, gerek faaliyet gerek varlık, kaynak yapısı gerek kârlılık durumu açısından hiç de iyi durumda olmayan, hatta tabiri caizse ciddi bir hastalığa gitmekte olan bir yapı olarak ifade edebilirim. Bunun tedbirlerinin mutlaka alınması lazım.
Şimdi, "koşullu zarar" denmiş ama bana göre o çok koşullu da değil, birçok şey net. Dipnotlarda açıklanan bazı şeyler var. Yani, bunlar da yine bünyede ciddi bir sıkıntının olduğunu... Bunun bir kısmı uygulamayla ilgilidir, başka etkenler söz konusu olabilir, onu bilemiyorum ama mesela, anladığım kadarıyla, dâhilde işleme kapsamında satışlarınız var ihracatçılara. Şimdi, 2014 mali tablolarında ihraç amaçlı şeker satışından doğan alacaklar için dava açılmış kuruma 625 bin TL civarında. Bu rakam, tabii, değişmiştir, değişebilir ama şirket tarafından açılan davalar var. Örneğin, ihraç amacıyla şeker satın alan ancak taahhütlerini yerine getirmeyen gerçek ve tüzel kişiler aleyhine açılan alacak davalarında 25 milyon civarında 2014 sonu itibarıyla rakamlar. Bu konuda kaç dosya var, bunların tutarları nelerdir yani kurum tarafından satılmış olan, dâhilde işleme rejimi kapsamındaki bu satışlardan taahhüdünü yerine getirmeyen firmalar ve bunların toplam tutarları ne kadar? Burada belirtilmiş olanlara baktığımızda, işte "Dâhilde işleme izin belgesi kapsamında şeker satın alan ancak taahhüdünü yerine getirmeyen" deniyor, 10 milyon ayrı bir kalem var. Bir konuda bu Kırşehir Şeker Fabrikasının inşaatı sırasında doğan, yine, şarta bağlı bir zarardan bahsediliyor. Bu rakam da 16 milyon civarında. Bilmiyorum yani ne oldu o tarihten sonra, devam eden bir durum mu? Diğer kalemler çok fazla önemli olmadığından, önemli rakamlar ama bunlara göre önemli olmadığından onları tek tek söyleme ihtiyacı duymuyorum.
Dolayısıyla, burada bunların hepsi bir şeyi gösteriyor: Yani, spesifik birtakım şeyleri kurum mutlaka... Yani, denetim mekanizması içerisinde kendisi de hallolacaktır ama yapıyla ilgili bir sorun olduğu belli. Dâhilde işleme kapsamında şeker satışlarını önceden mi yapıyorsunuz? Mesela, ben 1999 yılında, 2000 yıllarının başında, un sektörüyle ilgili buğday satışlarını... İhracatı yaptıktan sonra yani buğday ihracatı yapıyordu, yapmadan önce haber veriyordu, benim elemanlarım gümrükten çıkarken nezaret ediyordu. Daha başka birçok şartlar da getirmiştik ama ihracat gerçekleştikten sonra ben buğdayı veriyordum... Ki mesela benim dört yıllık Genel Müdürlüğüm döneminde bir tane dosya söz konusu olmadı. Yani, bu uygulamadan sonra baştan şikâyet oldu ama gerçek ihracatçıların tamamı da sonradan geldi, teşekkür etti yani "Biz aslında haksız rekabete uğruyorduk, çok iyi oldu." diye. Bilmiyorum, bir yöntem olarak kullanılabilir ama sanki dönüş yaptınız. Bunlar, öncesinden kalan, değil mi? Bunlar, öncesinden kalan. Ben bu dosyalarda ne var, şu anda tutarları nelerdir, onlarla ilgili bir bilgi almak istiyorum.
Efendim, bilançoyla ilgili, finansal durumla ilgili daha söylenecek çok şey var ama yani çok spesifik olur. Buna hiç gerek olmadığını düşünüyorum. Ama, yine mali tablolara yansımayan bazı giderleriniz var, kıdem tazminatı karşılık giderleri gibi. Şu anda yükü nedir; bilmiyorum, bir hesabınız var mı? Ne kadar şu anda?
TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI AŞ GENEL MÜDÜR VEKİLİ SAMİ ÖLMEZTOPRAK - 2015 için 60 milyon.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - 60 milyon ama mali tablolarda görünmüyor.
TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI AŞ GENEL MÜDÜR VEKİLİ SAMİ ÖLMEZTOPRAK - Ödenen kıdem tazminatı.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Yani, bugüne kadar yansımış olsaydı o birikmiş zararlar, artı 60 daha olacaktı.
Yine, buradaki davaların neyle sonuçlanacağını bilemiyoruz. Bunların kayıtlarda olanları var, olmayanları var. Onların da mutlaka yansıyacak rakamları olacak. Yani, o açıdan baktığımızda ki ben böyle yüzeysel olarak baktığımda, bu birikmiş zararların burada söylendiğinden daha fazla olduğunu ifade edebilirim.
Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, sadece pancarda değil, tarım sektörünün tüm ürünlerinde, üretiminde girdi maliyetleri önemli bir sorun. Örneğin, mazotun üzerindeki ÖTV, KDV'ye baktığımızda bunu zaten görüyoruz. Bugün yapılması gereken, iktidarın da yapması gereken en önemli şeylerden birisi bu girdi maliyetlerini düşürmek. Bir nebze bu tür şeyleri rekabet anlamında da en azından düzeltme yoluna gidecektir. Ciddi yapısal sorunlar var, onların düzeltilmesi gerekiyor. Bunların hepsini, biraz önce de ifade ettiğim gibi bütüncül bir yaklaşımla ele almak gerekiyor.
Ben soruları da bu arada sormuş oldum.
Tekrar, bu toplantının sektöre, ülkemize hayırlı sonuçlar getirmesi dileğimle hepinize çok teşekkür ediyorum. Kurumun da bir an önce hem mali açıdan hem faaliyet açısından daha etkin duruma gelmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.