KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kurumumuzun değerli temsilcileri; ben bu görüşmenin kurumumuz, ülkemiz açısından hayırlı olmasını diliyorum.

Şimdi, aslında sektör olarak baktığımızda ciddi sorunlar var. ÇAYKUR özeline getirdiğimizde, ÇAYKUR'un önemli bir görevi, fonksiyonu da, işlevi de piyasa regülasyonu. Çayın gelen ekonomi içerisinde sektör olarak baktığımızda çok önemli ve ciddi bir yeri var. Gerçekten, bölge itibarıyla da baktığımızda, alternatif ürün noktasında da çok fazla yapılabilecek bir şey yok ama her şeyden önemlisi de Avrupa Birliği içerisinde de çay üretimi konusunda Türkiye neredeyse tek ülke. Tabii, avantajlar var, dezavantajlar var sektör açısından baktığımızda. Özellikle üretim noktasında son yıllarda bilinçsiz üretim, toprak yapısına bağlı olarak çıkan hastalıklardan tutun da işte işletmelerin küçük olması, aile işletmesi olması, eğitim sorunu, AR-GE'nin olmaması, sözleşmeli üretimin pek yapılamaması gibi işin üretim ayağına baktığımızda önemli şeyler var. Siyasi etkiler var. Ürünün işlenmesi açısından baktığınızda da çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Her şeyden önemlisi, bir standart getirememişiz biz bu sektörde, gerek üretim boyutuyla gerek işleme gerekse de pazarlama boyutuyla. Yani, sektörde sadece ÇAYKUR değil, başka işletmeler de var ama bunların üretimlerine baktığımızda, ürün standartlarına baktığımızda, birbiriyle çok ciddi farklılıkların olduğunu da görüyoruz. Maliyetler yükseliyor, yani taşımayla ilgili ciddi sorunlar var.

Şimdi, bu kurumun, özellikle ÇAYKUR'un buradaki temel fonksiyonu piyasayı regüle etmek. Yani bizim KİT'lere olan ihtiyacımızı daha önce de söyledim. İşletmecilik açısından, mali tablolara yansıma açısından bazı değerlendirmeleri yapıyoruz. Yani meselenin tamamen bir kâr-zarar denkleminde de değerlendirilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Ama tabii ki bu sonuçlar da bizim açımızdan, özellikle buradaki denetimimiz açısından da son derece önemli.

Şimdi, pazarlama konusu gündeme geldi, markalaşmayı hep sorun olarak konuşuyoruz. Maliyetler yüksek olduğu için ihracat açısından ciddi sorunların olduğunu biliyoruz ama yine benim bildiğim kadarıyla çay üretimi tüketimimizi karşılamıyor değil mi, orada bir miktar açığımız var, üretimin tüketimi karşılamadığı şeklinde. Yayın sorunumuz var, aslında imkânlarımız da bir hayli fazla, Rize'nin bulunduğu konum itibarıyla, liman şehri olması ve saire... Kaçakçılıkla ilgili sorun önemli bir engel olarak karşımızda.

Ben sadece burada bunu bir soru şeklinde yöneltmek istiyorum. Tabii kaçakçılıkla mücadelenin birçok yönü var ama bunlardan birisi de değerli konuşmacılar da ifade ettiler, özellikle kaçak çayın kullanıldığı bölgelere baktığımızda, bunun ekonomik boyutundan daha çok da damak tadıyla alakalı olduğunu görüyoruz. Acaba bu yönde bir girişimde bulunulamaz mı? Yani üretimde bu kaçak çayın genetik verileri neyse, onlara uygun bu damak tadına yakın bir çay üretimi veya o cinslere doğru yönelen bir üretim yapmamız söz konusu olamaz mı, ne ölçüde bu etkili olabilir? Bu yönde bir çalışmanız var mı diye sormak istiyorum.

Pazarlamayla ilgili Sayın Bekaroğlu bahsetti, aslında basına yansıyan, daha önce Sayıştay raporlarına da yansıyan bir pazarlama ağı ya da pazarlama yöntemi değişikliğinden bahsediliyordu. Sayın Bekaroğlu isimlerden bahsetmeyeceğim dediği için ben de bahsetmeyeceğim, oysa ben notlarımı almıştım aslında. Burada pazarlama boyutuyla, yani kendi pazarlama ağlarının dışında farklı bir yapılanma içerisinde ve buna yönelik bir pazarlama modeli benimsendi mi veya şu an öyle bir model devam ediyor mu? Öyle bir model varsa, burada özellikle ödenen primlerin kurum açısından belirlenmesi ve bu pazarlama şirketi olarak ya da kurumu olarak tercih edilen döngüde nasıl bir mali hareketlilik var, ben bunları öğrenmek istiyorum.

Mali konuya gelince, aslında ÇAYKUR'un bilançosu tabii 31/12/2014 tarihi itibarıyla elimizdeki veriler, 2015 yılına ait bir veri yok. 2013 ve 2014 yılı verilerine baktığımızda, aslında işletmecilik açısından, özellikle işletme sermayesi yönetimi açısından hiç iyi bir durumda olmadığını ifade etmek istiyorum.

Bakın, şirketin 2013-2014 yılı bilançolarına baktığımızda, işletme sermayesinin önemli ölçüde alacaklara ve stoka bağlandığını görüyoruz. Dönen varlıklar içerisinde, örneğin 2014 yılında alacakların dönen varlık içerisindeki payı yüzde 50. Yine, dönen varlık içerisine stoku da ilave edersek bu yaklaşık yüzde 99. Yani, işletmenin, ÇAYKUR'un işletme sermayesinin tamamı likit olmayan ticari alacaklara ve stoklara bağlanmış.

Şimdi, ticari alacaklarda bir artış var, bayilere stok dağıtıldığı konusunda bir şey söylenmişti. Aslında, o veri de buradan, benim mali tablolardan gördüğüm, buradan elde ettiğim düşünceyi bir anlamda destekliyor, doğruluyor. Yani, bu yapı çok sürdürülebilir bir yapı değil. Diğer taraftan baktığımızda, tabii 2013-2014 yılında önemli ölçüde bir borçlanma var, banka kredileri var. Yani bunun anlamı, peşin alışlar var ama vadeli satışlar var, arada oluşan finans farklılığı da eğer bu yapıyla ilgili 2015'te bir operasyon, bir düzenleme yapılmamış ise, bu yapı iyiye götürmüyor. Yani çok kısa süre içerisinde bu altından kalkılamayacak bir duruma gelebilir. Daha önce fındıkta yaşandı -biliyorsunuz o kuruluşlar da- bu sefer piyasayı regüle etme noktasında, özellikle üretici piyasasına girme noktasında ciddi sıkıntı olacak. Bu söylediğim rakamların toplam aktife oranına baktığımızda yüzde 87, yani yüzde 90 aşağı yukarı, ÇAYKUR'un aktifi bugün itibarıyla stok ve alacaklara bağlanmış durumda.

Şimdi şu bilgiyi almak istiyorum aslında: Alacaklar içerisinde diğer ticari alacaklar, nedir onun şeyi? Çünkü alacağın... Bakın, 2014 yılında "alıcılar" dediğiniz, yani herhangi bir belgeye bağlı olmayan, cari hesap biçimindeki alacak 260 milyon iken, diğer ticari alacaklar 661 milyon, detaylı bilanço olmadığı için göremedim. Bu, tahsili gecikmiş alacak olabilir mi?

ÇAYKUR GENEL MÜDÜRÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU - Hayır, hayır, bayilerin normal borçlarıdır, vadeli borçlarıdır.

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Peki, normal borçlarsa, onun alıcılar içerisinde olması lazım; burada, finansal raporlamada bir yanlışlık, yanıltma olmasın. Çünkü, normalde bayinin borcunun alıcılar grubunda olması gerekir, siz de bilirsiniz Sayın Genel Müdürüm. "Ticari alacaklar" dediğiniz, "diğer ticari alacaklar" vadesinde tahsil edilemeyen ancak şüpheli duruma düşmemiş alacakların izlenebileceği bir kalem. Tabii, "şüpheli ticari alacaklar" da var, toplam içerisinde belki önemli değil ama rakam olarak da 1 milyon civarında. Bu ticari alacaklar tek bayiden mi? Çok bayiden toplanmış olan şeyler. Ama ben bu diğer ticari, bundan ziyade, bu tabii ki önemli ama sonuçta senetsiz ya da belgeye dayalı olmayan bir satış var; benim buradan anladığım, mali raporlamadan anladığım şey bu. Bunun önemli bir kısmı da 660; bu, "tahsili gecikmiş alacak." Tahsili gecikmiş alacağın bir sonraki adımı şüpheli alacak durumuna gelmektir ki o zaman alacak yönetimiyle ilgili de ben bir zafiyet olduğunu da -cevap alamadığım için böyle devam ediyorum- düşünüyorum. Stoklarla ilgili, tabii pazarlama sorununun doğal olarak burayı tıkadığını da çok net görüyoruz.

Bir de sayım ve tesellüm noksanları var. Bilanço büyüklüğü içerisinde önemli bir rakam değil ama bu nereden kaynaklanıyor? Yani "önemli bir rakam" derken, oransal anlamda önemli değil diyorum. Yani 400-500 bin civarında bir sayım tesellüm noksanları taşınıyor bilançoda. Aslında, bu olmayan bir aktif, fiktif bir aktif, karşılık da ayrılmamış bununla ilgili olarak. Sayıştay raporlarında da öyle hatırlıyorum, raporu okuyalı epey olmuştu, buna neden karşılık ayrılmadığı soruluyordu. Bilançonun, yani mali açıdan, finansal yapı açısından, kârlılık açısından baktığımızda durumu aslında hiç iyi görünmüyor, aradaki geçen süre içerisinde eğer bir farklılık olmadıysa ki onun çıktılarını ve bu görüşü destekleyecek konular da aslında biraz önce tartışıldı.

Benim birkaç da soru ilavem olacak. Bu ÇAYKUR, çay piyasasını, tabii hasat döneminde, üreticilerin hasat yaptığı dönemde, üreticilerin lehine, diğer dönemlerde de tüketiciler lehine bir regülasyon söz konusu. Alım, üretim ve satış, yani piyasada olmanın dışında bu konuyla ilgili kullandığınız araçlar var mı, yani ne tür araçlar geliştiriyorsunuz regülasyona yönelik? Yani, benim burada, raporlarda anladığım, yani burada bir genel piyasa içerisinde ya da bir sektör içerisinde veya bir ürünün hem üretici hem tüketici lehine regülasyonundan ziyade, yaklaşım ağırlıklı olarak işletmecilik tarafına, rekabet tarafına yöneliyor. Yani, buralarda asıl bize verilen görev ve işlevleri yerine getirerek, olsun, fabrikamız 3 tane eksik olsun. Pazarlama şirketlerimiz olmayabilir, yani sonuçta belli bir noktadan sonra da özelleştirme konusu doğal olarak gündeme gelecek. Burada tüm sektörü ele geçirmek gibi, tüm sektörü ÇAYKUR'a, ÇAYKUR'un faaliyet alanına sokmak gibi herhâlde bir gayretiniz yok, olmamalı da. Burada bizim düzenleyici olarak bulunmamız lazım. O noktada kullandığınız araçlar var mı geleceğe yönelik? Burada aslolan büyüklükten ziyade; etkili, etkin bir yapıya kavuşmak olduğunu düşünüyorum.

Kaçak çayla ilgili soruyu yöneltmiştim. Gümrük vergileri ne durumda? Tarife dışı engeller burada söz konusu olabiliyor mu? Bunlar sürdürülebilir mi? Yani, dünyadaki gelişmeleri, üye olduğumuz ekonomik birlikleri, kuruluşları, bunları da dikkate aldığımızda sürdürülebilir mi? Genel ekonomik değerlendirme, tabii, kur dengelerinin değişmesi, bunlar üzerinde ne tür etkiler yaratıyor?

Bir de son yıllarda bitki çayları çok devreye girdi. Ekonomik büyüklük olarak herhangi bir kayda değer şeyi var mıdır? Buradaki bu süreç nasıl ilerleyecek? Yani, bu bir normal siyah çay için tehdit herhâlde olamayacak gibi ama öyle bir trend söz konusu mu? Doğrusu, onu merak ediyorum.

Bir de çaydan farklı tıbbi ürünler ya da sağlıkta farklı şeylerde kullanılacak alternatif ürünlerin üretimi de söz konusu. Örneğin, çay yağı ciddi bir şekilde kullanılıyor benim bildiğim kadarıyla. Yani, bunu bir örnek olsun diye söylüyorum, başka ürünler de mutlaka var, bilmediğim bir alan. Bu konularla ilgili alternatif ürünler, özellikle ithal edilen ürünler noktasında bir çalışmamız, bir AR-GE'miz var mı?

Ben bu soruları yönelttikten sonra, tekrar, bu toplantının hem kurum hem üreticilerimiz açısından hayırlı olmasını, faydalı sonuçlar getirmesini diliyor, heyetinize saygılarımı sunuyorum.